wiki

AHMED-İ BEDEVİ

İslâm âlimlerinin ve ev- liyânm büyüklerinden. Babasının ismi Ali, annesinin ismi, Fâtımâ’dır. Kendisi, hem seyyid hem de şeriftir. Yâni Peygamber efendimizin ((sallallahü aleyhi ve sellem) torunları Haşan ve Hüseyin’in (radıyallahü anhümâ) soyundandır. Künyesi, Ebü’l- Fityân ve Ebü’l-Abbâs olup, lakabı Şihâbüddîn’dir. Seyyid Bedevî diye tanınır. 1200 (H. 596) senesinde Fas’ta doğdu, 1276 (H. 675) senesinde Mısır’ın Tanta şehrinde vefât etti. Kabri orada olup,
herkes tarafından ziyâret edilmektedir. Mısır’ın en büyük velîlerindendir. Dedeleri 692 (H. 73)de Arabistan’da çıkan kargaşalıklar üzerine Fas’a hicret ederek yerleşmiş olan Seyyid Ahmed-i Bedevî küçük yaşta ilim tahsîline başladı. Kur’ân-ı kerîmi ezberledikten sonra, kırâat ilmini öğrendi. İlim öğrenmek için çeşitli beldeleri dolaştı. Pekçok âlim ve evliyânın ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulundu. Şâfiî mezhebi fıkhında derin âlim oldu. Ailesiyle birlikte 1206’da Fas’tan çıkıp 1210’da Mekke-i mükerre- meye geldi. Babası orada vefât etti. Ahmed-i Bedevî kendini ilme ve ibâdete verdi. Irak’a giderek Ahmed Rifâî, Abdülkâdir Geylânî, Hallâc-ı Man- sûr, Sırrî-i Sekatî, Ma’rûf-i Kerhî, Cüneyd-i Bağ- dâdî gibi büyük velîlerin kabirlerini ziyâret etti. 1236’da Mısır’ın Tanta şehrine gitti. Orada ders okutu, vâz ve nasîhatta bulundu. Büyük âlimler, büyüklüğünü anlayıp ona talebe oldular. Sultan Baybars da bu talebeler arasındaydı. Zamâmnın âlimleri tarafından; “Sâhili görülmeyen bir hakîkat ve irfân denizidir.” diye medh edilen, ömrünün sonuna kadar ilim öğreten, talebe yetiştiren ve halka vâz ve nasîhatte bulunan Ahmed-i Bedevî, Mısır’ın Tanta şehrinde vefât etti. Kabrinin üzerine mükemmel bir türbe yapılıp, kendisini sevenler yakın ve uzak beldelerden zi- yâretine gelmeye başladılar. Türbesinin bulunduğu câmide her sene Rebîulevvel ayının birinci Cu- mâ gecesi mevlid-i şerif okunması âdet oldu. Bu
Ahmed-i Bedevî’nin kabrinin bulunduğu Mısır’ın Tanta şehrindeki Ahmed Bedevi Câmii.
On dördüncü asırda ilim ve sanat sâhasmda bir hayli ilerleyen Aydınoğulları muhîtinde yetişen Ahmed-i Dâî; pekçok devlet adamı, âlim ve şâir ile görüşmüştür. Yaşadığı devrin ilimlerine vâkıf nazım ve nesir sâhasmda pekçok eser yazmış, bunların çoğunu tanıdığı şehzâde ve emirlere ithâf etmiştir. Eserleri: 1) Terceme-i Tefsîr-i Ebü’l-Leys Semer- kandî; adından da anlaşılacağı gibi kıymetli bir tefsîrin tercümesidir. 2) Miftâh-ül-Cenne; sekiz kısımdan müteşekkil bir akâid kitabı olup, Arapçadan Türkçeye tercüme etmiştir. 3) Terceme-i Tâbirnâme; aslı Arapça olan bu eser rüyâ tâbiri ile ilgilidir. Arapçadan Farsçaya tercüme olan eseri, Ahmed Dâî, Farsçadan Türkçeye çevirmiştir. 4) Terceme-i sî FasI fi’t-Takvîm vel-Eşkâl; Nâsır-ı Tûsî adıyla bilinen eserin tercümesidir. Eserin aslı Nâsıreddîn Tûsî’ye âittir. 5) Teressül: En eski inşâ misallerini içine alan Türkçe bir eserdir. Mektuplaşma nümûnele- ri ve kompozisyon kâidelerine yer vermiştir. 6) Terceme-i Tezkiret-ül-Evliyâ, Ferîdüddîni Attâr’ın Fârisî Tezkîret-ül-Evliyâ’sının Türkçeye tercümesidir. 7) Terceme-i Tıbb-ı Nebevî; Hastalıklardan bahsettiği gibi sağlığın korunması ile ilgili hadîsi şerifleri de ihtivâ etmektedir. Eserin aslını Ebû Nâim Hâfız-ı İsfehânî yazmıştır. 8) Vesîlet-ül-Mülûk fi Ehli’s-Sülûk; Âyet-el- kürsî’nin tefsiridir. Ayrıca Esmâ-i hüsnâ’nın mânâsını ihtivâ etmektedir. 9) Dîvân; Farsça olup, on kasîde ve yirmi dört gazelden ve diğer bâzı şiirlerinden meydana gelmiştir. 10) Ukûd-ül-Cevâhir; Farsça bir lügat olup, manzumdur. Arapça kelimelerin Farsça karşılıklarını veren bu lügat, altı yüz elli beytlik beş kısa şiirden meydana gelmiştir. Bu eseri ikinci Murâd Hana hocalık yaptığı sırada yazmıştır. Batı Türk- çesinde en eski lügattir. 11) Câmasb-nâme; Nâsirüddîn Tûsî’nin aynı adlı eserinin tercümesidir. 12) Türkçe Dîvân. 13) Mutâyâbât; kısa şiirlerini içine alan bir eseridir. 14) Çengnâme; tasavvufî bir eserdir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir