wiki

AHMED YESEVİ

Orta Asya Türkleri arasında İslâmiyeti yayan büyük âlim ve veli. İsmi Ahmed bin Muhammed bin İbrâhim bin İlyas olup, “Pîr-i Türkistân, Hazret-i Türkistân, Hazret-i Sultan, Hâce Ahmed, Kul Ahmed Hâce” lakablarıy- la da bilinir. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. Türkistan’ın Yesi şehrinde doğduğu için Yesevî diye meşhûr olmuştur. 1194 (H. 590) senesinde Yesî’de vefât etti. Vefât târihi hakkında başka rivâyetler de vardır. Küçük yaştan îtibâren babasından feyz alan Ahmed Yesevî büyük âlim Baba Arslan’ın talebesi oldu. Onun kalblere hayat ve huzûr veren sohbetlerinde bulundu. Teveccühlerine kavuşarak kısa zamanda tasavvufdaki yüksek derecelere ulaştı. Küçük yaşta meşhûr oldu. Baba Arslan hazretlerinin vefâtından sonra onun mânevi işâ- retiyle Buhârâ’ya giderek Ehl-i sünnet âlimlerinin en büyüklerinden olan Yûsuf-ı Hemedânî’den mânevî ilimleri tahsil etti. İcâzet alıp talebe yetiştirmekle vâzifelendirildi. Hocasının vefâtın- dan sonra bir müddet Buhârâ’da kalıp, talebe yetiştirmekle meşgûl oldu. Bir müddet sonra talebelerin terbiye ve yetiştirilmesini Yûsuf-i He- medânî’nin en büyük talebesi olan Abdülhâlık Gondüvânî’ye havâle edip, Yesi’ye döndü. Türk- lere İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatmaya ve talebe yetiştirmeye burada devâm etti. Talebeleri günden güne çoğaldı, büyüklüğü ve kıymeti
Ahmed Yesevî’nin mührü.
kısa zamanda Türkistan, Mâverâünnehr, Horasan ve Harezm’e yayıldı. Zamânında bulunan âlimlerin ve evliyânın en büyüklerinden, en üstünlerinden oldu. Dîne olan bağlılığı sebebiyle, şaşırıp yoldan çıkmışlara sözleri kısa zamanda te’sirli oldu. Yetiştirdiği talebelerin her biri bir memlekete giderek, İslâmiyeti doğru olarak öğretip yaydılar. Dergâhı fakîr, yetîm ve çâresizler için sığınak yeri idi. Şöhretinin yayılması, pekçok kerâmetlerinin görülmesi, kendisini çekemeyenlerin dedikodularına sebep oldu.
Ahmed Yesevî hazretlerinin zamânında Türkistan’a ilk Türk-İslâm devletlerinden Karahanlı- lar hâkimdi. Bu devlet zamânında İslâm dîninin Seyhun Nehri boyları ile ahâlisi göçebe olan Ka- zak-Kırgız, memleketlerinde kolayca yayılmasını sağladı. Sâde bir Türkçe ile söyleyip yazdığı derin mânâlı “hikmet” denen sözleriyle tekke edebi- yâtmın ilk temsilcilerinden oldu ve nasihatlerde bulundu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir