Geçimlerini hayvancılıkla sağlayan,
mevsimlere göre ova veya yaylalarda kurdukları
çadırlarda yaşıyan Oğuz Türklerine verilen isim.
Yörüklerin köyler kurarak, hayvanları otlatmak için
yaylalara çıktıklan da vâkidir. Yörük kelime olarak
gezgin, yürüyücü, hızlı mânâlanna gelir.
Anadolu’ya gelmeye başlayan Oğuz Türkleri, eski
an’anelerini devam ettirerek yetiştirdikleri hayvanlarınihtiyaçlarına göre hareket etmişlerdir. Selçuklu ve
Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrinden itibaren yerleşik
hayata geçmeleri için teşvik edilen yörüklere toprağa
yerleşmeleri halinde tımar verilmiştir. Yerleşik duruma
geçmeyen yürükler için Osmanlı Devleti devamlı
kanunnâmeler neşrederek bunları belli bir nizam
altında tutmağa çalışmışlardır.
Belli hizmetler mukabilinde çeşitli muafiyetler verilen
yörüklerden genellikle geçitlerin ve derbendlerin
güvenliğinin sağlanması istenmiştir. Savaş zamanında
Osmanlı ordusu içinde savaşa katılan yörükler genellikle
geri hizmette kalmışlardır. Bunlar top çekmek, top
döküm işçiliği, inşaatçılık, kürek çekmek gibi vazifelerdi.
Yörüklere verilen diğer bir görev ise kale muhafızlığı
idi.
Orta Asya’dan getirdikleri an’aneleri Anadolu ve
Rumeli’nde devam ettiren yörüklerin hayatlan belli
kaidelere bağlanmıştı. Kaide, örfe bağlıydı. Yaylaya
çıkmak ve kışlağa inmek her zaman aynı yollardan
yapılırdı. Kapalı bir ekonomileri olmayan yörükler çevrelerinde
bulunan köyler ve şehirlerle ticari bağlantıları
vardı. Köy ve şehirlerde mahsullerini satarlar ve ihtiyaç
ları olan mallan buralardan temin ederlerdi. Çok fazla
büyük baş hayvan varlığına sahip olan yörükler eski
devirlerde develerle nakliyat yaparlardı.
Yörüklerin idari teşkilâtlanmalan; oba, oymak,
boy, ulus şeklindeydi. En büyük topluluk olan ulusun
başında Ulusbeyi bulunurdu. Boy’un idarecisi Boybeyi,
oymağın idarecisi ise Kethüda (kahya) idi.
Yaylaya göç bahar aylannda olurdu. Oymak ve boy
beylerinin tesbit ettiği günde başlayan göç, kendine
mahsus merasimlerle yapılırdı. Günlerce önceden başlayan
göç hazıdıklan tesbit edilen günde, yüklerin develere
yüklenmesiyle biterdi. Göç katarının önünde en yeni
elbiselerini giymiş bir yörük gelini gider, boyun gençleri
de önden silah atarak arkadan gelenler için göç yolunun
emniyetini temin ederlerdi.
Bir evi andıran yörük çadırlannda, oturma, yatma
ve yemek pişirme için bölümler vardı. Çadır orta direğin
etrafına sıralanmış 5-9 direk üzerine kurulurdu. Çadırlar
genellikle deve kılından dokunurdu. Büyük çadırlarda
binek hayvanlarının bağlandığı bölüm dahi
bulunurdu. Çadırın oturma bölümü yörük kilimleriyle
döşenir, kenarlarda minderler bulunurdu. Çadırda herkesin
oturacağı yer belliydi.
Bir yörük çocuğu mahalli kıyafeti ile görülüyor.Avşar, Bayat, Kayı, Kınık, Bayındır, Çepni, Karkın,
Bey dili, Yıva, İğdır, Yüregir, Dodurga, Yabırlı, Akevli,
Karaevli gibi isimlerle anılan yörük aşiretleri günü
müzde Anadolu’nun Aydın, Manisa, Kütahya,
Antalya, Mersin, Adana, Muğla, Balıkesir gibi muhtelif
bölgelerine yerleşmiş bulunmaktadır. Eski an’anelerini
devam ettiren yörüklere ise genellikle Toros dağlarında
YÖRÜKLER
23
Oca