Bilindiği üzere Mushaf-ı Osmaniyye (Hazret-i Osman tarafından istinsah edilip İslâm ülkelerine dağıtılan mushaflar) nokta ve i’rab şeklinden mücerred idi. Hiçbir kelimede i’rab yoktu. Bunun sebebi ise, —Allah daha iyi bilir— Ashâb-ı ki- râmın Kur an’a olan âşinalıkları idi. Yâni onların ne noktalamaya, ne de i’rablamaya ihtiyaçları yoktu. Hepsi de Arapçayı iyi bilen, yanlışlık yapmayan kimselerdi. Hem onlar devrinde NAHİV ilmi yoktu. Nahiv ilmini ilk tedvin edip Kur an’ı i’rab- lıyan Ebû Esved ed-Düelî’dir. Kendisi Basralı olup tâbiîn-i ki- râmdandır. Rivâyet edildiğine göre müslümanlardan biri İNNELLAHE BERÎÜN MİNEL MÜŞRİKİNE VE RESÛLEHU âyetinde geçen (resûlehû)yu (lâm) harfinin esresiyle okuyor. Ebû Esved bunu işitince nasıl bir hatâ yapıldığını üzülerek anlıyor ve «Allah’ın kendi resûlünden yüz çevirmesi olur şey değil. Allah bu mânadan beridir» diyor ve Kur’ân’daki kelimeleri i’rablıyor, tâ ki yanlış okunmasın. Ebû Esved, noktalama işâretlerini ve i’rabı kırmızı kalemle koyuyor. Fethenin alâmeti, harfin üzerine konulan bir nokta; zammanm alâmeti, harfin önüne konulan bir nokta; esrenin alâmeti harfin altına konulan bir nokta olmuş oluyor. Gun- nenin alâmeti ise, iki nokta olarak belirleniyor. Sonra sarf ve nahiv ilimlerinde üstad sayılan Halil Ahmed bin el-Ferahidî gördüğümüz şedde, medde, alâmet-i sükûn, alâmet-i vaslı koyuyor İ’rablar ise nokta olmaktan çıkarılıp bugün gördüğümüz şekle sokuluyor. Rivâyetlerden bir kısmına göre; mushafa ilk noktalama işaretini koyan Nasr bin Âsim el-Leysî’dir. Irak emîri Haccac bin Yusuf’un emriyle bunu yapmıştır. Bunun sebebi, halk kırk küsur yıl tâ Abdülmelik bin Mervan zamanına kadar Hazret-i Osman’ın mushafını okuyor, îslâm ülkeleri genişleyip çoğalınca mushaflar da çoğaltılıyor ve etrafa gönderiliyor; böylece Kur an’a iyi vâkıf olmayanlar birtakım hatâlar yapıyor, Irak’- da bile bu her gün duyuluyordu.
Haccac, birbirine benzeyen kelimelere birtakım alâmetler konulmasını emretti. Bu görevi ise Nasr bin Âsim yerine getirdi. Noktaları tek ve çift olarak koymak suretiyle kelimeler arasındaki farkı belirledi. (Y) ve (T) harflerine ilk nokta koyan ise, yine bu zat ve arkadaşları olduğu söylenir. Sonra âyetlerin sonuna nokta konuldu Sonra da her âyetin başına ve sonuna noktalar ihdâs edildi. Ama bunu ilk ele alıp uygulayan Ebû Esved ed-Düelî’- dir. Sonra da Nasr bin Âsım’dır. Ondan sonra da Halil bin Ahmed gelir.
Böylece bu noktalama ve i’rablama ile mushaflar hazırlandı Buna başka hileler arayanlar olduysa da hiçbir neticealamadılar. Ümmetin ileri gelen büyük din âlimleri bu hususta bütün himmet ve gayretlerini sarfederek harfleri ve kırâet- leri topladılar. Sevab olanım açıkladılar, şübheleri kökünden giderdiler. Allah hepsinden râzı olsun! Mushaf’a ilk aşirleri koyan ise Abbasî halifelerinden Me’- mun’dur. Bazılarına göre bunu da Haccac düşünüp yapmıştır. Aynı zamanda yapılan rivâyete göre, Kur’ân’ı otuz cüz’e ayıran da Haccac’dır. Rûhu’l-Beyân tefsirinde de bu hususa yer verilmiştir