karaciğer

karaciğer, omurgalılarda, süngersi yapıda, 4«i- — biçimli loblardan oluşan ve vücuttaki •netibolızma ve salgı işlevlerinin çoğunda hse~Iî rolü olan organ.

“.f-ıinin en büyük ve en karmaşık organla-nucin biri olan karaciğerin başlıca işlevleri sacrs. salgılamak, proteinler, karbonhidratlar \s yağlan vücuda yararlı olacak hale şr -r.ek, glikojen, vitamin ve demir gibi âs-.: maddeleri depolamak, pıhtılaşma -m:: rierini bireşimlemek, kanı metabolizma artıklarından ve toksik maddelerden lEE-zIemek, kan hacminin değiştiği durum-devreye girerek bu değerin sabit cartasını sağlamak ve yıpranan alyuvarları r*r:iamaktır. Karaciğer bu işlevlerini yeri-

* estirirken bağırsaklar ve safrakesesiyle bir ilişki içindedir. Bağırsaklardan dönen kan, işlenmek üzere kapı î:r> iriamarıyla karaciğere taşınır. Kanal ve İût.İ :ıklardan oluşan bir sistem karaciğerle i?;’.an safrayı onikiparmakbağırsağma
ve safranın sonradan kullanılmak üzere depolandığı safrakesesine açılan ana safra kanalına {ductus choledochus) taşır.

Karaciğer dokusu, kan damarları ve safra kanalları ile bunların arasında yer alan hücrelerden oluşan bir kütledir; dokunun yaklaşık yüzde 60’ını karaciğer hücreleri (hepatosit) oluşturur. Hepatosıtler, vücuttaki öbür hücre türlerine göre metabolizma işlevlerinde daha fazla yer alır. Karaciğerdeki en küçük kan damarlarının içini döşeyen Kupffer hücreleri ise kan ve antikor yapımında, kandaki yabancı parçacıklar ve hücre artıklarının ortadan kaldırılmasında rol oynar.

İnsanda karaciğerden günde 800-1.000 mİ safra salgılanır. Besin maddelerindeki yağların sindirimine yardımcı olan safra tuzlarını da içeren safra, bazı metabolizma artıkları, ilaçlar ve toksinlerin vücuttan dışarı atılmasında da rol oynar. Ana safra kanalı yoluyla döküldüğü safrakesesinde depolanan safra onikiparmakbağırsağma yağ içeren besin maddeleri girince buraya akıtılır. Safraya kendine özgü sarımsı yeşil rengini veren, yıpranmış alyuvarların karaciğer, dalak ve kemik iliğinde yıkımıyla ortaya çıkan ve vücuttan bağırsaklar yoluyla atılan bilirübin pigmentidir.

Karaciğer hücrelerinde çok sayıda enzim bireşimlenir. Kapı toplardamarı ve karaciğer atardamarındaki kan, karaciğer dokusunun içinden geçerken, içerdiği hücre ve enzimler damar dışına çıkarak birçok madde ve parçacıkla tepkimeye girer. Bağırsaklardan emildikten sonra kanla karaciğere gelen besin maddeleri vücut hücrelerinin yararlanabileceği biçime dönüştürülür ya da sonradan kullanılmak üzere depolanır. Yağlar önce yağ asitlerine, daha sonra karbonhidratlar ve keton cisimlerine parçalanarak, yağ metabolizmasının daha ileri aşamasının yer alacağı dokulara taşınır. Şekerler glikojene çevrilerek karaciğerde depolanır; enerji gereksinimi olduğunda glikojen yeniden glikoza çevrilerek kana salınır. Karaciğerde albümin ve pıhtılaşma faktörleri gibi bazı serum proteinleri de bireşimlenir. Karaciğer, vücuttaki çeşitli süreçlerde ortaya çıkan azotlu artıkların yakılmasını sağlayarak ve toksinleri etkisizleştirip idrar ya da dışkıyla vücuttan atılacak hale getirerek kanın temizlenmesinde de rol oynar.

Karaciğerdeki işlev bozukluklarında ilk ortaya çıkan belirtilerden biri sanlıktır(*). Kandaki bilirübin miktarının aşın derecede artması gözakları ve derinin sararmasına yol açar. Hepatit(*), siroz(*J, kan damarlarında tıkanma ya da karbon tetraklorür, fosfor gibi maddeler ve çeşitli ilaçlarla zehirlenmelerde karaciğer hücrelerinin yapı ve işlevi bozulur. Karaciğer yetmezliğinin başlıca belirtileri halsizlik, kan basıncında düşme, kannda sıvı toplanması (asit), sık sık ve kolayca çürük ve kanama oluşması, çevreye karşı ilgisizlik, elektroensefalografiyle kaydedilen beyin dalgalarında değişiklik ve ellerde titremedir.

Öbür karaciğer hastalıkları arasında akut apandisit sonrasında, safra taşlan ya da cerrahi girişimler nedeniyle, amipli dizanterinin komplikasyonu olarak gelişen karaciğer apseleri, Echinococcus ve Fasciola he-patica gibi asalaklann neden olduğu enfeksiyonlar, urlar ve glikojen depo hastalıklan sayılabilir. Kloroform, halotan, INH ve fenotiyazinler gibi bazı ilaçlar da karaciğer dokusunda örselenmeye neden olabilir.

Karaciğer hastalığının saptanması, doku zedelenmesinin derecesinin belirlenmesi ve uygulanan tedavinin değerlendirilmesi amacıyla karaciğer fonksiyon testleri(*) yapılır. Kan tahliliyle bilirübin, kolesterol, serum proteinleri, üre, amonyak ve çeşitli enzimle-
rin düzeyinde değişmeler saptanabilir. Ay-nca karaciğer dokusunda radyoaktif madde tutulmasının görüntülenmesine dayanan sintigrafi yöntemiyle organın biçimi, büyüklüğü, urlan ve tedavi sürecindeki durumu üzerine bilgi edinilebilir. Bunun dışında ultrason ve biyopsi, özellikle sanlıklar ve urlarda tanı konmasına yardımcı olan yöntemlerdir.

karaciğer fonksiyon testi, karaciğerin çeşitli işlevlerini ölçen laboratuvar işlemlerinin ortak adı.

Karaciğer hücrelerinde oluşan metabolizma tepkimelerini temel alan yüzden fazla test vardır. Bu tepkimeler protein, yağ, karbonhidrat ve safra metabolizmasına, ilaçların ve karaciğer tarafından üretilen toksik maddelerin vücuttan atılmasına dayanır. Metabolizması karaciğerde yürütülen maddelerin çoğu büyük dolaşıma katılsa da, bazılannm kandaki yoğunluğunun saptanması karaciğerin durumu hakkında değerli ve tanı koymaya yardımcı bilgiler verir. Kimi zaman serum bulgularını doğrulamak amacıyla idrar tahlili de yapılır. Klinikte önemi olan ve serumda bulunan maddelerin bazılan amonyak, üre, aminoasitler, proteinler, serbest ve esterleşmiş kolesterol, bilirübin ve özellikle kolinesteraz, serülo-plazmin, transaminazlar ve alkali fosfataz olmak üzere çeşitli enzimlerdir. Karaciğerdeki şeker metabolizmasının saptanması için tolerans testleri kullanılır (bak. adrenalin tolerans testi; galaktoz tolerans testi; glikoz tolerans testi).

Karaciğerin, toksik bileşikleri vücuttan atma kapasitesini ölçen testlerde, hipürik asit ve bromsülfoftalein gibi maddeler kullanılır (bak. bromsülfoftalein testi). Karaciğer işlevlerini ölçen öbür testler ise karaciğerin radyoopak maddeler verildikten sonra X ışını ile izlenmesi, biyopsi, hasta ve sağlam hücrelerin radyoaktif bileşiminin farklı olmasına dayanan testler ve radyoaktivitenin farklı dağılımına dayanarak yapılan karaciğer sintigrafileridir.

karaciğer iltihabı bak. hepatit

karaciğer kelebeği, Trematoda sınıfından, insanların ve çeşitli evcil hayvanların safra yollarında asalak olarak yaşayan yassısolu-can türlerinin ortak adı. Büyük karaciğer kelebeği (Fasciola hepatica), küçük karaciğer kelebeği (Dicrocoelium dendriticum), Çin karaciğer kelebeği (Opisthorchis sinen-sis ya da Clonorchis sinerısis) ve kedi karaciğer kelebeği (O. felineus) evcil memeli hayvanlara verdikleri zarar bakımından başta gelen türlerdir. Bu asalaklar rastlantısal olarak, örneğin iyi yıkanmamış ya da yeterince pişmemiş sebzelerden insanlara da bulaşabilir. Bazı salyangoz cinsleriyse yaşam çevrimlerini tamamlamaları için gerekli ara konaklardır.

Büyük ve küçük karaciğer kelebekleri koyun, keçi ve sığırlarda zayıflamaya, ürün kaybına, çok sayıda bulunurlarsa ölüme yol açar. Kedi, köpek gibi etçil memelilerde görülen Çin karaciğer kelebeği ara konak olarak salyangozların yanı sıra balıkları da kullanır. Kedi karaciğer kelebekleri de son konaktan önce birinci ara konak olarak salyangozları, ikinci ara konak olarak balıkları seçer.

karaciğer toplardamarı, Latince vena hepatica, kanı, karaciğerden alt anatoplar-damara taşıyan toplardamarlann ortak adı. Alt anatoplardamar kalbe çıkış yolunda karaciğerin arka yüzünde yer alan oluktan geçerken karaciğer toplardamarlarıyla bir-

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*