Otomobil

Caravelle gibi bazı uçaklar, tümüyle otomatik bir miş sağlayan otomatik bir pilotla donatdımşlardır. Uçak dü-

şey düzlemde bir radyofarla yönetilir; otomatik pilot, uçağm uçuş yörüngesindeki farka ve bu farkm zaman içindeki değişimlerine göre kanatlara etki yapar. Yükseklikte yönetim, gazla-rm kumandasma bağh bir radyoalti-metreyle denetlenir. Bu denetim, yir-
mi metreye yakm bir i başlayarak uçağın yükse tül olan düşey hızmı kon 1ar, böylece uçak son bir parak kusursuz bir kes
mer.
otomobil
Bir Oidsmobile 98.
1970 yılında gerçekkîtirilmîş otan ve hm I 014 km/s’e ulaşan füze-otomobil (The Blue Flame).

larmda A.B.D’U FranJ fmdan 50 beygirlik bir bille aşüdı.

YAPI

Bir otomobil şu öğeler( ca bükülmezliğim sağ pısı; zeminde ilerleme hareket sistemi; har< enerjiyi veren motor; öğelerine bağlayan tı leri; araca yön veren ( yavaşlatmak ya da ı kullamlan fren sisteı aracm konfor ve güvt çeşitli donanımlar. GÖVDE YAPISI. Öne roserinin oturtulduğı şan bölüm, günümüz ne geçen ve üstüne kî lümünün kaynakla böylelikle aracm tün bükülmezlik sağlayf kendi kendini taşıyaı Gövde yapısınm iki g şıtı donatan çeşitli o

Sınırlı sayıda yolcu taşımaya yarayan, motor ve yedek enerji sayesinde hareket eden taşıt.

TASİHÇE

Buharh deniz taşımacıhğmdaki ilk girişim, 1707’de Deniş Papin’in çahşmalarma dayamrken, Nicolas-joseph Cugnot’nun, top taşunaya yönelik yük aracınm Brüksel’deki iİc denemelerini gerçekleştirmesi için 1769’u beklemek gerekti Ardmdan, buhar makinesinin gehşmesine paralel olarak ve petrol sanayisinin üerleyişi sayesinde XDC. yy’m son çeyreğinde otomobü yavaş yavaş gerçek yaşamın bir parçası haline geldi. NitekW, 1875’te Ame-dee BoUee Obmssante adım verdiği on iki kişüik bir otomobille Le Mans’tan Paris’e 18 saatte vardı; 1887’de de GottUeb Daimler, bir patlamah motor beratı aldı, tik otomobü sergisi 1894’te açıldı; 1912’den başlayarak Henry Ford, büyük seriler halinde otomobü üretirken, Taylor’un iş düzeni ilkelerim uygulamaya başladı. Saatte 200 km’lik hız sının XX. yy’m ilk yü-

ve boyu genellikle 3,60 m’den daha az olduğundan kent trafiğinde kullanımı kolay olan modeller çıkarmaya gayret etmektedirler. En yaygm karoseri tipleri 2 ya da 4 kapılı olanlarla yükün istiflenmesini kolaylaştırarak aracın ticari kullanımım artıran arka kapılardır.

HAREKET SİSTEMİ. Hareket sistemi, ön takım ve arka takımdan oluşur. Her biri, iki tekerlek ve bu tekerlekleri gövde yapışma esnek bir biçimde bağlayan süspansiyondan (yaylanma organları] meydana gelir. Modeline göre önden ya da arkadan çekişh otomobilde, motris tekerlekler (çekici tekerlekler) motora, transmisyon sistemiyle (güç aktarma sistemi) bağlanır. Direksiyon sistemiyle kumanda edilen ön tekerleklerin bağımsız olmaları gerekir; bir başka deyişle bunlarm süspansiyon öğeleriyle gövde yapışma eklemlenmiş özel dingUleri bulunmalıdır. Arka süspansiyon söz konusu ol-duğımda, ya bağımsız tekerlekU süspansiyon ya da genellikle gövde yapışma heUsel yaylarla eklemlenmiş sabit dingiUi süspansiyondan yararlam-hr. Önden motorlu, arkadan çekişil otomobillere daha çok uygulanan bu sonuncu sistem, 1972’de yapılan modellerin % 45’ini kapsıyordu. Motris tekerlekler, transmisyon milinin tahrik ettiği köprüye bağlanırlar; boşta dönen (avara) tekerleklerse rulmanh yataklara monte edihrler. Bunlar genellikle çehk saçtan yapıhr ve düşey bir bölümle, içine lastiğin oturtulduğu çevresel bir jant bölümünü kapsarlar. Merkezleme hatası ya da yanal itmelerden ileri gelen sarsılmaları önlemek için, tekerleklerin dengelenmesi (balans) gerekir. Dengeleme işlemi, üstüne tekerleğin takıl^ğı bir döner eksenden oluşan aygıtlarla sağlanır. Merkezlemeyi düzeltmek için tekerleğe önce statik denge uygulaması yapılır; tekerlek denge konumuna eriştiğinde, jantm üst bölümüne küçük bir kurşun ağırlık yüklenir; daha sonra, tekerlek büyük bir hızla döndürülür ve dengeleyici düzeneğin ölçme bölümüne titreşimlerin konumu ve genliği kaydedilir. Böylece dengesiz jant ucunun, çap doğrultusunda karşısma gelen jant kenarma uygun ağırlıkta bir kurşun kütleciği seçilerek yerleştirilir. En çok kullanılan lastikler radyal göv-dehdir. Süspansiyon öğelerinin görevi, araç hareket halindeyken yolcula-rm rahathğmı sağlamak için gövdenin düşey hareketlerini frenlemek ya da azaltmaktır. Ayrıca aracm yolu kav-ramasma ya da sürücünün istediği yolu izlemesine

arasmda yer alan en
çıkan titreşimleri frenleyerek tekerleîderin değmesinin aşın bir biçimde değişya da helisel yaylar gibi buruhna, eğilme veya sıkıştırma yoluyla bir çarpma amuda oluşan enerjiyi yutan esnek öğelerdir. Görevleri, bir çarpmadan sonra ortaya mesini önlemek olan hidrolik ya da sürtünmeh titreşim söndürücülerle (amortisörlerle) tamamlanır. Günümüzde yaygm pek çok modelin donatımma giren hidropnömatik süspansiyonlar, hem tekerleklerin gövde yapışma ilettiği tepkileri azalt-maya,hem titreşimleri söndürmeye ve hem de tekerleklerin zemindeki değme kuvvetlerini sabit tutmaya yaramaktadır. Her esnek öğe, bir küre içindeki basmçh gazı sıkıştıran bir zardan oluşur. Tekerleğe bağh bir piston, yer değiştirdiğinde, piston ve zar arasmdaki sıvı aracıhğıyla zara ba-smç etkisi yapar. Süspansiyon silin-, dirlerini birbirine bağlayan borular ağı sayesinde taşıtm zemine bağlıhğı sabit tutulur.

MOTOR. Otomobüde aşağı yukarı bütün motor tipleri denendiyse de benzinle işleyen, kolay kullammı ve verimliliği sayesinde dört zamanlı, patlamalı motor kısa sürede öbür motorlara yeğlendi. Bazı taşıtlardaysa benzinden daha ağır ve dolayısıyla daha ucuz bir yakıtla çahşan iç yanmah bir Diesel motoru kullanıldı.

Klasik patlapıah motor, genellikle dökme demirden lâr silindir bloku (blokun üstü kafa bölümüyle örtülüdür, kafa-nm içindeyse pistonlar hareket eder)

ve bir biyel mekanizması içeren bir kerterden oluşur. Silindir bloku yapı-mmda dökme demir yerine hafif alaşım kullanılması, ağırhğm azaltılma-smı sağlamakla birlikte daha büyük hacim kaplar. Motorun çahşması için gereken karbürlü gazlar, önceden filt-relenip ısıtılmış havayla benzin karışımım sağlayan karbüratör tarafından hazırlamr. Starter, motor soğukken karışıma giren benzin orarum artırır. Bazen karbüratörün yerini bir yakıt enjeksiyon sistemi alır. Bu sistemde bir pompa, yakıtı ister doğrudan doğruya yanma odasına, ister dolaylı olarak emme borularma püskürtür. Gerektiğinde bu sistem, kullanım koşullarına göre karışımm niteliklerini tam olarak ayarlayan bir elektronik ayarlama düzeneğiyle tamamlana-büir. Böyle bir düzenek verimi yükseltir, tüketimin de azalmasmı sağlar, ama oldukça pahalıdır. Motorun çıkardığı ısı, soğutma sistemi yardımıyla dışarı atılır. Bunun için ya doğrudan doğruya motorun üstüne hava üflenir (hava soğutma) ya da dolayh olarak silindir blokunun gömleklerüıden su geçirilir (su üe soğutma). Bu su van-tüatörün soğuttuğu radyatörden ge çerken topladığı ısıyı dışarı verir. Baz durumlarda yağlama devresi yağı da soğutulur ve böylece ısı enerjisinin atıhmma önemli katkıda bulunulur. Isınm bir bölümü de boşalma (egzoz gazı) sistemiyle atüır. Karbürlü karışımın patlayarak yanması, bobin-devre kesici-distribütör bütününün ilettiği yiUcsek gerüimli akımla beslenen bujilerin yer aldığı ateşleme sistemiyle sağlamr. Elektrik, genellikle bir alternatör tarafından üretüir; bu aygıtm verdiği dalgah akım, bölmelerde doğru akıma çevrilip akümülatörde depolamr ya da bir regülatör ara-cüıgıyla kullarKn alanlarma gönderilir.

DÎN beygir ya da S AE bey^r gücü emsinden behrtüen bir motorun gücü, sm’ cinsinden verüen ve her dönüşte pistoıüar tarafından emüen hacmi gösteren süindir hacmi üe devir/dk cinsinden verilen motorun dönme hı-zma bağlıdır.Sıradan ayüksek hızları karşısıı hendisleri, pistonlarm m (genellikle 15 m/sn’u bul edüebilir şuurlar mek için büyük çaplı : çekleştirme yoluna git Motor kuvvet çifti,motc line bir anda üettiği en küogram-kuvvet cinsind yaklaşık en yüksek hı?nı büyük değerini ahr.Aln Felix Wankel’in bıüuş pistonlu motor, otomc (propülsiyon) sorununa getirmiştir. Bu motor, t minde bir yuvada döneı tordan oluşur. Rotor bı merkezden uzakta buluı paüamalı motordaki krank bütününün gidip-; tinden doğan sakıncala torunda yok edilmiştir.] termodinamik alanda a kesi korunmuştur. Bö-s ÖzeUüde iyi dengelendi! hızlarda çahştırüabilir silindir hacmi küçiütüle dan, külbütörler, supap gibi alternatif pistonlu ı keüi parçalarma gerek 1 motorun bir başka üstü olması, az yer kaplamas lenmesine yol açmayan kıüarla çalıştırüabilmes run gerçekleştirilmesin kan en önemli soruıüaı rıyla yanma odası çepeı tam bir geçirimsizlik güçlüklerle ilgiUdir. Gı sorunlar artık çözümleı kel motoru da pistonlu uzun ömürlü ve güvenü ya’da N.S.U. tarafmdaı Toyo-Kogyo tarafından lerce VVankel motorlu ar de trafiğe çıkarılmıştır, mi geleneksel pistonlu şimdilik % 10-15 kadar tir.

TRANSMİSYON ÖĞELE yon sisteminin görevi, n dan sağlanan mekanik e tekerleklere aktarmaktır birbirlerine millerle b< debriyaj, bir vites kutusı

misyon köprüsü bxdıuuır. Debriyaj, genellikle biri motorun krank mili tarafmdan harekete geçirilen, öbürü vites kutusunun birincil milini hareket ettiren iki döner diskten oluşur. Debriyaj pedahna basddığmda ikinci disk birinciden ayrdır ve böylelikle motor motris tekerlekleri hareket ettirmeden vites kutusımun devir değiştirme oranmda deşiklik yapılabilir. Debriyaj pedah bırakılmca, iki disk birbirine yeniden değer ve hareket ettirici mille vites kutusunun birincil milini birbirine bağlar.

Vites kutusu dişh düzeninden oluşur. Vites çubuğunun değişik konumlara getirilmesiyle (sözgelimi, 4 vitesli bir arabada) ileri için 4, geri için de 1 devir değiştirme oram elde ediUr. Devir değiştirme oram, vites kutusundaki ikincil mUin(çıkış milinin) devir sayı-suun birincil milin (giriş milinin) devir sayısma oramna eşittir ve 1. vitesten 4. vitese doğru artar. Vites kutusunun ikincil mili transmisyon köprüsüne bağhdır. Köprüde bir çift konik dişh ile bir de diferansiyel bulunur. Konik dişli çift, millerle Ijirlikte motris tekerleklere hareketin iletilmesini, diferansiyel ise motris tekerleklerin virajlarda farklı hızlarda dönebilme-lerini sağlar. Yapımcılar, özellikle kent içi trafiğinde, sürücünün manevra yapmasım kolaylaştırıcı transmisyon düzenekleri geliştirmişlerdir. Bunlar arasmda başlıca, aracm kal-kışmda otomatik debriyaj düzeneği, vites çubuğunun hareketiyle kendili-
ğinden debriyaj sitemine kumanda eden yarı-otomatik vites kutuları ve aracm kullanım koşullarma göre devir değiştirme oranım otomatik olarak ayarlayan otomatik vites düzeneği sa-ydabüir.

DİREKSİYON. Direksiyon sisteminin görevi, direksiyon simidinin etkisiyle ön tekerleklere yön yererek izlenecek yolu değiştirmeli. İçerdiği bölümler, direksiyon kolonu, direksiyon kutusu ve rotlardan oluşur. Direksiyon kutusu kolondan rotlara doğru hareketin yönünü değiştirir ve sürücünün harcayacağı gücü azaltmak için gerekü oranda devir düşürür. Bazı durumlarda direksiyonlar hidrolik ya da pnö-matik düzeneklerle desteklemr, bir başka deyişle bir servomotor harcanacak gücü azaltır. Bir otomobihn yolu kavraması, ilke olarak direksiyon geometrisinin iyi ayarlanma-sma, yani, tekerleklerin düşeyle yaptığı açıya (kamber) ya da dingil pimlerinin boylamasına düşeyle yaptığı açıya (kaster) veya dingil pimlerinin anlemesine düşeyle yaptığı açıya ve ön tekerleklerin rot ayarma bağh-dır. Rot ayarı yapıhrken, araç arka tekerleklerden çekişliyse (motris tekerlekler arkada bulunuyorsa) jantlarm ön kenarlan içe bakar ve araç eksenine doğru yaklaşır; araç önden çekişliyse (motris tekerlekler öndeyse) jant kenarları dışa bakar ve araç ekseninden uzaklaşır.

FREN SİSTEMİ. Fren sisteminin görevi, aracı yavaşlatmak ya da durdurmaktır. Gaz pedalmm bırakılmasıyla elde edilen ve motor hızı arttıkça önemi artan motor freninin etkisini asıl fren tamamlar. Sistemde, durma söz konusu olduğunda araa hareketsiz kılan bir el freni, ayrıca fren pedah tarafmdan genellikle bir hidrolik devre yardımıyla kumanda edüen asü frenler bulunur. Diskli freıüer, bir yavaşlama anmda ortaya çıkan ısıyı daha iyi dağıttıgmdan, eski tip tamburlu frenlerden daha üstündürler. Bir frenleme anmda, taşıt ağırhğınm büyük bir bölümü öne yüklenir; buna karşılık arka tekerleklerin yeri kavrama gücü azahr. Bu nedenle ön tekerlekler çoğunlukla diskli frenle dona-tüır, arka tekerleklerinse frenlenmeleri smırlanarak hareketsiz kalmaları öıüenir. Sürücü tarafmdan fren pedahna üetüen gücün büyütülmesi için özel bir mekanizma daha vardır. Ayrıca, her fren yapışta harcanan gücü otomatüc olarak ayarlayıp tekerleklerde oluşacak herhangi bir kihtlenmeyi öıüeyen eldctronik düzenekler de bulunur. Bu düzenekler, özellikle yolun

kavranmasmm değişiklikler gösterdiği dıurumlarda etkilidirler ve fren uzak-hğnu en aza indirirler.

