üstünde bulunan gözlemci Saat tam 12’de (B) noktasına bir yıldırım düştü. Fakat (A) noktasına, yıldırım filân düşmedi!..” diyecektir.
İki gözlemci de, saat tam 12’de aynı “Uzam” da bulundukları halde, farklı “Hız”ları nedeni ile “Olayları” bile farklı görmeye, “Zaman”ı da farklı yaşamaya başladılar!.. Hani, “Salt Uzam” vardı ve “Salt Zaman” vardı?.. Einstein’ın, bu “Tren Örneği”ni, “The Universe and Dr. Einstein” adlı kitabında çok güzel biçimde yorumlayan, Lincoln Barrett, aynen şöyle yazmaktadır:
“.. Uzaklık da, Zaman gibi “relativ” (göreli) bir kavramdır. Referans olarak alınıp gözlenen bir sistemin hareketine bağlı olmayan, hiç bir “Uzam” ya da “Uzaklık” yoktur. Bu nedenle Einstein, şunu ortaya koymuştur. Eğer, bir bilgin, “Doğal Olaylar”ı evrensel sistemlere uygun olarak tanımlamak istiyorsa, “Zaman” ve “Uzam” ölçülerini, değişmez değil, “Değişici Nicelikler” olarak göz önünde bulundurmalıdır..” (4).
Şimdi de konuyu, bir başka yönden ele alalım. Aynı tren örneğinden, şu durumu da açıkça sezinleyebiliyoruz. Trenin üstünde bulunan gözlemci, tren, çok hızlı gittiği için, “Uzak- lık”ları çok kısa bir “Zaman” içinde almaktadır. Oysa, aynı tren çok yavaş gitmiş olsa idi, aynı “Uzaklık “lan, çok uzun bir “Zaman” içinde alacaktı. O halde, ortaya şöyle bir sonuç çıkmaktadır: “Hız, Uzam He Zaman Arasındaki Aralığı, Kısaltmaktadır”. Nitekim, aynı konu üzerinde durarak, “Uzam-Zaman Karmaşıklığı”nı Eins- tein’ın Teorisi ile açıklamaya çalışan bir başka Astronomi bilgini Charles Nordmann şöyle yazmaktadır :
“.. Ne zaman gözlemcinin hızı artarsa, aynı anda da “Zaman” ve “Uzam”daki aralıklar da kısalmış olur. Ne zaman gözlemcinin hızı azalırsa, bunların her ikisinin de aralığı artar. Bu nedenledir ki “Hız”, süreleri ağırlaştıran ve uzunlukları kısaltan, çift etkili bir fren gibi çalışmaktadır. Bu durumu, başka bir biçimde anlatmak istersek şöyle diyebiliriz: “Hız”, bize, “Zaman”- ları ve “UzarrTları, daha yatık bir biçimde ve gitgide daralan bir açı altında göstermektedir. Demek oluyor ki, “Uzam” ve “Zaman” kavramdan, görüntünün, de£\yV. %ötünü^\ennden ba^ka bir şey değillerdir .” 15).
Burada, çok önemli bir şey, dikkatinizden kaçtı galiba!.. Onun için, hemen belirtelim. Hız, “Uzam” ve “Zaman” aralığını böylesine kısalttığına göre, o hızla yolculuk yapmakta olan gözlemcinin, tren ya da füzesinin boyunu da kısaltmayacak mıdır? Elinde ölçü olarak kullandığı metre’nin boyunu da küçültmeyecek midir?.. Ve hepsinden önemlisi, o gözlemcinin, yanında
taşıdığı “Saat”in de çalışmasını, yavaşlatmayacak mıdır?
Sanıyorum ki, incelediğimiz konunun, en önemli yerine şimdi geldik.
Böylesine büyük bir hızla yolculuk yapan gözlemci, (ışık hızına varan sürati ile) “Uzam” ve “Zaman” aralığını öylesine kapatmıştır ki (Charles Nordmann’ın da açıkça belirttiği gibi) çift etkili fren ile “Kendi Yaşadığı Zaman’ı Yavaşlat- mış”tır. Eğer, bu gözlemci, bu çok fazla hızı ile, Yeryüzünden uzaya fırlamış ise, yolculuğu süresince, “Kendi Yaşadığı Zaman” yavaşlayacağı halde, veryüzündeki, dost ve akrabalarının yaşadığı zaman yavaşlamayacağından, Yeryüzündeki dost ve akrabaları, ihtiyarlamaya başlayacaklardır. Oysa, uzay içinde, ışık hızı yolculuğunu sürdürmekte olan gözlemci (bir kaç gün ya da bir kaç ay ihtiyarlamış olacağından) gençliğini koruyabilecektir.
Harekette bulunan bir cismin, boyunun kısalması ve “kendi zamanını yavaşlatması” durumunu, ünlü bilgin Einstein, şöylece açıklamaktadır.
“.. Harekette olan cisimlerin, büzülüp kısalması, özel bir prensibe gerek görülmeksizin şu esastan çıkmaktadır: Bu büzülme’de en önemli şey, (hiç bir anlam veremediğimiz) “Salt Hareket” değildir. Fakat, her “özel Durumda” seçmiş olduğumuz referans cismine (bir koordinat sistemine) göre olan harekettir” (6).
Bu çok kısa tanımlamadan, birden, hiçbir anlam çıkmamış gibi görülmektedir. Onun için, hemen açıklamamamız gereken bir nokta olacaktır. O da, Einstein’ın, ortaya attığı “Relativite” (Görelilik) Teorisinde, şu ilginç durumu belirlemiş olmasıdır. İncelemek için ele alman bir referans cisim (bir koordinat sistemi), kendisini gözleyen bir kişinin içinde bulunduğu koordinat sisteminden ve hız’ından, bağımsız bir hız ve harekete sahiptir. Kısaca, her koordinat sisteminde bulunan bir cismin, o koordinat sistemine özgü, hareket ve hız’ı vardır. Bu sistemleri, bir an, yanyana gelmiş, (ya da aynı zamanı yaşarmış gibi) bir durumda olsalar bile “Hız”ları farklı olduğu için, “Zaman”ları da birbirlerinden farklı olacaktır.
Nitekim, bu konuyu “Einstein ve Evren” adlı k\Ub\nda, çok güzel bir biçimde açıtoa^ıan Charles Nordmann, aynen şöyle yazmaktadır:
“.. Saatleri ayar edilmiş iki saat alalım. Bunlardan bir tanesi, bir istasyon şefine, diğerini de hareket edecek olan tren makinistine verelim. Saatlerin, her ikisinin de doğru gittiğini varsayalım. Diyelim ki, her iki saat de 12.00’yi göstermektedir. Tren 300.000 km.’ye varan bir hızla, istasyondan ayrılmış ve belirli bir uzaklığa var- diktan sonra, birden durup, aynı hızla, istasyona dönmüş olsun. İstasyona vardığında, trendeki saat 13 ve sıfır milyonda bir saniye gösteriyorsa, istasyondaki saat 13 ve birkaç milyonda bir saniye gösterecektir. Bu bir kaç milyonda bir saniye olarak gözüken durum, trenin “Hız”ından ileri gelecektir Bir başka deyiş ile, trenin istasyondan ayrıldıktan sonra, yeniden aynı istasyona dönünceye dek kendisinin yaşadığı “özel zaman”, hız nedeni ile biraz yavaşlamıştır. Eğer, bu tren, çok daha uzun bir süre yoluna devam ettikten sonra geri gelmiş olsa idi, tren şefi, yalnızca bir yıl ihtiyarlamış olduğu halde, istasyon’daki şefin on yıl ihtiyarlamış olduğunu görecekti..” (7).
§u açıklama bile, birbirleriyle içiçe geçmiş gibi gözüken “Uzam ile Zaman”ın, “Hız” karşıcında, ne kadar değişik yapılara bürünüverdiğini gösteriyor. Demek ki, bu “Hız”ı, biraz daha arttırırsak, “zamanı tersine çevirip”, babamızın beşiğini salladığımız bir “Zaman”a gelivereceğiz!