Peygamberimizin Gözlenişi ve Karşılanışı:
Medineli Müslümanlar, Peygamberimizin Medine’ye gelmek üzere Mekke’den yola çıktığım işittikleri zaman, her gün, sabah namazım kıldıktan sonra Harre mevkiine çıkarak öğle sıcağı basıncaya, zevâl vaktine kadar Peygamberimizi gözlerlerdi.
Yine bir gün, uzun uzun gözledikten sonra dönüp evlerine girdikleri sırada idi ki, Yahudüerden birisi, kendisine aid bir iş için, kulelerden bir kulenin üzerine çıkıp uzaklan gözetlerken, Peygamberimizle Eshabınm, beyazlara bürünmüş olarak serap ve sisleri yara yara gelmekte olduklar nnı gördü.
Yahudî, kendisini tutamayarak, yüksek sesle, «Ey Arab cemâati! Ey Kayle oğullan! İşte nasibiniz, devletliniz, gelmesini bekleyip durduğunuz Ulu kişiniz geliyor!» diyerek haykırdı (1).
Yahudînin sesini işiten Medineli Müslümanlar, Peygamberimizi karşılamak üzere, silâha sanlarak, evlerinden dışan fırladılar (2).
Amr b. Avf oğullan yurdunda Tekbirler ve sarsıntılar duyuldu (3).
Rivâyete göre : Peygamberimizle Hz. Ebû Etekir, Medine’ye yaklaş-tıklan zaman, Ebû Ümâme Es’ad b. Zürâre ile arkadaşlarına Bâdiye halkından birisini haberci olarak göndermişlerdi.
Medineli Müslümanlardan beş yüz kişi Harre’de (kara taşlıkta) gelip Peygamberimize kavuştular (4).
Peygamberimizin Hurma Ağacı Altında Dinlenişi :
Karşılayıcılar geldikleri zaman, Peygamberimiz, bir hurma ağacmm gölgesinde oturup dinleniyordu.
Hemen hemen aynı yaşta bulunan Hz. Ebû Bekir de, Peygamberimizin yanmda idi.
(1) Ibn-I Ishak, Ibn-ıi Hişam – Slre c. 1-2, s. 492, fbn-i Sa’d — Tabakat, c. 1, s. 233, Bu-
hârî – Sahiiih c. 4, s. 257.
(2) lbnji Sa’d – Tabakat c. 1. s. 233, Buhârî Sahih c. 4, s, 257.
(3) lbn-1 Sa’d – Tabakat c. 1, s. 233, Belâzûrî – Ensâbü’l-eşraf c. 1, a. 263.
(4) Zehebî – Tarîhü’l-lslâm c. 1, s. 200, Semhudî – VefâiSIvefâ c. 1, s. 182, Diyar Bekri
Hamîs, c. 1, s. 379, Halebî – Insântil’uyûn, c. 2, s. 56.
Karşılamağa gelen Müslümanların çoğu, Peygamberimizi daha önce irmedikleri için, tanımıyor, Hz. Ebû Bekir’den ayıramıyorlardı (5). Peygamberimiz, hiç konuşmuyor, susuyor. Hz. Ebû Bekir, ayakta
anıyordu.
Gelenler, Hz. Ebû Bekir’i tanıdıklan için, önce, ona selâm veriyorlar-
ı (6).
Peygamberimizi, ancak üzerinden gölge çekilip de, Hz. Ebû Bekir, endi maşlahile güneşten gölgelemeğe kalktığı zaman, tanıyabüdiler (7). e selâmladılar (8).
Küba’ya Geliş :
Peygamberimiz, yanındakiler ve karşılayıcılarla birlikte Medine’nin ağ (Âliye) taraf ma düşen Kubâ’ya doğru meyi ederek yoluna devâm et-(9). f
12 Rebîül’evvel, Pazartesi günü, kaba kuşlukta, güneşin en kızgın bir ırasında (10); Yâkubî’nin tesbitine göre :
Güneş; Seretan burcunda 23 derece ve 6 dakikada,
Kamer; Esed burcunda 6 derece ve 35 dakikada,
Zühal; Esed burcunda 2 derecede,
Zühre; Esed burcunda 13 derecede,
Utârid; Esed burcunda 15 derecede,
Müşteri; Hut burcunda 6 derecede, cen (11) Kubâ’da Amr b. Avf oğullarının yurduna erişip (12) orada ımr b. Avf oğullarının kardeşi Külsum b. Hidm’in evine indi (13).
Peygamberimizin, Kubâ’ya 8 Rebîül’evvel Pazartesi veya 12 Rebîül’-vvel Perşenbe veya Cuma günü geldiği ve Rebîül’evvel ayının’o yıl, Ey-il ayma rastladığı da, rivâyet edilir (14).
Külsum b. Hidm :
Külsum b. Hidm, (Medineli Müslümanlan) m Eşrâfından ve çok yaşınmış olanlarındandı.
(5) Ibn-i İshak, İbn-i Hişam – Sîre, c. 1-2, s. 492.
(6) Buhârî Sahih, c. 4, s. 258.
(7) Buhârî – Sahih, c. 4, s. 258, İıbn-i İs’hak, lıbn-i Hişam – Sîre, c. 1-2, s. 492.
(8) Semhudî – Vefâ c. 1, s. 175. , r
(9) Buhâri – Sahih c. 4, s. 257-258, Semhudî – Vefâ c. 1, s. 17te.
10} Ibn-i İshâk, İbn-i Hişam – Sîre c. 1-2, s. 492.
11) Yâkubî – Tarilh, c. 2, s. 41.
12) Ibn-i İshak, İbn-i Hişam – Sire c. 1-2, s. 492, Buhâri – Sahih c. 4, s. 258.
13) iıbn-i İshak, İbn-i Hişam – Sîre c. 1-2, s. 492, 493, İbn-i Sa’d – Tabakat, c. 1, s. 233.
14) Yâkubı – Tarih, c. 2, s. 41, ibn-i Abdül Berr – Istiab, c. 1, s. 42, Süheylî – Ravdul’ünf,
c. 2, s. 10.
Sâlih ve Hânedân bir zâttı.
Peygamberimizin Medine’ye Hicretinden önce Müslüman olmuştu. Eshabdan bir çoklan, ezcümle :
Ebû Ubeyde b. Cerrah,
Mıkdad b. Amr,
Habbab b. Erett,
Süheyl b. Beyzâ,
Safvan b. Beyzâ,
Iyaz b. Züheyr,
Abdullâh b. Mahreme,
Vehb b. Sa’d b. Ebî Şerh,
Mâmer b. Ebî Serh,
Amr b. Ebî Amr,
Umeyre b. Avf
â’ya geldikleri zaman, Külsum b. Hidm’e inmişlerdi (15).
Külsum b. Hidm, ayıplanacak, kendisini küçük düşecek herhangi bir lüğü görülmeyen bir zâttı (16).
Peygamberimize Ümmü Cirzan Hurması İkram Edilmesi :
Peygamberimizle Hz. Ebû Bekir ve Âmir b. Füheyre, Külsum’un evi-ıince, Külsum, azâdlı kölesine «yâ Necîh!> diye seslendi.
«Bize yaş hurma yedir!» dedi.
Necîh de, Ümmü Cirzan demlen hurma cinsinden, üzerinde yaş ve ol-hurmalan bulunan taze yapraklı bir hurma salkımı getirdi.
Peygamberimiz «Nedir bu?» diye sordu.
«Ümmü Cirzan hurması!» dediler.
Peygamberimiz «Allâh’ım! Ümmü Cirzanı bereketlendir!» diyerek îtti (17).
Sohbet İçin Sa’d b. Hayseme’nin Evinin Seçilmesi :
Peygamberimiz, Külsum b. Hidm’in evinden çıktıkça, Sa’d b. Hayse-in evine gider, orada Müslümanlarla oturur, konuşurdu.
Sa’d b. Hayseme, bekârdı. Muhâcirlerin bekârlan, onun evinde kalır-
Bunun için, Sa’d b. Hayseme’ııin evine, (Bekârlar Evi) denirdi (18).
Ibn-i Sa’d – Tabakat, c. 3, s. 623, 624.
İbn-i Seyyidünnâs – Uyûnül’eser, c. 1, s. 192.
Semhûdî – Vefâ, c. 1, s. 175; Diyar Bekrî – Hamîs c. 1, s. 380.
ibn-^ İshak. İbn-i Hişam – Sîre c. 1-2, s. 493; İbn-i Sa’d – Tabakat, c. 1, s. 233.
Es’ad b. Zürâre’nin Konulması :
Peygamberimiz, Küba’ya geldiği zaman, Evs ile Hazreç kabileleri arasmda düşmanlık vardı.
Hazrecîler, Evsîlerin evine, Evsîler de, Hazrecüerin evine girmekten korkarlardı.
Es’ad b. Zürâre, Bııas günü Evsîlerden Nebtel b. Hâris’i öldürmüş bulunuyordu.
Peygamberimiz «Es’ad b. Zürâre nerede kaldı?» diye sordu.
Sa’d b. Hayseme üe Mübeşşir b. Abdülmünzir ve Rifâa b. Abdülmiin-zir «Yâ Resûlallâh! O, Buas günü bizden bir zâtı öldürmüştü!» dedüer.
Çarşanba günü gecesi olunca, Es’ad b. Zürâre, başını örtmüş ve sarmış olduğu hâlde, akşamla yatsı arasmda Peygamberimizin yanına geldi.
Peygamberimiz, onu görünce «ey Ebû Ümâme! Evinden, şuracığa hele ki, gele büdin!
Seninle şu kavim arasmda geçmiş ne var?» dedi.
Ebû Ümâme «Seni, hak din ve Kitapla gönderen Allâh’a yemin ederim ki, bir şey yoktur!..» dedi.
O gece, Peygamberimizin yanında kaldı.
Ertesi günü, sabaha çıkmca, Peygamberimiz, Sa’d b. Hayseme üe Rifâa b. Abdülmünzir ve Mübeşşir b. Abdulmiinzir’e «Onu, himâyenize alınız, koruyunuz!» buyurdu.
«Yâ Resûlallâh! Onu, Sen himâyene al! Senin himâyendeki, bizim himâyemizde demektir!» dediler.
Peygamberimiz «Bazınız onu himâye ediyor?» dedi.
Bunun üzerine, Sa’d b. Hayseme «O, benim himâyemdedir!» dedi.
Sonra, Es’ad b. Zürâre’nin evine gitti.
Birbirlerinin yardımcı ve koruyucusu olduklarım anlatmak için, onunla el ele tutuşup Amr b. Avf oğullannın mahallelerine kadar sürüdüler.
Bunun üzerine, Evsîler «Yâ Resûlallâh! Hepimiz onun himâyecisiyiz!»
dediler.
Bundan sonra, Es’ad b. Zürâre, Peygamberimizin yanma gündüzleri de, gitmeğe başladı (19).
Küba’da İlk Yapılan Mescidler, İlk Cuma Namazı ve İlk Hutbe :
Başta, Ebû Seleme b. Abdul’esed olmak üzere, Medine’ye hicret edenler, Kubâ’ya indikleri zaman, orada, içinde Namaz kılacaklan bir Mescid yapmışlardı.
Kubâ’ya geldiği zaman, Peygamberimiz de, bu Mescidde Namaz kılmıştı.
Peygamberimiz gelinceye kadar, Ebû Huzeyfe’nin âzâdlısı S âlim, içlerinde Hz. Ömer de, bulunduğu hâlde, bü Mescidde, bütün Muhâcirlere İmam olup, namazlarını kıldırmıştı (Belâzûrî-Ensab c. 1, s. 264).
Rivâyete göre : Peygamberimiz, Kubâ’ya Kuşluk vakti gelince, Am-mar b. Yâsir «Resulûllâh için, istediği zaman, gölgesinde yatıp dinleneceği, gölgeleneceği ve içinde Namaz kılacağı bir yer yapsak olmaz mı?» dedi.
Taş toplayarak Kubâ’da Peygamberimiz için ilk Mescidi yaptı. (Ibn-i Esîr – Üsdülgabe, c. 4, s. 46, Hâkim – Müstedrek, c. 3, s. 385).
Yine Ibn-i Esîr’in rivâyetine göre: Peygamberimiz, Kubâ’da, Amr b. Avf oğullan nezdinde bulunduğu sırada, cenâzelere katılır, hastalan zi-yâret eder, dâvetlere giderdi.
Peygamberimiz, orada bâzı malların saklandığına ve esirgendiğine şâhid oldu ki, evvelce, böyle birşey yapıldığı görülmemişti.
Peygamberimiz, Cuma günü, bulunduğu yerde, ilk defa olarak iki rekât Cüma Namazı kıldı ve Mescidin bir tarafına konulan Minbere çıkarak bir Hutbe îrâd etti. Allâh’a hamd-ü senâda bulunduktan sonra :
«Ey Ensar cemâati! Şimdiye kadar siz, yetimleri yanınızda taşır, görür gözetirdiniz, iyilikler yapardınız.
Allâh, size Islâmiyeti gönderince, siz, mallan saklamağa ve esirgemeğe başladınız.
Halbuki, onlardan, Âdem oğullan yer, siz sevab kazanırsınız.
Onlardan kuşlar yer, siz sevab kazanırsınız!» buyurdu.
Bunun üzerine, bahçe duvannı yıkıp bir veya iki gedik açmayan bir kimse kalmadı. (îbn-i Esîr – Üsdülgabe c. 2, s. 84-85).