İBRANILER
lyrcrr ny snt ntypp muan ıwpom
Kudiis Tapınağı’ndaki
~obilya ve ayin eşyası (Kutsal Kitap, XIII. yy, J’usai Kitaplık, Paris).
Smldeniz’i Geçiş
fYidiş dilinde ı rr nış dua kitabı, 1427).
İbranîler (İsrailoğullan), modern Musevîliğin kaynağı olan Musa’nın tektanncı dinine ilk inananlardır. Kitabı Mukaddes’te «İsrail» kelimesi, hem Yahudilerin tümünü hem de Davud’un ve sonra Süleyman’ın birleştirici hükümdarlıklarının sonunda, on kabilenin oluşturduğu Kuzey krallığını belirtir. İsrail’in öbür iki kabilesiyse başkenti Kudüs olan Yahuda krallığını (Yahudiye) kurmuştur.
Kitabı Mukaddes’in aktardığı biçimiyle Ibra-nîlerin tarihi, arkeolojik belgelerin incelenmesiyle aydınlığa kavuşmuştur. İbranî tarihi, Eski Mısır, Asur, Babil, Pers, Helenistik Yunan ve Roma tarihleriyle iç içe geçmiştir. İbranîlerle Teli al-Amarna’da bulunan, MÖ XIV. yy’dan kalma Mısır belgelerinde sözü edilen Habirus-lar (veya Hapirular) arasında herhangi bir bağın varlığı bilinmediği gibi; İsrail halkının, «Fırat ırmağının ötesinden» geldiği için mi bu adla anıldığı da bilinmemektedir (İbranî kelimesi Ibranîcede «nehri aşan» anlamına gelir). Fakat, önceleri peygamberce yönetilen, sonraları bir çeşit federasyon biçiminde örgütlenen, en sonunda da kralların egemenliğinde yaşayan söz konusu kabileler, hem komşuları Midyanoğulla-rına, Ammonoğullarına, Ameleklilere ve özellikle
güçlü Filistîlere, hem de yabancı güçlere karşı, bağımsızlıklar-‘ korumak için, sürekli savaşmak zorunda kaldılar.
TEVRAT DÖNEMİ
Hıristiyanlarca Eski Ahit olarak bilinen, İbranîlerin kutsal k.:i bı Tevrat, İsrail halkının kökenlerini anlatır. İlkel anlatılarda bı: efsanevî veya olağanüstü öğeler bulunmasına rağmen, uzmar_i nn çoğunluğu Tevrat’ın tarihî gerçeklere dayandığı görüşündec. Tekvin (Yaratılış) kitabına göre Tanrı, İbrahim Peygamber’e, ül.= si Mezopotamya’yı terkedip, onun çocuklarına miras olarak v= = ettiği yeni topraklar bulmasını buyurur. İbrahim’le oğlu Ishak torunu Yakup’un yaşadıkları tarihî olarak kanıdanamasa da. .-.i hilelerin Mezopotamya’yı bırakıp, daha sonra Filistin adını ak:= olan Kenan ülkesine yerleştiği tartışmasız bir gerçektir. Yak.: sonra da oğlu Yusuf, Mısır’a yerleşti. Bunların çocukları önce k: leleştirildi; sonra, MÖ XIII. yy’da, Musa adında olağanüstü r adamın yönetimiyle, özgürlüklerine kavuştular. «Mısır’ın On Yi rası» ve «Kızıldeniz’i Geçiş» olarak bilinen olaylar, II. Ramses c: neminde gerçekleşti. Çölde, belirsiz bir süre boyunca göçebe ?_i yatı süren Yahudi kabileler, gitgide Kenan ülkesine yayıldılar.
İlk krallık. Bölünmüş ve bazen birbirleriyle savaşan Yah’_: kabileler, bir yüzyıl hatta daha uzun bir süre boyunca, hem S-: ların gerisine çekilen Kenanîlerin saldırılarına, hem de yabancı • j hilelerin sayısız yağmalarına uğradı. Yahudiler, tehlikeli döner lerde kendilerini savaşta yönetecek şefler seçiyorlardı. Gelen;.-sel olarak, bu şeflere «hakimler» adı veriliyordu. Fakat, Filistü;: ce yok edilme tehlikesiyle karşılaşınca, MÖ 1020’de Rama i toplanan yaşlılar, Saul’un yönetiminde bir krallık kurmaya kar; verdiler. Benyaminoğulları kabilesinden gelen Saul, Filistîlere kn: şı yapılan Gilboa Savaşı’nda öldü (MÖ 1010’a doğru).
Yahuda kabilesinden Davud, Saul’un yerini aldı. Davud, Fili tâleri yenip geniş bir imparatorluk kurdu; o zamana kadar Ke*i nî bir kabilenin denetiminde bulunan, surlarla çevrili Kudüs’ü ; fethederek başkent yaptı. Davud’un oğlu Süleyman’ın Kudüs : yaptırdığı tapmak, daha sonra Musevî dininin en önemli tapiri ğı haline geldi.
Bölünme ve sürgün. Davud’un kurduğu birlik sağlam değ!; Medeniyederi ve ekonomileri gelişmekte olan kuzey kabileler kırsal Yahuda bölgesinden çıkan kralların yönetimini pek kabul i: mek istemiyorlardı. Süleyman’ın ölümünden sonra krallık ik.; bölündü. Daha geniş ve daha zengin olan Kuzey Krallığı, Isr; Krallığı adını aldı. Yahuda ve Benyamin kabilelerini kapsayan li huda Krallığı Davud’un soyuna sadık kaldı. İsrail Krallığı, sa\”=. hanedan değişikliklerine ve sarayda birçok komploya sahne clz. Mısır ve Asur imparatorlukları arasında yer alan bu iki Yahudi c; leti, söz konusu iki büyük gücün çatışmasının kurbanı oldu. O zı manlar Asur baskın çıkıyordu. Mısırlıların desteklediği İsrail kri. lığı, MÖ 722’de Asur boyunduruğunu sarsmaya kalkışınca yıîc.: ve halkının büyük bir bölümü de ülkeden sürüldü. Yahuda Kre_ ğı, Asur imparatorluğu hüküm sürerken ayakta kalmayı başar; Fakat, MÖ 610’a doğru Asur imparatorluğunun yıkılmasıyla cr_: yerini alan Kaide imparatorluğu, Yahuda krallığının denetimin; e. geçirmeye kararlıydı. Mısırlıların kışkırtmasıyla, MÖ 586’da ye~ bir ayaklanma patlak verince, Nabukodonosor’un yönettiği Kale;
Masada Kalesi. Kral Herodes’in ele geçirilmez olmasını istediği bu kale, Zelotlann Romalılara karşı kahramanca direnişinden sayısız izler taşımaktan
TJD3WnusnjWıWi-
. (Dan’
/
^ °/ Z Haş<6r
Hj
Goları
■Tabor’
d- \ A d- //J Edrei (Der’a)
Megiddo İSSAKAR f °
0 \ Gilboa )
Taaneke0d’ Be! Şean
o
G i I e a d
0Tîirsa
Yafa d
«030
&
YAHUDA
ı akis oHebron I ed-Duveyr)
ŞfclEON 0 Debtr ) >> Masada0^ 1 Beerşeba NECEF \ ‘ AMALİKLER \
RUBEN
o Dibon
“S
Aroer\
Yahudi kabileleri
Yahudi olmayan halklar
Davud ve Süleyman zamanında İsrail KraINgı’nın sınırlan
m.ariuuMkMl âjLvfiS&S ^
İBRANÎCE
ar. uikesinde MÖ XIII. yy’dan itibaren konuşulmaya başlayan îbratıî-rc Samî dilidir; dolayısıyla Arapça ve Aramca’ya akrabadır. İlk yazılı kaynaklar, Tevrat metinleridir. Bu metinlerin en eskileri X. yy ta-Akadça, Aramca ve Yunanca gibi bölgede konuşulan öteki dillerle u. -edeniyle sürekli değişime uğrayan Ibranîce’nin MS II. yy’da da konduğu sanılmaktadır. Bu dil, daha sonra, yalnızca dualarda, dinî tören-£ ve haham edebiyatının bazı metinlerinde kullanılmıştır. Hıristiyan-ı: rtaya çıktığı ilk iki yüzyılda kaleme alınan Mjşna metinleri (Tora’ya cr_ Talmud’un bir bölümünü oluşturan haham yorumlan), Ibranî–ı- değişik bir biçiminde yazılmıştır. Klasik Latince ve Yunanca gibi ölü zi. alarak görülen Ibranîce, XVIII. yy’ın sonundan itibaren, Orta ve Do-Avrjpa’da, Haskala adlı bir düşünce akımı sayesinde yeniden canlan-Trıanîce, yazar E. Ben Yehuda’nın (1858-1922) ve Siyonist hareketin et-r.-c. Osmanlı yönetimindeki Filistin’de de dirildi. 1910-1920 yıllann– —baren Pilistin’deki Yahudi kolonileri arasında konuşma dili konuca yeniden kavuşan Ibranîce, sert tartışmalardan sonra, Almanca’ya Sererek, Yahudi cemaatinin ulusal dili oldu. Ibranîce, 1922’de de, tngi-rrandası altındaki Filistin’de, Arapça ve İngilizce’nin yanı sıra resmî dil ;t_ edildi. 1904’te kurulan İbranî Dili Komitesi, İbranîce’ninmodemleş-ırresi çabasındadır. İsrail İbranîcesi, Tevrat İbranîcesinden oldukça -c —.r Arapça’nın, İngilizce’nin ve Yahudi göçmenlerce konuşulan çe-bilerin (Rusça, Fransızca, vb) yanında, İsrail Devleti’nde en çok kulla-j- Ibranîce, İsrail’de doğmuş Yahudi kökenli 500 000’den fazla Israilii-ı ara dilidir.
Trranî yazısı bir alfabeye dayanır. Krallık döneminde taşa ve kile ka-eski biçimi Fenike alfabesinden türemiştir. Çağımızın başlangı-n beri kullanılan biçimi, «yani kare yazı, yani köşeli harfler», ——.-a yazıdan gelir. Sağdan sola doğru okunan Ibranîce alfabede bü-Is. harfler, değirmi ve dik harfler vardır. Ünlü harfler yazılmaz fakat çe-zl r.cktalama sistemleriyle gösterilir. Orta Avrupalı Yahudilerce konu-ı Cermen kökenli bir dil olan Yidiş dili de İbranî yazısıyla yazılır.
Dotario ‘AMİRİYE »W
Samiriyeo
Gerisim d. A° Şekeri – — – ——- ! Efraim , / /
EFRAİM ÂMMONOGUL ARI
Silo \ qad
> Bey>’ec Ay ] Rabbato
oGezerBÜNYAMİN0E\iha Ammon
DAN °Gebe 1
…… O Kudüs , ‘ ^ Heşbon
o
^ Nebo d.
Medebao
.iûs’ü yağmalayıp tapınağı ateşe verdiler. Kraliyet ailesinin -ve soylular Babil’de hapse atıldı. Ayrıca birçok zanaatçı Ba-ırjrüldü; burada kıt kanaat bir hayat sürdüler.
< mensuplarının başına gelenin tersine, Kudüs Tapına-viılması ve uğranılan yenilgi, Yahudilerin yok olmasına .—adi. Gerek ülkede kalan köylüler, gerek Mısır’a sığınan
— i^aıl \raWı$ı
– s>huda MOABİLER _ vaiiığı
30 km
3 Yabeş
GAD
Dorl
O
HUDA VE İSRAİL KRALLIKLARI
MOABİLBR
I
Akka ö
O
»SER (Tellülkıdah) CEHLE C T^ye ,ZEBULUN n ■
Huleh
Gölü
&
İ9-Q^anion
‘ SURİYE
S
halk, gerekse Babil’e sürgün gidenler, ulusal birliğin yeniden kurulacağı umuduyla tanrılarına derin bir inanç beslemeyi sürdürdüler. Ulusal birlik, büyük peygamberlerin etkisiyle gerçekleşecekti. Peygamberlerin Kudüs’ün yıkılacağına ilişkin kehanetleri gerçekleştiğine göre, halk, verdikleri umut mesajını benimsiyordu. Musevîliğin evrensel öğretisi, Yahudilerin tapınak olmadan ve yabancı topraklarda tanrılarına ibadet edebilmesini sağlıyordu. Bundan böyle Yahudi halkı, kendi ülkesinde olduğu gibi sürgünde de yaşayıp dininin gereklerini yerine getirebilecekti. Diaspo-ranm sürdürdüğü birlik bunu destekledi.
Filistin’e dönüş. MÖ 539’da, Pers imparatoru II. Key Hüsrev (Büyük) Babil’i fethetti; sürgünlerin Yahuda’ya dönmesine ve tapmaklarını yeniden kurmasına hemen izin verdi. Bununla birlikte, İbranîlerin çoğu Mezopotamya’da kalmayı yeğledi. Böylece 2500 yıldan uzun bir süre burada yaşayacak olan bir Yahudi topluluğu oluştu. Yeniden canlanan Yahuda merkezinin egemenliği, büyük oranda, «geri dönen sürgünler» tarafından sağlandı. Bunlardan önde gelen ikisi, Pers sarayında yüksek düzeyde bir memur olan Nehemya ile bilgin bir din adamı olan Ezra idi. Geri dönenler, Kudüs Tapmağı’m yeniden yaptırdılar; Tora’ya (Musa’nın yasalarına) bağlılıklarını, halka açık yapılan Tanrı ile halk arasındaki «ittifakın yenilenmesi» töreniyle göstererek dinî hayatı güçlendirdiler; aynı zamanda karma evlilikleri yasaklayan katı yasalar koydular. Bunu izleyen yüzyıllar boyunca iktidar, Musa’nın kardeşi Harun’un soyundan gelen din adamlannın elinde kaldı. Büyük haham genellikle, ülkeyi yöneten yabancı güçlerin karşısında halkı temsil ediyordu.
HELENİSTİK YUNAN VE ROMA DÖNEMLERİ
Pers himayesi, MÖ 332’de Büyük İskender Filistin’i fethedene kadar sürdü. İskender’den sonra gelen, Mısır ve Suriye’nin MakedonyalI hükümdarları (sırasıyla Ptolemaioslar ve Selefki-ler), bu zengin stratejik bölgenin denetimi konusunda çekişmeye düştüler. Sonunda Selefkiler üstün geldi. Helen uygarlığı Ye-hova’yı derinden etkilemiş, burada Yunan kent ve okulları kurulmuştu. Ancak, MÖ 167’de, Selefki Kralı Antiohos IV. Epifa-nes, Yunan tanrıları kültünü dayatmaya kalkışınca bir ayaklanma patlak verdi.
Makabîler. Halk ayaklanması, Asmonîler olarak dâ adlandırı-lan Makabîlerce yürütüldü. MÖ 165’te, Makabîler, Zeus tapmağına dönüştürülen Kudüs Tapınağı’nı geri alarak, onu yeniden İsrail’in tanrısına adadılar. Hanuka yani «açılış» bayramının kökeninde bu olay yatmaktadır. Suriye’ye karşı verilen savaş yirmi yıl sürdü. Yahudiler Roma’nın desteğini elde edince Suriye’nin direnci kırıldı. Simon Makabî iktidarını sağlamlaştırdı; MÖ 140’ta «Tanrı halkının prensi» ve büyük haham unvanlarını aldı. Simon Makabî’den sonra gelenler, yaklaşık yüzyıl boyunca, nispeten özerk bir devleti yönettiler. Fakat, hanedan kavgaları Romalı General Pompeius’a bir askerî müdahale bahanesi sağladı. Böylece Pompeius MÖ 63’te ülkeyi ele geçirdi.
Herodesoğulları soyu. Pompeius dönemini izleyen yıllar boyunca, Musevîliği benimseyen Edomlu savaşçı bir aile, Romalı valilerinin güvenini kazandı. Romalıların yardımıyla, Büyük He-rodes, MÖ 37 yılında kral unvanını da alarak Yehova’nın hâkimi oldu. Becerikli fakat ahlaksız Herodes, Kudüs Tapmağı nı muhteşem bir biçimde tamir ettirdiği halde, halk tarafından hiç sevilmiyordu. Romalılar Herodes’in oğullarına daha kısıtlı bir hareket özgürlüğü verdiler. MÖ 6’da, procurator olarak adlandırılan Romalı memurlar ülkenin denetimini ele geçirdiler.
Makabîler döneminde, sonra da Herodes ve oğuilannın hükümdarlığı sırasında yeni dinî güçler ortaya çıktı. Ferisî mezhebini kuran, dindarlıkları ve bilgileriyle ayırt edilen laikler, tutucu papazların (Sadukîler) babadan oğula geçen iktidarına karşı çıkarak halkın saygı ve desteğini kazandılar.
AYAKLANMALAR ÇAĞI
MS 66’da, ılımlılar, umutsuzluğa düşen halkı daha fazla tutamadı ve zorba Roma yönetimine karşı bir ayaklanma patlak verdi. 70 yılında, çetin bir savaşın sonunda, Romalılar Kudüs’ü ele geçirdiler ve tapmağı ateşe verdiler. Ölü Deniz yakınlanndaki Masada kentine çekilen Zelotlar, 73’e kadar direndiler: sağ kalan bin savaşçıdan büyük bir bölümü tutsak düşmek yerine intihar etmeyi seçti. Ayaklanmanın sonunda, binlerce Yahudi köle olarak satıldı ve Roma dünyasının her tarafına yayıldı. Birçoğu kaçıp atalarının topraklarının dışına dağıldı. Bozgun, İbranîlerin ulusal özerkliğinin son kalıntılannı da alıp götürdü ancak birlik Hlinçleri yok olmadı. □
BİR KİMLİĞİN KÖKLERİ
Devletin yok olmasından sonra, Is-railoğullarının birliği, dinî geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olan tarihlerinin aktarılmasıyla korundu. Yahudiler (Latince kökenli bu terim MÖ V. yy’da ortaya çıktı) Babil’e sürülen Yahuda halkının çocuklarıydı. Modern Yahudi kimliği, dinî, etnik ve siyasî öğelerin kişilere göre değişik biçimlerde bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Musevîliği benimseme ve evlilik, Yahudi halkıyla bütünleşmenin başlıca iki yoludur. Doğuştan Yahudi olan birisi, Musevîliği reddetse veya bir başka dini benimsese de, ilk kimliğinin etkisini az veya çok taşır.
İsrail, 1948^6 Yahudilerin bir bölümünce kurulan modern devletin adıdır. Bu devletin bazı yurttaşları Müslüman veya Hıristiyandır.
Ayin kitabı Haggada’dan bir sayla
(yukarıdan bitişik, kare harflerle yazılmıştır). Haggada, öteki Talmud metinleri arasında, önemli bir tarihi kaynak oluşturan, az çok efsanevi anlatılan içerir (XV. yy elyazması, Ulusal Kitaplık, Paris).
AYRICA BAKINIZ
– im» Akdeniz
– BBS Babil
– iBJtşıı Helenistik Medeniyet
– EH! İskender (Büyük)
– EMffl İsrail
– IB.ANSL) Kitabı Mukaddes
– 1B.ANSU Musa
– EM Musevîlik