wiki

Yanlış Üstüne Yanlış

Artık olanları daha iyi anlayabiliyordum. Ama acılarımla korkularımı ve duyduklarımı kimseyle paylaşamadım. Çünkü yanlışlıklarla dolu bir çevrenin içindeydim. Haklıyla haksızı ayırabilirdim ama bunları açıklarsam tehlikeye gireceğimi de biliyordum. Aradan iki yıl geçti. Devletimize yakışmayan iki yıl. Karışıklıklar ve huzur duymadığımız uzun bir zaman. Amcam Sultan Mustafa devletimizi iyi yö- netemiyordu. Alınan kararlar yanlış ve yetersizdi. Bunları ben bile anlıyordum. Artık bu padişahın değiştirilmesi gerekiyordu. Sonunda sadrazam ve vezirlerin verdiği kararla padişah amcam tahttan indirildi. Şimdi Osmanlı Devleti tahtına yeni bir padişah oturacaktı. Çünkü bu karışıklıkta taht boş“Bü ocak dağıtılacaktır! Yeni bir ordıîyla yeni seferlere çıkmalıyız.” dedikçe asker deliye dönüyordu. Haberler, tartışmalar ve tehditler uzun süre devam, etti. Sonunda, 19 Mayıs 1622 yılında yeniçeriler isyan bayrağını açtılar. Niyetlerinin önce padişahı tahttan indirip sonra da İstanbul’u yağmalamak olduğu söyleniyordu. Sultan Osman’a,- “Biz seni değil, Sultân Mustafa’yı isteriz!” diye bağırıyorlardı. Sonra da saraya hücum ettiler. .Hepimiz korku içindeydik. Bu azgın kalabalık hepimizi yok edebilirdi. Şeyhülislam ve vezir-i âzam araya girmeye çalıştılar. Padişahı korumak istiyorlardı ama bir şey yapamadılar. Artık, Sultân Oşftıan ağabeyim için yapılacak bir şey kalmamıştı. Askerler onu-bir arabaya atıp götürdüler. Ertesi gün Yedikule zindanlarından ölüm haberi geldi. Birkaç gün sonra da amcam Mustafa tekrar tahta oturtuldudemekmiş? Bunca yıldır Osmanlı Devleti’ni kim koruyup gözetti? Kim bu uğurda can verdi? Hiç öyle şey olur mu? Eski köye yeni âdet mi geliyor?” diyordu. Bütün bunlar onlara ters geliyor, şikâyetlerin ardı arkası kesilmiyordu.Ben arada bir padişahımızı görmek istiyordum ama buna hiç fırsat bulamadım. Ne eskisi gibi şiirler okuyabiliyor ne de birlikte hat çalışabiliyorduk. Çünkü artık onun bunlara ayıracak zamanı yoktu. Savaş haberleri, toplantılar, tartışmalar ve verilecek kararlarla, bütün günleri zaten doluydu. Bu arada, yani 20 Eylül’de Lehistan’a bir sefer yapıldı ama ordu yine yeterince başarılı olamadı. Her zaman zafer haberleri almaya alışkın olan biz- ler, şaşırmaya başlamıştık. Sultan Osman, yeniçerileri suçluyordu.Ok menzilini çok iyi hesaplıyor ve yayı ona göre geriyordum. Şiirlerim mi? Ben artık bir şair olma yolundaydım ve bir mahlasım vardı. Bundan sonra şiirlerimin altında “Muradı” yazacaktı. Günler günleri kovaladı. Sultan Osman’ın, devlet idaresinde başarılı olduğu söyleniyordu. Ama yapmak istediği bazı yenilikler yüzünden ona kızanlar da vardı. Örneğin, kıyafet değişikliği bunlardan biriydi. Ona göre, ağır giyim ve başlıklar yerine, kullanılması daha kolay olan elbiseler giyilmeliydi. En çok da Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmak istemesi şaşırtıyordu onları. Sultan Osman, “Son yıllarda yapılan bazı savaşlar başarısız oldu. Asker eskisi gibi gayretli değil. Hem duyduğuma göre ticaretle uğraşırlarmış. Olmaz öyle şey! Askerin görevi devletini korumaktır.” diyormuş. Padişahımız Yeniçeri Ocağını kaldırıp sadece Anadolu Türklerinden oluşan bir piyade ordusu kurmaktan yanaymış. Bütün bunlar, yine bizim dairede ve annemle bazı vezirler arasında konuşuluyor, yeni padişah suçlanıyordu. Annemin yakın dostu Recçp Paşa, “Bu ne demektir Sultanım? Yeniçeri ocağı nasıl dağıtılır?” diye söyleniyor, annem de, “Piyade ordusu da needebiyatla ilgileniyor, şiir okumayı seviyordu. Ayrıca, Arapça, Farsça, Latince, Yunanca ve İtalyan- cayı çok iyi öğrenmişti. Ben onun tahta geçecek olmasına seviniyordum ama annem buna karşı çıkıyor, bağırıp çağırıyordu. “Olamaz!” diyordu. “Zavallı Mustafa’ya haksızlık yapılıyor.” Anneme en çok hak veren de Topal Recep Paşa oldu. İkisi oturup gizli gizli konuşuyor, sonra da emir üstüne emir veriyorlardı. Osman ağabeyim, babamın ilk eşi Mahfıruz Hatice Sultan’ın oğluydu ve annemle araları hiç de iyi değildi. Benim de gönlüm Şehzade Osman’dan yanaydı ama anneme bundan hiç söz etmedim. Birkaç gün sonra yine büyük törenler yapıldı ve ağabeyim tahta oturtuldu. Bir süre her şey iyi gitti. Dedikodular, saray içindeki kavgalar son buldu. Annem sessizce bir köşeye çekildi. Ben de kafamı dinlemeye başladım. Artık ilimle, fenle ilgilenecek çok zamanım vardı. Bir yandan da ok atma talimleri yapabilirdim. Öyle de yaptım ve derslerden arta’ kalan zamanlarımda hedefe ok atmaya çalıştım. Uzun uğraşlardan sonra, her gördüğüm şeyi vuracak kadar ustalaşmıştım.,

© 2007 Eserin her hakkı anlaşmalı olarak Timaş Basım Tîcaret ve Sanayi Anonim Şrrketi’ne aittir. Kaynak gösterilerek almtı yapılabilir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir