Peygamberimizle Müslümanların Medine’de çok endişeli ve korkulu günler geçirdikleri olmuş, aylarca sonra bile bu endişe ve korku geçmemiştir.
Hz. Âişe der ki : «Peygamber Aleyhisselâm, Medine’ye hicret ettiği zaman, bir gece, düşman hücûmundan endişelenerek uyuyamamış ve (Keşke Eshâbımdan elverişli birisi nöbet tutup bu gece beni korusaydı!)
demişti.
Tam o sırada, birdenbire bir silâh sesi işittik.
Resûlullâh: (Kim o?) diye seslendi.
Sa’d b. Ebî Vakkas : (Ben, Sa’d b. Ebî Vakkas’ım !) dedi.
Resûlullâh : (Sana ne oldu da, geldin?) diye sordu.
Sa’d : (Gönlümde, hayâtın hakkmda bir endîşe uyandı da, seni korumak için geldim!) dedi.
Bunun üzerine, Resûlullâh Sa’d b. Ebî Vakkas’a duâ etti.
Sonra da uykuya daldı.
Hattâ biz, onun nefesinin hışıltısını duyduk.» (8).
«…Allâh, seni insanlardan koruyacaktır.
Şüphe yok ki, Allâh, kâfirler giirûhunu başarıya ulaştırmaz!» (Mâide:
67) meâlindeki âyet nâzil oluncaya kadar, Peygamberimiz nöbet tutturup kendisini bekletmiş ve o- zaman, çadırından başmı çıkararak nöbetçilere : «Gidiniz! Beni, Allâh, koruyacaktır!» demiştir (9).
Süyûtî’nin Hâkim ve Taberânî’den rivâyetine göre : Übey b. Kâ’b demiştir ki : «Resûlullâh ile Eshâbı, Medine’ye geldikleri ve Ensâr tarafından barındırıldıkları zaman, bütün Arablar, kendilerini tek yaydan oka tuttular (bütün Arablaruı düşmanlıklarına hedef oldular).
Silâhsız, ne geceleyebüir, ne de, sabahlayabiHrlerdi!» (10).
Korku içinde olanlar, yalnız Muhâcirler değildi. Ensâr’m da, korkulu günler geçirdikleri anlaşılmaktadır.
Süyûtî’nin îbn-i Ebî Hâtim’den rivâyetine göre : Berâ b. Âzib der ki : «Allah, sîzlerden îmân eden, sâlih amellerde btulunanlara – kendilerinden öncekileri halef kıldığı gibi – yer yüzüne halef kılmayı, kendileri için beğendiği dîni yerleştirmeyi, korkularım emniyete çevirmeyi va’d etti.
Onlar, bana ibâdet eder ve hiç bir şeyi bana şerik koşmazlar diye.
Bundan sonra, kâfir olanlara gelince, işte, yoldan çıkmış olanlar on-lardır. (Nûr: 55)» âyeti, bize, bir korku içinde bulunduğumuz sırada nâ-zU olmuştu (11).
Peygamberimizin Cesaretliliği ve Geceleri Müzminlerin Fery&dına
Koşması :
Enes b. Mâlik der ki : «Resûiullâh Aleyhisselâm, halkın en güzeli, en cömerdi ve en cesâretlisi idi.
Medine’de bir feryad, korkulu bir hâl oldu mu, Peygamber Aleyhisselâm, hemen, Ebû Talha’nm, Mendub diye anılan atım emâneten alıp üzerine atlar, feryâdın geldiği yere yetişirdi.
Hiç bir feryad ve imdad sesi duyulmazdı ki, Mendub’un, oraya bir de-niz gibi, su gibi akıp revân olduğunu görmeyelim.
Halbuki, o, çok yavaş ve ağır yürüyen bir at idi, hiç de, yürüğen de-ğüdi.
Bir gece, Medineliler, bir feryad işitip korkmuşlar ve hemen, sesin geldiği tarafa doğru gitmişlerdi.
Resûiullâh Aleyhisselâm ise, onları geride bırakarak ilerlemiş, sesin geldiği yere yetişmiş, durumu inceleyip dönerken, halkla karşılaşmıştı.
Kendisi, Ebû Talha’mn çıplak atının üzerinde, kılıcı da, boynunda asılı bulunuyor, (Korkmayınız! Korkmayınız!), Mendub için de : (Onu, deniz gibi, su gibi akıcı bulduk!) buyuruyordu.» (12).
(11)* Süyûtî-Lıfbâbünnükul, s. 163.
(12) İbn-i Sa’d • Tabakat, c. 1, s. 373, Ahmed b. Hartbel – Müsned, c. 3, s. 185, Buhârî -Sahih, c. 3, s. 228, Müsliım – Sahih, c. 7, s. 72, Tirmizî – Sünen, c. 4, s. 198-199.
(7) Abdurrezzak – Musannef, c. 5, s. 358-359, Ebû Dâvûd – Sünen, c. 2, s. 139-140.
(8) Müslim – Sahih, c. 7, s. 124, Buhârî – Sahih, c. 3, s. 222-223, Tirmizî-Sünen, c. 5, s. 315.
(9) ibn-i Sa’d – Tabakat, c. 1, s. 171, Titrmizî – Sünen, c. II, s. 174-175.
(10) SüyÛtî-Lubâbünnükul, s. 163.