“Keramet, tabiatta câri kanuna aykırı olarak vuku
bulan ilâhı bir fiildir. Tâ ki, kul, itaatkârlığın
meyvesini tanısın ve dininin hak olduğuna dair basiret
ve inancı artsın”75.
Nureddin es-Sâbûnî (r.h.) ‘el-Kifaye’ adlı kitabında
kerâmet bahsini şöyle bitirmiştir: “Tabiat kanununu bozan
hadise dört nevidir. Mucize: Meydan okuma (Tehaddi) ve
nübüvvet iddiasıyla beraber peygamberin elinde zuhur
eden şeydir. Kerâmet: Şeriat’a bağlılık ve takva halinde
-73-
velinin elinde zuhur eden şeydir. Maunet: Herhangi bir
iddia olmaksızın sıradan mü’minlerden birinin elinde vuku
bulan şeydir. Mekr ve İstidrâc: İlâhlık taslayanm, kâfir ve
bid’atçının elinde vuku bulan şeydir. Şunu da söyleyelim
ki, zikir bu anlattıklarımızın dışında kalır”.
Kerâmetin Hak Olduğuna Dair
Kitap’tan (Kur’ân’dan) Deliller
•Allahü Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de: “Zekeriyya ne zaman
(kız olan) Meryem’in bulunduğu mihraba (mescide)
girdiyse onun yanında bir yiyecek bulunurdu. “Ey
Meryem! Bu sana nereden?’ dedi. O da ‘Bu Allah
tarafından’ dedi..”76 buyurmaktadır. Meryem, peygamber
olmadığına göre yiyeceğin Allah tarafından gelmesi
kerâmetten başka birşey değildir.
•Kış mevsiminde İsâ’yı (a.s) doğurmak üzere bir hurma
ağacının altına çekildiğinde Cenab-ı Hak Meryem’e: “Hurma
dalını sana doğru silkele, üzerine taze hurma
dökülsün” 77 buyurmuştu.
•“Yanında Kitab’dan bir ilim bulunan kimse de
(Asaf b.Barhiyâ yahut Hızır): Sen gözünü (açıp) yummadan
ben onu sana getirebilirim, dedi. (Süleyman)
tahtı yanma yerleşmiş görünce dedi: Bu, Rabb’imin
lütfundandır…”78 Asaf, Yemen’deki Belkıs’ ın tahtını göz
açıp kapayıncaya kadar Filistin’e getirmiştir; kerâmet açıkça
görülmektedir.
•Ashâb-ı Kehf hakkında Kur’ân-ı Kerim’de: “…Biz
onları (kâh) sağ yanma, (kâh) sol yanına çeviriyorduk.
Köpekleri de (mağaranın) giriş yerinde iki kolunu
(ayağını) uzat(ıp yat)makta idi” 9 buyurulmaktadır.
Sünnetten Deliller
•Peygamber Efendimizin, ashâbma, İsrailoğullarından
Cüreyc isimli bir ruhbanın başına gelenlerden bahsettiğine
göre; Cüreyc’e annnesi beddua eder ve kendisine zina
isnad edilir. Aslında, kötü bir kadının bir çobanla gayr-i
meşru münasebetinden yeni doğmuş olan çocuk dile gelip
konuşur ve babasının bir çoban olduğunu söyler de Cüreyc
itham ve iftiradan kurtulur80. Çocuğun konuşması Cüreyc-
’in kerâmet gösterdiğine delildir.
•İsrailoğullarından bir kadın, erkek çocuğunu emzirirken
yanından geçen yakışıklı bir süvari görür ve çocuğunun
büyüyünce onun gibi olması, yine yanından geçen bir
cariye görür ve çocuğunun onun gibi hakir olmaması için
dua eder. Çocuk dile gelir ve annesinin yaptığı duanın
tersini yapar81.
•Kasırga ve sel yüzünden sığındıkları mağarada mahsur
kalan üç kişinin, dualarıyla mağaranın ağızmın açılması
olayı82.
Sahabenin Hayatından Örnekler
Sahabenin hayatından, bu konuda sayılamayacak kadar
örnek sıralamak mümkündür. Fakat biz, büyük fıkıh
âlimi Nureddin es-Sâbûnî’nin Maturidiyye Akaidi adıyla
tercüme edilen eserinde, Kerâmeti ispat bahsinde zikrettiği
olaylara değinerek yetinmek istiyoruz:
“Nihavend’de bulunan Sâriye, Medine’deki Halife
Ömer’in (r.a): Ey Sâriye, dağa dikkat et, dağa, tarzındaki
sözünü işitmiştır. Halbuki ikisi arasında beşyüz fersahtan
fazla bir mesafe bulunuyordu. Hz. Ömer’in mektubu (atılmak
sureti) ile Nil nehrinin taşması, Hz. Halid’in zehir içmesi
ve (bundan zarar görmemesi)…”
-75-
Bu noktada bir kutsi hadisi vermekte, kalbierin tatmin
olması bakımından fayda mülahaza ediyoruz:
Cenab-ı Hakk(c.c) şöyle buyuruyor: “Ben kulumu sevdiğimde
onun işitir kulağı, görür gözü, tutar eli, yürür ayağı
olurum. Benden isterse ona veririm, bana sığınırsa muhakkak
onu korurum”83.
Kerâmetin ispatı babında bu kadar misâl verdikten sonra
bir başka yönüne, veli-kerâmet ve kerâmetin hükmü
konusuna gelmek istiyoruz.
Bir peygamber, peygamberliğini ispat etmek için mucize
gösterme yetki ve imkanına sahiptir. Yani “mucize, nübüvvet
iddiasıyla beraber bulunur; halbuki veli bunu iddia
edecek olsa anında kafir olur ve kerâmete layık olma vasfından
sıyrılır. Bilakis veli, peygambere bağlı olduğunu
ikrar eder”84
Demek ki veli için kerâmet asıl değildir. Aslolan istikamettir
ve peygamber, mucize göstermede ne kadar açık
olması gerekiyorsa, veli de kerâmet konusunda o kadar
kapalı olmalıdır. Velinin kerâmetteki kapalılığı onun kemâline
işarettir. Bir mürşid, bir taraftan mânen Hak’la beraber
olurken diğer taraftan zahiren halkla beraberdir. Ve halkın
içinde insanların anlayacağı dilden onlara hitap ederek
onların irşadıyla ilgilenir ve sebeplere tam sarılır. Sözü,
Eşref oğlu’ nun bir beyti ile bitirelim:
“Ne acip bir dalgıçtır ki, daldığı deryâlarda,
Her katre bir derya olur, her derya binbir umman!..”
Cenab-ı Hak (c.c.) himmetlerinden mahrum eylemesin!..#
KERAMET MESELESİ
09
Mar