Ispanya’nın sömürgeleştirdiği ülkelerin ve toprakların tümüne verilen ad. Hindistan’a varan Doğu yolunun Portekizlilerin eline geçmiş olması, İspanyolları Batıya açılmak zorunda bıraktı. Kolomb’u 1942’de Hispanola’ya (Haiti) vardıran yolculuk bu amaçla düzenlendi. Alexandre V l’nın inter Caetera buyrultusu (1493) ve İspanya – Portekiz Tordesillas antlaşması (1494) ispanyollara ve Portekizlilere Yeşil Burun adalarının batısında 370 fersahı geçen bir çizginin doğusunda ve batısında kalan topraklara sahip olma hakkını verdi. Bu anlaşma ispanyollara, Portekizlilerin elinde bulunan Brezilya dışında, bütün Orta ve Güney Amerika’nın yolunu açtıysa da, onların Hindistan ve indonezya’daki baharatı ve altını elde etme meselelerine çözüm getirmedi. Balboa’nın Darien boğazına doğru yaptığı gezilerden sonra Büyük Okyanusu keşfetmesi (1513) ispanyollara Amerika kıtasının değerini gösterince, bu mesele şiddetle kendini duyurmuştu. ispanyollar göz diktikleri Hindistan’ı elde edebilmek için bir okyanus daha aşmak zorundaydılar. Legazpi’nin yolculuğu (1571) ve Zaragoza – Portekiz ilişkilerinin bozulmasıyle (1529) İspanyolların Manilla’ya yerleşmeleri, ispanya ile Portekiz’i denizaşırı ülkelerde burun buruna gegetirdi. Bundan böyle, ispanya, «Manilla kalyonu» (Manilla – Acapulco) yoluyle, Doğu Hindistan ile dolaylı ilişkilere girdi. Batı yolu daha önce bulunmuştu, ispanya, «Manilla kalyonu» ile elde ettiği üstün durumu kaybetmeyerek, Filipinler’de avrupalıların ve Güneydoğu Asya adalarındaki müslümanların isteklerine uyan askerî bir yönetim kurdu. Bu yolun aranması sırasında birdenbire ortaya çıkan İspanyolların Amerika’da ve Büyük Okyanusta yerleşmeleri olayı, kıtayı İspanyol sömürge gücünün merkezi durumuna getirdi ve Afrika’nın batı kıyılarında zenci ticareti için pazarlar kurulmasına yolaçtı. Bu büyük yayılmanın yanı sıra Kuzey Afrika’da gelişen İspanyol çabaları ispanyolFoto. LAROUSSE İSPANYOL İspanyolların denetiminde, Amerika yerlileri vazo ve diğer altın eşyayı Bilbao’ya taşırken, Th. de Bry’ın gravürü, Cabinet des Estampes, Paris lar ile M agrıplıların tarihî ilişkilerindeki sürekliliği açıklar. Bu çabalara, coğrafi ortamların (Endülüs-Fas) benzeşmesi ve akıncılık ruhunun kaybolmaması yardımcı oluyordu. 1479’da saraya bağlanan Kanarya adalarının sömürgeleştirilmesi bir yana bırakılırsa, İspanyolların Magrıp’ta yayılması, Batı Akdenizdeki barbar korsanlarına karşı askerî bir tepki olarak, İspanya MoritanyalIları ile magrıp müslümanları arasındaki ilişkilerin kesilmesi çabası olarak ve dağınık sömürge bölgeleri olarak görünür. (Bu yayılma sırasında elde edilen yerler: Portekizlilerin bıraktığı Melüla’dan [1497] başka, Mers el-Kebir [1505], Oran [1509], Buji ve Trablus [1510], Cezayir, daha sonra Cerbe [1520], Tunus [1534].) Bir ülkeye dayanmayan ve doğrudan doğruya merkezden gönderilen bir yönetici tarafından yönetilen «preside» adlı bu müstahkem mevkilerde bir garnizon bulunurdu. Bu garnizonun ihtiyaçları, merkezden gönderilen gereçlerden çok, iç kısımlarda yapılan çapulculuklarla sağlanırdı. lKişman halklarla çevrelenen bu İktisadî ve askerî mevkilerin çoğu ortadan kalktı, bunlardan sadece Melilla, Septe, Penon de Velez, Alhucemas kaldı (XVI. yy.