Karın ile boyun arasında yer alan gövdenin üst bölümü. Göğüs, arkada oniki çift göğüs omuru, yanlarda oniki çift kaburga ve önden de göğüs kemiği ile sınırlandırılmıştır. Karın boşluğundan diyafram kası ile ayrılır. Birçok kemik ve kıkırdak birbirine bağlanmış olarak göğüs kafesini meydana getirirler. Kemik ve eklemlerin çokluğu, kaburgaların bazı kısımlarının kıkırdak dokusundan yapılmış olması, göğüs kafesine kolay hacim değiştirmek imkânlarını ve aynı zamanda duvarların elastikiyetini sağlarlar.Göğüs kafesi duvarlarının bu özelliği yaptığı görevler bakımından çok önemlidir. Hafif olan duvarları az kas çalıştırmak ve az enerji sarfetmek suretiyle harekete geçirebiliriz. Nefes alırken kasların çekme kuvveti etkisi ile genişleyen göğüs boşluğu, kasların etkisi ortadan kalktıkça duvarlarının elastikiyeti sayesinde, başka kasların çalışmasına ihtiyaç kalmadan, nefes verme sırasında küçülerek eski durumuna döner. Dünyaya geldiğimiz andan itibaren hayatımızın sonuna kadar durmadan her dakikada 16-20 defa tekrarladığımız solunum hareketleri için bu durum çok elverişlidir. Aksi takdirde her nefes alıp verişimizde aktif olarak enerji harcasaydık, enerjimizin büyük kısmı bu işe giderdi.
Göğüs boşluğunun iç yüzü plevra denilen bir zarla astarlanmış gibi sarılmıştır. Plevra adı verilen akciğer zarı iki katlı olup, bir katı göğüs boşluğunun iç yüzünü kaplarken, diğer katı akciğerlerin üzerini sarar. İki akciğer zarı katı arasında çok dar bir aralık mevcuttur. Bu boşluktaki negatif basınç sayesinde akciğerlerin hava ile şişmesi ve boşalması mümkün olmaktadır. Göğüs kafesine dıştan bir delik açılır ise, akciğerlere dıştan ve içten yapılan basınç aynı olur, elastikiyet kuvvetini yenerek akciğerleri şişiren basınç farkı ortadan kalkar. Bu halde elastikiyet kuvvetinin etkisi ile akciğerler göğüs duvarlarından uzaklaşır, küçülür ve balonun inmesi gibi büzülür kalır. Bu duruma gelmiş olan akciğerler ancak içeri giren havanın alınıp, tekrar negatif basınç husule getirilmesi halinde şişebilirler.
Göğüs boşluğu ortada “mediasten” adı verilen (Lat.mediastinum) bir bölme ile birbirinden tamamen ayrılmış iki parça halindedir. Ön ve arka mediasten diye iki bölümden meydana gelmiş olan bu kısım hayati önemi olan organları bulundurması bakımından mühimdir. Ön mediastende, kalb, timus bezi, kalbden çıkan büyük damarların başlangıç kısımları, kalbe gelen damarların son kısımları, diyafram siniri bulunur. Arka mediastende ise, soluk borusunun göğüs parçası, aort damarının göğüs parçası, yemek borusu, vagus sinirleri, “ductus thoracicus” denen ana lenf (akkan) kanalı ve çeşitli damarlar bulunur. Mediastende bulunan bütün organlar gevşek bağ dokusu ile birbirlerine bağlıdırlar.
Göğsün şekil bozuklukları:
Kunduracı göğsü: Göğüs kemiğine yapışan kaburgaların bilhassa alt kısımda içeriye çökmesidir. Bu çöküntü gözle kolayce farkedilir. Göğsün ön-arka çapı küçülmüştür. Yatar vaziyette iken bu çukura konan su burada durabilir.
Kuş göğsü: Göğüs kemiğine yapışan kaburgaların öne doğru çıkıntı yapmış olması halidir. Göğüs öne doğru kabarık görülür. Göğsün ön-arka çapı artmıştır. Kunduracı göğsü ve kuş göğsü durumları zararsız şekil bozukluklarıdır. Görünüşü bozmaları bakımından rahatsızlık verebilir.
Fıçı göğüs: Amfızem hastalığında görülen göğüs şeklidir. Göğüs ön-arka ve yan çaplarında genişleme vardır. Bunun sebebi akciğer hava yollarındaki genişlemedir. Akciğer aşırı şekilde genişlemiş, şişmiştir. Akciğerle beraber göğüs duvarı genişleyip, fıçı şeklini almıştır.