Delikli kanatın büyütülmüş görünüşü (üstte). Norma bir tek kıskacın görülen kısmı, deliklerin küçüklüğü hakkında bir fikir veriyor. (m2’de 2 milyon delik)
Laminer hava akımının prensibi. Delikler kanadın üst yüzeyindeki hava gir-dapçıklarını yok etmeye yarıyor, (altta)
kullanarak, gerçek boyutlardaki deneyleri gerçekleştirdiler.
Araştırmacılar tarafından sandviç metodu ile yapılan kanadın dış yüzeyini titan oluşturuyor. Altındaki tabaka ise karbon liflerinden oluşturulmuş. Sonuç çelikten hem daha hafif hem de daha dayanıklı. Kanat yüzeyinin her metrekaresine ionik laser ıŞını ile çok hassas olarak 0,05 mm. çapında (insan saçınınkinden daha küçük) yaklaşık 0,7 mm. aralıklarla 2 milyon delik açılmış. Bu küçücük kanallar, hava akımıriın kanadın İçine kadar girmesini ve burada iki pompa ile emilmesini sağlıyor.
Deliklerin bu kadar hassas açılmaları zo-runluğu, çok çabuk ve kolayca tıkanmaları, araştırmacıların ilk deneylerini çok zorlamış, ayrıca emilen küçük toz zerrecikleri, çarpan ve ezilen böcek kalıntıları az da olsa sürtünmeye neden olmuş. Fakat bütün bu zorluklar kanat takımlarında yapılan değişikliklerle giderilmiş.
Normal olarak kalkışta havanın taşıma gücünü, inişte ise hava sürtünmesini arttırmaya yarayan ve uçuş sırasında kanadın içine giren kanat takımları, yeni şekliyle uçuşta ve piste Iniş-kalkışlarda havalanan tozları yeni kanat yüzeyinden uzak tutuyorlar. Ayrıca yeni kanat, her
zaman tertemiz olabilmesi ve toz tutmam için her uçuştan önce basınçlı hava ile püsk tülen bir kimyasal madde ile kaplanıyor.
Uçak yapımcıları tarafından ilgiyle izler bu yeni kanat, hava taşıma şirketlerini de kından ilgilendiriyor. Büyük bir olasılıkla I tip uçakta uygulanacak. Yöntemi geliştiren ar tırmacılar, yeni kanadın uzun mesafe uçuş rında normal olarak tüketilenin r’r 40’ına kaı yakıt tasarrufu sağlıyacağını belirtiyorlar.
Bu yeni keşif şimdiden en zor ve güç yanıklılık deneylerinden geçirilmiş, aerodinan odası testleri ve aranılan aerodinamik etki tüm deneylerde aynı sonucu veriyor. Kanaı yapısı da dayanıklı. Tek sakınca delikli kan ların arada bir püskürtme buhar ile temizli mesi gerekliliği.
Mc Donnel Douglas Corporation’da sürı rülmekte olan geliştirme çalışmalarının finaı man sorunu NASA ile imzalanan anlaşmala çözümlenmiş. Firmanın yeni uçak tipi bu y< kanatlarla yapılıyor. Normal uçuş denemeleriı önümüzdeki yıl yapılması ön görülüyor. Bu < nemelerin beklenen sonuçları alındığında şi diki ve yeni yapılacak modellerde delikli I natların kullanılmasına 1990 da geçilebilecek.
Gökbilimde teleskcbumuz ne kadar büyük olursa, Evren’in teleskobu doğrulttuğumuz noktasından o kadar fazla ışık (ya da başka tür erke) toplayabilir, dolayısıyla incelemede ayrıntılara inebilir, daha da önemlisi Evren’in daha derinlerdeki sönük cisimleri görme, inceleme olanağı buluruz. Gözleyebildiğimiz evrenin büyüklüğü ve topladığımız bilginin doğruluğu te-leskobumuzun büyüklüğü ile orantılıdır. Çıplak gözle gözlenen Evren’in yarıçapı 2×10” km. yi aşmadığı halde bugün büyük radyo teleskoplarla bu sınır 102′ km. ye çıkarılmış yani 10.000 kez genişletilmiştir. Evren’in daha derinliklerini görmek istersek daha büyük teleskoplara gereksinme vardır. Bunun yanında, Evren’in gözlemek istediğimiz derinliklerinde ne kadar büyük yapılı ve ne kadar fazla erke yayan gökcismi varsa onları gözleyebilme şansımız o kader fazla olur. Daha büyük teleskopların yapımı teknik ve ekonominin izin verdiği ölçüde mümkündür.
O halde, daha büyük teleskopların yapımı için teknik ve ekonominin gelişmesini mi bekleyeceğiz? Hayır. Son yıllarda, Evren’de galaksi hatta bir galaksi kümesi büyüklüğünde inanılmaz dev merceklerin bulunduğu keşfedilmiştir. Bnndan böyle, gökbilimciler bu dev teleskoplardan yararlanacaklardır.
1919 yılında bir tam Güneş tutulması anında Güneş’in çok yakınındaki bir yıldız ışığının çekim etkisiyle 1.75 açı saniyesi sapma gösterdiği gözlenmişti. Olaydan etkilenen Çekoslavak-yalı bir mühendis: Mandl, Evren’de büyük kütlelerin birer mercek gibi davranabileceğini düşünmüş ve bu düsüncesini Einstein’e bildirmiş. Einstein yaptığı çalışma sonunda bu tür çekim-sel merceklerin var olabileceği; fakat bunların gözleme olasılığının çok zayıf olduğu yargısına
Evrende yayılan ışınım saniyede 300.000 km. yol ajan foton adlı parçacıklardan oluşan erke paketleridir. Bu erke paketleri büyük kütleli gökcisimlerinin yakınından geçtiklerinde Einstein’in genel görecelik kuramına göre yollarını değiştirirler. Einstein’in evren anlayışında uzay ve zamanın eğriselliği buradan kaynaklanmaktadır. Işınımın yolunu değiştiren büyük kütleli cisim bir galaksi ya da galaksi kümesi ise, tıpkı ince kenarlı bir mercek gibi davranır ve gökcisimlerinin daha parlak ve daha büyük görüntülerini oluşturarak Evren’in daha derinliklerini görmemizi sağlar.
varmıştır (1). Büyük bir kütlenin çekimsel mercek etkisi, kütlenin büyüklüğüne ve ışınımın geçiş uzaklığına bağlıdır. Kütle çok büyük ve ışınım çok yakından geçiyorsa, çekim alanından kurtulamayıp büyük kütle tarafından soğrulabi-lir (Şekil 1). Çekimsel mercek bir galaksi ya da galaksi kümesi ise, yani içinden ışınım ge-çebiliyorsa tıpkı ince kenarlı bir mercek gibi davranır. Aksi halde, ışınımın bir odak noktası oluşmaz buna karşın farklı büyüklük ve parlaklıklarda gerçek olmayan görüntüler oluşur
Şekil 2. Çekimsel mercek (a) bir nokta kaynaksa etkilenen ışınım bir odak noktası oluşturmaz, farklı büyüklük ve parlaklıklarda gerçek olmayan görüntüler oluşur, (b) içinden ışınım geçebilen galaksi ya da galaksi kümesi gibi yaygın bir şekle sahipse tıpkı yakınsak bir mercek gibi davranır.
dakl bir gözlemciye aynı düzlemde iki doğrultuda ışık gelebilir. Gözlemci, gerçek cisim yerine onun gerçek olmayan iki görüntüsünü görür (Şekil 3). Eğer uzak cisim bir nokta değil; fakat bir şekle sahipse örneğin küresel ise, çekimsel mercekle olan durumuna göre Şekil 4, c ya da d’de olduğu gibi gözlenir. Görüntünün şekli, büyüklüğü ve parlaklığı gerçek cismin şekil, büyüklük ve parlaklığından farklı olur ve bu farklılık çekimsel merceğe ve uzak cisme ait bazı parametrelerin bilinmesi halinde önceden hesaplanabilir. Profesör S. Liebes’e göre: örneğin, 10.000 ve 5.000 ışık yılı uzaklıklarda Dünya ile aynı doğrultuda Güneş benzeri iki yıldız olsa, ortadaki yıldız mercek görevini görür ve
10.000 ışık yılı uzaktaki yıldızın görüntüsü büyüklük olarak çapta milyonda bir derece arttığı halde (yerden yine nokta kaynak olarak gözlenebilir) parlaklığı 2.000 kez artmış olur.
