Yeni doğan çocuğa veya sonradan Müslüman olan kimseye isim koymak. Varlıkları belirtmek, şahısları diğerlerinden ayırmak için kullanılan kelimelere ad (isim) denmiştir. Allahü teâlâ, yeryüzünde yarattığı ilk insan ve ilk peygamber olan Âdem aleyhisselâma her şeyin ismini ve faydasını bildirdiğini Kur’ân-ı kerîmde haber verdi. Meâlen; “Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti.” buyurdu (Bekara sûresi: 31). Târihin her devrinde insanlar inanç ve âdetlerine göre isimler kullandılar. Türklerin İslâmiyeti kabûlünden önceki isimleri, çocukluk ve gençlik
dönemlerinde olmak üzere iki dönemde verilirdi. Doğumun hemen ardından çocuğa ad verilmez, bir yaşından sonra âdetlerine göre büyük şölenler yapılır, oradaki en yaşlıları tarafından ad konurdu. Esas isim, gençlik çağında gösterilen bir kahramanlıktan sonra verilirdi. İslâmiyetten önce Araplarda herkes için adından başka bir de ilk erkek çocuğuna bağlı olarak baba olduğunu belirten bir künye verilirdi. Daha sonra kimin çocuğu olduğunu belirten neseb, doğum yerini gösteren nisbet, bir de o şahsın daha iyi tanınmasını sağlayan lakabı olurdu. İslâm dîninde çocuğa, doğumu müteâkip yedinci gün ad koymak müstehabtır. Doğduktan sonra hemen ölen çocuk; yıkanır, cenâze namazı kılınır ve ismi konur. Ad koymak, çocuğun babası üzerindeki haklarından biri olarak kabûl edilmiştir. Çocuğa ad seçme ve ad koyma hakkı babaya âittir. Babası vefât etmiş ise bu hakkı anne kullanır. Peygamber efendimizin “Muhammed” adını dedesi Abdülmuttalib koydu. Çocuğa ad koyarken yapılacak merâsimde çocuğun babası, dedesi veya en yaşlı, ilmi en çok olan çocuğu kucağına alır, abdestli olarak kıbleye döner ve ayakta sağ kulağına ezân, sol kulağına kâ- met (ikâmet) okur. Üç kere kulaklarına seslenerek koydukları adı söylerler ve böylece isim konmuş olur. Ardından şerbetler ikrâm edilir, tatlılar yenilir ve merâsim sona erer. Ad seçme husûsunda İslâm âlimleri bâzı hükümler koymuşlardır. Hem söylenişi, hem de mânâsı güzel isimleri koymak müstehâbtır. Çocuğa konulacak isimlerin en kıymetlileri olarak; Abdullah, Abdurrahmân, Muhammed, Ahmed ve İbrâhim isimleri bildirilmiştir. Bunlar, Allahü teâ- lânın sevdiklerini hatırlatan isimlerdir. Türkler, bilhassa Osmanlılar, Peygamber efendimize karşı duydukları derin saygı ve hürmet sebebiyle Muhammed ismini koymakla berâber bu ism-i şerifi söylerken hürmetsizlik olabilir endîşesiyle Mehmed şeklinde söylemeyi uygun görmüşlerdir. İslâm âdâbına uymayan isimler kullanmak mekruhtur. Zîrâ Peygamber efendimiz çirkin isimleri değiştirirdi. İsyânkâr mânâsına gelen “Âsiye” ismini Cemile olarak değiştirmiştir. İsim koyma ile ilgili hadîs-i şeriflerde buyruldu ki: Siz kıyâmet gününde hem kendi adınızla, hem de babalarınızın adı ile çağrılırsınız. Bunun için kendinize güzel adlar koyun. Kötü isim alan bunu güzel isme çevirsin.
AD KOYMA
05
Tem