wiki

HABÎB BİN EBÎ SÂBİT,

Tâbiîn devrinde
Kûfe’de yetişen meşhur hadîs ve fıkıh âlimlerinden.
Adı, Habîb bin Ebî Sâbit Kays bin
Dînâr’dır. Babasının adına Kays bin Hind
de denilmiştir. Kûfe’de doğup büyüdü. O ve
Hammâd bin Ebî Süleyman, Kûfe’de yetişen
fakihlerin en büyüklerindendi. îmâm-ı
Buhârî ve birçok âlimler onun 119 (m. 737;
tarihinde vefât ettiğini bildirdiler. 122 (m.
739; de vefât ettiği de rivâyet edildi.
Habîb bin Ebî Sâbit, Küfeli fakîh ve
hâfizlardandır. Birçok Eshâb-ı kirâm ile
görüşüp onlardan ilim aldı. Çok hadîs-i şerif
rivâyet etti. Onların sohbetinde bulunarak
yetişti. Eshâb-ı kirâmdan ve Tâbiînden
Abdullah ibni Ömer, Abdullah ibni Abbâs,
Enes bin Mâlik, Zeyd bin Ebî Erkâm, Ebu’
t-Tufeyl Âmir bin Vâsıle, îbrâhim bin Sa’d
bin Ebî Vakkâs, Nâfi bin Cübeyr bin Mut’
ım, Atâ bin Ebî Rebâh, Said bin Cübeyr,
Atâ bin Yesâr ve daha pek çok âlimden
hadîs rivâyetinde bulunmuştur. Kendisinden
de Süleyman bin Mihran el-A’meş, Ebû
Ishak eş-Şeybânî, Husayn bin Abdurrahman,
Zeyd bin Ebî Enise ve daha birçok
kim se h a d îs -i ş e r îf riv â y e tin d e
bulunmuştur.
Hadîs ilminde sika (güvenilir, sağlam/
râvilerden biri olduğunu bütün hadîs âlimleri
sözbirliği ile bildirmektedirler. Rivâyet
ettiği hadîs-i şerifler, meşhur kütüb-i sitte
denilen altı kitapta yer almaktadır. Hadîs
âlimlerinden Îmâm-ı Iclî, İbni Mâin ve
İmâm-ı Nesâî, onun Tâbiînin sika ve hüccet
olan râvilerden olduğunu zikretmektedirler.
Ebû Hâtim de, “Sadûk (rivâyet ettiği
hadîslerde sağlam; ve sika bir râvidir”
demektedir.
Habîb bin Ebî Sâbit, Kûfe’nin meşhur
fakihlerindendi. İmâm-ı a’zam hazretlerinin
hocası Hammad bin Süleyman’dan
önce Küfe müftisi idi. Ebû Ca’fer-i Taberi,
“Tabakât-ı Fükahâ” adındaki eserinde,
onun fıkıhta ve diğer ilimlerde yüksek bir
yeri olan büyük bir âlim olduğunu bijdirmektedir.
İnsanlara ilim öğretmekte ve
onların ihtiyaçlarını karşılamada çok gayretliydi.
Hayır ve hasenâtı çoktu. Tam bir
tevekkül sâhibiydi. Fakirleri doyurur, bilmeyenlere
ilim öğretirdi. Ebû Yahya, onun
büyüklüğünü bildirirken: “Habîb bin Ebî
Sâbit ile beraber Tâif e gelmiştim. O kadar
çok sevindiler ki, sanki aralarına bir peygamber
gelmişti” diyor.
Çok ibâdet ederdi. Tevâzuu, alçak gönüllülüğü
çoktu. Gecelerini ibâdetle geçirir, yatsının
abdesti ile sabah namazı kılardı.
İbâdet etmeyi kalbi için hayat, bedeni için
gıdâ bilirdi. îmânı ve takvâsı çok olan bir
zâttı. Namaz kılarken ayakta çok durmaktan
yorulmazdı. Gecelerini ibâdetle değerlendirip
süsledikten sonra, ertesi gün bir
miktar uyurdu (kaylûle yapar). Ebû Bekir
bin Iyâş onun hakkında: “Habîb’i secde
ederken gördüm. Öyle bir halde idi ki, secdesinin
uzunluğundan vefât etti zannettim”
diyor.
Kur’ân-ı kerimi ezbere bilenlerle sık sık
bir araya gelir, onlara ikrâm ve iltifatlarda
bulunurdu. Bir defasında hâfizları toplayıp
onlara 100.000 dinar (altın; dağıttı.
Çok hadîs-i şerif rivâyet etti. Bunlardan
ba’zıları şunlardır:
Peygamberimizin (s.a.v; zamanında biri
öldürülmüştü ve kim tarafından öldürüldüğü
bilinmiyordu. Bu durum Peygamberimize
arzedildi. Resûlullah (s.a.v.; Allahü
teâlâya hamd ve senâ ettikten sonra
buyurdu ki: “Ey insanlar, aranızda biri
öldürülüyor, fakat katili bilinmiyor.
Şâyet göktekiler ve yerdekiler, müslü-
man birinin öldürülmesi üzerinde toplansalar,
şüphesiz hepsi azap olunur. ”
“Peygamberimiz vitir namazını üç rek’
at kılardı. Kunut duâsını da, üçüncü rek’
atta, rükû’dan önce okurdu.”
“İnsanlar arasına katılıp onların
ezalarına uğrayan ve bu ezalara sabreden
bir m ü’min, insanlar arasına girm
e y e n , o n l a r ı n e z i y e t l e r i y l e
karşılaşmayan ve bu konuda sabredecek
bir m es’elesi bulunmayan kimseden
efdaldir, üstündür.”
“Peygamberimiz (s.a.v.; yünlü elbise
giyer, yerde uyur, yerden biten şeylerden
yer, merkebe biner ve arkasına birini alır,
keçi besler ve onu sağar, köle olan kimsenin
da’vetine giderdi.”
Hz. Ali, şöyle bildiriyor: “Resûlullah
(s.a.v.; Bedir harbinde bana ve Hz. Ebû
Bekir’e buyurdu ki: “Sizin ikinizden birinizin
sağında Cebrâil aleyhisselâm,
diğerinin solunda da Mikâil ve İsrafil
aleyhisselâm olm ak ü z ere büyük
m elekler hazır olup ordunun önünde
bulunurlar. ”
. Resûlullah efendimize birisi gelip
tihada gitmek için izin istedi. Ona: “Senin
annen ı*e baoan sağ mıdır?” diye sordu.O kişi “Evet, yâ Resûlallah!” deyince,
“Onların yanında otur ve hizmet et!”
buyurdu. Başka bir rivâyette de “Onların
yanında kalıp hizmet ederek cihad
sevabına kavuş!” buyurdu.
“B ir kim se, Ramazan-ı şerifin
başından sonuna kadar cemâatle (teravih;
namazı kılarsa, Kadir gecesinden
nasibini alır.”
“B ir milslüman, Allahü teâlânın
em rettiği şekilde abdestini tamamlar
ve sonra beş vakit namazını kılarsa,
onlar arasındaki günahlarına keffâret
olur.”
“Kıyâmet gününde tövbe, en güzel
bir surette ve en güzel bir koku ile getirilir.
Kokusunu ancak mü’min olanlar
duyar. Kâfirler, (Yazıklar ofsun bizlere!
Milslümanlar bu güzel kokuyu
duyuyorlar da, biz onu duyamıyoruz)
derler. Tövbe, kâfirlerle konuşur ve
onlara: “Siz beni dünyâda kabûl etseydiniz,
şimdi güzel kokuyu duyardınız”
der. K â fir de; “Biz şimdi kabûl
ediyoruz” der. O anda gökten bir
m elek şöyle nidâ eder: (Dünyâyı ve
içinde bulunan altını, gümüşü ve diğer
şeyleri getirseniz, sizden tövbe kabûl
olunmaz) Tövbe ve melekler, onlardan
uzaklaşır. Sonra Cehennem de vazifeli
m elekler gelir. Kendisinde güzel koku
olan kim seye dokunm azlar. Şâyet
kötü koku gelirse, onu C ehennem e
atarlar.”
“Gece namazı ikişer rek ’at olarak
kılınır.”
“H er şeyin bir iyisi vardır. Namazın
iyisi de, ilk tekbirine yetişerek kılman
namazdır. ”
Peygamberimiz Hz. Ebû Zer’e buyurdu
ki: “Ey Ebû Zer! İnsanlara müjdele ki,
kim (Lâ ilâhe illallah) derse, Cennete
g irer.”
Hikmetli sözleri meşhurdur. Bunlardan
ba’zılan şunlardır:
“Başım Allah için secdeye koyan kimse,
kibirlenmekten (büyüklenmekten) uzak
olur.”
“Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için
evine (câmiye, mescide; gidiniz!”
“Bir kimsenin topluma karşı konuşurken
hepsine birden dönmesi, Peygamberimizin
(s.a.v.) sünnetidir.”
“Her şey için, hatta yemek ve içmekte
bile güzel bir niyet içinde olmayı çok
severim.”
1) Hilyet-ül evliyâ cild-5, sh-60
2) Tezkiret-ül-huffâz cild-1. sh-116
3) Tehzib-üt-tehztb cild-2, sh. 178, 179
4) Rehber Ansiklopedisi cild-7, sh-125

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir