Genel

Amerika

gelebilir ve Amerika’dan tahıl alımı yan yarıya düşebilir.

Böylesine süper büyük bir tanm, ancak Obi’nin yanın­da Yenisey’in de desteklenmesiyle verim sağlayabilir. Bu. ır­maklar dev akarsu Amazon’un beşte biri kadar su taşımak­tadırlar. Sovyetler yatırım sayesinde daha iyi verim alabilir ve susuz kalmış güneş kuşaklan için ikiyüz hatta üçyüz kilo- r metreküp su sağlayabilir.

Fakat doğa, kendisinin bu kadar altüst edilmesine izin verecek mi? Proje sorumlusu Grigori Voropajev, şu eski de­yimi tekrarlayarak insanı düşündürüyor “Sular, aktıktan yerde yine geri akarlar.”

Alabildiğine gelişme ve verimliliğin oluşturduğu bu gü­zel tablo, çok kısa sürebilir. Çünkü; sulayan, kurutmasını da bilmeli. Sulama uzmanlan yıllar boyu değişmeksizin varlı­ğını koruyan bu ana kuralı unutmuş görünüyor. Sonuçta ne­hir sularının yağmur suyundan 10-20 kat daha tuzlu olması nedeniyle, topraklar fazla tuz yüklenerek hemejı^ kullanılmaz duruma geliyor. Bunu önlemek için suyun sadece sulama ka­nallarından geri akması yetmiyor, tuzun topraktan atılması için kanallann, ayrıca büyük miktarlarda su ile durulanması gerekiyor.

KaliforniyalIlara bu eski kanuna aldırmamak çok pahalı­ya maloldu. Ya Ruslar? Onların da ağzı yandı ve bjrkaç tarla­yı fazla tuz oranından dolâyı elden çıkardılar bile. Sulama işinde açık bir kural var: Kısa zamanda çok şeye ulaşmak isteyen, kazandığından fazlasını kaybedebilir. Suyun paylaşıl­ması ise başka bir önemli sorundur.

Avrupa ve Amerikalı araştırmacılar, Kuzey Kutup Deni-

 

tiazar Denizi’nde petrol kuleleri.

Taze su kaynaklarından yoksun kalan Hazar Denizi ve komşusu Aral Gölü’nün kuruma tehlikesi doğa- severleri tasalandırıyor. Yeni kanal, her iki suyun da yaşama dönmesine yardımcı olacak.

Bugün dahi Rus nehirlerinden Kuzey Kutup Deni­zi’.ne akan tatlı su, Kuzey Atlantik’den gelen ağır ve daha sıcak tuzlu suyun üzerinde duruyor. Tatlı suyun azalmasıyla tuzlu su yukarı çıkabilir ve buz erir.

 

zi’ne akan tatlı sulardaki azalmanın buz kütlelerini eritmeye başlayacağından korkuyorlar. Bu durum çok kötü iklimsel sonuçlar doğurabilir. Kuzey Kutbu, ağır su ve bunun üzerin­de donarak buz kütlelerine dönüşen hafif su olmak üzere iki su seviyesinden oluşuyor. Tatlı su yokluğu nedeniyle tuz­lu suyun üste çıkarılarak sistemin tersyüz edilmesi, buz tut­muş yola tuz dökmekle aynı sonucu doğurur. Böylece ku­tup buzları eriyecektir.

Uzmanlar bunun çok yönlü sonuçları olacağını söylü­yorlar. Deniz seviyesi yükselecek, sahil bölgeleri, hatta Ham­burg limanı fırtına sonrasındaki gibi su altında kalacak, kışlar daha ılık, yazlar daha sıcak geçecek. Tropikal bölge ile Ku­zey Kutbu arasında, düşen sıcaklık oranı, tüm iklim düzeni­ni altüst edecek. Gittikçe zayıflayan rüzgârlar Kuzey Avru­palIlara bulutsuz, masmavi bir gökyüzü kazandıracak. Rusla­rın kendi bindikleri dalı keserek yağışları azaltmaları sonu­cunda iklim kuraklaşacak ve böylece bütün kanal çalışmaları çıkmaza girecek.

Meteoroloji uzmanlannın böyle karamsar tahminlerine karşın Hamburg Max-Planck Enstitüsü karşıt bir teoriyi sa­vunuyor. Enstitü elemanları bütün verileri bilgisayara vere­rek, üçyüz kilometreküp suyun çekilmesinin kutup buzlarını sadece birkaç santimetre eriteceğini ortaya çıkardılar.

Fakat diğer araştırmacılar, bu tür hesaplamaların olduk­ça çok bilinmeyeni içerdiğini vurguluyorlar. Aslında sistemin uygulama alanına konmasıyla, isabetli olan ya da olmayan gö­rüşler zamanla ortaya çıkacaktır.

İçinde dünyanın en büyük nehirlerinin de bulunduğu ır- maklann yönünü değiştirmek… Doğrusu insanlık kendi is­tekleri doğrultusunda doğayı zorlama konusunda bu derece radikal bir girişimde bulunmamıştı. İlerleme garantisi olma­yan, gerileme olasılığı güçlü bir girişim bu.

P.M/den çev: Şadl KARAMANOĞLU

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir