Meşhûr bir hadîs
âlimi. Künyesi, Ebû Vâsile’dir. 46 (m. 666)
târihinde doğup, 122 (m. 740) senesinde
vefât etti. îyâs bin Muâviye’nin dedesi, Peygamber
efendimizle (s.a.v.) görüşmüştür,
îyâs’ı (r.a./ Ömer bin Abdülaziz (r.a.) Basra’
ya Kadı ta’yin etmiştir. Hadîs-i şerif
ilminde sika (güvenilir) bir âlimdir. Enes
bin Mâlik, Saîd bin Müseyyjb, Saîd bin
Cübeyr, babası, Muâviye ve daha başka
büyük zâtlardan (r. anhüm) hadîs-i şerif
rivâyet etmiştir. Ondan da, Dâvûd bin Ebî
Hind, Hamid-üt>Tavîl, Süfyân-ı Sevrî, Şu’
be, Muâviye bin Abdülkerîm ed-Dâl ve diğer
zâtlar (r. anhüm) hadîs-i şerif rivâyet
etmişlerdir.
îyâs hazretleri, çok güzel konuşan, fesâ-
hat ve belâgatta yüksek bir dereceye eriş
miş, zekâ ve kavrayışı keskin bir zâttır.
Hattâ onun zekâsı ve keskin kavrayışı,
darb-ı mesel (atasözü) olmuştur. Meşhûr
edebiyatçı Harîrî, “Makâmât” isimli eserinin
yedinci makamında, “Ben o kadar zekî
ve ileri görüşlüyüm ki, zekâm ve firâsetim,
îbn-i îyâs’ın zekâ ve firâseti gibidir”
demiştir.
Buyurdu ki: Ömer bin Abdülaziz (r.a.) ile
beraberdik. Onun yamnda hayâdan konuşuldu.
Bunun üzerine “Hayâ, dindendir.
Hattâ dînin tamamıdır” dedi. Sonra îyâs
bin Muâviye kendisi şöyle anlattı: Dedem
babama: “Resûlullahm (s.a.v.) huzûrlannda
idik. Orada hayâdan bahsedilmişti.
Eshâb-ı kirâm: “Yâ Resûlallah! Hayâ dindendir
değil mi?” diye söyleyince, Resûlullah
efendimiz “Hattâ dinin hepsidir”
buyurdular, diye bildirmiştir.”
îyâs bin Muâviye hazretleri buyurdular
ki:
“Ayıbını bilmeyen kimse ahmaktır.”
“Olgun, taze hurma, zihni kuvvetlendi•„
» nr.
“Ben insanlarla konuşurken aklımın
yansı ile konuşurum. Aralannda anlaş
mazlık olan iki kişinin muhakemesini
yaparken, bütün aklımla dinler, dikkatimi
tamâmen mes’ele üzerine toplanm. Kaderiyye
i’tikâdına sâhip, bozuk kimselerle
konuşurken de, çok dikkatli ve titiz düşünür
ve konuşurum.”
Hakkında söylenilenler ve firâsetleri
(işin iç yüzüne nüfuz etme mahâreti):
lyâs’ın (r.a./ babası Muâviye bin Kurre’
ye: “Oğlunun sana karşı tutumu nasıl?”
diye sorduklannda “Hayırlı bir evlâd. •
Bütün ihtiyaçlanmı yerine getiriyor. Bir
sıkıntım yok. Aynı zamanda beni, âhire’işlerine yöneltti. Rabbime şükürler olsun,
kulluğumu da elimden geldiği kadar
yapıyorum” dedi.
îyâs bin Muâviye hazretleri, bir Yahûdî’
nin: “Bu müslümanlar da ne kadar akılsız
insanlar! Sözde Cennetlikler, yiyip içeceklermiş
fakat, abdest bozmaya gitmiyeceklermiş.
Ne saçma bir iddia” dediğini işitti.
Bunun üzerine îyâs bin Muâviye (r.a.)
Yahûdîye: “Ey Yahûdî! Sen, her yediğin
için abdest bozmıya çıkıyor musun? diye
sorunca, Yahûdî “Hayır” cevâbım verdi,
îyâs (r.a.): İşte, yediklerinin bir kısmı gıdâ
oluyor, Allahü teâlâ, herşeye kâdirdir (gücü
yetendir). Cennetliklerin bütün yediklerim
gıdâ yapıyor. Bu yüzden onlar, abdest
bozmazlar” cevâbını verince, Yahûdî susmak
zorunda kaldı.
îyâs (r.a.) Vâsıt şehrinde bulunuyordu.
Düz ve geniş bir yerde, kiremit gördü. Bu
kiremitin altında küçük bir hayvan var,
dedi. O kiremit kaldınlıp, bakılınca, kıvnlmış
yatan bir yılan gördüler. Orada bulunanlar
hayrette kaldılar. Ona, bunu nasıl
anladığım sordular. Bütün bu sahada yalnız
şu iki kiremit arasında ıslaklık gördüm.
Bundan, o kiremit altında bir hayvan bulunabileceğini
düşündüm. Onun için kiremitin
altında bir hayvanın bulunduğunu
söyledim dedi.
Bir gün, bir yere uğramıştı. “Yabancı bir
köpek sesi duyuyorum” dedi. “Nerden
biliyorsun?” dediler. “Çünkü, birisi alçak bir
sesle, diğerleri şiddetli uluyor” dedi. Bunun
üzerine araştınp baktılar ki: Yabana bir
köpeği bağlamışlar, etrafında da, mahallenin
köpekleri havlıyordu.
Yine bir gün, yerde bir delik gördü.
“Burada bir hayvan olması lâzım” dedi.
Nasıl biliyorsun? dediklerinde, “Çünkü,yeri ya küçük hayvanlar deler, yahut
bitkiler…” dedi.
Birgün kırda bulunuyordu. Su lâzım
oldu. Fakat bulamadılar. O sırada bir köpek
sesi duydu. “Bu köpek, bir kuyunun
başındadır” dedi. Araştırdılar. Dediği gibi,
bir kuyu ve yamnda da bir köpek olduğunu
gördüler. Nasıl bildiğini sorduklarında;
“Ses sanki kuyunun içinden çıkar gibi
geliyordu” dedi.
Iyâs’ın (r.a.) firâsetine dâir, daha bir çok
şeyler vardır. Bunlar toplanıp, büyük bir
kitap meydana getirilmiştir. Medâini’nin;
lyâs hazretlerinin firâsetleriyle ilgili bir
kitabı vardır.
Emevî halifelerinden Ömer bin Abdtilaziz
(r.a.), Irak’taki vekili Adiy bin Ertâ’ya
mektup yazdı. Mektûbunda “îyâs bin Muâ-
viye ile, Kâsım bin Rebîa el-Hıraşî’yi çağır
hangisi daha ehil ise onu kadı yap” diye
emretti: Adiy bin Erta, ikisini bir araya
getirdi. Mevzû görüşülürken, îyâs bin Muâ-
viye (r.a.): “Ey Emir! Bizi şehrin büyük iki
âlimi olan Hasan-ı Basri ile Muhammed
bin Sîrîn’e sor, dedi. Kâsım bin Rebia da
daha önce onlara gidip gelirdi. Onlara sorulursa,
îyâs bin Muâviye’yi tavsiye edeceklerini
biliyordu. Onun için, îyâs bin Muâviye,
onlara sorulmasını teklif edince, Kâsım bin
Rebiâ, onlara sorulmasına bile lüzum yok.
Vallahi, îyâs bin Muâviye benden daha
âlimdir. Hüküm vermekte de benden daha
üstündür. Eğer yalan söylüyor isem, bir
yalancının hâkim yapılması helâl değildir.
Sözüm doğru ise, sözümün kabûl edilip,
lyâs’ın (r.a.) kadı yapılması gerekir, dedi.
Bunun üzerine, Adiy bin Erta, îyâs hazret
lerine dönerek, görüyorsun kadılık sana
düşüyor deyip, onu kadı yaptı.
1) Hilyetiil-evliyâ cild-3, sh-123
3) Vefeyât-ül-a’yân cild-1, sh-247
4) Mizân-iil-i’tidâl cild-1, sh-283
4) Mîzdn-ül-l’tidâl cild-1, sh-283
5) el-A’lâm cild-2, sh-33
İYÂS BİN MUÂVİYE
09
Mar