Y üzsekizinci sahîfesinde: (Tesavvufcular, şirk ve küfr
üzeredir. Mürîd şeyhine tapınıyor. Şa’rânînin kitâbları, bu küfrlerle
doludur. Hüseynin babasının vs çocuklarının ve Şâfi’inin, Ebû Hanî-
fenin ve Abdülkâdir-i Gey|__./’nin mezarlarını putlaşdırıyorlar. Onlara
tapınıyorlar) diyor.
(Üsûl-ül-erbe’a fi-terdîd-il-vehhâbiyye) kitâbının üçüncü
kısm ında, fârisî o larak diyor ki:
Böyle in an an kim se, gâib olan, y a’nî y anında bulunm ıyan
bir kim seye, ism ini söyliyerek seslenm ek büyük şirk o lu r diyor.
Böylece, Resûlullahın «sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem» m übârek
rû h u n u n bile h âzır olacağını düşünerek seslenen kim se m üşrik
o lu r diyor. Y em enli Şevkânî de, (Dürr-ün-nadîd) k itâbında,
(M e zâ rla rı b ü yü k bilm ek, ka b rle re s e sle n e re k, ih tiy â ç la rın ı is te
m e k kü fr olur) dedi. Yine o, (Tathîr-ül-i’tik,dd) k itâb ın d a da,
(M e le k, P e y g a m b e r v e yâ V elî de olsa, ö lü ye yâ h u d g â ib olan
d iriye bö yle s e s le n e n m ü şrik olur) diyor. M ezhebsizlerden bir
kısm ı b u ra d a iki fikr o rtay a a tm ak d ad ır. B unlara göre, eğer
işiteceğini düşünm iyerek, sevdiği için, (yâ R esûlallah!) derse.
— 93 —
m üşrik olm az. Eğer işiteceğine inanarak söylerse, kâfir oluiv
Selef-i sâlihînin « rah im e-h ü m u llah ü teâlâ» yapdığı şeylere ş r k
diyen ve m ü slim ânlara m üşrik dam gasını basan bu kimseye
sorarız: (G âib olan) sö zü ile ne dem ek istiyorsun? (G ö rm ed iğ im
iz herşey gâibdir)”3,İyo rs a n > (yâ A llah) dem eniz de şirk olm akdadır.
Ç ügki bu A llah ü teâlânın C ennetde görüleceğine de
in a n m a m a k la d ır. Eğer, (gâib, yok dem ekdir) diyorsan, Peygam
berlerin «aleyhim üssalevâtü vetteslîm ât» yânın
«rahim e-h ü m u llah ü teâlâ» ru h ların a nasıl yok jilirsin.
R û hların v ar o ld u k ların ı kitâb ım ızın , ikinci kısm ıniia isbât
etm işdik. Y ok eğer, (rû h ların v ar o ld u k ların a ve ı^râkjve şu ’ûr
sâhibi o ld u k ların a, y a ’nî a n la d ık la rın a .d u y d u k la^ n a in an ırız.
F ek at, * j£ sa rru f y ap d ık ların a inanm ayız) der^e, b u sözü
_A llahü te â lâ ‘ red -stqıekde, (En-nazi’ât) sûresinin bejinci âyetinde,
(Güç işleri yapaıttara yemîn ederim) b u y u rm a k d ^ ır. T efsir
â lim le rin in çoğu m eselâ (B evdâvî tefsiri) [ve b u n u n
Şeyhzâde şerhi ve tefsîr-i azîzî ve f£ûh-ul-beyân tefsiri, tefsîr-i
H üseynî], hu âyet-i kerîm e, m eleklerin ve Evliyâ rû h larım n iş
yapdıkİarım b ild irm ek d ed ir dediler. R û h , m ad d e değildir.
B unun için, m elekler gibi, A llah ü teâlân ın em ri ve izni ile,
d ü n y â d a iş y ap arlar. M eleklerin, A llah ü teâl&nın izni ile, bu
d ü n y âd a, iş yap d ık ları, yok etdikleri, d iriltm ek, ö ld ü rm ek gibi
işlerin yap ılm asın a vâsıta olduktacu K u r’ân-ı kerîm in çeşidli
yerlerinde bildirilm işdir. C in ve ^a^târçlar d a, güç şeyleri
kolayca y apıyorlar. Süleym ân a le^ h ıssd âm a, cinnin hizm etlerini
K u r’ân-ı kerîm haber veriyor. M eselâ Sebe’ sûresinin onüçüncü
âyetinde m eâlen {Çin, O ’nun her istediğini, kal’a, resm, bü
yük kazanlar ve yerinden kaldlrılamıyan çanaklar yaparlardı) buyuruyor.
C in, m elekler ve rû h la r k a d a r olgun ve kuvvetli olm adığı
hâlde, b ü y ü k işler yapıyor. Bu dünyâdaT ‘^öj^m ediğim iz çok
şey v ar ki, insan gücünttıry etişem ed iğ i işleri y^kpm akdadırlar.
M eselâ, çok h a fîf olan ve görem ediğim iz havâ, fırtına, kasırga
şeklinde e s e re k ra ğ a ç la n devirm ekde, b iaâları yık m ak d ad ır.
[E lektrik ve laser ışınjarı_ye-ekktro-m ağnetik dalgaları, a to m
lar, gözle, h attâ’ü T tra-m ik ro sk o p la görülem edikleri h âlde aklları
şaşırtan b ü y ü k l e r y a p m a k d a d ır]^ N a z a r değm esi, sihr
ya’nî bü y ü ve b e n lffle ri kuvvetleri g ö rem iyoruz. H âlb u k i, k o rkunç
te ’sîrlerini işitm iyen y o k d u r. B ü tü n b u n ların yapdıkları-
nın yapıcısı, hiç şübhesiz, AMahü teâlâdır. B unlar, A llahü
teâlânın y ap m asın a, y aratm asın a sebeb o ld u k ları için, b u n lar
y ap d ı san ıy o ru z ve b u n la r y ap d ı d iy o ru z. B u nların yapdığını
— 94 —
söylem ek, k ü fr, şirk o lm ıyor d a, E vliyânın rû h la n yapıyor
dem ek niçin şirk olsun? O n lar, A llah ü teâlân ın izn verm esi ile
ve y aratm ası ile y ap d ık ları gibi, Evliyâr>*,,ı rû h ları d a, A llahü
teâlânın izn verm esi ile ve y aratm ası ile y ap m ak d ad ır. O nların
yap d ık ların ı söylem ek de, şirk o lu r denirse, K u f’ân-ı kerîm e
karşı gelinm iş olur. / ‘ /
Bu kimş,e, (C innin, şeytânların ve havânin ve sihrin te’sîr
etdiklerinı, J^ u r’ân-ı kerîm h ab er veriyor. B unun için, o n la r
yapıyoı dem ek câiz olur. E vliyânın rû h la n n m birşey yapdıklarını
Kui ’ân-ı kerim bildirm ediği için, rû h la rd a n birşey istem ek
şirk olur) derse, y u k arıd a bildirdiğim iz, (En-nâzi’ât) sûresinin
beşinci âyet-i E rim esin i u n u td u n m u der,z. G özlerinin açılm asını
isteyen a ’m âya bildirilen hadîs-i ş^rîfdeki d ü â ve çölde
y alnız k alanın o k u m asın ı em r eden d ü â’v e (kabr ziyâret ederken,
ölüye selâm veriniz!) em ri ve Os.Tıân bin H uneyfın «radıyallahü
teâlâ anh» haber verdiği hâdise, b u n d an evvelki kısm da
bildirilm işdi. B unların hepsi ve benzerleri d ah â nice vesikalar,
gâib o lan d an yardım istem enin câiz o ld uğunu gösterm ekdedirler.
F ekat bu kim se, m eşhûr ve sahîh olan bu hadîs-i şeriflere
d aîf veyâ m evdû’ dam gasını basıyor. Ehl-i s’m net âlim lerinin ve
tesavvuf büyüklerinin sözlerine de krp-^fet verm iyor. -.Çünki,
d ö rt m e rS rb d e n birini tak lîd etm ek şirk, kü fr olur” diyor.
M eselâ, G u lâm Alî K usûrî, (Tahkîk-ul-kelâm) k itâb ın d a (dört
m ezhebden birini taklîd eden ve K âdiriyye, Çeştiyye ve Sühreverdiyye
gibi tarîk atl:» d e b u lu n an , kâfir ve m üdrik ve bid ’at
ehlidir) diyor. (Üsûî-ül-erbe’a) d an tercem e tem âm oldu. Bu
kitâb 1346 [m. 1928] de H in d istân d a fârisî dili ile yazılm ış,
P âk istân d a basılm ış, 1395 [m. 1975] de İsta n b u l’da ikinci baskısı
yapılm ışdır. Y azarı, İm âm -ı R ab b ân în in «rahim e-hullahü
teâlâ» soyunc*:n, H ak îm -ü l-ü m m et hâce M ühare*ned H asen
C ân sâhibdir «rahm etulahi aleyhim ecm a’în». B unun (Târîk-unnecât)
kitâbı da (bid’at) fırk alan n a cevâb verm ekdedir. A rabî
olup, U rd u tercem esi ile birlikde 1350 de P âkistân d a basılm ış,
1396 [m . 1976] da, İstan b u ld a ofset baskısı yapılm ışdır.
Sekizinci ve otuzbeşincİ maddelerimde lütfen ok u y u n u z!
VEHHABİ DÖRDÜNCÜ KISM
05
Oca