ÇEŞİTLİ DONANIMLAR. Bir otomobilde bulunan donanunlarm görevi, yolcuların konforunu ve yolculuğun
güvenliğini artırmaktır. Bunlar arasmda, sürücünün ve yolcularm beden yapılarma uyması gereken koltuklar, takılması zorunlu olan emniyet kemerleri, cam silicileri, ısıtma (kalorifer) düzeneği, buğu ve buz gidericiler, ha-
valandırma düzeneği, k 1er, sish günlerde yolu nellikle iyot lambalı fa 1ar, vb. sayılabilir.
Motorlu araçlarm hızlı ve yoğun bir biçimde seyretmesi amacıyla gerçekleştirilen ve üstünde eşdüzey kavşak bulunmayan çift yönlü yol (otoban da denir).

Genellikle bir otoyolun şoselerinin her biri 3,5 m genişhkte 2-4 şeritten oluşur; otoyolun orta kesiminde 2 şoseyi birbirinden ayıran 5-12 m genişlikte bir orta refüj vardır; bu orta re-füjdeyse oto-korkuluklar, aydınlatma direkleri ve sürücünün gözünün karşı yönden gelen araçların farlarıyla kamaşmasmı engellemek amacıyla dikilmiş çalı ya da fundalıklar bulunur. Bir şosenin iki yanmda da birer ek şerit bulunur; bu ek şeritlerle yol arasmda şosenin şuurlarını beUrleyen beyaz renkte düz kenar çizgileri vardır. Dıştaki ek şerit genellikle daha geniş-
tir ve güç durumda bulunan araçların trafiği engellemeden yol kenarm-da durabilmelerim sağlayan bir acil durma şeridi oluşturur. Bu şeridin dış kenarmdaysa 0,70-1 m genişlikte çimlendirilmiş bir banket bulunur. Şoseler, genelhkle değişik kalmhktaki kum ve çakıl tabakaları üst üste konarak yapıhr; hepsinin üstü de bir seyir yüzeyiyle kaplanır. Bu tip yollar esnek yollardır. Bazı şoselerse aralarındaki genleşme derzleriyle birbirinden ayrılan ve bir temel tabakası üstüne oturtulan beton döşemeyle yapılır; bu yollar da sert (rijit) yollardır. Günümüzde bir otoyolda köprü ve tünel gibi sanat yapılan, benzin ve servis istasyonları ile lokantalar gibi tesisler, park ve dinlenme alanları ve kurtarma istasyonları vardır. Bir otoyolda ayrıca araç bozulması ya da kaza gibi durıunlarda en yakm kurtarma istasyonunun uyanimasmı sağlayan acil yardım telefonları, yolun buzla kaplandığım bfldiren otomatik uyarı aygıtlan, yolda kaza olduğunu bildiren uzaktan kumandah aygıtlar, trafik akışınm denetlenmesinde kullamlan, hız smırmm aşıldığım bildiren uyarıcı aygıtlar ve televizyon kamera-
ları bulunur. Bir otoyc başka deyişle boy kesil güvenilir koşullar altını je hızma ulaşmalarım re hesaplanır; genellil zı, düz kırsal arazide 1 şim merkezlerine giriş sa 110 km/s olarak ki proje hızı temel olarak lacak en küçük yarıç^ denk gelen dever de| 100 km/s’hk bir proje 1 çük daire yarıçapı 1 0( % 2,5 olur) ve yeterli m sağlayacak biçimde lardaki eğrilik yarıçapi Üst geçitlerde ya da tü likle bir otoyolun üstü gereken en küçük açıkl m’dir.

Otoyollara erişme köp aracılığıyla yapılır; bu yolun gerek:, yerel yol kavşaklar), gerekse el (düğüm kavşaklar) ok sağlar. Dağıtıcı kavşak bir şosesi otoyolu kese yönüne birleşecekse il da trompet biçiminde ortaya çıkar; otoyolui]

otoyolu kesen yolun her iki yönüne birleşecekse kavşak baklava, yarun yonca ya da tam yonca biçiminde olur. Düğüm kavşaklar, ana şoselerin kesilmesine izin vermeden bir otoyol ile bir ya da birkaç ekspres yolun birbiriyİe bağlantısmı sağlar. Bu kavşaklar çok çeşitli biçimlerde olur.

Bir otoyolun niteliği, taşıdığı trafik kapasitesiyle belirlenir; kapasiteyse özel araç birimi (Ö.A.B.)/saalcinsinden belirtilir. Söz konusu kapasite, sürekli birkapasitesi olmayan yolun ola-
sı en yüksek kapasitesinden biraz daha düşüktür; bu en yüksek kapasitede, araçların en ufak bir tıkanmada bile hız kesmeleri kapasiteyi de azaltır. Aslında, yol kapasitesini araç hı-zma göre gösteren eğri, saatte ve yolda 1 800-2 000 Ö.A.B’nde en yüksek noktasma ulaşır; bu da 50 km/s’lik bir hızm karşılığıdır. Araçların hızı ancak 30 km/s’se, yolun kapasitesi % 20 azahr ve araçların 80 km/s hızla seyretmesi durumunda ortaya çıkan kapasiteye eşit olur. Otoyollarm aşırı yük-
lenmesini önlemek için, erişme rmdakiaraç sayısı denetim altında s tulabihr ve sürücülere trafik dunıns na göre otoyolda yapmaları gerefa hız, tabelalar yardımıyla bildirilehilj Dünyada ilk otoyol 1914’te A.BJD’ni Long İsland adasmda hizmete kondi Araç trafiğinin sürekli olarak arün sı ve stratejik nedenler pek çok ülk nin Birinci Dünya savaşmdan sonı otoyol yapımma yönelmesine ned< oldu.
Kanada’nın başkenti (300 760 nüf.; banliyölerle 863 000 nüf.; 1992). Ottawa (ya da Outardes) ve Rideau ırmaklarının kavuştuğu yerde bulunan Ottavva, Saint Lawrence’ın (Sa-int Laurent) yukarı kesiminden 160 km uzaklıkta, Montreal’m yaklaşık 175 km batısmda ve Toronto’nun 390 km kuzeydoğusunda kurulmuştur. Kentte, uİaşmı demiryolu hatları (Canadian National Railway, Canadi-an Pasifle Railvvay), Transkanada karayolu ve Uplands’daki modern bir havalimanıyla sağlamr. Ottavva, Ou-ebec eyaletinde Ottavva ırmağımn öbür yakasmdaki HuU kentiyle kardeş kent ilan edilmiştir. îki kent birbirine beş köprüyle bağlanımştır ve HuU, başkentin konutların yer aldığı bölümünü oluşturur.

KAN AD A HÜKÜMETÎNtN MERKEZİ

Önceleri küçük bir kasaba olan ütta-
wa, 1854’e doğru kent durumuna geldi. 1857’de kraüçe Victoria Otta-wa’yı Kanada’mn başkenti olarak seçti. 1859’dan 1866’ya kadar Kanada hükümetinin merkezi olan Parlamento kuruldu ve kente, 1867’deki Kuzey Britanya Amerikası akdiyle Kanada federal başkenti resmî statüsü verildi. Bu statü üttawa’mn gehş-mesinde en önemli etken oldu. Günümüzde kentte, yaklaşık 80 000 federasyon memuru bulunur ve 50’den fazla ülkenin de diplomatik temsilciliği vardır.

Ottawa, önemli bir orman ve hidroelektrik sanayileri merkezidir, çevresinde 3oUık bir serginin (Central Ca-nada.Exhibition3 tanıkhğım yapüğı zengin bir tarım bölgesi yer ahr. Yükseköğretim üç kurumda gerçekleştirilir: Ottavva Üniversitesi, Saint Pat-rick’s CoUege ve Carleton Üniversitesi. En önemli yapı topluluğu, hiç kuşkusuz ırmağa açılan İtalyan gotik üslubundaki Parlamento binalarıdır.
1969’da tamamlanan Ulusal Saa Merkezi, güçlü bir mimariyle ken( ni gösteren altıgen biçimli bÛ3râk 1 kültürel bütün oluşturur. Jeoloji a tropoloji ve doğa bilimine a}Tiln olan Kanada Ulusal Müzesi, Kanan h sanatçılarm resim ve heyitellerij zenginleşen Ulusal Galeri’yi de içi

(1618-1648) Almanya şuurları içinde sonra erdi, ama Fransa ve İspanya arasmda hâlâ sürmekteydi. CondĞ’nin Lens zaferi (1648), ardmdan ihaneti, Mazarin’in Ren birhgüii sonuçlandırması ve Cromwell’le birlik oluşturması beUibaşh olaylardı. Cromwell’in orduları, Fransızlarm yanında Turenne’in İspanyoHara karşı kazandığı Dunes savaşma katıhmşlar-dı (1658). Pireneler bmşı (1659) çatışmaya bir son verdi. Ispanyollar, Ar-tois ve RoussiUon bölgelerini Fransa’ ya bucaktılar, aynca Louis KlVe prenses Marie-Thârâse’i verdiler. Habs-burglar artık tümüyle bozguna uğratılmıştı.

Savaşm siyasal sonuçları çok önemliydi (Vestfalya Anlaşması). Bu savaş Almanya’nm özellikle de kırsal bölgelerinin yakdıp yıkılmasına neden oldu.
Kentler, surlarla korunduklarmdan genellikle pek zarar görmedi. Almanya’da kabataslak üç yıkım bölgesi ayırt edileMir. Ordularm geçtiği ulaşım yollarına olan uzaklığa göre yıkım derecesinde büyük farklılıklar görülür. Almanya’nm kuzeybahsı ve güneyi az, Bohemya dörtgeni, Saksonya, Moravya ve Silezya’nm orta derecede zarar görmesine karşm öbür bölgeler, özellikle de Brandenburg uç eyaleti, Alsace ve bütün Ren vadisi büyük yıkıma uğradı.

Yiyecek ve giyecek bulma güçlüğü, yıkımlar ve ordular yüzünden daha da arttı. Bu arada salgmlar çok sayıda can kaybma yol açtı; öte yandan, çeşith devletlerin parasal güçlükleri, vergilerin sert yöntemlerle toplanmasına, bunun sonucu olarak da halk ayaklanmalarma yol açtı. Parasal
güçlükler, bu devletle) ta borçlanmalarma ve ( müş paralar basmaları Bazı bölgelerin iktisadi si Hamburg’un dışında rinin ve Ren ırmağı boı mi Leipzig gibi başka b yaradı.

Savaş, aym zamanda ç reler nedeniyle mülkle meşine yol açtı. Bu dı lenstein gibi büyük to] yararlandı. Bohemya dörtte üçü sahip değiş Vestfalya anlaşmalaı uzun yıÛar Otuz Yıl sa ratüğı demografyayla i yasal, iktisadi ve toplu 1ar sürüp gitti.
Akarsularmpek derine gömülmediği, engebesiz geniş alan.

Yükseklik, ovalar için belirleyici bir ölçüt değildir: Bir dağ setinin varlığı-mn vadilerin oyuhnasmı engellediği yüksek bölgelerde de ovalar oluşabilir. Buna ayrıca hafif bir ırmak aşm-dırması eklemr. Söz konusu duruma gösterilebilecek en iyi örneklerden biri de bazen 1 000 m yükseltiyi aşan Cezayir’deki yüksek oralardır. Bununla birlikte en geniş ovalar, yükseltisi 200 meti-eden az olan alanlarda yer alırlar: Amazon bölgesi; Kuzey Avrupa ovaları; Amerika’daki Prairie bölgesi; vb.

AŞINMA YA DA YIĞIŞMA
DERtN DENİZ OVALARI

Okyanus diplerinin hemen hemen yatay bölgeleri olan ve en derin bölümleri kaplayan derin deniz (abis) ovalan, daha önce var olan deniz dibi engebelerinin karalardan gelen tortullarla örtülmesi sonucunda oluşmuştur.

Derin denk ovalan, ya latalar ya da takmıadalann önünde, bazen deniz dibi kanyonlanyla yarılmış hafif eğimli bir şevle birleştikleri derin kıta eteğinin hemen yanmda ya da deniz dibi çukurlamun dibinde yer alır. 1ar. Söz konusu ovalar, açıklara doğru, okyanus diplerinin en sık taslanan görünümü olan derin deniz tepe-
leri kuşağı;^ sımrlaıuj niz ovalan, eğimlerin çı in altmda), derinlikler (ortalama 5 000 m) üstk tullarm çok ince olmas 1er. Irmaklar tarafmd da plankton kiflcenli ola derin deniz ovalatma il şırlan Deniz gibi yüzey vaş ilerleyen çamurlu minde; asdtı telindeki murlan biçiminde. De: lanm oluşturan tortul lama 1 km kalmhğa uli ğı bin yılda yaklaşık 2
dan oluşmuş, bazen b alüvyonlarla kaph ovî taklarda, yavaş yavaş akan ve suların kaban de kolayca taşan akars aşıhr.

Kökenleri çok farki 1ar, ya aşınma süreçleı ğışma olaylarmiD sonu 1ar. Aşınma ovaları, tO] ortaya çıkarlar ve yap yani sert bir tabakanm leşmiş düzleşmiş topog ri ya da aşınma yüzey olarak çeşith tabakalar pografya yüzeyleri olal şak kayaçlar sert kayaç ha kolay ortadan kaUctd ma ovalan yığışma ova engebehdir (tabaka ba ta] engebesi).
ova
Elburz etelerinde, Hazar Denm’nin doğu kıyılarına kadar uzcman ovadan bir görOnüş.
Çoğunlukla kıvnmh ohnayan tortullar-
3126

Çok soğuk, kurak ya da tropikal iklimde, kayaçlarm çok aşın mekanik ve kimyasal parçalanması sonucu engebelerin örtülmesiyle ya da yamaç eğimlerinin azalmasıyla düzleşme yüzeyleri oluşur. Her kabarma evresinden sonra,ırmaklannbırak-tıkları gereçlerle oluşmuş alüvyon ovalan (Aşağı MississiH>i alüvyon ovasmm genişliği 80 km’ye ulaşır), de-nizkulaklarım tıkayan ve körfezleri dolduran deniz ve ırmaklar tarafmdan oluşturulmuş kıyı ovaları, sâl ya da buzul rejimli ve çok döküntü taşıyan akarsularm taşması sonucu olu-
Latin ozam (Sulmona [Abruzzi], İ.Ö. 43-Tomi [günümüzde Köstence], Î.S. 17 ya da 18).

Zengin bir Romah ailenin çocuğu olan Publius Ovidius Naso, yaşadığı dönemde büyük ilgi gören hatiplerin derslerini izledi, ama ciddi olarak yalnızca şiire yöneldi. Babası onu bu yoldan uzaklaştırmak için Atina’da hitabet dersleri izlemeye yolladı. Döndüğünde, Ovidius başardı birkaç savunma yaptı ve hukukçu oldu. Horatius, Propertius, Tibullus ve Vergilius gibi zamanın ünlü yazarlarıyla ilişki kuran, zengin ve bağımsız Ovidius, kibar çevrenin ilgisini ancak bir aşk ilişkisinin, bu ilişkinin evrelerinin ve buna-lımlanmn öyküsü olan Sevmek Sanatı (Ars Amatoria) ya da Amores (Aşklar) gibi yapıtlarla çekebildi. Amores’ in gördüğü ilgiden yüreklenen Ovidius, arka arkaya, Eskiçağ’mPenelope, Phaidra, Helene gibi ünlü kadm âşık-larm kendilerini seven erkeklere yazdıkları mektupları konu alan Hereo-des’i, ayrıca Remedia Amoris’i (Aşka Çareler) ve özellikle Metamorphose-is’i (Değişimler) yaymdadı.
Genellikle iğne, tığ ve mekikle, daha çok ipek ibrişim kuUamlarak yapılan ince iş.

Özellikle kadınlarm giyim eşyalarm-da, süs olarak kullanılan bu el işi ürünler konusunda bazı kuşkuları gidermek için öncolikle aralarmdaki farkhhğm belirtümesi gerekir. Danteller, daha çok kumaş kenarlarma eklenen, ince ağ görünümlü ve geniş alan kaplayan bir dokudadırlar. Oyalarsa, gene el işi olmaları ve kumaş kenarlarma işlenmelermin yam sıra, üç boyutlu Inr yapı özelliği gösterirler. Oyalar dantellerden farklı özgün el işi ürünlerdir. Oysa danteller daha çok birbirini izleyen ve yinelenen benzer motiflerden oluşur. Tüm bu farklılık-
şan taşkın ovaları yığışma olaylarma bağlı olarak ortaya çıkarlar.

İKTİSAT VE YERLEŞİM MERKEZLERİ

Eski zamanlarda insanlar tarafmdan daha güvenli olan ve daha çeşitU topraklar sunan dağlık kesimler, günümüzde ayncalıkh bölgeler sayılan ovalara yeğlenirdi. Teknik olanaklar, eskiden ovalarm genellikle çok ağır olan topraHarmı kullanmaya, bataklıkları kurutmaya, hastalıMarla (sıtma) ve taşkınlarla mücadele etmeye
Heksametron ölçüsüne (altılı ölçü) göre yazılmış destansı bir şiir olan ve on beş kitaptan oluşan Metamorpboseis’ Latin edebiyatınm başyapıtları arasmda yer alır. Dünyanm yaratüışm-dan önceki kargaşalıktan (Kaos) Se-zar’m ölümüne kadarki tarihsel olaylar zinciri biçiminde sıralanmış 246 mitolojik fablden oluşur ve tam bir özgürlük içinde, konusu trajedi, destan ya da ağıt geleneğinden dinmiş, tan-rılarm ve kahramanlarm öyküsünü dile getirir. Konu edilen dfeğişimler, yeni durumlar yaratarak birbirini izler. Bitmek tükenmek bilmeyen bir canlılık taşıyan yapıt, Chaucer gibi Ortaçağ ozanlanna esin kaynağı oluşturdu ve Batı dünyasında bütün hümanist şiirin, temalarmı ve anlatımları-m aldığı bir aşk el kitabı oldu. Kitapları, ilişkileri, Augustus’un karısı olan Livia’nm bir akrabasıyla yeni bir evlilik yapması sayesinde Ovidius, parlak ve istikrarh bir duruma kavuştu. Yılm her ayındaki Roma bayram ve efsanelerini içeren takvimin mitoloji ve tarih bakımmdan açımlaması olan Fasti’yi (Şenlikler) yazmaya baş-
ları yanmda oyalarla dantellerin benzer yönleri de pek çoktur. Bu benzer-
ya da ovaları sulamaya yeterli değildi. Bununla birlikte, ulaşım açısmdan ortaya koydukları yararlar kısa sürede anlaşıldı ve ticaretle uğraşan yerleşim merkezleri ovalarda kuruldu. Sürekli itici bölgeler olan çok sıcak ve nemli ekvator bölgeleri dışmda ovalar, genellikle elverişli iklim koşulla-n, verimli topraklar, ilgi çekici maden ve enerji kaynakları içeren yerlerdir. Yeni değerlendirmeler sonucu ovalar, nüfusu çeken alanlar ve yerkürenin iktisadi yaşamımn merkezleri haline gelmiştir. ■
ladığı sırada imparatorun bir buyruğuyla bilinmeyen bir nedenden ötürü sürgün cezasına çarptırıldı. İ.S. 8’de bir gemiye binerek Karadeniz kıyısm-daki Tomi’ye (günümüzde Köstence) sürgüne gitti. Sekiz yıl boyunca, manzum mektuplar, övgüler yazmayı sürdürdü; Tristia {Hwam]veEpistulae ex Ponto (Karadeniz’den M^tuplar). Üretken olan ve kolay anlaşılan Ovidius, çağdaşlarının hoşuna gitmek için, hitabet, incelik ve araştırmada aşırılıklardan kaçınmadı. Bazı-larma göre yapıtları coşkudan, doğallıktan ve anlık gerçeklikten yoksım-dur. Tanntanımazlığm açıkça görül-düp yapıtlarmda, Augustus Roması’ nm özellikle zevk ve eğlence düşkünü toplumunu dile getirmeyi amaçladı. Zarif, açık, simge yüklü, son derece esnek dizeli bir anlatım, yalnızca betimlemenin olduğu kadar düşüncenin de bütün ayrmtılarım dile getirmekle kalmaz, ayrıca, sıcak ve geçici aşkları da dile getirebilecek nitelikler ka-zamr. ■
likleri gerek yapılış biçimleri, gerek yapıldıkları araçlarm cinsi, gerekse yapımlarmda kullanılan gereçler açısmdan ileri gelir. Dantel ve oyalar iğne, tığ, mekikle dokunabildikleri gibi maküıelerde de yapılabilirler. Koza, boncuk ve yün ile dantel yapılmadığı halde bu araç ve gereçlerle yapılan oyalar vardır. Oyalar ya kumaş üstüne sonradan eklenir ya da oyanm örüldüğü ibrişim, vb’yle yapılmış bir zincir örgü üstüne, ilmik atma tekniğiyle eklenir. Bu teknikle tüm bitki motifleri, çiçekler, yapraklar, zaman zaman hiç değiştirilmeden, kimi zaman da üsluplaştirdarak işJenir.

Oyalar işlendikleri bSge ve zamana göre anlam taşıyan sanat ürünleridir.

 

çeşitli araçlar ] turulur. Bu araçlara lir. Ayrıca tığ, meki oya yapımmda oldu de kullamlır.

Oya daha çok Anad bdoğadaki canlı örneğin karşısına geçerek renk ve biçimleri gerçekçi bir üslupla işlerler. Bu tür oyalardan çok başarılı olanlara genelliide yaratıcıla-rınm adı verilir (Bursa’da “Sütçü Emi-ne’nin karanfili”, “Şahver Hanım’ın kâkülü”, vb.).

Anadolu’da oyalar, süsledikleri eşyaların işlevi dışında, mesaj ileten bir araç olarak kullanılmıştır. Bu mesajlar, aile ile akrabalar arasında oyalarla üetildiği gibi, komşu ilişkilerinde de geçerlidir. Ayrıca, şölenlerdeki giysilerde yer alan oyalar, sevgi, kızgıiılık gibi çeşitli ilişkilerin duygusal yanlarını ve toplumsal ilişkilerin iyi ya da kötü yönlerini de aktarmaya yarar. Anadolu’da ve Trakya’da bütün bir Türk ulusunun çok eski ve ortak bir anlatım aracı olan oya-larm el sanatı olarak günümüzde de bir gelenek halinde sürüp gittiği gözlenmektedir. Oyalarm dile getirdiği anlatımı, halkm yüzyıllardır kullandığı bir çeşit iletişim aracı saymak çok yerinde olur. Bu yolla gerçekleştirüen iletişim, sözle dışa vurulamayan duy-gularm açık bir anlatumm dile getirir. Toplum özellikle yuva kurmaktan başlayarak, kadm-erkek ilişküerindeki dengeyi bu anlatım yoluyla kurmuştur.

Oya öbür dokuma sar ğu gibi en canb ve yaş başkasına anlatman; aracıdır. Bununla bi asıl işlevi hiç kuşkus Oya, dokuma alanınd natları arasmda gü makta olan önemli b dıkları çağm teknik v -re değişiklik gösterr oyaların süsleyici işi dir. Gerek gelenekse se hediyelik ve turisti çerliliklerini sürdürn dır. Günümüzde Ana yerinde önemli sayıd likleri korumasuu t yerleri bulunmaktac Oyalar günümüzde doğal ya da yapaylı ımş biütümlü ya da t den, ir sanattır. Yapılaı savın doğruluğunu dır. Ancak tarih içiı diği zaman, oyalaı bağlı olarak dantel nm İ.Ö. 3 bin yıllar gı görülür. Eski Mis tür alanlannda göı smda ele geçen bel; gma göre, bu ürünl< kuma sanatınm ör Oya, zamanla hen hem.de yapım tekir şitli değişimler ge boncuktan ipliğe, mum gibi gereçle: göre tığ oyalan, m te oyalan ve en saı iğne oyalan gibi ca süslemede, yar kullanılan oyalar lan olarak belirl yara sıra kadm ve ^ rı ayrı değer ve g şırlar. Erkek oyas Ege’de efelerin oyalar söz konusu re de oyalarda, kv re bir ayınm da oyaları, yemeni o’ poşu oyaları, hot lan bilinen başlu leridir.

Kullanım yaygml el sanatı olarak t dan oyalar, günı potansiyele de Si reç ve teknikleri

hatlıkla kuUamlabllmesi, bu geleneksel ei sanatının yeni örnekler yaratılarak sürdürülmesinde önemli rol oynar. Bu konuda üstünde dikkatle durulması gereken bir nokta, elde bulu-
nan eski ve özgün oya örneklerinin iyi korunması ve değerlendirilmesidir.

Çünkü halkbilim ürünlerini bekleyen tehlikelerden biri, bunların zaman
İçinde değişime uğrayıp, gideri ym-laşmalan ya da başka tophımlara mail olmalarıdır. Oysa bir halk el sanatı olan oyalarm, her bölgenin giyimiyfe yakın bir ilişkisi vardır. Aynca ostsh 1ar, yaratıldıkları bölgenin gdraıelrâel özelliklerini de yansıtırlar. Motiflerâı iç çamaşırlarma uygulanışında savlam boyalı iplikle işlenmeleri btmkh rm yıkanmayla bozulmamalanm sa^ layan yerel ve geleneksd özeHikier-dendir. Oyalarm işlenmesi sırasmda, motiflerin diri dik durması için bâl geden bölgeye görülen değişik yöntan lere başvurulur. Küni yerlerde iştenK ipliğine at kıh katılır; oya işlemedi kuUanüan ipek iplik daha sağlam kalıcıdır.

Özel adlarla amlan ve adlan yurt ça pmda yaygm olan oya türleri vardnı Bunlardan “mecmm yuvaa”, “aı« güldüren”, “mektepli kızlar”, “çayıı çimen”, “yar ardına baktıran”. “ışıl penceresi”, “berber aynası”, “kalkalı kızlar” gibi adlar taşıyan motül». yt rine göre bir bant ya da ensiz bir dan tel görünümünde olabilir. Türlerdi görülen bu zenginlik, özellikle eşler 91 da sevgilüer arasmdaki ilişldleris sög süz anlatımlarıdır. Yukanda adı g< çen örnekler kuşkusuz belli çevreia de bilinen ya da yaygınhğı dan tüıia dir. Ayrıca daha geniş çevrelere yi yılmış olan oya motifleri de vardıı Bunlardan daha önce adı geçen “S< rayönü kavgası” motifi Bursalı efi lerin kavgasmı simgeler. Gene “A Paşa çmarı” adı verilen oya motifi <i Bursa’mn bir semtinde Orhan Ga zamanmda dikilmiş en eski bir çm« ağacım anımsatmaktadır.

İğnelerle yapüan oyalarm yaygm oiı

yanmda, dekoratif süs araa biçimi de kullamimasma seyrek de olsa rai lanır. Saksı ve içindeki çiçeklerin 1 ne oyasıyla ortaya konması, bu el s natuun Anadolu’da kullanım dûze^ nin ne boyutta olduğu konusunda b gi verebilir. Ege bölgesinde büyük küçüklü yaprak ve çiçdder. kadmk da olduğu gibi yerel giyünlerde erk* 1er arasmda da kullanılmıştır. Oj-al rm biçimlerine ve renklerine bakan Tire, Aydın, Denizli oyalarında oid ğu gibi kimin, hangi yöreden okhi( kolayca anlaşılır.

Türkiye’de iğne oyalarmmen inoe ustaca yapılmış olanlarına Kony-a ç< resmde raslarur. Konya oyalan teki açıdan başka bir incelik gösterir. J rica oyalarda yer alan çiçeklerin’ pımmda ve kapladıkları hacmin ’ yutlarmda da değişiklik, ustalık gi çarpar.

 

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*