HÜMANİZM
HÜMANİZM
XIX. yy’dan bu yana, «hümanizm» terimi, İtalya’da XIII. yy’da ortaya çıkan ve Rönesans Avrupası’nda XVI. yy’a kadar gelişen bir yenileşmeyi, yani Antikçağ metinlerinin incelenmesine dayanan ve hem edebiyat hem düşünce alanında kendini gösteren yenileşme hareketini belirtir.
«Hümanizm» kelimesi, belli bir zamanla sınırlandırılmasına veya kapsamı genişletilerek daha sonraki düşünce şekillerine uygulanmasına göre çeşitli anlamlar taşır. Bu anlamların biricik ortak noktası, insanoğlu hakkında tam anlamıyla iyimser bir felsefeyi yüceltmesidir.
HUMANİTAS
«Hümanizm», Latince’deki humanitas ve humanores litterae deyimlerinin moda haline getirdiği temaları ve çalışmaları (filoloji, akla dayalı çözümleme) genelleştirerek ve yalınlaştırarak bir araya getirir. İnsanoğlunun kültür ve uysallık gibi özgül yeteneklerinin gerçekleştirilmesi olarak düşünülen humanitas, Romalılarda, cesaret ve enerji gibi erkeksi erdemlerin gelişmesine yol açan virtus’un karşıtıdır. Bu medenileştirici etkiye katkıda bulunan felsefe, şiir ve bütün öteki kültür disiplinleri, «İnsanî edebiyat» diye adlandırılır. Bu ideal, mesela Cicero’nun kitaplarında ve Horatius’un yazılarında dile getirilmiştir. Demek ki humanitas, şefkat ve sevgiye değil, insanoğlunun özü olarak kültüre ilişkisi bakımından ele alınmış olan ve bizim bugün «insanlık» dediğimiz şeyin ta kendisidir.
Latince metinleri ortaya çıkaran bilginler, Ortaçağ’ın mükemmellik örneği olarak benimsediği azizlik ve cesaret gibi erdemlerle ilişkisi olmayan bu sivil ideali işte bu anlamda coşkuyla ele alıyorlardı. Bu ideale «hümanizm» değil, «bilgelik» diyorlardı. Bu anlayış, felsefe, ahlak ve güzel konuşma arasında ilişki kurdu.
insan adına layık yaratığın bilgeliğinin ve yetişmesinin modelleri olarak ele alınmış olan Antikçağ’a ve bu çağın metinlerine dönüş, kültür hayatını zenginleştiren seçkin şehirlilerin arttığı ve Türkler-den kaçanların elyazma eserleri ve yorumlama geleneğini getirerek sığındıklan İtalya’da çok erken başladı. Bu sığınmacılar, Kiliseler Birliği taraftarları arasında yer alan ve Helenizmi Batı dünyasında hareretle savunan Kardinal Bessarion’un şahsında bir koruyucu buldular. Eski Yunan ve Latin elyazmalarımn yemden keşfedilmesiyle birlikte, uzun süredir ulaşılamayan yeni okuma alanlarının açılmasına ön ayak olan çevirilerin bolluğu ve dilbilgisi açısından sağlamlık ve doğruluk ihtiyacı sebebiyle eski dillerin sistemli bir biçimde öğrenilmesi, yeni bir zihniyet yarattı. Bu anlayış, artık cahillikle nitelenen Ortaçağ dönemim aşarak muhteşem bir çağa yöneldi. Yeni ideal, matbaamn icadı, şehirlerin tam anlamıyla gelişme göstermesi, birçok üniversitenin açılması ve hem yönetim hem hukuk kuramlarının gelişmesi sayesinde yaygınlaştı. Konuşmasım, düşünmesini ve yaşamasını bilmek, doğuştan geldiği düşünülen asaletin erdemlerine zıt olarak tek ve aym yetişme tarzının unsurları ve sistematik eğitimin konusu olabilecek şeyler olarak görüldü. Hocalığa, kitap yayımına, toplum hayatı üzerinde düşünmeye ilişkin meslekler ortaya çıktı. Metinlerin basımım hazırlayan bir ba-
MARSİLİO FİCİNO
Ficino (1433-1499), Yunan-Roma kültürü öğrenimi gördükten ve Ibranice öğrenip tıp okuduktan sonra, Cosimo de Medici’nin himayesindeki Platoncu akademide (1456} Floransak hümanistleri bir araya getirdi. Pico della Miran-dola ile kimi zaman tartışmalara giriştiği halde dost oldu, insamn kaderine ilişkin sorunlarla uğraştı ve hem çevirileri hem de açımlamalanyla (şerhleriyle), Batı dünyasına, Platon un, Plotinos’un ve Dionisios Areopagites’in eserlerini tanıttı. 1494’te Savonarola’yı destekledi ve bu Dominiken reformcu mahkûm olunca kaçmak zorunda kaldı.
Ghirlandaio, Aziz Zekeriya’ya Meleğin Görünmesi adlı tablosundaki kişilerden birini çizerken Ficino’yu model olarak göz önüne almıştı (Santa Maria Novella Kilisesi, Floransa).
sımcı-kitapçı ve filologlar şebekesi, büyük şehirlere Prensler, tarih yazarlarını, hukukçuları ve şairleri lar da, prenslerin prestijlerinin artmasına ve dolayıs mn pekişmesine katkıda bulundular. Mediciler Flo bir rol oynadılar; Ficino, Cosimo de Medici’nin ko: aralarında Bembo, Poliziano ve Pico della Mirandol ğu hümanistleri bir araya getirdi. Cosimo’nun toru: Mediciler Kitaplığı’m kurdu. Ayrıca Ficino, Platon’ı raki Platoncuların kitaplarım çevirdi. Papalar, met geleneklerin araştırılmasını desteklediler; hatta Köl bi, Musevî kitaplarının yakılmasına karşı çıkan Reu diğine benzer atak hareketlerden yana çıktılar ve Kabala çevirmeleri için Yahudi uzmanlar görevlenc Hümanizm, ilk önce Rheinland’da, Almanya’dt doğru yayıldı. Bu bölgede birçok şehir vardı; kültüı sek bir düzeye ulaşmıştı ve hem matbaamn hem c rının gelişmesi için elverişli bir durum oluşmuştu, nıldığı Leuven koleji, kendi türünden okulların ili dine hâlâ iyice bağlı olan kültürün en parlak temsil log!ar»ı (Dialogus), «Eski Sözler»i (Adagiorum Chili ğe Övgü’sü (Encomium Moriae, 1511) ve Kilise Bal lerinden yaptığı basımlar, Hıristiyanlık ve prensler si konusunda ileri sürdüğü düşünceler; onu, Avruf ustası haline getirmişti. Çok sayıdaki yazışmaları bütün ülkelerin okumuşlarıyla ilişki kurmuştu.
Hümanizm Fransa’ya XIV. yy’da, Petrarca ve Bc süre kaldığı Avignon papalık sarayı aracılığıyla ya les’m sarayında ve daha sonra Bourgogne düklerinin cümanlar, Antikçağ felsefesini (Aristoteles’in Politik hos’a Etik’ı [Etika Nikomahos]) ve Roma tarihini (Ti ışığına çıkardılar. İtalya savaşları kültür alışverişini g sayıda hocamn ve sanatçımn ülkeye getirilmesine Guillame Bude’nin etkisiyle üç dilin (Latince, Eski Y ce) bir arada okutulduğu kurumu (somadan bu ColL dönüşecekti) kuran I. François, bu alanda kesin bir ı Hümanizmin Ispanya’daki savunucusu, üç di] birkaç dile çevrilen Kitabı Mukaddes’in yayımlar Henares Üniversitesi’ni kuran Kardinal Cisneros’ı canlı insanlar kuşağından sonra din kavgaları bu b meye başladı; Erasmus’un yolundan gidenler kov radılar. Ingiltere, hiç şüphesiz siyasî dengesizliği hareketin daha geç etkisinde kaldı. Ama XVI. yy’ denbire hızlandı: Aziz Thomas More ve ünlü Utopı zabeth sanatına zemin hazırladı.
1530’a doğru, düşünsel alandaki yenileşme ve ge pa kültürünü âdeta bir federasyon içinde toplam ilerlemesine, medeniyete insanın bilgi edinme yet lan inanç, Platon’dan esinlenen ve Pico della Mi onun «ansiklopedi denen o güzelim bilimler çeml daki bilgilerinin simgelediği iyimser ve gönül çeleı temel özelliğiydi. Meraklı kişilerin çokluğu, rasyon; nün birbirine karışması ve kişilerdeki yeteneklerin yısıyla uzmanlaşmanın söz konusu olmaması, din; natçıları (Leonardo da Vinci), edebiyat adamlarım (I
Rotterdamlı Erasmus,
genç Hans Holbein’ın tablosu (1534; Capodimonte Ulusal Galerisi, Napoli).
Sir Thomas More,
genç Hans Holbein’ın tablosu (1527, Frick Collection, New York). «Deliliğe Övgü», «Utopia» yazan More’a adanmıştı.
ETİENNE DOLET
morlar) ve bilim felsefecilerini (Bacon) birleştiriyordu.
bilimler (siyasî felsefe, coğrafya, kozmoloji) ortaya .- düşüncesinde gelişmeler oldu.
1.1. yy’lar, aynı zamanda, belli ölçüde bir refah ve güçlü . ■yükselişiyle birlikte toplumsal grupların serpilme dö-: -Enler ve sanatçılar bu sayede, keşif anlayışını, teknik i irmekleri yücelten bireysel başarılar elde ettiler. Böyle-birey kavramının ortaya çıkmasına yardımcı oldu.
? ŞEYE VE HERKESE RAĞMEN riANİZM
. ;rtığımiz bu gelişme, bazı güçlüklerle karşılaşmaktan -:m En başta, asiller, hümanistleri küçük görüyorlardı.
. is., umanista kelimesinin en eski kullanımı, küçültücü ukala», «laf ebesi») dile getiriyordu ve dolayısıyla hü-
■ saraylarda yer edinmek için uzun süre prenslerin koru-.iT_vaç duydular. Bu korumanın diyetiyse, asiller asgarî iiırinceye kadar, prensin iktidarının merkezîleşmesi-
— olan ilk hümanistler kuşağının sisteme uyum göster-ı * Baldassare Castiglione’nin 1528’de yayımlanan «Sa-[Cortegiano]). ınra, üniversiteler ve özellikle ilahiyat fakülteleri, araş-myetinin dinî eleştirmeye yol açtığını (mesela, ilkel Kili-■.rifim Kilise ile karşılaştırılması) ve eski elyazmalarının i ;lup olmadığı üzerinde durduğunu (mesela Lorenzo Val-i” ;.*:<! m Bağışı»nın [Donatio Constantini) uydurma oldu-. i sürmüştü) fark ederek hümanisdere karşı cephe aldılar. \ZT-ca. yaygın olarak kullanılan çevirilerden şüphe edilme-ı:~ğma göre, bu dilin öğrenilmesi bir tür bozgunculuktu. -=^sr arasında bile, Hıristiyan dünyasının, çoktanrıcı dü-*as:l kullanacağı konusunda şüphe doğmuştu ve Erasmus, =-“-itfan uzaklaşmış olduklarım düşündüğü Romalı oku-:-_dietle eleştiriyordu. Reformun başlaması, bilgiyi kaybe-sva kazanılacak bir şey haline getirdi; düşünce özgürlü-ı_rulur sürülmez sansür tarafından kısıdandı. Her şeyden Kilise karşısında, okumuşlar, davalarını savundular s 2 olet gibi yakılmayı bile göze aldılar) ve eleştiri yüklü ke-:=ygınlaştırmaya çalışmaktan geri kalmadılar: Padovalı fi-Aristoteles üzerindeki çalışmaları, Kopernik’in keşifleri, •in bir din kurma girişimi bunun örnekleridir, ımında, kibarlar alemi de pasif bir direnç gösterdi. Bunlar, ; kültüre bir şey denmez, ama çok geniş ve çeşidi bilgiler ; ^onusunda aşırıya kaçmak büyük bir zihni yorgunluğa ve ancak, yoksullar, hocalar ve alt tabakadan insanlar i-r. diyorlardı.
JMANİZMİN SONRASI
” ııy’ın sonunda, halk, daha önce dönüşüme uğramış olan -_zrnin mirasından başka şey olmayan köklü kültür deği-“T-S ön ayak oldu. Eğitim sistemi, üniversiteler dışında ve
■ _g Cizvitlerin etkisiyle, apaçık bir biçimde yenilendi. Peder no’nun programı, dört yüzyıl sonra derslerin temelini _~aya devam ediyordu. Kültürün tamamen Latinleşmiş ol-= sadece alıntılara dayandığı düşünülüyordu. Her tür dü–_n Roma modelinin etkisinde olduğunu ve düşünce haya-eri bir kişisel ve toplumsal ahlaka yöneldiğini ileri süren :i-Sr»e bu görüşü çok iyi dile getirir.
.imleri anlama ve çözümleme konusunda başlangıçta göste-:zra. daha sonra geniş ve derin bilgilere dayanılarak sürdür-_ çalışmalar, eleştiri (Fransız filologlar Joseph Juste Scaliger ve Zasaubon’dan Justus Lipsius’a kadar uzanan bir dizi bilgin) . ;.<sıyon (Jean Mabillon «Diplomatik Üzerine», De re diploma-. îS! ve Pierre Daniel Huet) alanlarında gerçekleştirildi. Huet, _ c sis ‘nin oğlu için, bir klasik eserler kitabı olan usum Delp-. vayımladı. Bu basım artık, bilimler ve edebiyat olarak ikiye -srek olan insan bilgilerinin dışında yer alıyordu.
.manist düşüncelerin daha sonraki serüveniyse, bu kadar net . mr. Çünkü, bu düşünceler, pratiğin bütün yalanlamasına rağ-jısan düşüncesi ve aklı konusunda duyulan iyimserlik sayıl-;3, hiçbir zaman tam bir homojenlik göstermemişti. XVII.
– -aşlarında, bir Hıristiyan hümanizminin ve hatta sofuca bir ınızmin ortaya çıktığı görüldü ve bu anlayış, sözünü ettiği-ı.^mserliği, François de Sales’in ve hemen her zaman Cizvit-=£kisiyle Katolik Reformu’nun Hıristiyanlığıyla bütünleştir-1 aba sonra, kibarlar dünyasına ve inançsızlara karşıt kötüm-= ahlakçı bir moda her şeyi kapladı. Peki bu durumda, bir
«karşı-hümanizm»mi söz konusuydu? Pascal ve insamn günahkârlıktan hiçbir zaman kurtulamayacağını ileri süren ve kendileri de yanılgılara düşebilecek olan kurumlara yönelen hiçbir eleştirel direnci desteklemeyen XVII. yy Janseniusçu ahlakı söz konusu olduğunda, bu soruya «evet» diye cevap verilmiştir. Buna tepki olarak Aydınlanma felsefesi, en başta akılcılıkta görülen sayısız farka rağmen, ilerlemeye inanma ve özgürleştirici temel değerleri benimseyip ileri sürme geleneğiyle bağ kurdu.
Demek ki, hümanizmin, zaman içinde sınırlanmış bir hareket olduğunu ve bu sürede, eski dillerin yeni bir kültüre yol açan araçlar gibi kullanıldığını ve bu kültürün de iyimser bir Hıristiyan felsefesini yaygınlaştırarak geniş ve derin bir bilgi dağarcığıyla ulusal dillerde kendini ortaya koyduğunu söyleyebiliriz.
İNSANIN SERPİLİP GELİŞMESİ
Daha geniş anlamda hümanizm, insamn serpilip gelişmesini amaçlayan bir felsefedir. «Hümanizm» terimini «icat» eden XIX. yy’ın, terimi ilk Proudhon’un kullandığım göz önüne alırsak, tanımından daha ilginç anlamlarla yüklediğim söyleyebiliriz. O dönemde «insan» («homme») kelimesi; siyasî, ekonomik, toplumsal sistemlere karşıt olarak bireyi belirtiyordu. Dolayısıyla, tarihçilerin, başkaldırma ve ilerlemeyi göz önünde tutarak, Rönesans’ın başlarında, bireysel eleştiri anlayışım; kişilerin yetenekleri sayesinde, bağlı oldukları toplumsal alanlar dışında da yükselmelerini; değerlerin yaratıcılığım ve özgür düşünceyi, XIX. yy’m Ortaçağ karanlıkları olarak gördüğü şeye karşı bir mücadele aracı olarak ele almalarına şaşmak gerekir. Ne var ki burada, eski dillerin oynadığı inkâr edilmez rol, Platoncu dinsellik ve prenslere verilen destek gibi gerçeklerin unutulması söz konusudur.
Ütopik sosyalizmin mücadeleci yam, daha somaları yoğunluğunu kaybettiği için, bu terim, bağlamının dışında ele alındı ve bu terimi ortaya atanlar da materyalizmle ve sistemler uğruna zorbalık yapmakla suçlandılar. «Hümanizm» adı da, somut olarak, en sonunda, insamn ne olduğu ve ne olması gerektiği konusundaki tanıma dayanarak inşam savunan her görüşe verilir oldu. Nitekim böylece hümanist Camus, kuramcı Sartre ile karşıtlık içine sokuldu ve varoluşçuluğun bir hümanizm olup olmadığı veya Marksist bir hümanizmden söz edilip edilemeyeceği soruldu. Bu soruların değeri ne olursa olsun, «hümanist» teriminin bugünkü en fazla rasdanılan kullanımı, geçmişe bağlılığı, can sıkıcı erdemleri ve özellikle «modern hümanizm» deyişi söz konusu olduğunda belli bir köhneliği akla getirmektedir. Ama öte yandan, XX. yy’m savaşları ve kırımları, toplama kampları ve gulagları, kitlesel ideolojileri ve «şekilsizleştirme» estetiği ile, «insan doğa»sını silip süpürmek için her şeyi yaptığı da bir gerçektir. □
1509’da doğan bu şair ve hümanist basımcı, Terentius ve Cicero’dan Se-zar ve Vergillius’a kadar birçok yazarın eski metinlerini ve aynca Marot ve Rabelais (Gargantua, 1542) gibi çağdaşlarının kitaplarını bastı. Meslektaşlarının kıskançlığına kurban giderek hapse atıldı. Hapiste, «İkinci Cehennem» (Second Enfer, 1544) ve «Üzüntü ve Avuntu Üstüne Şarkı» (Cantique sur la desolation et la con-solation, 1546) adlı şiirleri yazdı ve tanrıtanımaz oiduğu ileri sürülerek 1546’da, Paris’te Maubert Meyda-nı’nda yakıldı.
Venüs ve Mars (Botticelli, Ayrıntı, Ulusal Galeri, Londra). Venüs Humanitas’ın etkisinde kalan savaş tannsı Mars, bütün garezim unutup kendini zevkin kucağına atıyor.
AYRICA BAKINIZ
– IB-ANsıl Aristoteles
– D5B Dante Alighieri
– ımsu Kuatroçento
– [Püsıl Luther
– ESH Montaigne
– iB.mil Petrarca
■ aaa Rabelais (françois)
– sm Reform
– KSSD Rönesans