Samanyolu dediğimiz galaksimizde bir milyar kadar yıldız gözlenebilmek, ‘dir. Bütün bu yıldızlar hareket halinde olduğundan yer ve iki yıldızın bir doğrultuya gelme şansı ve şansın
İçinde bir yıldızın parlaklığını bin kat arttıraı çekimsel mercek etkisi ortalama 100 yılda oluşur ve olay sadece 12 saat sürer. Yıldız p
laktiğim 10-kat arttıracak bir çekimsel mert etkisinin oluşmasını beklersek bu, galaksiı İçinde yılda bir oluşabilir ve olay iki ay süı Liebes’in hesapları göstermektedir kİ, bir mil; yıldız î”’ .^dn bu şansın oluştuğu yıldızı zar nında gözleyebilme şansı çok küçüktür. A olayı yakın küresel kümelerde ve galaksileı gözleme şansı da oldukça küçüktür. Olayı ren’de daha büyük ölçekli düşünüp, galaksi arası çekimsel mercek etkisini dikkate alırs galaksi kütlelerinin ve aralarındaki uzaklıkla büyük olması nedeniyle mercek etkisinin d; güçlü olrmst gerektiği ortaya çıkar. Çekim mercek milyonlarca yıldızdan oluşan büyük galaksi ise, içinden ışık geçebildiği için, ış odaklama özelliği gösterir vo gösterilmiştir (3) böyle dev bir mercek tek sayıda görüı verir, yani görüntü sayısı 2, 4, 6,… olamaz.
Evren’in derinliklerinde gözlenen ve bilir en parlak galaksiden 100 kat daha fazla ışık yan yıldızımsı cisimler (quasar veya kıs: QSO) bugün inanılıyor ki, henüz oluşan çok tif galaksi çekirdekleridir ve bu cisimlerin f la parlaklıklarının nedeni çekimsel mercek kisi değildir. Bugün bilinen 1.500 kadar O içinde 1.540 + 115 A ve B olarak gözlenen OSO incelendiğinde bunlardan 1.548+ 115 B ı A ya göre çok daha uzak olduğu ve 1.548 + ‘ A galaksisinin çekimsel mercek rolü oynac görüldü ı(4). Şekil 4 (c) ye göre gözler 1.548 + 115 B adlı OSO aslında bir galaksi kirdeğinin A görüntüsüdür, sönük olan B gör tüsü gözlenemez Kaçısı
DSO için 5 açı saniyesinden küçüktür. Yapılan hesaplar göstermiştir ki, 1548 + 115 A nın kütlesi 7×10’2 güneş kütlesi kadardır. Bu, büyük 3ir galaksi kütlesidir. Böylece, ilk kez OSO’la-rın birer galaksiyi temsil edebileceği gösterilmiştir.
Çekimsel mercek etkisinin oluştuğu ikinci OSO çiftinin varlığı Mayıs 1979 da Ingiliz bilim dergisi “Nature” da duyuruldu. ıKitt Peak Göz-lemevi’nde 29 Mart 1979 da yapılan gözlemlere göre 0957 + 561 A ve B olarak bilinen iki QSO bize aynı uzaklıkta, aynı yapıda bulunmakta ve bizden saniyede 210.000 km. hızla uzaklaşmaktadırlar. Aralarındaki 6 açı saniyesi olan görünür uzaklık aslında 200 bin ışık yılıdır. Aynı yapıya sahip çift yıldızların varlığı gibi bu iki OSO aynı zamanda oluşmuş beraber aynı ortamda gelişmiş aynı yapıya sahip bir OSO çifti olabilir; fakat tayftaki soğurma çizgileri incelendiğinde açıklama yetersiz kalıyordu. 0957 + 561 A ve B OSO bileşenleri için aynı olan soğurma çizgileri acaba yer ile OSO çift arasındaki bir maddeye mi aitti? Bazılarına göre soğurma çizgilerinin oluştuğu bu madde OSO ler-den biri tarafından atılan gaz kütlesi, başka bir
Şekil 4. Yerden görünüşü (a) ve (b) deki gibi olan küresel bir gökcismi daha yakınındaki m kütlesinin çekimset mercek etkisi altında (c) ve (d) deki gibi görünür, (c) de A görüntüsü K yarı-çaplı çemberin içinde, B görüntüsü de dışında olamaz. Gerçek gökcisimleri arasındaki görünür uzaklık arttıkça 3 görüntüsü küçülüp sönükleşirken A görüntüsü büyüyüp parlaklaşır.
(<*■)
ö
(*)
Üçüncü bir görüşe göre de, soğurmayı oluşturan madde OSO çifti ile yer arasındaki bir galaksiyi saran gaz bulutuydu.
Gözlemsel verilerle soğurmayı oluşturan bulutun yarıçapı 575.000 ışık yılı ve kütlesi de 1012 Güneş kütlesi yani bizim galaksimizin 10 katı bir kütleye sahibolduğu bulundu. Böyle bir maddenin 0957 + 561 A ya da B ÛSO ı tarafından atılmış olma olasılığı yok gibidir. Tayfsal gözlemlerin duyarlığı 10 kat arttırılınca, soğurma çizgilerinin OSO’ların kendinde oluştuğu anlaşıldı. Aynı yapıda iki OSO’ın yan yana varlığı olasılığı çok zayıf olduğundan bunların çekimsel mercek etkisiyle oluşan gerçek bir OSO’ın iki görüntüsü olabileceği ileri sürüldü. Böyle ise, çekimsel mercek etkisini oluşturan ara kütle gözlenebilmeliydi; fakat böyle bir ara maddenin varlığını gösteren hiçbir belirti yoktu. OSO çifti Güneş bölgesine geldiğinden, Haziran-Kasım 1979 ayları arasında optik gözlem yapılamadı. 23-24 Haziran 1979 da OSO çiftine karşı gelen iki radyo kaynağı ve ortada bir başka radyo kaynağı keşfedildi. Bu yeni kaynak, çekimsel mercek rolünü oynayan galaksi olabilirdi. Bundan başka, Anın yakınında B de eşi olmayan iki sönük radyo kaynağı daha gözlendi. Eğer çekimsel mercek etkisi varsa, bu iki kaynağın B yakınında niye eşleri yoktu? Bu iki kaynak OSO çifti aynı doğrultuda fakat Güneş’e çok daha yakın ise, yani çekimsel mercekle yer ara–sında ise görüntüler gerçektir ve B yakınında eş görüntü olmaz. Radyo gözlemciler OSO çiftinin gerçek çift olduğu çekimsel mercek etkisiyle oluşmuş görüntüler olmadığı yargısına vardılar. IKasım 1979 dan itibaren çiftin tekrar optik olarak gözleme olanağı doğunca fotoğra-fik olarak çekimsel mercek aranmaya başlandı. Üstün gözlemsel ve kuramsal bilgiye sahip olan bir grup (Hale grubu) Mounth Palomar Gözlemevi’nin 5 m. lik teleskobuna taktıkları dünyanın en duyarlı CCD alıcısıya 15 Kasım 1979 da yaptıkları iki saatlik gözlem sonunda, B görüntüsünün uzamış olduğunu dolayısıya iki cisimden oluşmuş olabileceğini gördüler. 29 Kasım 1979 da Hawaii Adasında 4.200 m. lik Mauna Kea tepesindeki 2.2 m. lik teleskopla alınan bir seri fotoğrafta B görüntüsünün kuzeyindeki cisim (çekimsel mercek) oldukça belirliydi (Sekil 5). OSO çifti için kırmızıya kayma 1.4 iken çekimsel mercek galaksi için bu 0.4 ölçüldü. Bu durumda, galaksi iki görüntüsünü gördüğümüz gerçek bir OSO ile Güneş dizgesinin hemen hemen tam ortasındaydı. Hale grubu mer
cek etkisiyle ilgili tüm sorunları inandırıcı biçimde cevaplandırdı. Mercek galaksi aslında 60 kadar galaksiden oluşan büyük bir kümenin üyesi durumundaydı.
Böylece Einstein’in bir zaman gözleme şansı çok zayıf dediği olay bu günün tekniği ve insanoğlunun bilinmeyeni bilme hırsı karşısında kısa sürede çözümlenmiş oluyor ve sonuç ola-
rakta dört bilimsel gerçek kanıtlanmış ol ortaya konuyordu: (i) yıldızımsı maddeler (C kesinlikle galaksimiz içinde değil fakat ko lojik uzaklıkta gökcisimleridir, (¡i) tayf < lerinin kırmızıya kayması tamamen gökcis rinin bizden uzaklaşmalarının, Evren’in ger meşinin sonucudur, (ili) Evren’de çekimsel cek etkisi gerçekten vardır, (iv) genel gö İlk kuramı Evren’in her yerinde geçerlidlr