b) Ebû Hureyre’nin rivâyet ettiğine göre Resûl-i Ekrem şöyle buyurmuştur: «Namaz kılmıncaya kadar cenazenin yanında bulunana bir kırât; defnedilinceye kadar hazır bulunana iki kırât ecir vardır.» İki kırât nedir? diye sorulunca «iki büyük dağ gibidir.» buyurdular. (381 İbn Kudâme cenazeye iştirâk ve ittibâ’nm üç derecesi olduğunu, bunların birincisini yapanın da vazifesini yapmış bulunacağını, ancak üçüncüsüne kadar devamın daha ecirli olduğunu hadislere istinaden tesbit eylemiştir. Buna göre: Birincisi: Namaz kılıp ayrılmaktır. İkincisi: Defnedilinceye kadar hizmetlere katılmaktır. Üçüncüsü: Definden sonra da kabrin başında bir müddet bekleyip duâ ve istiğfar ile meşgul olmaktır. (39) Cenazeyi kabre götürenlerin ölümü, âhireti ve Allah’ı düşünmeleri, sükûneti muhafaza etmeleri, dünyevi meseleleri konuşmamaları, gülmemeleri bu vazifenin adabı cümlesindendir. (40) Cenazenin dört tarafından 40 adım taşımak menduptur. Bu esnada bağırıp çağırmak, sesli olarak tekbir getirmek ve zikir yapmak, çalgı ve çelenk bid’attır, menedilmiştir. Cenaze kabre indirilinceye kadar -bazı müctehidlere göre omuzlardan yere indirilinceye kadar- oturmak mekruhtur. (41) Cenazeyi görünce ayağa kalkma meselesine gelince: Sahih hadislere göre Nebiyy-i Ekrem (s.a.)’in cenaze görünce ayağa kalktığı, etrafındakilere de kalkın dediği rivayet edilmiş; hatta bir defasında «bu yahudi ölüsüdür» demişler; «O da bir şahıs (veya hayat) değil midir?» cevabını vermiştir. (42) Gene sahih hadislerde Peygamber Efendimizin kalkmayı terkettiği rivâyet edilmiştir. Bu karşılıklı rivâyetleri değerlendiren müctehidlerden bir kısmı «kalkmak önce mendûp iken sonra neslıedilmiştir, cenazeye kalkılmaz» demişlerdir. Ebû Hanife böyle diyenler arasındadır. Bazıları kalkmak veya kalkmamak serbesttir demiş, bazıları da kalkmak daha iyidir. Hz. Peygamber’in oturması sadece bunun caiz olduğunu bildirmek içindir demişlerdir
İSLÂM’IN IŞIĞINDA GÜNÜN MESELELERİ
12
Ara