ın ilk çeyreğinde Barbaros kardeşlerin ispanyollara karşı giriştiği savaşlar). ispanyollar, buna karşılık, Yeni Dünya’da gerçek bir imparatorluk kurdular. Geniş toprakların fethi ve bu toprakların geliştirilmesi birarada yürütüldü. İspanyol yerleşmesi önce Büyük Antillerde görüldü: Hispaniola, Ponce de Leon’un 1509’da çıktığı Porto Riko, Jamaika, Küba (1511). Balboa’nın geçtiği orta berzahın fethinden sonra, kıtada büyük fetihler yapıldı. Kuzeyde Ponce de Leon’un ele geçirdiği Florida (1513, 1521) Fransızlardan alındı, o sırada Meksika Aztek imparatorluğu yıkıldı (1521: Hernan Cortes Meksika’da). Fatihler Meksika’dan Guatemala’ya (1522), Nikaragua’ ya (1522-1523), El Salvador’a (1525), Yukatan’a ve Yeni Meksika’ya doğru gittiler. Güney Amerika’da Pizzaro’nun Peru İnkaları karşısındaki zaferini (1532), Şili’de Pedro de Valvida’nın Araucans Kızılderililerine karşı giriştiği kahramanlıklar (Santiago’nun kuruluşu, 1541) ve la Plata ülkelerinin ele geçirilmesi (Buenos Aires’in kuruluşu, 1534) izledi. 1530’dan sonra İspanyollar Kolombiya’ya girdiler ve Santa Fe de Bogota’yı kurdular, 1546’da Venezuela’nın kuzey kıyılarına yerleştiler. Ele geçirilen toprakların işletilmesi ve değerlendirilmesi konusu, genellikle sembolik bir anlam taşıyan bu yayılmayı işgal haline getirdi. Bir yerleşme ve işletme alanı olan Amerika, kendi içinde çelişkiler taşımasına rağmen, özgün bir sömürge siyasetinin uygulandığı alandır ve ispanyollara bir sömürge öğretisinin sürekli olarak geliştirilmesi zorunluluğunu yüklemiştir. Amerika, İspanyol yönetiminin uzanımıdır. Kari V, ispanya kralı unvanına, bir de «Hindistan ve Okyanus denizi topraklarının kralı» unvanını ekledi (1521). Ayrıca, kral naipliklerinin kurulması (Mexico, 1535; Lima, 1542; Yeni Grenade, 1717; La Plata, 1778) yönetimin tek elde toplanması kaygısını belirler. Genel kumandanlar, corregidore’ler ve alcalde mayore’ler eyaletlerin ve idare bölümlerinin yönetimini sağlamakla görevFoto LAROUSSE liydiler. ispanya’da olduğu gibi sömürge şehirlerinde de belediyeler (Cabildos) kuruldu. Sömürge meselelerinin karmaşıklığı, özel yönetim kurumlarının kurulması daha başlangıçta zorunlu kıldı: merkezde Hindistan konseyi (1524), sömürgelerde audencia’lar kuruldu; bunlar, ispanya’da aynı adı taşıyan adlî organlara daha geniş bir alanı kapsayan çok önemli bir rol ekledi (Hispaniola audencia’sı, 1511; Mexico, 1527; Panama 1536; Santa Fe de Bogota 1543; Lima, 1544 v.b.). İktisadî planda, tersine, özümleme söz konusu değildi, imparatorluk sadece anayurt tarafından ve anayurt yararına işletilmeliydi. Böylece, daha başlangıçta, bir yandan «çıkarcı» bir siyaset, bir yandan da işletmelerin tekelleştirilmesi siyaseti ortaya çıktı. Bu siyasetler, Casa de Contratacion (1503) tarafından uygulandı. Bu yöneliş, krallık vergilerinin alınışını (msl. Peru parası üstünden «quint) kolaylaştırıcı sıkı bir kontrol gerektirdi. Katı bir ticaret siyaseti uygulandı: imparatorluk, ihtiyacı olan üretim maddelerini merkezden alacaktı, böylece bir yığın yasaklama, sömürgelerde doğmakta olan sanayii felce uğrattı (Mexico yakınlarındaki ipek sanayiini, dut, üzüm, zeytin üretimini v.b.). Zacatecas’ta (Meksika) [1546] ve Potosi’de (Peru) [1545] gümüş, Huancavelica’da (Peru) civa yataklarının bulunuşu, hummalı bir işletmeciliğe yolaçtı, kral bu işletmeden payını («quint») aldı (civa 1567’den sonra gümüş malgaması yapılan Meksika’ya Huancavelica’dan nakledildi). Manilla kalyonu, Filipinler’den Meksika’nın Acapulco limanına ipek ve baharat getiriyordu. Atlas okyanusu kıyısına getirilen bu ürünler, bu arada değerli madenler ve şekerkamışı, kakao, çivit gibi maddeler ispanya’ya yollanıyordu (değerli maden ihracı, 1580’e doğru, Avrupa’ya yapılan ihracatın üçte ikisine ulaştı). Savaş gemileriyle korunan bir «lota»nın her yıl Sevilla’ya bağlandığı Cartagena ve Porto Bella limanları büyük bir faaliyete sahne oldu. Bununla birlikte, ispanya’ya su gibi akan altın ve özellikle gümüş, ispanya’da pek kalmadı; çünkü ispanyollar, büyük bir rehavet içinde yaşarken İktisadî gelişimi ihmal ettiler, değerli madenleri, Avrupa’dan buğday, şarap, maden, barut satın almakta kullandılar. Bunun yanında, İspanyol sarayı, daha başlangıçta, imparatorluk topraklarını işletmekte yetersiz olduğunu gösterdi: saray, Venezuela maden araştırmalarını alman Welser bankerlerine emanet etti. Yeni Dünya’nın zenginliği Lizbon’a, Sevilla’ya akarken, avrupa ticaretinin merkezi XVI. yy.ın ikinci yarısında Anvers, XVII. yy.da da Amsterdam’dı. Yerli halklar, bundan böyle, çok zaman çelişkili olan ilkelere ve anlayışlara göre, işletmecilikte kullanıldılar. Yerlileri ispanyollaştırma, Katolik Fernando ve isabel’in, Kari V’in, Felipe II’nin belli başlı amaçlarındandı. Kültür ve din alanında tam özümlemenin gerçekleştirilebilmesi için, Kızılderililerin hür insanlar olarak ele alınmaları gerektiği anlayışı benimsendi (1503 buyrultusu). Kızılderililer yerliler yerine İspanyolların yararlandığı kabile ve mita’lar halinde köleleştirildikten başka, Diego Colomb, Hispanola Kızılderililerini altın bulunan kumlukları daha iyi işletebilmek için köleleştirdi. Ayrıca, Antil adaları yerlileri daha fethin ilk zamanlarında kılıçtan geçirildi. Kölelik giderilemez bir durum olarak yerleşmiş görünüyordu. Köleliği düzenlemeyi tasarlayanlar oldu. Bazı din adamları ve hümanistler (Sepulveda, Ortiz, Pedro Martir de Angleria) efendilere köleleri baba gibi yönetme tutumunu aşılamağa çalıştılar, böylece de kölelik kurumuna kurtarıcı ve hıristiyanlaştırıcı bir anlam yüklemiş oldular. Yerliler arasında ölüm oranının korkunç derecede artması ve bu insanların ağır işlere dayanıksız oluşları karşısında, daha çok afrika zencilerinden yararlanılmağa başlandı (1511’den sonra Antil adaları). XVI. ve XVII. yy.larda Avrupa’nın refahını sağlayan «üçlü alışveriş», bu karaderili ticaretiyle başlar. Karaderililerin işe başlamasıyle kütle halinde korunmuş olan Kızılderililer gene de önemli işler görüyorlardı. Encomendero. kraldan, işletilecek topraklar elde ettiği gibi, yerleşmiş kızılderili kabilelerin ve mita’- ların işletme hakkını da aldı. Repartimento’lar encomienda’larda oturmayan kızılde61 rili mita’larımn İspanyollar yararına eleyen benzerleriydi. Yolsuzluklar, her şeye rağmen, Bartolome de Las Casas hoşnutsuzluğunu ve reform çabalarını artırarak gelişti (1543, Kari V’in «Yeni yasa»sı). Resmî özümleme siyaseti, eğitim ve hıristiyanlaştırma çabalarını içeriyordu. 1508’den sonra katolik krallar, Hindistan kilisesinin üstünlüğünü sağladılar. Adalarda üç piskoposluğun kurulduğu 1512-1513’ten Lima ve Mexico piskoposluklarının yükseltildiği 1546’ya kadar birçok piskoposluk kuruldu. Dilenci tarikatlarının çabaları büyük ölçüde etkili oldu. 1559’da 160 dominiken, fransisken ve augustin manastırı vardı. Kaleler, kiliseler, yerlileri toplama ve koruma merkezleri gibi kurumlar, özümleme yuvalarından başka bir şey değildi. Okullara ve üniversitelere, sadece seçkin bir sınıfın çocukları gidebiliyordu. Bu kurumlar, daha sonra bütün yerlilere kapıları kapadı (Mexico, Lima, Santa Fe de Bogota, Cordoba üniversiteleri). Bu sömürgeleştirme hareketi iki yönlü bir çelişki yarattı, iç çelişki: denizaşırı topraklara dönük dar çerçeveli İktisadî yapıyle bağdaşmayan özümleme siyaseti; dış çelişki: krallığın kontrolundan uzak kalan çeşitli etkenlerin sömürgeleştirme siyasetiyle çatışması. Meksika ve Peru’da gümüş üretimi 1600’den sonra yavaşladı, 1630’da yok oldu. Merkezle ilişkiler gevşedi. Amerika ülkeleri arasındaki ticarî alışveriş (Meksika-Peru) azaldı. Korsanların vurgunculuğu gittikçe şiddetlendi (Piet Heim, 1628). ispanya’da bu gevşeme dönemi oluşurken, Amerika’daki sömürgelerin de aşırı bir tekelcilik eğilimi ile «hacienda»ların yarıkapalı ekonomisi zafer kazandı. Yeni toplumsal ilişkiler, İktisadî gelişimin ardından ortaya çıktı. MeksikalI hacienda’lar krallığın denetiminden kurtulunca güçlü efendiler haline geldiler ve bir kölelik düzeninin ilk şeklini kurdular. Borçluları alacaklılar karşısında savunmasız bırakan İktisadî bunalımın sonunda, köle çalıştırma usulü yerleşti. Köleliğe karşı duyulan nefretin beslediği ırkçı duygular bu sırada filizlendi. Cizvitlerin çabaları, gruplaşma alanları, Kızılderililerin hıristiyanlaştırılması XVII. yy. ortalarında La Plata ülkelerinde (Paraguay) zafer kazandı. Büyük malikânelerin ağır basmağa başlaması da bu zamana rastlar. Krallık otoritesi, böylece, güçlü bir sınıfın İktisadî zaferiyle karşılaştı. Böylece ilk olarak encomendero’larm siyasî baskılarıyle tehdit edilen krallık otoritesi, encomendero’ların yetkilerini daralttı ve sayılarını azalttı (Meksika’da 1560’ta 480, 1602’de • 140); daha sonra da repartimiento’ları orta- •Bilbao’da cinsî sapıklıkla suçlanan yerlilerin vahşî köpeklere parçalatılışı Th. Die Bry’ın gravürü Cabinet des Estampes. Paris İspanyol sömürge imparatorluğu § ^ « 3 3 bir ağaçta mevzilenerek ispanyollara taş ve mızrak atan yerliler Th. de Bry’ın gravürü Cabinet des Estampes, Paris Cumana valisine hediye getiren yerli kadın Th. de Bry’ın gravürü Cabinet des Estampes, Paris dan