Önceleri kimse benden çekinmiyordu. Devlet işlerine karıştırılmıyordum. Yönetim yine annem ve yeniçeri ağalarının elindeydi. Bir şey söyleyecek olsam, “Biraz sabırlı ol. Senin de emredeceğin günler gelecek.” diyordu annem. Artık o günleri beklemekten bıkıp usanmıştım. Ben bir sultandım ve kararları ben vermeliydim! Tahta geçeli bir yıl olmuş ama karışıklıklar bitmemişti. Bundan yararlanan îran Şahı Abbas-ı Sa- fevi, Osmanlı hududunu geçip Bağdat’ı işgal etmiş. Sonra da oradaki otuz bin Müslüman’ı, kadın, çocuk demeden kılıçtan geçirmişti.kalamazdı. Ben, “Acaba bu kez kim sultan olacak?” derken lalam saltanat odasında beklendiğimi söyledi. Hemen hazırlanıp gittim. Şeyhülislam ve vezirler ellerini önlerinde kavuşturmuş beni bekliyorlardı. Böyle bir durumda ne yapılır, ne söylenir hiç bilmiyordum. Şaşkın şaşkın çevreme bakınırken Vezir Recep Paşa, Şeyhülislama döndü ve “Şeyhülislam Hazretleri, kararımızı şehzademize söyler misiniz?” dedi. Şeyhülislam biraz düşündü, sonra, “Siz, rahmetli padişahımız Sultan Ahmed’in oğlu Şehzade Murad Hazretleri! Biz, devlet erkânı olarak düşünüp karar verdik. Bu tahta oturmak sizin hakkınızdır. Padişahlığınız size ve devletimize hayırlı olsun.” dedi. Kulaklarıma inanamadım. Son günlerde annemle bazı vezirlerin yine gizli gizli konuştuklarını görmüştüm. Arada bir bana bakıp hürmetle önümde eğiliyorlardı. Annem Mahpeyker Sultan, keyifle gülümsüyor, sağa sola emirler veriyordu. Demek yapılan toplantı ve konuşmalar bunun içinmiş. Peki şimdi ben ne yapacaktım? Ağabeyim Sultan Osman ve amcam Sultan Mustafa’yı düşündüm hemen. Başlarına gelen o korkunç olaylar unutulur mu? Ya ben de onlar gibi olursam? Korkuyordum ama benim yapacağım bir şey yoktu artık. Karar verilmişti. Ve 10 Eylül 1623 Pazar günü çok büyük bir törenle 12 yaşında atalarımın tahtına oturtuldum.
Devlet İdaresi Yeniçeri Ağalarıyla , Annem Mahpeyker Sultan’ın Elinde
09
Nis