1-Bir şeyi sağlayacak ya da olası bir tehlikeyi önleyecek yol, çare; önlem: Hastalığın yayılmasını önlemek için gerekli tedbirler. 2- Tedbir almak, kötü ya da yanlış bir sonuç doğurabilecek bir şeyi önlemek ya da bir şeyi sağlamak için gerekli hazırlıkları yapmak; önlem almak. Tedbirde kusur etmemek, gereken her türlü önlemi düşünüp gereğini yerine getirmek. Esk. Tedbir ehli, öğüt veren kimse, akıllı, bilgili, zeki kimse. Tedbir ittihaz etmek, tedbir almak, önlem almak. Tedbir-şinas, tedbirli, ihtiyatlı. Tedbir-i menzil, ev ekonomisi. (XIX. yy.’da fr. Ğconomie domesti- que karşılığı olarak kullanılmıştır.) Tedbir -i mülk, devlet yönetimi. —isi. huk. Bir kişinin, kendinin ölümünden sonra kölesinin hür olacağını bildirmesi. Tedbir-i muallak, bir şarta bağlı tedbir. (Örneğin, “şu işi yaparsan, ben ölünce hürsün” denilmesi gibi.) Tedbir-i mukayyet, bir kimsenin belirttiği şart ya da biçimde ölmesi durumunda geçerli olan tedbir. (Örneğin, “ben bu yolculuğumda ya da hastalığımda ölürsem hürsün” denilmesi gibi.) Tedbir-i mutlak, başka bir şart olmadan köle sahibinin ölümüne bağlı olan tedbir. (“Ben öldüğüm zaman sen hürsün” denilmesi gibi.)
TEDBİR
28
Oca