EVLİLİK

EVLİLİK

evlilik

evlilik

Bir erkek ile bir kadın arasındaki yasal birleşme olan evlilik, hem hukukî, hem toplumsal nitelikli evrensel bir kurumdur. Çocuklara hukukî bir statü kazandıran bu kurum, eşler ve aileleri arasında haklar ve ödevler yaratır. Belli törenlere ve kurallara bağlı olan evlilik, toplumlara ve çağlara göre değişen özellikler taşır.
Belediyede Nikah» (Henri Gerveux). Hukuk, ahlak ve geleneklerin buluştuğu noktada gerçekleştiri-Laikleşen evlilikte, resmî nikah [en ^;r sözleşme, bir tören, hatta bir ayin niteliği taşıyan evlenme,

törenlerinZ^mTaSr. »plumun geleceğini yükümlülük altına sokan özel bir bağıt üzerinde ailenin veya devletin uyguladığı denetim biçimidir. Evlilik görenekleri, iki insanı birleştirmenin ötesinde, bu iki insanın aileleri arasında da ilişki kurar. Bu görenekler, toplumsal değişimi yansıtan ortak bir modele uyar. Evlilik bağının ortaya koyduğu kural sistemleri, kimi zaman birbirlerine ters düşebilir.

EŞ SEÇİMİ

Evlilik, yalnızca müstakbel eşleri ilgilendiren kişisel bir mesele sanılır. Ancak, öteki toplumlarda olduğu gibi bizim toplumumuz-da da, hem geçmişte hem günümüzde, eş seçimi sanıldığı kadar serbest değildir.

Öncelikle, ensestin evrensel olarak yasaklanmasından ötürü, bütün toplumlarda, belli bazı akrabaların birbirleriyle evlenmesine izin verilmez. Bu yasaklamalar, yalnızca kan bağıyla ilgili değildir. T ürk Medenî Kanunu, aralarındaki soybağı ister düzgün olsun ister olmasın usul (ana-baba ve onların anababaları) ve füruu (çocuklar ve onların çocukları) arasında; ana-baba bir veya baba bir veya ana bir kardeşler arasında, bir kimseyle amca, dayı, hala ve teyzesi arasında evliliği; evlilik bozulmuş, ölüm veya boşanmayla ortadan kalkmış olsa bile, kocanın usul ve füruu ile karı arasında evliliği; ve evlatlık ile evlat edinenin veya bunlardan biriyle diğerinin kocası veya karısı arasında evliliği yasaklamıştır.

Evlenmenin önündeki engeller Türk hukukunda az sayıdaysa da, birçok toplumda durum değişiktir. Kendileriyle evlenilmesi yasak akrabaların belirlenmesi büyük ölçüde kültüreldir. Bazen, bir kişiye yüzlerce kişi yasaklanmış olabilir. Çoğunlukla efsanevi, ortak bir atadan gelen bireylerin oluşturduğu, anasoylu veya ba-basoylu klanın, bazen binlerce üyesi bulunur. Bu üyeler, klan içinde evlenme yasağı kuralına (egzogami) uymak zorundadır. Böyle bir yasaklamanın temelinde, biyolojik değil, toplumsal nedenlerin yattığı açıktır. Klan dışından evlenme, eşlerin aileleri arasında düşmanlık veya rekabet yerine, değiş tokuş ilişkileri oluşturma gereksiniminden doğmuştur.

Bundan başka, bazı toplumlar eş seçimini belirleyen kesin kurallar koymuştur; mesela halanın kızıyla evlilik yasaklanmışken
dayının kızıyla evlilik tavsiye edilir, hatta zorunlu kılınır. M bel eşlerin birbirlerine âşık olarak evlenmeleri yakın zamar. taya çıkmıştır; dünya çapında yaygın bir olgu değildir.

Avrupa toplumlarında gerçekleştirilen sosyolojik incele kesinlikle bireysel bir kararın sonucu olarak görülen eş seçiı gerçekte, düzenleyici toplumsal etkiler altında yapıldığını g miştir. Nitekim, Alain Girard’ın deyimiyle, günümüz toplı da eşlerin üç açıdan (coğrafî, toplumsal ve kültürel) birbirini olduğu evlilikler yapılır (homogami). Eş seçimi belli bir coğr, kınlıkta gerçekleşir. Bireyler, genellikle kendileriyle aynı sc konomik tabakaya mensup, aşağı yukarı aynı eğitim düz< hatta aynı dinî inanca sahip bir eş seçerler; eş seçiminde, ne ce bilincinde olurlarsa olsunlar, toplumsal bir modele uyma mindedirler. Böylelikle eşler, ailelerinin oluşturduğu mode rarlayarak, toplumsal yapıların devam etmesini sağlarlar.

Benzer biçimde, ortalama evlenme yaşı ve oranı kültürel toplum içindeki şu veya bu gruba özgü) verilerdir. Nitekın sal kesimde bekârlık yaygındır; birlikte yaşamaysa, istatistil dan, kentsel bölgelerde daha fazladır.

Son olarak, psikanaliz bulguları, kişisel seçimlerde «aile « sünün» önemini ve çocukluktaki Oidipus saplantılarının soı rını gösterir.

MAL AKTARIMI

İki kişinin, ailelerini de kapsayan birleşmesi, çoğunlukk değiş tokuşu ve hizmet yükümlülüğüyle birlikte gerçekleşil

Evlenme karşılığı, yani «başlık», erkeğin ailesinden, genç ailesine yapılan mal aktarımı demektir. Bu, bir satış gibi görı melidir. Söz konusu mal aktarımı, başlığın verilmesiyle bab mn soyunun birer üyesi haline gelen çocukların statüsünü ler. Öte yandan, paranın olmadığı ekonomik sistemlerde, e me karşılığı, geleneksel olarak saygınlık kazandıran maile oluşuyordu. Deniz kabuğu, demir çubuk, peştemal gibi mail; lenme veya törensel değiş tokuşlar nedeniyle el değiştiriyı Bir kız için alman evlenme karşılığı, daha sonra, oğul evlend ken kullanılıyordu.

Günümüzde, kimi Afrika toplumlarında, evlenme karşılı^ kızı istemeyi olanaksız kılan çok yüksek miktarlara ulaşmas ri ekonomik, diğeri kültürel nitelikli iki olgunun ortak etkisi, kaynaklanır. Bu olgulardan ilki, para ekonomisinin yaygınlı zanmasıdır. İkincisiyse geleneksel değerlerin sarsılması kar; da, büyüklerin, gençlerin rüştünü ispatlamasına direnme: çünkü, mal değişimleri, hep yetişkinler arasında yapıla gelrr. Evlenmeden kaynaklanan mal değişimleri, karmaşık bir a ğanlar, hak ve ödevler ağını ortaya koyar. Ayrıca, evlenmı sonra da süren karşılıklı yardımlaşmalar ve hizmet yükümü leri bu ağın kapsamındadır.

Erkeğin ailesinden kızmkine giden mallar «başlık» olarak nir. İslam ülkelerinde evlilik sözleşmesinde yazılı bulunan t ğın (mehr) bir bölümü, ancak boşanma durumunda kıza ve Batıda kullanılan biçimiyle drahoma, genç kıza, ailesi tarafır verilen mallar anlamına gelir. Bu mallar, çoğunlukla, kocay onun ailesine devredilemez niteliktedir.

Çeşitli biçimlerdeki bu evlenme yükümlülükleri, evliliğin

İKİNCİL EVLİLİKLER

I Bazı topiumlarda çokeşlilik vardır: çokkanldık bir erkeğin aynı anda t

’ çokkansı, çokkocaiılıksa (buna daha az rastlanır) bir kadının aynı anda \

| çok kocası olması durumudur. Venezuela’daki Yanomamilerde Hine

: tan’daki Todalarda, Orta Afrika’da ve Tibet’te, çokkocalılık birçok erl< kardeşin tek bir karısı olması biçiminde oltaya çıkar.

| Bazı toplumlarda, kadının ölümü halinde, ailesi, dul kalan kocaya k

i kardeşlerinden birini vermek durumundadır. Buna soıorat ibaldız.ıln

I denir. Aynı biçimde, ievirat (kayınalma) geleneğine göre, dul kalan kad

| ölen kocasının küçük kardeşiyle evlenir. Bu durumda, yeni koca içir.. < kadın üzerindeki cinsel bir haktan çok, ağabeyinin çocuklarının ve kan

; mn geçimini sağlamak söz konusudur (sözgelimi Afrikalı toplumlard

i Orta Afrika’daki Nuererde, bu yeni evlilikten doğan çocuklar, ölen koı

; mn çocukları kabul edilir. Hatta çocuk yapmadan ölen bir erkek karne:

i soyunu devam ettirmek amacıyla, onun adını taşıyan kadınla evlenme 2

I runluluğu bile vardır. Bu düzenlemeler birçok toplumun döl veren erk

j ile baba arasında ayrım yaptığını ve evliliğin, yalnızca iki kişinin birleşrr

| sinden ibaret olmadığını göstermiştir.

i Daha az rasdanılan, ancak evlilik konusunda oldukça aydınlatıcı biı 1

I gu da, bazı Afrika toplumlannda gerçekleştirilen, kadınların birbirleri;,

! evlenmesidir (Yorubalar. Nuerier). Kısır bir kadın çalışarak (Yoruba’lar

i kadınlar ticaretle uğraşır) başka bir kadınla evlenmesini sağlayacak baş!

I biriktirir. Böylecc, bu kısır kadın, «karısının» doğurduğu çocukların sos\

i anlamda babası olur. Prançoise Heritier-Auge’nin vurguladığı gibi «cinsiyi

| eşlerin kimliği, fizyolojik babalık mudak bir gereklilik değildir. Asıl öne;

: lisi, doğal değil büyük ölçüde toplumsal bir nitelik olan meşruiyettir».
nik kayıp veya kazançlarım gözler önüne serer. Claude Levi-mss’un belirttiği gibi, toplumlar, ensesti yasaklayıp kadınların ;iş tokuşunu kurumlaştırarak, aynı anda hem mal, hem bilgi, n de değerlerin karşılıklı değişimini yerleştirmişlerdir. Evlen-yükümlülüklerinin yorumlanması, sözü edilen toplumlarda lımn durumunu ortaya koyar.

TÖRENLER

Jok yönlü bir kurum olan evlenmeye, geçiş törenleri olarak ni-:nebilecek dinî veya laik törenler eşlik eder. Özellikleri, kültür-: göre son derece değişken olmakla birlikte, genellikle hepsi ılma (bazen düzmece bir kız kaçırma) ve birleşme törenlerin-ı oluşur. Bu törenleri, kimi zaman gelinin yeni evine götürül-si sırasında, gelin ve güvey taraflarını karşı karşıya getiren söz dloları izler. Çünkü burada iki insan arasında olduğu kadar, aile arasında da bir birleşme söz konusudur. Gelin ve güvey, u Afrika ülkelerindeki gibi, evlilik bağını hiçbir duygusal ilişki rmadan, sözlü iletişimi de en alt düzeye indirerek sürdürebilir, gelin, ne de güveyin yer aldığı evlenme törenleri, çoğunlukla ıç adamın ve genç kızın evlerinde, ayrı ayrı gerçekleştirilir. Bu enler uzun bir zaman dilimine yayılır: Gerdek, bu dilimin kü-< bir bölümü olabilir; sürekli birlikte oturma ise, ilk çocuğun ğumundan sonra gerçekleşebilir.

EVLİLİĞİN BOZULMASI

Evlilik, iptal, ölüm veya boşanma halinde bozulabilir, iptal, ge-e işleyen bir biçimde, evlilik bağını geçersiz sayar. Tek eşliliğin nel ilke sayıldığı birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de, eş-den birinin rızası yoksa veya ikinci eş olma söz konusuysa, ev-k geçersizdir. Boşanma, iptalin tersine, evliliğin geçerliliğini ka-1 eder. Uyrukları farklı eşlerin evlenmesi durumunda, son dere-karmaşık hukukî sorunlar ortaya çıkar. Bütün ülkelerin kabul iği tek bir uluslararası hukuk yoktur; dolayısıyla farklı devletin hukukları karşı karşıya gelebilir.

TÜRKİYE’DE DURUM VE BATIDAKİ SON GELİŞMELER

Türkiye’de evlenme yaşı öteden beri düşük, evlenme oranıysa :p yüksektir. 1992’de evlenenlerin kadınlarda yüzde 35’i, erkek-rde yüzde 8’i 15-19 yaş arasında; kadınlarda yüzde 85’i, erkek-:de yüzde 35’i 29 yaşın altındadır. Evlenme oranına gelince, ’60’lara kadar toplam nüfus içinde binde 5’in altında görünse de nam nikâhıyla evlenenlerin çokluğu nedeniyle) 1980’lerden iti-ıren binde 8’in üstüne çıkmıştır. Bunun 15 ila 50 yaş arasındaki ifusa oranıysa elbet daha yüksektir: 1960’larda binde 8,7; >80’lerde binde 13,6. Bunun başlıca nedeni resmî nikâhla evle-:nlerin eski yıllara oranla büyük ölçüde artması ve sayıların ha-/le istatistiklere yansımış olmasıdır.

Batılı ülkelerde son yıllarda, özellikle şehirlerde yaygınlaşmak-olan birlikte yaşama (resmen evlenmeksizin bir arada yaşama) gusu Türkiye’de henüz başlangıç halindedir. Bu olguyu imam kâhıyla karıştırmamak gerek. Çünkü bu türlü birlikte yaşama nsel çevrelerde değil entelektüel çevrelerde artmaktadır. Türkiye’de henüz sayısı az olan, ama sanayileşmiş Batılı ülke-rde gittikçe daha çok rastlanan nikâhsız birlik ve gençlerin bir-<te yaşaması, ilk evliliği geciktirmekte veya sürekli bir şekilde /liiiğin yerini almaktadır. Bu durum, karı-koca hayatına duyulan Şilimin azalmasından çok, gereksiz, hatta yabancılaştırıcı bir ırmalite olarak algılanan evliliğin kurumsal niteliğine karşı du-ulan kayıtsızlığın göstergesidir. Evlenme oranındaki düşüş, bo-mma oranındaki artış ve birlikte yaşamanın yaygınlık kazanmada bu anlama gelmektedir. Artık evlilik bu gibi ülkelerde bir ilenin kurulmasında gerekli önkoşul değildir. Nitekim istatistikle göre Fransa’da 1990’da doğumların yüzde 30’u (ilkdoğumla-n % 43’ü) evlilik dışıdır.

Evlilik kurumunun tarihsel evrimi ilginçtir. Fransa’da 1789 de v-mine kadar Türkiye’de Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar (1926) alnızca dinî nikâh vardı ve Fransa’da boşanma yasak, Türki-e’deyse kolaydı, yani kocanın «boş ol» demesine bağlıydı. Fran-a’da 1792’de, her çeşit dinî nikâhtan önce zorunlu olarak yapılması gereken medenî, laik nikâh getirildi. Yine 1792’de yerleştiri-;n ve Restorasyon döneminde (1814-1830 arası) ortadan kaldırı-m boşanma, 1884’te yeniden mümkün hale geldi. 1975’ten beri, şlerin karşılıklı rızasıyla boşanma da yasallaştı. 1972’den beri, vlilik dışı doğan çocuklar meşru çocuklarla aynı haklara sahiptir.
Nikâhsız birliğin resmî makamlara bildirilmesi eşlere bazı haklar (sözgelimi sosyal güvenceden yararlanma) sağlar. Nitekim, evlilikler azalırken, boşanmalar ve evlilik dışı doğan çocukların oranı artmakta, devlete bildirilen nikâhsız birlikler kurumsallaşmakta-dır. Kimileri resmen tanınmayan bir birliktelikten ayırmak amacıyla, bu nikâhsız birliklere «ortaklık» adım vermektedir. Tuhaf bir biçimde, evlilik sevgi bağımn özgünlüğüne engel olarak görüldüğü halde, yasa koyucu, nikâhsız birliğe hukuksal statü kazandırmak için, çok çeşitli baskılar altında kalmaktadır.

Türkiye’de evliliğe son verilmesi, şeriat hukuku terkedildikten sonra çok zorlaştırıldı, eş razı olmadıkça adeta imkansız hale getirildi. 1926’dan 1988’e kadar devam eden bu durum Medenî Kanun’da yapılan bazı değişiklerle yumuşatıldı, boşanmaya kolaylıklar getirildi.

Bütün dünyada evlenmeye ilişkin uygulamalar birtakım toplumsal değişimlerden etkilenmektedir: kadınların mesleki faaliyeti, boşanma ve kürtaja ilişkin yasaların değişmesi, doğum kontrolü ve tıp yardımıyla çocuk sahibi olma konusundaki bilimsel buluşlar, son yirmi otuz yılda aşk ve kişisel gelişime dayanan evliliklerin ortaya çıkışı ve kafa yapılarının değişmesi. □
Gizlenen nişanlı: gelinin yuzm„■ açılması bazı evlenme törenlerr parçasıdır. YukarıdaDuz’da(Tu”, bir gelin alayı. Aşağıda, Tesla Zanskar’da (Hindistan) yuzu a?-bir gelin.

 

 

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*