Doğmak, doğum zamanı ve yeri manâsına gelen mevlid kelimesi önceleri «Hz. Peygamber’in doğum gecesi» için kullanılmış, daha sonra O’nun doğumunu, vasıflarını ve husûsiyetlerini işleyen manzumelere de «mevlid kasidesi» veya kısaca «mevlid» denmiştir. Hz. Peygamber (s.a.)’in doğum gecesi, merâsim ve şenlik yapma âdeti hicri dördüncü asırda, Fâtımîler’de başlamıştır. Fâtımîler bunun yanında Hz. Ali, Fâtıma, Haşan, Hüseyin ve halifeleri için de mevlid merasimleri yaparlardı. Mevlid merasimi oradan Mağrib ülkelerine, Arabistan’a, ve OsmanlIlara da intikal etmiştir. III. Murad devrinde, 996 yılında bu merasim resmen teşrifata idhal edilmiştir. Mevlid geceleri okunan Arapça, Türkçe, Farsça birçok manzumeler vardır. Arapça’da Bânet, Sûad, Bürde, Hemziyye dışında Cezerî, Heytemi, Îbnu’l-Cevzî, Berzenci vb.’nin kaleme aldıkları kasideler (mevlidler) vardır. İslâm Ansiklopedisindeki «mevlid» maddesinde Türkçe onaltı kadar mevlid kasidesi ismen kaydedilmiştir. Bunların içinde en meşhuru Süleyman Çelebi’nin 812/1409 yılında yazdığı «vesiletü’n-necât» isimli kasidesidir. Dili halk tarafından hayli değiştirilmiş olarak günümüzde okunan mevlid budur. (82) Hz. Peygamber’in doğum gecesi için merasim yapmak ve bu arada mezkûr kasideleri okumanın cevazı tartışılmış, bazı
F — Mevlid:
12
Ara