efsanelerin ta eskiden kulaklarına

 

 

taşınacak

G

üney Amerika’nın kuzeyinde, özellikle Ko­lombiya’da, Ispanya’lı ve öteki fatihler ve serüvenciler efsanelerin ta eskiden kulaklarına ve hayallerine kadar getirdiği o ünlü altın ülkesinin, “etdorado’nun” bulunduğunu sanıyorlardı, fakat onu hiç birzâman bulamadılar, zaten onların renkli düşlerinde gördükleri böyle birşey hiç bir zaman yoktu İspanyolların bu altın hırsından kendilerinden sonraki kuşaklara bıraktıkları hâlâ bugünün çocuklarına anlatılacak kadar ilginç birer masal niteliğini taşımaktadır.

Oralarda kayalıkların arasından göle doğru akan ırmağın yavaş yavaş ve şahane bir süzülüşü vardır. Adamın vücudu güneşte parlıyor ve etrafa yıldızlar saçıyordu, bütün vücudu saf altın tozu ile kaplanmıştı. Dolu avuçlarıyla suya altın ve kıymetli taşlar serpiyordu. Sonra kendisini ırma­ğın sularına attı ve üstündeki o kıymetli tozu, reçine ile yağlanmış derisinden yıkamaya baş­ladı, Guatavita’nm “kazike” adını alan bu yerlisi Tanrıların kurbanını sunmuştu. Irmağın kıyıla­rında sevinç ateşlerinin alevleri parlıyordu, bu kutsal törenin seyircileri de durmadan suya kıy­metli taşl&İa altın parçaları atmakta brrbiriyle yarış ediyorlar ve bir sal Üzerinde yavaş yavaş onların önünden geçen prenslerini, El Doradoyu, Altın adamı, bütün kuvvetleriyle bağırarak selamlıyorlardı. Ispanyollar bu efsaneyi işittiler yerlilerin bitmek tükenmek bilmeyen bu zengin^ fik öykülerini anlattırıp durdular, zamanla hırs gözlerini o kadar bürüdü ki Kızılderililerin evlerinin Ön taraflarının altından yapılmış oldu­ğunu uyduranlara bile büyük bir istekle inandılar. Çok geçmeden El Dorado bütün bir ülkenin simgesi oluverdi. Dünyanın birçok memleketin­den binlerce asker, serüvenci fatih ve araştır­macılar mutluluklarını bulacaklarına inandıkları biricik zenginliği aramaya koyuldular.

Bu va&raa, talan seferlerinde — ki onlar hiç bir zaman vaadedilmiş Diyar’a varamadı — altın oiarak neierin bulunduğu ye değer bakımından

yel‘!,e/^n tamam/yie farklı oiarak

r                              atişanûyorfar ve

buldukları her şeyi elde kolayca taşınaa

sonra gemilere yükleyerek Avrupa’ya gönderi­yorlardı, oysa Kızılderili yerliler bu asil metalden yalnız manevi değeri yüksek ziynet eşyaları ve dinsel törenlerde

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*