; İslâm âlimlerinin ve evli- yânın büyüklerinden. Silsile-i aliyye diye bilinen büyük âlimlerin onuncusudur. Aslen Buhârâlıdır. Buhârâ’ya 30 kilometre uzaklıkta bulunan Rivgir kasabasında doğdu. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. 1209 (H. 606)da Rivgir’de vefât etti. Medrese tahsîli görüp, zâhirî ilimlerde büyük gayret ve çalışma gösterdi. Bu tahsil sırasında büyük âlim ve velî Abdülhâlık-ı Goncdüvânî ile tanışıp onun sohbetlerinde bulundu. Abdülhâlık Goncdüvânî ile tanışması şöyle oldu: Ârif-i Rivegerî, bir gün çarşıda büyük âlim Abdülhâlık-ı Goncdüvânî’ye rastladı. Baktı ki, şeyh yüklenmiş evine erzak götürüyor. Edeple yaklaşarak eşyâları taşımak için izin istedi. Şeyh yükünü Arif ’ e verdi ve berâberce eve gittiler. Eş- yâlan bıraktıktan sonra; “Bir saat sonra gel, yemeği berâber yiyelim.” dâvetini aldı. Rivegerî evden ayrıldıktan sonra kendisinde bir boşluk hissetti. Kalbindeki bu boşlukta sâdece Abdülhâlık-ı Goncdüvânî’ye karşı bir hizmet aşkı vardı. Bir saat sonra eve gitti. İltifâtlar görüp evlâtlığa kabul edildi. Hocası tarafından mânevî ilimler ve evli- yâlık yolunun esasları öğretilmeye başlandı. Ârif- i Rivegerî, hep bunlarla meşgûl olup, medreseye ve eski hocasına dönmedi. Ârif-i Rivegerî’yi her görüşünde eski hocası azarlıyor, hakâret ediyor, medreseye dönmesi için baskı yapıyordu. O, her seferinde mukâbele etmiyor, hiç sesini çıkarmıyordu. Bir gece eski hocası kendisine ve bir Müslümana yakışmayacak bir günâh işledi. Ertesi gün o, Â rif i gördüğünde yine hakârete başlayınca, Ârif-i Rivegerî ona şunları söyledi: “Hocam niye hep benim gibi gariple uğraşırsın? Sen dün gece büyük bir günâh işledin; kendi hatânız yetmiyormuş gibi, beni de doğru yoldan ayırmak mı istiyorsun?” Bunu duyan eski hocası çok utandı. Eski talebesinin durumunu anladı, tövbe etti. Abdülhâlık-ı Goncdüvânî’ye gidip talebe oldu.
 R İF -I R İV E G E R l
04
Ağu