wiki

YEZÎD BlN EBÎ HABÎB

Tâbünin Jbüyük âlimlerinden. îsmi Yezîd, künyesi, Ebû Recâ’dır. 53 (m. 673) senesinde doğup, 128 (m. 745) tarihinde Mısır’da vefât etti. Aslen Sudanlı olmasına rağmen, Mısır’da yerleşti. Mısır’da yetişip, ilim tahsil etti. Eshâb-ı kirâmdan Abdullah bin Hâris (r.a.), Ebüt- tufeyl Âmir bin Vâsile (r.a.) ile görüşüp, sohbetinde bulundu. Onlardan İslâm ilimlerini öğrenip, ahlâk ilminde çok yüksek derecelere kavuştu. Görüştüğü Eshâb-ı kirâm ve zamanın büyük âlimi Mersed bin Abdullah’tan (r.a.) hadîs-i şerîf rivâyet etti. Kendisinden Leys bin Sa’d, Süleymân et-Teymî ve Yahyâ bin Eyyûb (r.a.) dâhil pek çok Mısır âlimi rivâyette bulundu. Rivâyet ettiği hadîs-i şeriflerden bir kısmı en meşhr hadîs kitâblanndan olan Buhârî’de vardır. Fıkıh âlimi de olup Mısır’da helâl ve harama ait fıkhî mes’- eleleri ilk defa tasnif eden O’dur. Emevî halifesi ve büyük; İslâm âlimlerinden Ömer bin Abdülazîz (r.a.) O’nu Mısır’da fetvâ vermek için vazifelendirdi. O’nun kıymet ve İlmî şahsiyetini talebesi Leys bin Sa’d (r.a.) şöyle ifâde eder: “Hocam, âlimimiz ve büyüğümüzdür.” Emevî halifelerinin ta’yin ve seçiminde bîat etmesi aranan şahsiyetlerden biriydi. İlmin itibarım, kıymetini * muhafaza edip, hak sözü söylemekten çekinmezdi. Bir gün hastalandı. Mısır umûmî vâlisi el- Heysere bin Süheyl O’nu ziyârete gelip, geçmiş olsun dileğinde bulundu. Bir de; üzerinde pire kanı bulunan elbise ile namaz kılma hususunda fikhî bir mes’ele şordu. İmâm-ı Yezîd bin Habîb (r.a.), vâli- nin ba’zı haksız fiillerini işittiğinden ona sırt çevirip, cevap vermedi. Vâliye, ziyâret- ten ayrılırken şu sitemde bulundu; “Sen her gün mâsum insanları öldürüyorsun, onların kanlarından değil de, bana pire kanı hakkında fetvâ soruyorsun?” dedi. Halifenin oğlu kendisine ba’zı dînî mes’- eleleri sormak için yanma çağırdı. Gelen haberciyle şöyle haber gönderdi. “Ben sana gelmem, sen gel. Senin bir âlimin huzûruna gelmen senin için şereftir, zînet- tir. Benim sana gelmem ise benim için leke ve aşağılıktır.” Buyurdu ki; “Âlimin fitnesinden biri de, konuşması kendisi için susmasından daha sevimli olmasıdır. Zîrâ dinlemekte ve susmakta selâmet, konuşmakta ise süslenmek, fazla veya eksik konuşmak vardır.” İlim, amel ve irşâdlanna ba’zı âfetlerin sokulmasından çok korkup, yine buyurdu; “Eğer bir âlime, söz söylemek, susmaktan ve dinlemekten daha sevimli geliyorsa, bu hâl, onun hakkında dînî bir fitnedir.” “Eshâb-ı kirâm, yemeği keyf ve lezzet için yemez, elbiseyi güzellik için giymezlerdi. Yemekten maksadlan; açlığı giderip, ibâdete kuvvet bulmak, elbiseden murad- lan da; avret yerlerini örtmek ve soğuktan, sıcaktan bedenlerini korumaktır.” Rivâyet ettiği hadîs-i şerifte Peygamber efendimiz buyuruyor ki: “Sizden birisi kıbleye dönerek abdest bozmasın.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir