wiki

EBU AHMED EL-KALENSİ

Evliyanın büyüklerinden. Zühd ve takvâ kaynağı idi Aslen Merv şehrindendir. Bağdad’da doğdu ve orada yerleşti. Asıl ismi, Mus’ab 1 3 4 Islâm âlimleri Ansiklopedisi f EBU BEKR-I KISÂI DİNEVERÎ bin Ahmed bin Mus’ab’dır. El-Kalanisî, esSûfî, el-Bağdâdî nisbetleri verildi. Ebû Ahmed künyesi ve el-Kalanisî nisbetiyle meşhûr oldu. Zamanın büyüklerinin sohbetlerinde bulundu. Cüneyd-i Bağdâdî ve Rüveym bin Ahmed (r.a.) arkadaşlanndandır. Birçok evliyânın yetişmesinde ve insanların ihlâs kazanmalarında emeği geçti. O’nun mümtaz talebelerinden olan Ebû Sa’îd Îbnü’l-Arabî (vefâtı: 341 (m. 952) Kuzey Afrika ve Endülüs (îspatıya) müslüm anlarınm ihlâslarını arttırm ak için büyük gayret sarfetti. Ebû Sa’îd, batı Islâm âleminde, doğudan; Cüneyd-i Bağdâdî ve Ebû Ahmed Kalanisî gibi evliyâmn büyüklerinden aldığı feyz ve bereketi saçtı. Oraların insanlarının kalblerini aydınlattı. Münebbih el-Mısıî de Kalanisî’ nin talebeleri arasındaydı. Hac için gittiği Mekke-i mükerreme dönüşünde 270 (m. 884) yılında vefât eden Ebû Ahmed (r.a.) Ecyâd’a defnedildi. Ca’fer Huldî anlatır: Ebû Ahmed Kalanisî “Bir adam Bağdad’da kırkbin dirhem para dağıttı” dedi. Talebelerinden Semnûn bin Ömer el-Muhib “Siz bu şekilce sadaka vermeyi ve bu ameli uygun görüyor musunuz?” deyince, “Biz verdiğimiz şeyi geri almayız; ister sözle, ister düşünceyle olsun onu anmamalıyız. Gidelim, dağıttığımız her dirhem için namaz kılalım” dedi. Berâberce Medâin’e gittik ve orada kırkbin rek’at namaz kıldık, tövbe ettik. Selmân-ı Fârisî’nin (r.a.) kabrini ziyâret edip, oradan ayrıldık. Müneyyeti’l-Basrî anlatır: Ebû Ahmed Kalanisî hazretleriyle yol arkadaşlığı yaptık. Çok şiddetli açlık çekiyorduk. Benim üzerimde hiçbirşey yoktu. O’nun yanında çok az kavut (keçiboynuzu unu v.b.) vardı. Bana şaka yollu “Benim devem olur musun?” diye sorunca ben de, “Evet” dedim. Bunun üzerine en az benim kadar açken, kavuttan hiç almayarak hepsini bana yedirdi. Beni kendi nefsine tercih etti. Ebû Ahmed’in (r.a.) arkadaşlarından Ebû Muhammed er-Ribâtî el-Mervezî anlatır: “ilk defa riyâzet ç.ekip, nefsini terbiye etmek için çöle giden Ebû Ahmed hazretleridir. Bu güzel ahlâkı diğer insanlara O’ ndan miras* kaldı. Bir kerresinde O’nunla berâber ben de çöle gittim. O’nun emir olmasını şart koştum. Yola çıktık, beni açlığımda doyurdu, susuzluğumda suya kandırdı. Bütün bunlar O’nun merhametindendi. Birgün üstümüzden yağmur yağmaya başla d1-. Şiddetli rüzgârla berâber çöl kap-karanlık oldu. Ben “Yâ Ebâ Ahmed, sığınacak bir yer isterim” demiş bulundum. Beni bir yere götürüp oturttu. Elini başıma koyup, kendisi ayağa kalktı. Üstündeki elbiseleri ve başındaki başlığı bana giydirdi. Sanki kendimi bir evin içindeymiş gibi hissettim. Bana ne yağmur ne de rüzgâr zarar verebiliyordu. Ben ağzımı açıp itiraz edecek oldum; “Emîrin emrine uymak lâzımdır. Ona itiraz edilmez. Sen beni yolculuğumuzun başında emir seçtin” dedi. Ebû Ahmed Kalanisî hazretleri duâlannda “Yâ Rabbî; Eğer yanında bir kıymetim varsa, benim canımı yolculuk esnasında ve iki yer arasında al” diye duâ ederdi. Hac dönüşünde Mekke’den ayrıldıktan bir müddet sonra Hedif yakınlarında Ecyâd’da vefât etti ve oraya defnedildi. Ebû Sa’îd el-Arabî, “ölünceye kadar elKalanisî’nin sohbetinde bulundum. O’nun altın ve gümüşten bahsettiğini hiç duymadım. O, gündüz kazandığını gece fakirlere dağıtırdı” buyurdu. Ebû Ahmed K alanisî hazretleri buyurdu ki: “Bizim yolumuzun esası üçtür: insanlardan birşey istememek, üzerimizde hakkı olanların haklarını yerine getirmek, kendimizi kimseden üstün görmemek.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir