Genel

NEYE GÜVENİYORUZ

NEYE GÜVENİYORUZ?

Buraya kadar, kendine güvenin eksikliğinden söz ettik. Gördük ki kendine güvensizlik, her şeyin sınırlı insan benliğine bağlı olduğunu düşünmekten kaynak­lanıyor. Peki bunun zıddı nedir? Bu, “Kişiliğinize mi yoksa Ben’e mi inanıyorsunuz” sorusuna vereceğiniz yanıta bağlı. Güvenimizi neye bağlıyoruz? Güvenin in­sanın sonradan edindiği kimlikte veya küçük benliğinde nasıl bulunacağını söyleyemem. Bu, insanlarla mümkün değildir ama Tanrıyla her şey mümkündür (Matthevv 19 :26). Gerçek kendine güven Tanrıya, Ben’e güvendir, içimizdeki Mutlak Güç’e güvendir.

Güvenmemiz gereken bu Ben nedir? Tüm yanıtları bilen, karşılaşacağımız her sorunla yüzleşebilecek olan Sınırsız Zekâ’dır bu. Bizi korumasız, savunmasız bırak­mayacak Sevgi’dir; her seferinde bizi kurtarmaya gelen ve zarar görmemize izin vermeyendir. Yapmamız gere­ken her şeyi yapacak güç olarak hayatımıza giren, Her Şeye Kadir Güç’tür.

Ben’e güveni oluşturmak için atılması gereken ilk adım kendi küçük benliğimizi yoldan çekmektir. İsa bu gerçeği idrak ettiği için Ben kendim hiçbir şey yapamam demişti. O, Ben’e gerçekten güvenen bir varlıktı. Şeytan­lara meydan okuma cesaretini gösteren, hastalıklara şifa veren, bir sürü insanı doyuran, ölüyü bile dirilten bu adam kendi başına hiçbir şey yapamayacağını kabul ediyor. İsa içindeki, kendisinden daha büyük bir Güç un tüm bunları yaptığını biliyordu. İsa, Ben’e güveniyordu; çünkü içindeki Güç için imkânsız diye bir şey olmadığını biliyordu. İnsanlar için imkânsız vardır. Kendi gücümüz ve zekâmız mücadele etmek için yeterli değil; tüm Güç ve Zekâ’nın Kaynağı olan Tanrıya gitmeliyiz. Evet, . ben insan benliğimle hiçbir şey yapacak güçte değilim; içim­deki Zekâ yapar her şeyi.

GÜVEN KAZANMANIN BİR YOLU VAR

Nasıl güven oluşturabilirsiniz? İlk ve en önemli şey: Her şeyin içimizden geldiğini bilmek zorundayız. Güç ve Fazilet Tanrının’dır. Bizler bu Güçten ayrı değiliz. İsa’nın dediği gibi, cennette (içimizdeki) ve dünyada (dışsal tezahür) gerekli olan Tüm Güç bana verilmiştir. Cennetteki (hayatın görünmeyen yanı) ve dünyadaki (dışsal tezahür) her şey, İsa’nın Baba dediği tek Kay- nak’tan gelir. Yediğimiz her şey, görünen tezahüre dönüşmüş Öz’dür. (Frekansı düşürülerek katı maddeye dönüşmüş Düşünce.) Ciğerlerimize çektiğimiz hava, bizi saran ve güç veren Öz’dür. Yaşamamızı ve hareket etme­mizi sağlayan Öz’dür.

KENDİNE GÜVEN BİRÇOK ALANDA UYGULA­NABİLİR

Topluluk önünde konuşmayı ele alalım; hitabet, kay­da değer bir Ben’e güven gerektiren bir sanattır. İsa ha­varilerine, İncil den vaazlar vermek ve hastalara şifa götürmek için gittikleri yerlerde konuşmacı kürsüsüne çıkmadan önce ne söyleyecekleri üzerine derin derin düşünmelerine gerek olmadığını, Öz’e güvenirlerse Öz’ün onlara ne anlatmaları gerektiğini söyleyeceğini

 

belirtti. Böyle düşününce benlik-bilinci ortadan kalkar ve gerçek Ben’e güven onun yerini alır, insanın iyi teknik­ler öğrenmek için çalışması ve pratik yapması gerektiği doğrudur. Konuşulmak istenen konular hakkında araş­tırma yapıp hazırlanmak gerekir. Bunlar atılması ge­reken insani adımlardır; fakat endişeye kapılmamak gerekir. İlham, Güç ve Zekâ içinizde saklıdır.

İşte, evde, okulda, nerede olursa olsun yaptığımız her şeyde Hayat’ı ifade ettiğimizi ve bu Hayat’ın Sonsuz ve Mükemmel olduğunu anlamalıyız. İfade ettiğimiz bu Hayat tüm Hayat’la birdir; bundan dolayı insanla Tanrı arasında veya insanla insan arasında ayırım yoktur.

Parmaklarından müzik akan piyanist, Yaratıcı Düşünceyi dile getirmek için kalemi tutan yazar, ikisi de kendi açılarından güzelliği ifade ederler. “Tüm yazılan­lar, yapılanlar ve sahip olunanlar Tanrı’nın lütfudur,” diyor Emerson. Evet, amaçladığınız kariyer için çalış­mak, pratik yapmak ve hazırlanmak gerekir; ama çalı­şan insan, Evrensel Akıl’ı kullanır. Onun vasıtasıyla ifade edilen Sınırsız Zekâ olmadan çalışmak olanaksız­dır. Asıl büyüklük ve Tüm İlham, küçük benlik yoldan çekilip Yüce Ben parladığında gelir.

KORKUYU SAFDIŞI ETMEK

Tanrı Sevgi’dir; Öz’ün kendinden verdiği şeydir; her yerdedir, yarattıklarıyla ifade edilir. Bu Gerçek Sev­gi, korkuyu safdışı eder. Bu Sevgiyi anlamazsak kendi­mizi Hayat’tan ayrı hissederiz; acımasız ve yarışmacı bir dünyaya karşı tek başımıza mücadele vermek zorunda kalırız. Ben’e güven, içimizdeki Ben’e güvenmek demek­tir. İçimizdeki Güç ve Zekâya inanırsak her şeyi yapabi­liriz.

KİM BİZE KARŞI OLABİLİR

Hepimizin içindeki gerçek Ben, her şeyi yapabilecek güçteki Tanrısal yanımızdır. Bu sevimsiz ve acımasız dünyada savaşarak ümitsizce mücadele etmek zorunda değiliz. Gücü sınırlı olan insana bağımlı olmak zorunda değiliz. Asla yalnız değiliz, sonsuzluk her zaman bizim­le. Bütün dünya bize karşıymış gibi görünebilir ama Tanrı bizimleyken, kim karşımızda yer alabilir. (İsaiah 2 : 22) Her zaman içimizdeki Güç’e dönüp yardımım is­teyebiliriz. İçimizdeki Mutlak Güç’ün sınırı yoktur. Sınırsız Zekâ bütün yanıtları bilir ve onun yardımıyla vaaz verilebilir, harika bir konuşma yapılabilir, büyü­leyici bir kitap yazılabilir. Benlik-bilinci, insan ben­liğine bağımlı olmanın, başkaları bizimle, yaptıkları­mızla ilgili ne düşünecekler endişesine kapılmanın so­nucudur. Ben’e güven ise hayal gücümüzü aşan şeyler başaran Güç’den kaynaklanır; her şeyi yapabilecek du­rumdaki bu Güç’e güvenmemiz gerekir.

MEDİTASYONLA KAZANILAN GÜÇ

Günde en az on beş dakikanızı Tanrı’nın büyüklüğü ve hayatınızdaki yerini düşünmek üzere meditasyona (derin düşünceye dalmak, içe yönelmek) ayırın. Günlük sorunlardan uzaklaşın, ilham verici ruhsal metinleri okuyun. Bu sırada gelen ilham verici düşünceleri tüm gün boyunca içinizde hissedin. Bu meditasyon periyodu, tıpkı işyerinizdeki amirinizle yaptığınız günlük toplantı gibi Kaynak’ınızla ilişki kurduğunuz zaman olsun. Böylece tam bir Ben’e güvenle istediğiniz hayatı yaşama­ya başlayın. İçinizdeki gerçeğin Özü, ihtiyacınız olan her şeyi öğretir ve yürümeniz gereken yolu size gösterir. İnsanın Kaynak’ına mümkün olduğu kadar çok başvur­masında fayda var. Doğru yolu göstermesi için içinize dönün. Bir iki dakika gerekeni öğrenmek için yeterli olur. “Pekâlâ Baba, şimdi ne yapmalıyım?” veya “Söyle Tanrım, hizmetkârın dinliyor” deyin. Bir süre dinleyin; ilhamınızı aldıktan sonra artık güven ve coşkuyla yaşa­yabilirsiniz. Tanrı’ya dönerseniz korunursunuz; sessiz­lik ve güven gücünüzün kaynağı olur. (İsaiah 30 : 15)

İçimizden gelen emirleri dinlemeyi öğrenmeliyiz. Hazırladığımızdan farklı bir konuşma yapmaya yönlen­dirilebiliriz belki de. Yaptığımız ev, önceden düşündüğü­müz, istediğimiz gibi olmayabilir ya da aldığımız elbise almayı düşündüğümüz elbise olmayabilir. Ama, içsel rehberimize güvenirsek sonuç her zaman iyi olacaktır; çünkü O hiçbir zaman bizi başarısız kılmaz ve yüzüstü bırakmaz.

İçimizdeki Hayat’ı sevmenin ve ona tam olarak güvenmenin önemini tam olarak vurgulayamıyorum. İçinde bulundukları koşullardan ve dostlarından kork­mayı alışkanlık haline getirmiş insanlar için bunu anla­mak oldukça zor görünebilir. Başkalarını geçmek için mücadele etmek, sürekli haklılığımızı kanıtlamaya çalışmak gibi yanlış dürtüleri terk etmeliyiz. Gerçek Ben’e güveni oluşturmak için tüm çabamızı içimizdeki Güç’e yöneltmeliyiz. Böyle yaparak korkularımızdan arınabiliriz; çünkü Tanrı’nın Varlığı’nda korkuya yer yoktur. Hayata can veren coşku her zaman Ben’e güvene eşlik eder. İngilizce de “coşku, heyecan” anlamına gelen “enthusiasm” kelimesi Yunanca’da “Tanrı’da” an­lamında kullanılan “en theos” kelimelerinden gelir. Coşku ve heyecanla yaşarsak Tanrıyla bütünleşiriz ve hiçbir şey bize zarar veremez, bizi yenemez. Benim içimde olursanız ve benim sözlerim sizin içinizde olursa, iste­diğiniz şey size verilir. (John 15 : 7)

Kendi kavrama gücünüze değil Tanrıya tüm kalbi­nizle inanın ve güvenin. Yaptığınız her şeyde O’nu görün ve bırakın o size yol göstersin. (Atasözü) Mutlak Güç’e, Sonsuz Sevgiye ve Zekâya güvenerek huzur içersinde is­

 

tediğimiz hayata doğru ilerleyebiliriz. Ben’e güven an­cak bu şekilde oluşturulabilir. Bu güveni kazandığımızda belalı egomuzu korumaya gerek kalmaz artık; böylece hiçbir şey kaybetmeyeceğimiz gibi çok şey kazanırız. Bu iç güvenliğini bir kez sağladık mı, güvenimizi asla kay­betmeyiz bir daha.

Tanrı’ya güvenmek insana güvenmekten çok daha iyidir. (Zebur 118 : 8) Aradığımız nedir aslında? Övgü ve yaltaklanma ile egonuzu beslemekse önemli olan, başarı­sızlığa, korkuya ve düş kırıklığına mahkûmsunuz de­mektir. Emerson’un “yağlanmış hiçbir şeyliğimiz” dedi­ği şeyi kutsal devreden çıkarmadıkça, gerçek Ben-güve- nine sahip olamayız.

KENDİMİZE, “ASLINDA NEYİ ARIYORUZ?” DİYE SORMALIYIZ

İhtiyacımız olan şey başkalarının bizi daha çok sev­mesi değil, bizim onları daha çok sevmemizdir.

Gerçek Ben – güveni budur.

Yapmamız gereken, savaş korkusunu yaşamamak için ülkeler arasında barış sağlamaya çalışmak değil, kendi karmaşa içindeki benliklerimizde barışı, huzuru bulmaya çalışmaktır.

Gerçek Ben – güveni budur.

Dönek bir dünyanın takdirini kazanmak için çalış- mamalıyız; İçimizdeki Tanrı’yı memnun etmek için harcadığımız çabada doyum bulmalıyız.

Gerçek Ben-güveni budur.

Başarılarımızla dünyayı sarsmamız gerekmiyor; başarısızlık nedir bilmeyen içimizdeki Öz’ün gerçek zen­ginliğine ulaşmalıyız.

Gerçek Ben – güveni budur.

% 100 DÜŞÜNCE GÜCÜ

BEN – GÜVENİ OLUŞTURMAK İÇİN ANAHTAR DÜŞÜNCE

insan için imkânsız vardır ama Tanrı için her şey mümkündür. İçimizdeki Mutlak Güç her şeyi kolaylıkla ve ke­sinlikle yapabilir. Mutlak Güç’ün benim vasıtamla konuşmasına ve benim için eyleme geçmesine izin veriyorum.

BEN – GÜVENİ İÇİN KENDtNİ – YÖNETME

Başarısızlıktan korkmaya son verdim. Artık hayatın saf hazzı için yaşıyorum.

içimizdeki Yaratıcı Güç’e inanıyor ve güveniyorum.

Sadece benim değil herkesin içindeki Tanrı’ya güveni­yorum. Kimse beni reddedemez, çünkü tüm Hayat’la bütün­leştim.

Hayatı neşe ve sevgiyle dolu olarak görüyorum.

Şu anda Hayat tarafından kabul edildim.

İçimdeki Ruh her zaman bana destek oluyor, huzur ve güven veriyor.

Nerede olursam olayım, ne yapıyorsam yapayım, Sonsuz Varlık benimle birlikte, benim içimde mükemmel haliyle yaşıyor.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir