KAPAKTAKİ RESİM

KAPAKTAKİ RESİM

IŞIK YELKENİ, şimdi ikinci bir yıldız sisteminde ve ilk olarak onu yönlendiren laser ışın demeti yerine şimdi bölgesel bir yıldızın ışığından yararlanıyor. Daha sonra çevredeki halka ayrılıp iaseri merkeze yönlendirerek onu Dünya’ya geri gönderecek. Resimde bir uydu indiriliyor.
ve yeni enerji kaynaklarının gerçekleşmesine bağlıdır.
Şu an bir projeye niyetlenmek, para kaynakları araştırmak için çok erken. Peki bu insanlar niye hâlâ rüya görmeye devam ediyorlar? 1939’da İngiltere Gezegenler Arası Derneği, Ay’a gidebilecek bir geminin ayrıntılı araştırmasını yapmıştı. Her ne kadar bu model hiçbir zaman hedefine ulasamadıvsa da bu işi başaran araç (Apollo Ay Modülü), ¡bu tip atalarının bir ürünüdür. Eğer hayali gemilerle yolculuk düşleyen insanların öncü çabaları olmasaydı, Ay Modülü gerçekleştirilemezdi. Öyleyse, Cari Sagan’ın belirttiği gibi, şu anki tasarımlarla, aslında yapılacak olanlar arasındaki fark, Leo-nardo da Vinci’nin tasarladığı uçaklar ile bugünkü süpersonik araçlar arasındaki farktan daha çok olsa bile, niye yıldızlar arası araçlar düş-lemiyelim?
Bu uzay aracı tasarımcıları kimdir ve yıldızlara erişmeyi hayallerinde nasıl canlandırıyorlar?
Theodore Taylor ve Freeman Dyson adlı fizikçileçin düşünce ürünleri. Orion Projesi 1050’lerde insanoğlunu diğer gezegenlere ve eğer boyutları büyütülürse, yıldızlara eriştirmek üzere geliştirilmişti.
İTİCİ PLAKA
Taylor, kimyasal yakıtlardan bir milyon kez daha güçlü olan nükleer yakıtın gezegenler arası uçuşun anahtarı olduğuna inanıyordu. Bu yüzden Orion, her biri Hiroşima’yı yerle bir eden bomba gücünde olan bir dizi patlama ile itilecek – aslında ileri fırlatacaktı. Her saniye geriye fırlatılacak bir nükleer bombanın patlatıl-ması ile geminin arka tarafına takılı büyük bir plaka itilecek ve oluşacak zıplamalar dev darbe emiciler ile sarsıntısız bir yolculuk haline dönüştürülecekti.
Crion, 300 bin bombalık bir yakıt ile ışık hızının % 3’ü bir hıza erişip en yakın yıldızlar arası komşumuz olan Alpha Centauri’ye 180 yılda ulaşabilir.
Şii ana kadarki en ayrıntılı uzay gemisi modeli olan Daedalus Projesi, İngiltere Gezegenler Arası Derneği’nin, 6 ışık yılı uzaklıkta olan Bernard yıldızına ulaşma sorununa getirdiği çözümdür.
BlLÎM ve TEKNİK Ekim 1983
1
ORİON : Mars’a yönelik olarak NASA tarafından tasarlanan bu araç nükleer itici güce sahiptir. Her saniye 1.000 ton TNT’ye eşdeğer bir nükleer patlama geminin arkasındaki itici plakaya bir darbe oluşturur ve büyük darbe emiciler ile nisbeten sarsıntısız bir yolculuk sağlanır.
Orion gibi, Daedalus da nükleer patlamalı bir ‘motora sahip; ancak, her saniye olan bölünme (fisyon) patlamalarıyla değil, laser veya elektron demetleri ile saniyede 250 kez ateşlenen birleşme (füzyon) mikropatlamaları ile yol alacak.
HİÇ YAVAŞLAMADAN
Gemide personel olmadığı ve Bernard yıldızına varmadan hiçbir yavaşlama öngörülmediğinden, Daedalus olanca yakıtını yolculuğunun ilk birkaç yılında harcayıp, ışık hızının % 10-20’si bir hıza erişecek ve ardından yakıt tanklarını uzaya bırakıp, 50 yıllık yolculuğunun geri kalan kısmını bu hızla süzülerek tamamlıyacak.
Geminin burnundaki büyük düz bir plaka İse küçük yıldızlar arası parçacıklarla olacak çarpışmalara karşı kalkan görevini görecek. Ancak gemi, bir gram ağırlığındaki bir kitle ile çarpışacak olsa bile kalkan işe yaramıyacak ve gemi uzaydan silinecek. Bu yüzden tasarımcılar, geminin 120 mil önündeki bir alanda karşılaşılacak herhangi bir toz bulutunun yarım tona varan parçacıklarına kadar temizleyecek bir robotu, “toz böceğini” öne sürdüler.
Daedalus ile yeryüzü arasındaki haberleşmede aylara hatta yıllara varan gecikmeler olacağından, gemide, alınacak kararlardan ve tüm işlemlerden sorumlu olacak düzeyde “akıllı” bir bilgisayar bulunması gerekiyor. Bu bilgisayar,
yol boyunca robotlara yıldızlar arası maddeler ve uzak galaksiler hakkında bilgi toplamaları için de emir verecek. Hedefe ulaşmadan yıllarca önce Bernard yıldız sistemini inceleyip, ardından 20 uzay kapsülünü, daha sonraki yıldızlar arası uçuşlarda basamak görevini üstlenecek şekilde, ne zaman ve nereye indireceğine karar verecek.
Tüm veriler yeryüzüne birkaç yıl içinde gönderildiğinde ise görevi bitmiş olan gemi, yıldızlar arası boşluğa sürüklenecek.
Gözü daha da yükseklerde olan bir tasa-rfm da 1969’da Robert Enzmann’ın önerdiği birleşme (füzyon) güçlü koloni uzay gemisidir. Bu araç, yakın bir yıldıza erişmek için yeterli olan, yaklaşık 3 milyon ton aşırı soğutulmuş döteryum (hidrojenin ağır bir şekli) yakıtını taşımak üzere tasarlanmıştır. Döteryum’un birleşmesi (füzyonu) ile oluşturulacak çok büyük miktarlardaki enerji, “manyetik şişe” olarak bilinen bir manyetik alan ile kontrol edilecek.
Dev metal bir küre, hem yakıtı taşıyacak, hem de ardına takılmış üç yerleşme ünitesi için bir ışınım (radyasyon) kalkanı işlevini görecek. Her biri yaklaşık 91,5 m. genişlik ve bir o kadar da uzunlukta olan bu yerleşme üniteleri, her biri 100 oda içeren 20 güverteye bölü-nebilecek. Enzmann, mürettebatın ayaklarını yere basabilmesi için de bu yerleşme ünitelerini, kendi çevresinde dönebilecek tarzda planladı.
BİLİM ve TEKNİK

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*