wiki

BESMELE’NİN BAZI FAZİLETLERİ

Besmele her sûrenin evvelinde yazılıdır. Onu yazmanm özelliklerinden biri de: Kim Besmele’yi bir kâğıda yirmi bir defa yazıp uykusunda korkan çocuğun boynuna asarsa, o korku ondan giderilmiş olur. Allah’ın izniyle Besmele te’sirli olur. Veya çocukların korunması için yazılırsa onlar bütün âfetlerden korunmuş olurlar. Kim de Besmele’yi otuz beş defa bir kâğıda yazıp evine asarsa o eve ne şeytan, ne de cin girer. Evde bir bereket artar, malında ve canında bu açık bir şekilde hissedilir. Bir dükkâna asılacak olursa, kâr ve kazanç oldukça artar. Allah onu hased- çilerin ve zalimlerin kem gözlerinden korur. Bu hususta hayli menfaat görür. Besmele’yi Muharrem ayı’nın başında bir kâğıda yüz onüç defa yazar ve taşırsa, ona ne bir kötülük, ne de bir hile ve düzen erişebilir. O ve çoluk çocuğu ömürleri boyunca güvende kalırlar Besmele’yi yüz bir defa bir kâğıda yazıp bostan ve bahçeye gömecek olursa meyve ve sebzesi güzel olur; yetişme devresi (bir âfete uğramadan) tamamlanır, âfetlerden emin olurbereket meydana gelir, Allah’m izniyle bunlar gerçekleşir.601 Kim Besmele’yi beyaz bir kâğıda bin defa yazıp beraberinde taşırsa, düşmanların yanında heybetli görünür. Dostların yanmda da çok sevimli olur. Halk arasmda da saygıdeğer ve şerefli bir kimse durumuna gelir. Allah ona hayırların kapısını açar. Devamlı surette emniyet ve âfiyet içinde kalır.805 îşte bu saydıklarımız hayret verici sırlar, garip özelliklerdir. (Havâss-ı Kur’ân’da da bu konuya yer verilmiştir). Besmele’yi yetmiş defa kefenine yazan kimseyi Allahü Teâlâ kabir azâbmdan korur, Münker ve Nekir’in sorularına cevap vermeyi ona kolaylaştırır. (İlim adamlarından çoğu Besmele ve âyetlerin kefene yazılmasını mahzurlu görmüşlerdir. Çünkü kabre konulduktan sonra kısa zamanda dağılan cesedin pisliği içinde kalan kefenin üzerine yazıh olan Allah isimlerinin de pisliğe karışması muhakkaktır. Bunun için kefen üzerine yazılmaktansa, belirtilen sayıda kefen üzerine okunması tavsiye edilmiştir.» (Mütercim) Besmele bir kurşun parçası üzerine üç defa yazılıp bir ipe bağlandıktan sonra balık avlamak için gerekli iğne takılarak denize atılırsa, balıklar her taraftan ona doğru yönelir. Bu kurşun bir ağa bağlanıp atılacak olursa, ağ balıklarla dolar. Böylece balıkçı arzu ettiğinin fazlasını elde etmiş olur. Sultanlar, hâkimler ve diğer insanlar yanında sevgili, beğenilen ve izzet ile itibar gören bir kimse olmasını arzu eden kimse perşembe günü oruç tutsun, hurma ya da şeker ile orucunu açsm ve akşam namazından sonra 121 defa Bismillâhi’r- Rahmâni ‘r-Rahîm okusun ve bunu uyku zamanına kadar devam ettirsin. Cuma günü de sabah namazından sonra yineBesmele’yi 121 defa okusun ve sonra da onu za’feran, misk ve gül suyu ile mukattaa harflerle bir kâğıt üzerine 121 defa yazsınSonra bu kâğıdı buhurla tütsülesin ve kendi üzerinde taşısın Bu takdirde onu her gören çok, hem çok sevecektir. (Tabiî Besmele’nin delâlet ettiği merhamet ve şefkat duygularını geliştirip insanlara karşı güler yüz, tatlı dil göstermesi ve elinden geldiği kadar yardıma muhtaç olanların elinden tutması gerekir.) Kim, Lâfza-i Celâl’i (Allah ismini) tertemiz bir kâse üzerine yazar ve sonra o kâseye su doldurup hastaya içirirse, Ce- nâb-ı Hak, ne hastalığı olursa olsun ona şifâ verir.600 Cinleri hapsetmek isteyen kimse lâfza-i Celâl’in harflerini mavi bir parça üzerine yazıp parçanın bir ucunu yakarak onu koklatsın veya bir cinni katletmek istiyorsa ya da konuşturmayı arzu ediyorsa böyle yapsın, arzusu yerine gelir.601 Seleften bazı ilim adamları bu konuda şöyle demişlerdir : «Kim Allah ismini temiz bir kabın içine sığabildiği nisbet- te yazar ve sar’alı olan kimse üzerine su doldurup dökerse onun şeytanını yakmış olur.» Yılan ya da akrebin soktuğu kimse Besmele’yi mukattaa harflerle yazar (yukarıda gösterildiği gibi) ve sonra SELÂMÜN ALÂ NÛHUN FÎ’L-ÂLEMÎN âyetini de yine mukattaa olarak yazar, sonra da o kaptan su içerse, Cenâb-ı Hak ona şifâ verir. (Tabiî gereken bütün tıbbî müdahaleler yapıldıktan sonra veya tıbbî müdahalenin yapılamadığı bir yerde bulunuyorsa, o takdirde belirtilen mânevî yolun te’siri olur).Kim de RAHMAN ismini yazar, sonra da yüz elli defa YÂ RAHMÂN der ve o yazı üzerine üfledikten sonra onu üzerinde taşırsa sultanın ya da bir zalimin huzuruna girdiği takdirde kendisine bir zarar gelmez. (Çünkü RAHMÂN kalp yufkalığına, merhamet ve şefkate yol açan bir sıfattır.) RAHÎM sıfatını mukattaa olarak 280 defa yazar, sonra da onu üzerinde taşırsa, harp âletleri ona te’sîr etmez. Bıçak ve kılıç onu kesmez. Ama bunu en güzel tertip üzere ve iyi zan ile yazmalıdır.608 Başı ağrıyan kimse RAHÎM ismini mukattaa olarak 21 defa yazar, sonra beraberinde taşırsa, Allah ona şifâ verir. (Bu da başka çare bulunmadığı zamanlarda yararlı olur). Aynı hususa Havâss-ı Besmele adlı kitapta da yer verilmiştir Rivâyetlere göre Rum meliki Kayser, ikinci halîfe Hz. Ömer’e (R.A.) bir mektup yazarak baş ağrısından şikâyet ediyor ve bir türlü geçmediğini, bütün tabiblerin bu hususta âciz kaldıklarını, bu sebeble bir ilâç gönderilmesini taleb ediyordu. Hazret-i Ömer (R.A.) ona bir külâh gönderdi. Kayser buna çok hayret etti ve külâhm içini aradı. Üzerinde Bismillâhi’r-Rah- mâni’r-Rahîm yazılı olan bir kâğıt buldu.609 Yine rivâyete göre, Hazret-i Ömer (RA.), Amr bin Âs’ı Mısır’a vâli olarak gönderdiğinde, Amr bin Âs (R.A.) o sene Nil nehrinin yükselmediğini gördü. Sebebini sorduğunda Mısırlılar şu cevabı verdi: Her sene Nil’in kabarması, verimli hale gelmesi için âilesinin müsaadesiyle bâkire bir kız kurbanlık olarak Nil’e atılır. Ve ancak o zaman Nil kabarmaya başlar. Amr bin Âs (RA.) buna engel oldu ve: «Bu ancak cahiliye devri âdetidir» dedi. Durumu bir mektupla ikinci halîfe Ömer’e (R.A) bildirdi. Hz. Ömer (R.A.) ona şu yazıyı hazırlatıp gön(derdi: «BismiUâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm.. Ey Nil! Eğer sen emir- siz akıp gidiyorsan bizim sana hiçbir ihtiyacımız yoktur. Değilse Allah’ın izniyle akıp yoluna devam et..» Amr bin As (RA.) bu yazılı kâğıdı Nil’e atınca Nil kabardı ve çok verimli bir duruma geldi. Böylece o kötü âdet de kökünden yıkılıp hükümsüz kaldı.610 Nakledildiğine göre; Firavn henüz ulûhiyyet iddiasında bulunmadan önce bir saray yaptırdı ve bu sarayın üzerine Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm yazılmasını emretti. Bunun üzerine sarayın giriş kapısı üzerine Besmele yazıldı. Ulûhiyyet iddiası başlayınca Hazret-i Mûsâ ona gönderildi ve böylece imâna dâvet edildi. O bu dâveti kabul etmedi. Bunun üzerine Hazret-i Mûsâ: «Yâ Rabbî! Buna neden mühlet verdin? Halbuki ben onda hiçbir hayır alâmeti görmüyor ve bilmiyorum..»

