ilkçağda birçok Ortadoğu toplumun- da tapınılan tanrı. Kenanlılar arasında bere
89 Baal
ket tanrısı olarak büyük önem taşırdı. Sami dillerinde ortak bir ad olarak “sahip” ya da “efendi” anlamına gelmekle birlikte, daha geniş anlamda da kullanılabilirdi. Örneğin, kanatların “efendisi” olan baal, kanatlı bir yaratık olarak düşünülür, sözcük çoğul (baalim) halinde “okların efendileri” biçiminde kullanıldığında ise “okçular” anlamına gelirdi. Dinsel bağlamda ilk kez, belirli bir yerin ya da nesnenin tanrısını adlandırmak için kullanılmış olmalıdır. Ama, sözcüğün kullanımındaki bu belirsizlik, belirgin özellikleri olan bir tanrı ile arasında bağ kurulmasına engel olmadı. Baal, giderek evrensel bereket tanrısının simgesi oldu ve bu kimliği ile “Prens”, “Yeryüzünün Efendisi” gibi sıfatlarla anılmaya başladı. Kenan ülkesinde Baal, toprağın verimi için vazgeçilmez olan yağmur ve çiyin de efendisi sayılıyordu. Ügarit dilinde ve Tevrat dönemi İbranicesinde fırtına tanrısı olarak Baal’in lakabı “Bulutlara Binen”di. Fenike dilindeki adı, Baal Şamen (Aramca Baal Şemin), yani Göklerin Efendisi’ydi. Baal’in kimliğine ve özelliklerine ilişkin bilgiler, Suriye’nin kuzeyindeki antik Ugarit kenti (bugün Ras Şamra) yakınlarında 1929’dan sonra ortaya çıkarılan ve İÖ 2. binyılın ortalarına değin uzanan bir dizi tabletten kaynaklanır. Bu tabletlerin, yerel Baal tapınağında Baal’e yönelik tapınma ile yakından ilişkili olmasına karşın, bunların genel olarak Kenan dinini yansıtmaları da olasıdır. Kenanlılar, bereketin, yedişer yıllık çevrimler izlediğine inanırlardı. Hayat ve Bereket Tanrısı Baal, Ölüm ve Kısırlık Tanrısı Mot ile ölümcül bir mücadele içindeydi. Baal yenerse yedi yıllık bir bereket dönemi yaşanır, ama Mot Baal’i yenik düşürürse yedi yıl boyunca kuraklık ve kıtlık olurdu. Ugarit metinlerinde Baal’in berekete ilişkin başka yönlerinden, örneğin yardımcısı ve kardeşi Anat ile ilişkilerinden, bir düveden doğan kutsal boğanın babası olduğundan söz edilir. Bütün bunlar, Baal’in bereket getirme işlevinin bir parçasıydı; Baal’in bereket getirmesi, ürün için bolluk, hayvanlar ve insanlar için doğurganlık demekti. Ama Baal, yalnızca bir bereket tanrısı değildi; aynı zamanda tanrıların kralıydı ve bu konumu sağlayabilmek için, Deniz Tan- nsı Yam’ın elinden kutsal krallığı alan tann olarak da tanımlanırdı. Efsanelerde Baal’in öteki tanrılarınki kadar görkemli bir saray elde etmek için mücadele ettiğinden de söz edilir. Baal’in bir saray yaptırabilmesi için tanrılann başı El’in izni gerekmektedir. Baal, Eiin kansı Aşera’yı, bu izni kocasından sağlamaya razı eder. Sanat ve Hüner Tanrısı Kothar, 40 bin hektarlık alanda Baal için sarayların en güzelini inşa etmeye başlar. Mitolojide, Ügarit kentindeki Baal tapınağının yapımından da bir ölçüde söz edilir. Baal tapınağının yanında, tabletlerde Baal’in babası olarak anılan Dagon’un tapınağı olduğu söylenir. Mısır’da Yeni Krallık döneminin büyük bölümünde (İÖ 1400-1085) Baal’e yaygın olarak tapınılmış ve “Baal” adı, Babil telaffuzu “Bei’i benimseyen Aramilerin etkisiyle Yunancaya “Belos” biçiminde geçerek Zeus’la özdeşleştirilmiştir. Baal’e, çeşitli topluluklarca yerel tanrı olarak da tapınılırdı. Eski Ahit’te sık sık belirli bir yerin Baaiinden söz edildiği gibi, yer yer çoğul biçiminde Baalim’den söz edilmesi de o dönemde kimi yerel tannlann var olduğunun göstergesidir. Kenanlılann, çeşitli Baaileri ne ölçüde birbirine özdeş
ya, buradan da ince süslerle işlenmiş eksed- ralar (yarım daire biçiminde nişler) ile çevrili ana avluya (104,5mx 103 m) geçilirdi. Bu avlu, Yukarı Mısır’daki Assuan’dan getirilmiş 84 granit sütundan oluşan bir portikoya açılırdı. Avlunun batı ucundaki yüksek teras üstünde yer alan asıl tapınak, ön cephelerinde 10’ar, yanlarında ise 19’ar
Venüs Tapınağı, 3. yy, Baalbek, Lübnan Fototeca Unione, Roma tane 20 m yüksekliğinde ve 2,20 m çapında sütun bulunan Korent düzeninde bir yapıdır. Üç tanrıya adanmıştır: Jüpiter’le bir tutulan Suriye Gökgürültüsü Tannsı Ha- dad, Venüs’le bir tutulan Suriye Doğa Tanrıçası Atargatis ve Yunanlıların Çoban Hermes’le, Romalıların da Mercurius’la özdeşleştirdiği bereketle ilgili olduğu sanılan genç bir tanrı. Başlangıçta buradaki tapınma tümüyle tarımsal içerikliydi; sonradan kişileştirilmiş bir gizem dinine dönüştüğü ve genç tanrıya tapınmanın sefahat şölenleri biçimini aldığı anlaşılmaktadır. Hemen tümüyle korunmuş olan Bakhos Tapınağı da, ön cephelerinde 8’er, yanlarında ise 15’er sütun bulunan Korent düzeninde bir yapıydı. Simgesel bezemelerinden, büyük tapınaktakiler ile aynı tanrılara adandığı anlaşılır. Ama iç mekândaki Bakhos ile ilgili simgelerin bolluğu, kurtuluş vaadine dayalı bir gizem dininin göstergesidir. Öbür kalıntılar arasında, yuvarlak bir Venüs Tapmağı, kent surlarının parçaları, Hermes’e adanmış bir tapınağın izleri, evlerde bulunan önemli Roma mozaikleri, devşirme antik malzemeyle yapılmış bir cami yıkıntısı ve Araplarca yapılmış savunma mevzileri sayılabilir. Nüfus (1982 tah.) 14.000.