wiki

IĞINMA) HAKKINDA VÂRİD OLAN ÂYETLER VE SAHİH HADÎSLER VE BUNUN HASSALARI

Bil ki, Eûzü billâhi mine’ş-şeytâni’r-râcîm demekteki hikmet, izin almak, kapıyı çalmaktır. ‘ Bir hükümdarın kapısına gelen, izin almadıkça nasıl içeri giremezse, bunun gibi Kur’ân-ı Kerîm’i okumak isteyen kimse en samimi dostuyla münacatta bulunmak için içeri girmek arzusundadır. Bu bakımdan dil temizliğine muhtaçtır. Çünkü lüzumsuz konuşmakla, şuna buna yalan, iftira atmakla onu murdar etmiş bulunuyor, TEAVVÜZ He temizlenmesi gerek.. Ma’rifet ehli der ki: Bu kelimeler (Eûzü billâhi mine’ş- şeytâni’r-râcîm) Allah’a yakınlık sağlayanların vasıtası, Allah’tan korkanların dayanağı, helâk olmaya yüz tutanların dönüş umudu, huşû’ ehlinin gönül yaygısı ve Rabbü’l-Âlemîn’in şu buyruğuna gönülden boyun eğip uymaktır: «Kur’ân okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın. Doğrusu şeytanın, insanlar ve yalnız Rablerine güvenenler üzerinde bir nüfuzu yoktur. Onun nüfuzu sâdece onu dost edinenler ve Allah’a ortak koşanlar üzerindedir.»550 Bu konuda beğenilen söz, cumhurun sözüdür: EÛZÜ BÎL- LÂHÎ MÎNE’Ş-ŞEYTANÎ’R-RACÎM.. îstiazeyi cumhurun bu tes- bitine göre okumak daha sabit ve daha sağlam bir rivâyettir. Hadîs-i şerifte buyuruldu ki: «Cibril bunu bana böylece Levh-i Mahfuz’dan getirip okuttu.» Her ne kadar bu konuda «ESTEÎZU BlLLÂH» sözü dirâ- yeten daha uygunsa da diğer şekli daha sabit görülmüştür. Bu şekü dirâyeten daha uygundur, diyoruz; çünkü Kur’ân’da emredilen: «Festeiz billâhi» şekline muvafıktır. Cebrâîl’in Peygamber Efendimiz’e ilk indirdiği şey tSTÎAZE ve BESMELE’dir. Kur’ân’da «Rabbin adıyla oku!» emri de buna işârettir. «Eûzü»- nün mânası, ilticâ ediyorum, demektir.Bil ki, İSTÎAZE kelimeleri üç kısma ayrılır: Sıfatiye, ef’- aliye ve zâtiye… Nitekim Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz buyurdular ki:

«Senin gazabından nzana sığınırım. Senin vereceğin azabından ve elîm sonuçtan senin bağışlamana iltica ederim. Senden sana sığınırım.» Yâni azâbından sana sığınırım.881 Istiazede, kendi türlerinin hepsini kapsasın diye îsm-i Celâl ile ihtiyar edilmiştir. Tefsîr-i Kebîr’de deniliyor ki: Şerler ya itikadî hususlardadır —ki buna bâtıl olan bütün mezhepler dahildir. Yetmiş iki sapık fırkanın itikadı da bunun kapsamına girer— ya da bedenî amellerdedir —ki bunlardan bir kısmı dine zarar verir. Mükellefler hakkmda men’edilen şeyler bu cümledendir. Bunların hepsini sıralayıp buraya yazmak mümkün değildir. Bir kısmı dine zarar vermez; hastalıklar, elem ve kederler, yanmak, boğulmak, fakirlik, körlük, ihtiyarlıktaki bunama ve bunlara benzer belâlar, dertler… Bunların hepsini de sayıp dökmek mümkün değildir.— EÛZÜ BİLLAHİ… bütün bunlardan Allah’a sığınmayı içine almaktadır. O halde akıllı kimseye gereken şudur: îstiâzede bulunmak istediğinde bu saydığımız üç cins şerri türleriyle birlikte hatırına getirmesi yeter. Çünkü bunların hepsini kafada sıralayıp yaymak mümkün olmaz. Nitekim Rûhu’l-Beyân tefsirinin baş kısmmda bu husus açıklanmıştır. Oraya müracaat edilmesi tavsiye olunur. İbni Abbas (R.A.)’m rivâyet ettiği hadîs-i şerifte buyuruluyor ki: «Kur’ân’a saygı ve onun kadrini yüceltmek, EÛZÜ BİLLAHİ MİNE’Ş-ŞEYTANİ’R-RACÎM’dir. Kur’ân’m anahtarı, BlSMlLLÂHl’R-RAHMANl’R-RAHÎM’dir.

«Kur’ân’ın kadrini yüceltmek ve ona saygı duymak» cümlesinden şu neticeyi çıkarıyoruz: ÎSTÎAZE, Kur’ân’a ait bir süpürgedir; Kur’ân okuyan kimse bu süpürge ile önce gönül alanını, beden ve dil sahasını çeşitli menhiyattan, engellerden, nefsin kötü düşüncelerinden ve şeytanın vesvesesinden temizler. Kur’ân’daki «Festaiz» emri vücûb içindir. Yâni Kur’ân okumak isteyen kimsenin EÛZÜ çekmesi vâcibdir. Nitekim Tefsîr-i Şeyh’de de bu husus belirtilmiştir. El-Maâlim kitabında deniliyor ki: ÎSTÎAZE, Kur an okumak istenilirken sünnettir. Her iki takdirde de mânası şöyle- dir, âyetin: «Ey Muhammed! Kur’ân okumak istediğinde ES- TEÎZÜ BİLLÂHÎ MÎNE’Ş-ŞEYTANÎ’R-RACÎM de..» Bu âyetin iniş sebebi: Resûlüllah (SA.V.) Efendimiz Kur an okurken tutulup kaldı ve bunun sebebini bir türlü anlayamadı. Bunun üzerine, hem ona, hem ümmetine ta’lîm olsun diye yukarıdaki âyet indi. Tutulup kalmanın, şeytandan (onun işi) olduğu, bundan kurtulmanın ÎSTÎAZE ile olacağı bildirildi el-Kifâye kitabında deniliyor ki: ÎSTÎAZE, «Esteîzü bî’l- lâhi mine’ş-şeytani’r-racîm» demektir. Hidâye kitabında «Eûzü billâhi mine’ş-şeytani’r-racîm» demektir, deniliyor. Böyle demek Kur’ân’a uygunluk sağlamak içindir. en-Nihâye kitabında, fetvâ buna göredir, deniliyor. Bazısına göre, ÎSTÎAZE’nin mânası, «Kovulmuş şeytandan, ya bilfiil işe girişmesiyle veya yardımcılarına emretmesiyle çıkaiı her şeyden Allah’a sığınırım» demektir. el-Hasen’den nakledildiğine göre, diyor ki: Allah’a sığınan kimseyle arasına Allah üçyüz hicab yerleştirir ki bir hicabdan diğerine olan mesafe yerle gök arası kadardır. Artık bu durumda şeytan ona yaklaşmaya yol bulamaz. Cenâb-ı Hak bunu destekler mânada buyuruyor ki: «Doğrusu şeytanın, inananlar ve yalnız Rablerine güvenenler üzerinde bir nüfuzu yoktur.»

Diğer bir âyet-i kerîmede de buyuruluyor ki : «De ki; Rabbim! Şeytanın kışkırtmalarından sana sığınırım. Rabbim (şeytanın ve o yolda olanların) yanımda hazır olmalarından da sana sığınırım.»’54 «De ki: İnsanlardan ve cinlerden ve insanların gönüllerine gelenin şerrinden, düğümlere nefes eden büyücülerin şerrinden, hased ettiği zaman hasedçinin şerrinden, tan yerini ağartan Rabbe sığınırım.»”5 «De ki: İnsanlardan ve cinlerden ve insanların gönüllerine vesvese veren o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların Rabbine,. insanların hükümrânına, insanların ilâhına sığınırım. » € İstiâze ile ilgili daha başka âyetlerde de birtakım telkinler vardır. Ebû Zerr-i Ğıffârî (R.A.), Resûlüllah (S.A.V.)’in şöyle dediğini rivâyet ediyor: «Cinlerin ve insanların şeytanından Allah’a sığınırım.» Bunun üzerine Ebû Zer diyor ki; sordum : — Yâ Resûlâllah! İnsanların da şeytanı var mı? — Evet, onlar cinlerin şeytanından daha şerdir. Diye cevap verdiler. Bir hadîste ise şöyle buyurdular: «Mü’min EÛZÜ BİLLÂHİ MİNE’Ş-ŞEYTANÎ’R-RACÎM dediği zaman, şeytan şöyle der: «Belimi kırdı, bende hiç güç kalmadı!…» Havâss’dan bâzısı diyor ki: İSTİAZE virdi, mü’minlerin sâkıt olmayan sünnetidir. Her gün denilmesi uygun olur. İstiğfar da böyledir. Her gün yirmi bir, kırk bir ya da yetmiş veya yüz defa bunlar söylenir. Muhakkak ki İSTİAZE’de bir çok faydalar vardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir