NÎGBOLU ’NUN DÜŞÜŞÜ HABERİNDEN SONRA
Skit ırmağının üzerindeki Altimir’e
Gece yansına doğru yorgun argın vanldı,
Ordu o geceyi orada geçirerek konakladı…
Buraya değin geçen yolculukta
Çöl gibi kuru, susuz ve tozlu bir ovadan geçildi;
Bu ovadaki yolculuk çok yormuştu askeri…
Herkes bir yere yığılıp oracıkta kalakaldı
ve yorgunluktan hemen uykuya daldı…..v .
17 Temmuz, ertesi sabah yakıcı güneşli bir gün,
hareket öğleden somaya dek gecikti,
Saat dörtte artık asker iyice dinlenmişti o gün;
Hemen yeniden yola çıkıldı…
O günkü yürüyüşle yirmi beş kilometre ileride
Dümdüz ve geniş bir ovamn ortasındaki Kanije’ fjt )’ye
Gece yansında vanldı.
Burada iki üzüca haber birden duyuruldu;
Birinci kötü haber şuydu:
İki gün önce 15 Temmuz günü
Niğbolu’ya saldırmış olan Rus ordusunun karşısında
Rahova’da bulunan taburla bir yanda,
Niğbolu’nun batısında yerleşmiş olan iki tabur,
Yardım gülerinin gelmesini beklerken
Niğbolu’ya saldırmış olan Rus güçlerinin
Saldınsına uğramışlar hep birden…
Çok asker yitirerek yerlerini bırakıp çekilmişler !
Topçu ateşiyle Niğbolu’nun yerle bir edildiği
Dehşet saçan aynntılanyla anlatıldı!
İkinci üzücü haber de ;
16 Temmuz günü Lofça’nın da düştüğü
Gelen haberler arasında ;n aası oldu!…
Kaçınlan bu duruma çok üzüldü !….
Oysa eşsiz komutan Osman Paşa derdi;
Strateji bakımından Lofça çok önemliydi!
Bu ikinci acı haber müşiri çok düşündürdü…
Plevne’yi düşmanın elinden yemden almak,
Bir zorunluluk olmuştu artık !…
Çünkü buradan vatan savunması
Çok büyük stratejik önem kazanmıştı!…
18 Temmuz 1877 sabahı erkenden yola çıkıldı…
O gün sahra gibi bomboş ve kupkuru bir ovada
Durmadan hızlı bir yürüyüşle yol almdı;
Öğleye doğru Pelova karşısında
İsker ırmağına vardıldı…
Asker suya kavuşunca çok rahatladı…
Buradayken çok kötü bir haber alındı:
Kahramanca bir direnişten sonra
16 Temmuz günü şanlı Niğbolu düşmanın eline geçmiş,
Kenti savunan on tabur, dört ağır top,
Depolanmış hububat, giyecek ve tüm cephane
Olduğu gibi hepsi düşmanın eline geçmiş !
Bu haber kıtalara genelgeyle duyuruldu,
Ülkenin büyük bir tehlikede bulunduğu,
Ana-yurdu kurtarmak, savunmak askere düşen
En kutsal görevlerden biri olduğu
Her Türk için bilinmesi gereken durum olduğu duyuruldu!
Binbaşı Taki’den öğrenildiğine göre,
Müşir, Niğbolu’ nun düşman eline düşmesine çok üzülmüştü,
Ama orada mühimmatıyla birlikte on taburun elden çıkmasına
Çok daha fazla üzülüdüğünü açıkça bildirmişti;
Lofça’mn düşman eline geçmesi ise
Müşirin içine evlat acısı gibi oturmuştu,
Üzerinde çok daha derin bir etki yapm ıştı!…
……………………………………………. t…………. *…….*………
Bu haberlerin ardından Rus karargahının
Tırnova’ya taşındığı haberi de geldi;
Rus çannın da oraya gittiği öğrenildi,
Ruslar Doğu Rumeli’ye akınlar düzenliyordu,
Burada yaşayan bulgarlan ayaklandırıyordu.
General Gurko’nun emrindeki öncü Rus güçleri
H er geçtikleri yerlerde
Bulgar çapulcularla birlikte
Ellerinden gelen her türlü kötülüğü Türklere
Yapmakta oldukları her yana yayıldı birdenbire !….
Topoloviç’ten beri geçilen her ırmağın suyü
Az çok azalmış ve geçiş oldukça kolaylaşmıştı,
Ama İsker ırmağı yaz ortasında bile gür akıyorda
İsker ırmağı üzerinde hiç bir köprü yoktu,
Daha önce geçmiş olan üç tabur öncüler
Kurdukları köprüleri söküp götürmüşler.
Eski arabalar suya batınldı,
Sonra üzerlerine eski tahtalarla ahşap köprü yapıldı.
Ordu bu ahşap köprüden zar-zor geçebildi
Ve birkaç saat içinde yürüyüşe geçildi.
O gün, 18 Temmiz günü akşamı Yukarı Metropoli’ye gelindi.
Plevne’ye artık on beş kilometre kalm ıştı.’
Bu yöreye değin Rus kazaklarının, sarktıktan
Ve ana güçlerinin de yaklaştıklan
Haberi asker arasında birden bire yayıldı!….
Yann düşmanla karşılaşmaya hazır olunması
Müşirin bir genelgesiyle askere duyuruldu,
O gece savaş düzeninde silah elde uyundu;
Kimi askerler hiç uyumadan
Geceyi silah elde geçirdi;
Ertesi gün, 19 Temmuz sabahı
Ana güçler saat beşte,
Nakliye ve ağırlık ise
Birkaç saat soma hareket etti.
Önden giden kollar çok hızlı yürüyorlardı…
Böylece konvoy alabildiğine uzuyordu;
Arkadakiler olası bir saldırıya uğrayabilirdi,
Buna karşı her türlü savunma önlemleri
Almıyordu düşünülerek her biri;
Yolcııluğun bu son kesiminde bir kola
Saldırıda bulundu bir kazak kolu,
Ama kaçma durumunda kaldı ölüler bırakarak
Kovaladılar onlan …
biraz Heride karargahları bulundu.
Burada bırakmışlardı
Birkaç çuval ekmek ve su m ataraları….
Bunların hepsi erata dağıtıldı..
O gün saat birde top sesleri duyulmaya başladı,
İlerledikçe daha çok, daha sık duyuluyordu…
Bu top sesleri gece geç saatlere değin sürdü,
Ruslar Plevne’ye karşı
İlk saldırıya hazırlanıyorlardı.
Miralay, geriden gelen cephane taşıyan atlan,
Topçu cephane arabalannı.. her türlü yük taşıyan
At ve öküz arabalanm sıkı koruma altına aldı.
Olası bir saldınya karşı savunmaya hazırdı.
Savaşın lojistik temellerini oluşturan üç unsur;
En başta eğitilmiş insan güçü, gerekli yiyecek,
Silah araç ve gereçleri oluşturur.
Plevne’yi Orhaniye’ye bağlayan yolun
Vit ırmağı üzerindeki Taşköprü’ye gelindi;
O gün yakıcı bir güneşin altında saat ikide
Bu köprüden geçildi büyük bir düzen içinde ….
Yolun kıvrıldığı yerin tepesinde
Çok güzel bağlar, bahçeler, meyve fidanları vardı;
Tepeyi geçince, karşıda Plevne görünüyordu;
Geniş ve uzun yemyeşil ağaçlıklı bir koyakta
Çevresindeki tepeleriyle göründü Plevne uzakta !…
O gün saat dörde değin koca konvoydan
En son kıtalar da Plevne’ye gelmişti artık !….
Kasabanın doğusunda ve kuzeyinde
Gelir gelmez mevzilenmiş olan bataryalar
Kafileden en son gelenleri
Top atışlarıyla selam ladılar!…
Ama en geride kalmış bulunan ağırlıkları getiren
Atlar, at arabaları, öküz arabalan ve bakıcıları
Gece yarışana doğru sağ salim hepsi gelebildiler.
Düşmanın olası bir baskınına karşı
Gelmiş olan bütün askerler hemen,
Kasabanın çevresindeki tepelerde
Daha önce Atıf Paşa tarafından hazırlanan,
Müşir tarafından uygun bulunan mevzilere
Hiç bekletilmeden yerleştirildiler hemen ;
Ancak bundan soma sıcak yemek dağıtımı yapıldı…
Atıf Paşa birçok yiyecek maddeleri, hububat,
Kesim sığırları toplamıştı….
G elen bütün askerlere burada sıcak yemek veriliyordu.
Plevne artık Türk savunma alam içindeydi!
Daha ilk gün Rusların altı bataryası
Türk mevzilerini top ateşine tuttularsa da
Hiç bir zarar verilmedi ve hücumda bulunulmadı.
Türk bataryalarından da bu ateşe karşılık verildi;
Aradaki topçu düellosu sekiz saat kadar sürdü.
Akşam ortalık karadıktan sonra Ruslar
Ribina, Verbiça, Sgaliviça, Tulçeniça’ya
Geri çekildiler ve top atışları kesildi.
İkinci fırkanın topçusuna Atıf Paşa’mn da
Dört topu katılarak ve her fırkaya
Yüzer Çerkez verilerek güçlendirildi.
Toplam yirmi beş tabur, dokuz buçuk batarya,
Altı süvari bölüğü ya da
Onbeş bin asker ve elli sekiz top bulunuyordu.
Merkezde beş taburla bir buçuk batarya yer alıyordu,
Sol kanatta on üç taburla dört batarya vardı,
Sağ kanatta dört tabur, iki batarya
Ve süvarinin çoğu yer alıyordu;
Sol kanatta, Opaneç’e karşı iki taburla
Bir bataryadan oluşan
Bir ileri güç yerleştirilmişti;
Ayrıca Bükova’nın içinde ve gerisinde
İki taburla bir batarya bulunuyordu;
Ana güç ise Yamkbayır denen tepelere
Yerleştirilmişti uygun bir düzen içinde;
Bütün bu sol kanatın yüzü kuzeye karşıydı.
Yanıkbayır’m batı ilerisindeki merkez
Griviça’mn kuzey-batısında bulunuyordu,
Kuzey, kuzey-dqğu ve doğu yönde korugandı.
Sağ kanat ise doğu yönde bulunuyordu,
Otuz beş kilometre olan Bulgarene yolu üzerinde
H er iki yandaki tepelere
Yerleştirimiş olan
Süvari bölükleri doğu ve güney-doğu yöne
Cephe tutmuşlardı mevzilerinde.
Yedek kıtalar kentin hemen doğusunda,
Karargaha yakın bir tepeye yerleştirilmişlerdi.
Bir tabur da Kriçin ile Lafça şosesini
Kente girdiği noktayı savunmakla görevli,
Kentin güneyinin ilersine yerleştirildi
Artık Rusların saldırılarına karşı
Savunmaya hazırdı Plevne k en ti!
Vidin’le Plevne arasındaki
Yüz seksen kilometre yolu
Yedi günde yürüyerek geçti
Bütün teçhizatıyla oıdu. ,
Yorgunluk, bitkinlik elbet yeterince vardı,
Yürümekten kimilerin ayaklan şişti, kabardı,
Kimi erlerin ayak tabanlan yara açıldı;
Ama vatanı savunma isteği hepsini sardı,
Yolu olan, olmayan dağlık , düzlük, yerlerden geçildi,
Vatanın bu parçasında doğa güzelliğine doyum olmadı.
Ancak yakıcı sıcak, kurak, toz ve toprak
Yürüyüşü etkiliyor, askerin hızım azaltıyordu;
Yolda hep. küçük köylerden geçiliyordu,
Bir tek kasaba ya da kente uğramlmıyordı;
Geçilen köylerde ne müslümüna, ne hristiyana
Hiç U r zarar verilmemesi müşirin kesin buyruğuydu!
Öyle de oldu,
Köylerdeki halkın mal varlığına dokunulmadı.