kaldırdı (1632). Büyük mülk sahipleri sınıfının İktisadî bakımdan gelişmesi, yeni çekişmeler doğurdu. Bu mülk sahipleri kendi malikânelerinde kral hukuku uyguluyorlardı ve «corregidores» gibi, «alcaldes mayores» gibi unvanlar alıyorlardı. Merkezî otoritenin sömürgelerde sarsılması ve ilkel olarak kurulmak istenen toplum örneğine uymayan yeni bir toplumun kurulması İspanyolların tekelci ve bencil girişimlerini büyük ölçüde zarara uğrattı. İspanyol Amerikası’nda kaçakçılık, Batı Hindistan’daki Hollanda şirketinin bellibaşlı eylemlerindendi. önemli bir gelir kaynağı olan insan ticareti yani Gine’den getirilen zenci esirler ticareti Ispanya’nın elinden çıktı, ilgili tekelciler bundan böyle sırasıyle portekizli (1640’a kadar), Cenevizli (1663), hollandalı (1640-1695), portekizli (1696-1701), fransız (1701-1712), İngiliz (1713) tüccarlarıyle alışveriş etmeğe başladılar. «Asiento» örtüsü altında çok kazançlı bir kaçakçılık başladı ve Ispanya’nın sömürgeleriyle kurmayı tasarladığı kapalı işletme sistemi böylece başkaları tarafından kurulmuş oldu. Buenos Aires, Cartagena ve Porto Bello’da İngiliz malları açık açık satılmağa başlandı. İktisadî hayatın XVIII. yy.da yeniden canlanması, toprakların genişletilmesi girişimiyle kendini gösterdi: cizvitler Kaliforniya’da çalışmalara başladılar, o sırada kuzeyde Arizona ve Luisiana’ya girildi, imparatorluğun güneyinde Montevideo kuruldu (1726). Milletlerarası yollarda yapılan ticaret ve maden çıkarma alanında etkili girişimler gösteren merkezlerde yoğunlaşma, Veracruz, Acapulco, Cartagena, Porto Bello, Panama limanlarında trafiğin hızla artmasına yolaçtı. Tarım alanında büyük gelişmeler oldu: Andların ılıman ve soğuk topraklarında tahıl, alçak bölgelerin sıcak topraklarında şekerkamışı, tütün, vanilya, kakao, kahve. Kaçakçıların kurduğu ticaret hayatı da gelişti. İngilizler asiento’nun ve «izin gemisi»nin kanunî örtüsü altında kaçakçılığı sürdürüyorlardı («izin gemisi» hakkı, onlara Minorka’yı ve Cebelitarık’ı da veren Utrecht antlaşmasıyle [1713] tanınmıştı). İspanyolların denizaşırı ülkelerdeki mülkünün işletilmesi, İspanya Miras savaşından sonra avrupalı büyük güçler için bir amaç haline geldi. Sömürgelerde doğan avrupalıların zenginleşmesi, onların sömürge antlaşmasıyle ilgili resmî doktrine karşı direnmelerine yolaçtı ve onları İngiliz kaçakçılığını kolaylaştırmağa itti. Sonraları bu kaçakçılık ingiliz-ispanyol savaşlarını doğurdu (1739-1748, 1762-1763). Kaçakçılık, İspanyol Avrupası’na avrupalı liberal öğretilerin de girmesini sağladı. Zengin ve kültürlü sömürgeli seçkinler karşısında melezler, durumlarının gittikçe bozulduğunu gördüler. Paraguay (1721), Peru (1740), Meksika (1742) sömürgelilerin ve Venezuela (1749) Kızılderililerinin ve melezlerinin isyanları böylece ortaya çıktı. İspanyol monarşisi uzun zaman bu yeni gerçekliğin farkına varmadı ve imparatorlukta, ekonomi ve topraklar alanında, ne olduğu belli olmayan kuvvetleri yönetecek çevreleri desteklemekle yetindi. Charles III ile (1759-1788) bu monarşi, Avrupa’da geçerli «aydınlatılmış despotluk» akımına bağlanabilen reformlara yöneldi, imparatorluk San İldefonso ve Prado (1777-1778) antlaşmalarıyle güçlenince, yeni bir para sistemi konuldu, yöneticiler Fransa’daki kurumlan örnek aldılar, okul ve üniversite alanında yenilikler yapıldı. Modern bilimlerin okutulması ve ilk gazetelerin çıkışı Charles III zamanında oldu. Tekelci anlayış bırakılmadı, ayrıca yeni yasaklarla (alkol yasağı) ve İspanyol Ginesi’nin temelini kuran Fernando Poo ve Annobon Portekiz adalarının alınmasıyle konulan esir ticaretinin Ispanya’nın eline geçmesiyle desteklendi. Sömürge ticareti alanı merkezde on^ üç ve Amerika’da yirmi dört limana bağlı trafiğin onaylanmasıyle (1788) genişledi, bu hak 1786’da Meksika’ya da verildi. 1778-1788 Arasında alışveriş dört kat arttı. Amerika’daki İngiliz sömürgelerinde başgösteren ayaklanma güney amerikalı genç liberalleri heyecanlandırdı, bunlar limanlarda mason loncaları halinde toplandılar. Fransa’da İnsan ve Yurttaş Hakları beyannamesinin ilânı 1790’dan sonra ispanya’da da konu oldu. Bu tarihte Amerika’daki İspanyol sömürgelerinin nüfusu on altı veya on sekiz milyon kadardı (merkezdeki nüfustan altı veya sekiz milyon fazla): üç milyon kadar olan sömürgeli zenginler siyasî ve İktisadî bakımdan büyük bir rahatlık içindeydiler, beş milyonu bulan melezler zor şartları yaşıyorlardı, yedi veya sekiz müyon tutan Kızılderililer tam bir sefalete bırakılmışlardı. Devrim ve imparatorluk savaşlarının ortaya çıkışı merkezle sömürgeler arasındaki bağı kopardı, bu, bağımsızlık hareketlerine yolaçtı. ilk devrimci hareket Charles IV, Ferdinand II ve geçici kral Joseph’in hükümdarlıklarının bitiminde ortaya çıktı ve San M artin’in başkanlık ettiği ayaklanmayı doğurdu (25 mayıs 1810), bu ayaklanma Rio de La Plata Birleşmiş eyaletlerinin (Arjantin) bağımsızlığını kazanmasını sağladı. Ispanya’dan gelen general Morillo kumandasındaki birlikler her yerde İspanyol hâkimiyetini perçinlediler (1814). Şiddetli baskı hareketleri (Yeni Grenada katliamı), Ispanya’nın malî güçlükler içinde oluşu, Cadix ayaklanması (1820) zaferle biten yeni bir ayaklanmaya yolaçtı: San Martin 1817’de Şili’yi kurtardı, 1821’de «Peru cumhuriyeti koruyucusu» olarak Lima’ya girdi. Bolivar, Venezuela’ya çıktıktan (1817) ve Carabobo zaferini kazandıktan (1821) sonra Kolombiya Birleşik Devletleri cumhuriyetini kurdu (Venezuela, Ekvador, Yeni Grenada), yardımcısı Sucre Yukarı Peru’ yu ele geçirdi; iturbi de Meksika’nın bağımsızlığını ilân etti (1821); o sırada, Guatemala taraflarında, Amerika Federal cumhuriyeti (1824) kuruldu. 1824’ten sonra ispanya, Amerika’daki imparatorluğunu yavaş yavaş dağıttı, bununla birlikte yeni hareketlere giriştiği de oldu: İspanyol birliklerinin Mexico’ya girişi (1861), Peru’nun karşısındaki Legnano ve Chinchas adalarının işgali (1864). İspanya Antillerde (Küba, Porto Riko) elinde tuttuğu son toprakları ispanyol-Amerikan savaşından sonra Paris antlaşmasıyle (10 aralık 1898) kaybetti. Bağımsızlıkların onaylandığı bu antlaşma ile ispanyollar Büyük Okyanustaki sömürgelerini kaybettiler, Filipinler ve Guam adası, 20 milyon dolar karşılığında A.B.D/ye bırakıldı. Mariannes, Palaos ve Carolines adaları Almanya’ya değerinden çok pahalıya (yirmi beş milyon peseta) satıldı. Bundan sonra ispanya Sömürge imparatorluğu bir Afrika imparatorluğu haline geldi. Amerika’daki imparatorluğun yıkılışı Fernando V lI’nin (1814-1833) Mutlakıyetçi Restorasyon döneminde bütün ağırlığıyle duyuldu. XIX. yy.ın ortalarına kadar sömürgecilikle ilgili her siyasî davranış iç karışıklıklarla boğuldu. General O’Donnell’in zaferiyle (isabel, Marie-Christine’in kaçışından sonra [1854] iktidarı O’Donnell’e vermişti) ispanya’da sömürgecilik hayalleri yeni baştan uyandı. Tanca, Larache ve Tetuan’da girişilen kuvvet gösterisi, ingilizlerin enerjik davranışı (1859) karşısında etkisiz kaldı. (Bu kuvvet gösterisi Rif kabilelerinin baskınlarla sarstığı Septe ve Melilla müstahkem mevkilerini korumak amacıyle yapılmıştı). Fas’ın ifni topraklarını ispanya’ya bırakması (1860 antlaşması), daha sonra Rio de Oro kıyılarının işgal edilmesi (1884-1886) halka «Afrika siyasetinin ilk adımı» olarak gösterildi. Bu tema, franco’cular tarafından 1936 sıralarında kullanıldı. Rio de Oro kıyılarının işgali ve Septe ile Melilla müstahkem mevkilerinin elde tutulması, Ispanya’ya, Fransa ile yapılan 6 ekim 1904 sözleşmesinden sonra, (27 kasım 1912’de yenilendi) Fas’a açılma cesareti verdi. Fransa, Fas’ı iki etki alanına ayırmış ve iki işgal bölgesi belirlemişti. Bu bölgelerden biri kuzeyde Rif, öbürü güneybatıda Rio de Oro idi. Müstahkem mevkilerin korunması Kuzey Fas’ta (Rif) İspanyol kuvvetlerinin hâkimiyetiyle sağlandı (1912). Dağlarda yaşayan ve sürekli olarak isyan halinde bulunan Berberîler, İspanyol birliklerine büyük kayıplar verdirdiler (Anoual, 1921), bu işte sömürge girişimlerinin halk üstündeki kötü etkisinden de yararlandılar. Berberîler Abdülkerim’in yönetimi altında bütün İspanyol Fas’ını ele geçirdiler ve güneye doğru yayıldılar, isyan general Primo de Rivera’nın müdahalesi (1925) ve fransız birliklerinin yardımı ile bastınlabildi (1926). General Franco, Ispanya’nın istilâsını (1936- 1939) bağımsızlık söz verdiği yeni İspanyol Fas’ında hazırladı. Bununla birlikte, ikinci Dünya savaşı sonrasında İspanyol Sömürge imparatorluğu, denizaşırı halkların kurtuluş hareketleriyle Franco’yu da güç durumlarda bıraktı. Fas’ın bağımsızlığının Fransa tarafından tanınması Madrid hükümetini Rif’in bağımsızlığını tanımağa zorladı. Orada, İspanyolların Septe, Melilla ve Alhucemas müstahkem mevkilerinden başka bir şeyi kalmamıştı. Daha sonra, kuzeyde hemen Rio de Oro’dan başlayan Saguia el Hamra ile Droua arasında kalan Güney Fas’ı da bırakmak zorunda kaldı (nisan 1958). Sömürge imparatorluğunun dağılmasından korkan ispanya büyük kısmı faslı birlikler tarafından işgal edilmiş olan İfni’yi geliştirmeğe çalıştı, ayrıca bütün İspanyol sahrasını kalkındırmağa yöneldi. Bu ülkeler Kanarya adaları askerî kumandanının yönetimine bırakıldı (1958). Buna benzer bir tedbir İspanyol Ginesi ve ona bağlı yerler ile Fernando Poo için alındı (1959),
İspanyol Sömürge imparatorluğu
09
Eki