Allah (C.C.), Mûsâ Peygamber’e cevap verdi: «Ya Mûsâ! Sen onun küfrüne bakıp helâk olmasını arzu ediyorsun. Ben ise onun sarayının kapısı üzerindeki yazıya bakıp (onu helâk etmiyorum).» Bunda ,kapısının üzerine Besmele’yi yazan (yâni giriş kapısı üzerine bu ibâreyi nakşeden) kimse helâktan emin olur, kâfir bile olsa.. Kaldı ki ömrünün başlangıcından tâ sonuna kadar bunu kalbinin ortasındaki kara beneke nakşeden kimse dünya ve âhiret helâkmdan nasıl emin olmaz?..*11 Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz bu konuda şöyle buyurdular : «Allah Kalem’i yarattığında onu yüz boğum (düğüm) yaptı. Her düğüm arasında beşyüz yıllık bir mesafe .bulunuyordu. Sonra Cenâb-ı Hak ona heybetle nazar kıldı. Kalem ikiye ayrıldı. Allah ona : — Kıyâmete kadar olup biten şeyleri LEVH üzerine yaz, diye emretti. Kalem sordu:

— Yâ Rab! Ne ile başlıyayım?— Bismillfihi’r-Rahmfinrr-Rahîm İle başla. Bunun üzerine Kalem yediyüz senelik bir zaman parçası süresince yazdı. Cenâb-ı Hale şöyle buyurdu: «İzzet ve celâlim hakkı için Muhammed ümmetinden herhangi bir kimse bir defa Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm derse, ben ona yediyüz senelik ibâdetin sevâbını yazarım.» Diğer bir rivâyette ise, Resûlüllah’m (S.A.V.) şöyle buyurduğu nakledilmektedir: «Allah önce Kalem’i, sonra Levh’i yarattı ve Kalem’e Levh’a gelmesi için emretti: Ey Kalem! dedi. O da: Buyur Rabbim, emrine hazır bekliyorum, dedi. Allah bu kez ona: Önce Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm yaz.. Kalem başlayıp (B) harfini yazınca ondan bir nur çıktı, sonra Arş’tan tâ yeryüzüne kadar melekût âleminin nuru çıktı. Bunun üzerine Kalem:

— Yâ Rabbî, bu (B) harfi nedir?

— Bu benim Ümmet-i Muhammed’e olan BÎRR’im (karşılıksız iyiliğim ve ihsamm)dır, buyurdu. Sonra Kalem’e, (SÎN) harfini yazmasını emretti. Onu yazınca onun üç dişinden birtakım nurlar çıktı. Biri Arş’a doğru uçtu, biri Kürsî’ye doğru, biri de Cennete… Kalem böyle üç nuru görünce sordu : — Yâ Rabbî! Bu nurlar nedir? Allah cevap verdi:

— Muhammed ümmetinin nûrudur. Arş’a doğru uçan nur, SABÎKÎN (ilk bi’set günlerinde Peygamber’e inanıp İslâm dairesine giren bahtiyarlar)’m nurudur. Kürsîye doğru uçan nur, MUKTESÎD (orta davranıp ifrat ve tefritten kaçman) le- rin nurudur. Cennete uçan nur ise isyân edenlerin ve zulüm işleyenlerin nurudur. Sonra Cenâb-ı Hak, Kalem’e (MÎM) harfini yazmasını emretti Kalem bu harfi yazınca ondan bir nur çıktı ki, daha önceki harflerden çıkan nurlardan daha parlaktı. Arş’tan tâ yeryüzüne kadar her şeyin nuru bu idi. Kalem bin yıl hayretler içinde kaldı. Ve sonra sordu:

— Ya Rabbî! Bu nur nasıl bir nur?

— Bu, benim habîbim, seçkin kulum, resûlüm Muham- med’in nurudur. Muhammed (S.A.V.) nebî ve resûllerin efendisidir. Her şeyi O’nun hatırı için yarattım, diye cevap verdi. Bunun üzerine Kalem, Muhammed’in (S.A.V.) nuruna selâm vermek istedi. Kendisine izin verilince şöyle selâmladı Muhammed’i: «Selâm sana ey Allah’ın resûlü!. Selâm sana ey Allah’ın habîbi!. Selâm sana ey Allah’ın nûru!.» Cenâb-ı Hak, Kalem’e şöyle seslendi: — Ey Kalem! Sen resûlüm ve habîbime selâm verdin. Şu anda hazır olmuş olsaydı senin selâmını alıp cevaplandırırdı. Hazır olmadığına göre, onun için ben selâmını cevaplandırıyorum: Benden de sana selâm olsun. Sonra Cenâb-ı Hak yine Kaleme RAHMÂN ve RAHÎM isimlerini yazmasını emretti. Bunun üzerine Kalem dedi ki: — Yâ Rab! Sana ait bu isimler nasıl isimlerdir? Allah ona şöyle cevap verdi:

— Ben Allah’ım, ilk önce inananlara.. Ben Rahmân’ım, ortalama bir yol takip edenlere.. Ben Rahîm’im, isyankâr ve zalimlere.. Başka bir rivâyette ise şöyle deniliyor :

— Allah Kalem’e, Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm yazmasını emretti. Kalem bunu yazmca (SÎN) harfinin dişinden bir nur çıktı ve bu nurdan melekler yaratıldı. Her meleğin dört bin başı, her başta dört bin yüzü, her yüzde dört bin ağzı ve her ağızda dört bin dili bulunuyordu. Her meleğin alnında Bismi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm yazılı idi. Ve işte bu melekler kendilerine ait bu dillerle Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm diyorlardı. Her melekle birlikte bin saf melek bulunuyordu ki bunlar o meleklerin almlanna bakıp duruyorlar ve Bismillâ- hi’r Rahmâni’r-Rahîm diyorlardı. Sonra da şunu ilâve ediyorlardı: «Allah’ım, bağışla, merhamet et şu kimseye ki her işinin başında Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm diyor, özellikle Muhammed ümmetinden diyenleri…» Bunun üzerine Cenâb-ı Allah onlara: «Ey meleklerim! Buyurdu, sizler şâhid olun ki benonları bağışladım; onlan mübarek kıldım, amellerini bereketlendirdim, iyiliklerini kabul ettim, günahlarından vazgeçtim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir