M .ö. VIII. ve VII. yy.larda Orta Asya’dan Güney Rusya’ya göç ederek burada imparatorluk kuran bir bozkır kavmi. Yunanlılar bu kavme İskit, Persler de Saka adını vermişlerdir. Iskitler hakkında son yüzyıllara kadar yalnız Herodotos’un verdiği bilgiler vardı. Herodotos çeşitli İskit boylarının adlarını sayar: Callipidae, Alazone, Arotere, Neuri, Androfogi ve Melanchlaeni. Son zamanlarda rus bilgini ve arkeologlarının Sibirya’da yaptıkları kazılar sonucu iskitlere ait zengin buluntular ele geçirildi. İskit adı genellikle, bugün Güney Rusya olan bölgeye göç eden kavimlere verilir. Fakat Altay dağlarında, Pazırık’ta yapılan kazılarda Batı Sibirya ve Altay’da yaşayan kavimlerle Iran ve Güney Rusya’ya göç edenler arasında kültür, sanat ve yaşama biçimi açısından büyük benzerlikler olduğu görüldü. Ayrıca bu bölgeye göç etmiş olanlarla, bulundukları yerde kalanların İran asıllı oldukları ve ortak bir dil konuştukları da anlaşıldı. • Tarih, iskitlerin M .ö. IX. yy. da Altay dağlarının doğusunda yaşadığı sanılmaktadır. Çin imparatoru Hsüan Vang (M.ö. 827-781) Çin’in batı sınırlarına sürekli akınlar yapan Hiung-nu’lara karşı bir ordu gönderdi. Bozguna uğrayan ve yurtlarını terk etmek zorunda bırakılan Hiung-nu’lar, bu sefer Amuderya ırmağının kuzeyindeki bölgede oturan Massaget’ler üzerine saldırdılar ve ülkelerini terketmek zorunda bıraktılar. Massagetler bunun üzerine komşuları iskitlere saldırdılar. Massagetlerin saldırıları ve o sırada Orta Asya’da başlayan kuraklık sebebiyle iskitler, batıya doğru göç etmeğe başladılar. İran’ın kuzeydoğu sınırına kadar geldiler. Kırım yarımadasındaki Kimmerler’i bozguna uğrattılar, bir kısmını Urartu bölgelerinden batıya doğru sürdüler; bir kısmı da güneye inerek Asur kralı Asarhaddon’un (M.ö. 680-669) hizmetine girdiler. Bir süre sonra Asurlularla yaptıkları anlaşmayı bozarak Kimmerlere saldırmağa devam ettiler. Kimmerler, Lidya’ya çekilmek zorunda kaldı. Iskitler başkent Sakez olmak üzere, Bartatua ile oğlu Medyes’in yönetiminde Urartu ve Kızılırmak havzasını içine alan bölgede bir krallık kurdular. Suriye ve Yahudiye’yi ele geçirdiler. M ısır yakınlarına kadar ilerlediler; M ısır firavunu Psammetik I (M.ö. 663-610) iskitler ile barış yaparak İskit tehdidini önlemeğe çalıştı. İran’da yönetimi ele geçiren Medler, iskitler üzerine yürüyerek onları kuzeye çekilmek zorunda bıraktılar, iskitler Hazar deniziyle Aral gölü arasında yaşayan soydaşları Daklar ile kaynaştılar; üç yüzyıl kadar sonra Parthlar adiyle yeniden ortaya çıktılar. Bir kısım İskit grubu da Hindistan’a inerek orada bir krallık kurdular. Kuban ve Kırım yarımadasında yerleşen iskitler Krallık İşkilleri adını aldılar. Kısa zamanda İktisadî bakımdan gelişerek bölgeye hâkim oldular. M .ö. 513’te Dara’nın saldırılarını önledikleri gibi, bütün Batı Karadeniz kıyılarını ele geçirdiler ve Pontus’taki yunan şehirlerini de vergiye bağladılar. M.S. II. yy. da Sarmatia’lılar bölgeye hâkim oldular ve iskitleri ortadan kaldırdılar. Krallık iskitleri. Genellikle patriyarkal düzeni sürdüren ve göçebe hayatı yaşayan Kıratlık Iskitlerinin başında bir kral bulunuyordu. Krallık babadan oğula geçiyordu. Phalatae kral sülâlesinin kurucusu Targitaus adlı efsanevî bir kahramandı. M .ö. VII. yy.da Kafkasya’da bir İskit krallığı kuran Bartatua ile oğlu Madyes bu sülâleden değillerdi. Fakat D ara’yı bozguna uğratan idanthyrsus ve kardeşleri bu sülâleden geliyordu. Yine aynı soydan gelen Arianthus genel bir nüfus sayımı yaptırmıştı. Kral Ateas da 90 yaşındayken Makedonya kralı Philippos II ile yaptığı savaşta öldü. M .ö. 110’da Neapolis’te (Kırım) yerleşen Scylurus da ilk İskit parasını bastırmıştı. Hippokrates, İskitleri tembel, şişman ve eğlence düşkünü olarak tanımlar, cinsel bakımdan da iktidarsız olduklarını söyler. • Krallık İskitlerinde İdarî, askerî ve İktisadî durum. Krallık iskitleri ülkelerini dört büyük yönetim bölgesine ayırdılar. Her bölgenin başında bir vali, valinin de emrinde ücretli askerler vardı. Vali adaleti sağlamak, vergi toplamak ve bazı yunan şehirlerinden fidye almakla görevliydi. Halk boylar halinde yaşıyordu. Her boy, reisler veya bir ihtiyarlar heyeti tarafından yönetiliyordu. Bunlar belli zamanlarda valinin veya doğrudan doğruya kralın başkanlığında toplanırlardı. Savaş zamanında ülke üç bölüme ayrılır, bu bölümlerden toplanan askerler, orduyu meydana getirirlerdi. Bu askerlere, savaşta öldürdüğü düşman sayısına göre belirli bir ücret ödenirdi. Iskitlerin çoğu, bronz miğfer ve yunan tarzında kırmızı keçeyle süslü zincirli zırhlar giyerlerdi. Yuvarlak kalkanları deri ve demirden yapılır, ortasına hayvan biçiminde altından bir süs konurdu. Bazı boylar da deri veya tahtadan dört köşe kalkan kullanırlardı. Çift boğumlu yayları, bronz, demir veya kemikten yapılmış yonca başlı okları vardır. Akinakes adlı kılıçları genellikle İran kılıçlarına benziyordu. Her boyda bıçak kullanılırdı. Çinlilerinkine benzeyen bıçakları da vardı. Hançerleri kayışla sol bacaklarına bağlarlardı. Bazıları da gerçek veya hayalî hayvan biçimlerini hatırlatan bronz heykellerle süslü sancakları taşırlardı. İskitler genellikle av ve balıkçılıkla geçinirlerdi. Yerleşik hayata geçenleri de vardı. Orta Asya halkları ve Yunanlılarla büyük ölçüde ticaret yaparlardı. • Din ve gelenek, iskitlerin en büyük tanrıçaları Tabiti-Hestia idi. Ayrıca PapeusZeus, Apia-Gaea, Oetosyrus Apollon gibi tanrıları da vardı. Dine fazla düşkün olmadıkları gibi tapınakları da yoktu. Yalnız enari adı verilen büyücü rahipleri vardı. Bunlar kadın gibi giyinir, ince sesle konuşurlardı. Bunların gerçekte kadın oldukları da sanılmaktadır. Hippokrates’in anlattığı iskitler de bunlar olabilir. Altay dağlarında gömme, ancak ilkbahar ve sonbaharda yapıldığından ölüyü mumyalamak gerekiyordu. Mumyalama işi bittikten sonra ölü, bir arabaya yerleştirilir, rütbesine göre ya bütün boy veya ailesi saçları kesilmiş olarak üstlerini başlarını yırtarak ağlarlardı, ölü 40 gün süreyle, hayattayken sahip olduğu topraklar üzerinde dolaştırılır, eğer toprakları yoksa, ailenin diğer fertlerine götürülürdü. Kırk gün sonra ölü mezarına konulur, ayrıca karılarından biri, uşakları, özellikle aşçı ve seyisi, atlarından bazıları da öldürülerek kendilerine ayrılan yerlere gömülürdü, ölülere en şık ve süslü elbiseleri giydirilir, bütün mücevherleri takılırdı. Ayrıca göçtükleri öbür dünyada ihtiyaç duyacakları eşyaların içinden en değerlileri seçilerek mezara konurdu. Bazı yerlerde atlara altın maskeler takılırdı. öldürülen atların sayısı devir ve bölgeye göre değişir, bazı bölgelerde bu sayı yüzleri bulurdu. ölüm gününün birinci yıldönümünde ölünün elli adamı ve atı daha öldürülür, bu yeni ölüler de, ölü atlara bindirilerek mezarın etrafına çepeçevre konulurdu. Bunların görevi ölüyü korumaktı. Herodotos’a göre İskitler savaş Lirdük leri düşmanın kafa derisini yüzer, kafataslarından kadeh yaparak kemerlerine asarlardı. Yemin edecekleri zaman bu kadehlere kan ve su ile yapılmış bir sıvı doldurarak içerlerdi. • Güzel sanatlar., Altay dağlarından Doğu Avrupa’ya kadar olan bölgede İskitler ve onlarla akraba olan boylara ait birçok mezar bulundu. Altay dağlarındaki mezarların üstü soğuktan donmuş, mezarın içindekiler bozulma’dan günümüze kadar gelebilmiştir. Buna karşılık batıdaki mezarların içinde bulunan eşyaların çoğu bozulmuştur. Pazırık’taki donmuş mezarlar, M .ö. V.-III. yy.dan kalmadır. Bu mezarlar yüksek olmamakla birlikte oldukça geniştir, üstleri kaya parçalarıyle örülüdür. Bu kayalardan sızan yağmur suları donarak bir buz tabakası meydana getirmiş, böylece mezarların bozulmadan kalmasını sağlamıştır. En zengin İskit mezarları S.S.C.B.’de Kuban bölgesinde, Dniepr kıyılarında ve Doğu Kırım’da tespit edilmiştir, özellikle kabile reislerinin mezarları büyük bir titizlikle hazırlandığı görülür. Bunların arasında beş oda büyüklüğünde olanları vardır. 12 Metre kadar toprağın altında bulunan bu mezarların üzerindeki toprak tepelerin çapı 120-360 m arasında değişmektedir. Güney Rusya’da bir kabile başkanı öldüğünde önce meyilli bir hendek kazılırdı. Hendeğin dibine asıl mezar odasını meydana getirebilmek üzere toprağa bir sütun konurdu. Ayrıca reise eşlik edecekler için de mezar hazırlanırdı. Daha sonra hendeğe bir koridor biçimi verilir, mezarlar ölünün hayattayken yaşadığı oda veya çadırlara benzetilirdi. Daha sonra kazılan yerlerin kenar duvarları düzeltilir ve bölgeye göre çeşitli ağaç gövdeleriyle kaplanırdı. Bir iş için Kırım ’da daha çok resimli duvar süsleri, Pazırık’ta ise duvar halıları tercih edilirdi. Duvarlara kancalar takılır, bunlara yedek elbiseler asılırdı. Erzak yerleştirmek üzere raflar da bulunurdu. Eşlik edenler için yapılan mezarların tavanları da duvarları gibi süslenirdi. Fakat asıl mezarın tavanına dört kazık üstünde duran bir kubbe veya bir dam yapılırdı. Yerler çalı çırpı veya çakıl taşlarıyle örtülürdü, ölüler tabutların üstüne yerleştirilmiş şiltlere, doğuya dönük durumda yatırılırdı. Altay dağlarında ise ölüler, ağaç gövdelerinden oyulmuş tabutlara konurdu. Güney Rusya’da reisin ölüsü asıl odaya, karısı da en yakınındaki iyi bir odaya, maiyeti de öteki odalara gömülürlerdi. Atlar için özel mezarlar olmadığından bunlar elden geldiği kadar düzenli bir biçimde mezarın çevresine sıralanırdı. Fakat kurban edilen at sayısı çok olduğu zaman bunlar mezarın içine üstüste yığılırdı. Pazırık’ta da atların asıl mezara bağlı yandaki özel bir odaya gömüldüğü görüldü. Bu oda da reisin yattığı odaya benzer bir biçimde süslenmişti. Macaristan’daki Zöldhalompuszta ve Tapioszentmarton mezarları en ünlü olanlarıdır. Bunlarda erkek geyik biçiminde altın plakalar bulunmuştur. Ayrıca Doğu Almanya’daki Vettersfeld mezarından da çeşitli silâhlarla çok güzel bir altın baiık çıkmıştır. Altay dağlarındaki mezarlarda bulunan sanat eserleri batidakiler kadar değerli olmamakla birlikte bunlar lskitler’in yaşadığı bütün bölgede aynı sanat üslûbunun uygulandığını göstermek bakımından büyük bir önem taşır. Tahta, deri, kemik, aplike, keçe, bronz, demir, altın ve gümüşten yapılma bütün sanat eserleri de yanı niteliktedir. Sanat eserlerinin birçoğu, büyü amacını güden bazı geometrik biçimlerle süslenmiştir; bunun yanında hayvan motifleri de ağır basmaktadır. İki hayvan arasındaki çekişmeyi veya hayvanları tek tek gösteren sahneler özellikle dikkati çeker. Gerçek veya hayalî birçok hayvan motifi, iskitlere özgü bir üslûpla işlenmiştir. Sanat eserleri arasında özellikle altından yapılmış erkek geyik heykelcikleri dikkati çeker. Bunların arasında en ünlüleri Kuban’da Kostromskaya Stanitsa mezarından çıkan M .ö. VI. yy. dan kalma bir heykeldir. Hemen hemen bütün İskit boyları altın, deri, keçe ve tahtadan geyik heykelleri yapmışlardır. İskitler sanat eserlerinde hayvanları, çeşitli biçimlerde, bazen de hareket halindeyken göstermişlerdir. Pazırık’taki mezarlarda ele geçirilen giyim eşyalarının çoğu işlemelidir; bazılarına altınla işlenmiş parçalar eklenmiştir. Yine Pazırık’ta keçeden yapılmış duvar halıları bulunmuştur. Bu halıların üstüne Büyük Tanrıça’yı gösteren dinî resimler, hayvan resimleri veya geometrik şekiller yapılmıştır. Bu arada mumyalanmış bir adamın vücuduna gerçek ve mitolojik, dövme hayvan resimleri yapıldığı görülmüştür. Keçe halıların yanında İran asıllı yün örme halılar da bulunmuştur. M .ö. V.yy. dan kalan bu halıların üstünde biniciler, geyik ve yıldız resimleri işlenmiştir. Avrupa ile Asya arasındaki ovalarda bulunan mezarlardan birçok araç ve mutfak eşyası çıkmıştır. Bu eşyaların çoğu kıymetli madenlerden yapılmıştır. Batıdaki mezarlarda birçok mücevher ve değerli silâhlar bulunmuştur. Hemen hemen bütün mezarlarda bulunan kazanlar önemlidir. İskitlere özgü biçimde yapılmış olan bu kazanların tabanları kesik bir koniye benzer; bazı kazanlar çok küçük, bazıları da oldukça büyüktür. Çevresine ateş konan kazanın tabanı yarım küre şeklindedir. Kürenin kenarında hayvan motifleriyle süslü birkaç tutamak vardır. Dniepr bölgesinde Çertomlyk’te bulunan bir kazanın altı tutamağı olduğu görülmüştür. Herodotos bu kazanlarda haşhaş yakıldığını ve bunların ölü gömme törenlerinden sonra kullanıldığını söyler,
İSKİTLER
09
Eki