HÜRRİYET İ EFKÂR

HÜRRİYET İ EFKÂR

insanın hürriyyeti, muhtar olduğundan; ihtiyarı ise sahib-i fıkr bu-nduğundan gelir.

Bu bedahet göz önüne alınınca tamamıyle teslim olunmak iktiza ’er îa her türlü havasş-ı beşeriyyeye olduğu gibi hürriyyete dahi esas, üvve-i müfekkiredir.
Bir adamm’ velev taşlarla beyni ezilsin, fikrince kanaat ettiği tasdi-tı tağyir etmek kabil midir?

Velev hançerle yüreği paralansın, vicdanmca tasdik ettiği muteka-tı gönlünden çıkarmak mümkün olabilir mi? Demek ki naklî, aklî, ıî, siyasî, İlmî, zevkî her nevi efkâr zaten serbest, zaten tabiîdir, ğişirse kimsenin icbarıyle değil, tabiatın ilcasıyle değişir.

İbret-bîn olacak vakayi-i meşhuredendir ki şemsin istikrarı, küre-devri hakkında Kopernik’in meydana koyduğu kavl-i hakîmaneyi âiM riyaziyye ile ispat eden meşhur Galile, bu itikadından dolayı er hakikati muhalif-i din suretinde göstermekle maruf olan— ruh-güruhu tarafmdan ilhad ile itham olunur. Eğer tâib ve müstağfir ‘azsa taun-ı İnsanî denilmeğe şayan olan mahut engizisyonun pençe-düşeceği kendine ihtar olunur. Akrabası, ahbabı, şakirdam, aşina-musallat olurlar. Tehdit ve ilhah kuvvetlerinin şevkiyle kiliseye gi-, Birtakım teşrifat-ı uzma arasında kavlinin hata olduğunu itiraf istedikleri gibi «taib ve müstağfir» olur. Fakat kiliseden çıkarken efkârında olan cihet-i tabiîyye galeyana başlar, bir türlü kendini laz, ayağım birkaç kere yere vurur da «Mamafih yine dönen küreden Pek kanlı, pek hatarlı, pek müteaddit tecrübelerle sâbit olmuş-ki fikre galebe yine mücerret fikrin şanmdandır. Maddiyyat, taaddiy-efkâr üzerine taslit olununca baruta dokunan ateş veyahut buhurıı den ziyade icra olunan tazyik hükmünü vermek mukarrerdir.

 

Makalede adı geçen Kopemik (Lat. adı Cpemicus, 1473 – 1543), PolonyalI astronomdur. Onun kurduğu sistemi benimseyen ve geliştiren Galile (Galileo, 1564 – 1642), İtalyan astronomu ve fizikçisidir. 1633’te, engizisyon mahkemesinde yapılan yargılanmasında, diz çökerek, kendini savunmuş ve Kopemik sistemine dayanan düşüncelerinden vaz geçtiğini söylemek zorunda kalmıştı. Fakat arkasından «Dönen yine dünyadır» demekten kendini alamamıştır. 4
1 — Hürriyet-i Efkâr (düşüncelerin özgürlüğü) yazısından edindiğiniz bilgiye göre, Namık Kemal’in hürriyet anlayışı nedir? Yazar, «Vatan Kasidesi»nde:
Ne mümkün zulm ile bidâd ile imha-yı hürriyyet Çalış idraki kaldır muktedirsen âdemiyetten

(Gücün yeterse çalış, insanlıktan idraki, düşünceyi kaldır; yoksa zulümle, zalimle özgürlük yok edilemez.) der. Bu beyitten de yararlanarak yazarın «hürriyet» an layışını anlatınız.

2 — Yazar, ikinci paragrafta «Her türlü havass-ı beşeriyyeye (insan duyularına) olduğu gibi hürriyete dahi esas, kuvve-i müfekkiredir (düşünme gücüdür).» diyor. Bu sözdenme anladınız?

3 — Namık Kemal’e göre, düşüncelerimizde değişme ne zaman, hangi durumlarda olur? «Tabiatın ilcası» (doğanın iteleyişi, zorunlu kılması) ne demektir. Yazar, bir düşünceye körü körüne saplanıp kalmayı mı;-yoksa iyiye, doğruya, daha iyiye, daha doğruya yönelmeyi mi savunuyor? Bununla neyi korumak, neyin karşısına çıkmak istiyor?

4 — «Engizisyon pençesi», «taun-ı İnsanî (insanlık için veba) denilmeğe şayan (lâyık) olan engizisyon» sözlerindeki sanatları söyleyiniz.

5 — «Fikre galebe (üstün gelme), yine mücerret (yalnız) fikrin şaıundandır»

HÜRRİYET İ EFKÂR

HÜRRİYET İ EFKÂR

sözünü kısaca açıklayınız.

6 — Namık Kemal, insan hakları, özellikle hürriyet üzerinde çok durmuştur. Hatta geniş, sosyal anlamıyle bu kavram, tarihimizde onunla başlar. Ona vatan şairi, hürriyet şairi denmiş olması bundandır. Onun, bu sorunlar üzerinde böyle-sine durmuş olmasımn kişisel ve sosyal nedenleri neler olabilir.

(N. Kemal’in yaşadığı çağı, yaşamını okuyup inceleyiniz.)

7 — Yazar, düşünce özgürlüğünün yok edilemeyeceğine Galile’yi örnek veri’ yor. Siz de tarihten, başka örnekler bulunuz ve bugünkü demokrasinin; insanlığa, uluslara sağladığı, özgürlüğe ulaşıncaya değin geçirdiği aşamaları belirten bit ödev hazırlayınız. 1
Metin Üzerinde İnceleme:
Dil:
1 — Bu metni, içinde geçen yabancı sözcük ve tamlamaların yerlerine Türkçelerini koyarak, sadeleştiriniz ve sı mfta bir de öyle okuyunuz.
2 — Dördüncü paragrafta geçen naklî, aklî, hükmî, siyaııl, ilmî gibi yabancı söz köklerine ulanan (-î nisbet eki), bu sözcüklere nasıl bir anlam katıyor? Bu ekler, Türkçemizde, hangi söz ya da eklerle karşılanıyor?
3 — Beşinci paragraftaki «her hakikati» sözüyle başlayan ve «maruf olun» sözüyle biten tümce niçin iki çizgi arasına alınmıştır? Buna ne tümcesi denir? Bu tümcenin aörovl nedir? Bu söz, aradan çıkarılırsa temel tümcede bir aksama olur

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*