Genel

Kraliçe UBuokalani

Kraliçe UBuokalani

Bemtce P. Bishop Museum
ABD’nin ilhak ettiği adalann son bağımsız hükümdarıdır. Om pa’a (Sağlam Dur) hareketini destekleyerek ilhaka şiddetle karşı çıkmış,- 1895’te, Sanford B. Dole başkanlığındaki geçici cumhuriyete karşı bir ayaklanma başlatmıştır.
Kral İÜ. Kamehameha’nın danışmanlarından Keohokalde’nin kızıydı. Öteki Hawaii prensesleri gibi misyoner geleneği içinde yetiştirildi. Batı kültürünü yakından tanıdı ve bu arada müziğe olan yeteneğini geliştirdi; en ünlüsü “Aİoha Oe olan birçok şarkı besteledi. Prens naibi olan erkek kardeşi W.P. Leleiohoku’nun 1877’de ölmesi üzerine tahtın ikinci dereceden vârisi oldu. 1891’de ağabeyi David Kalakaua’nın ardından tahta çıktı.
Hükümdarlığı boyunca Hawaii tahtına yitirdiği gücünü yeniden kazandırmaya çalıştı. Kral Kalakaua’nın 1886’da imzaladığı karşılıklı işbirliği antlaşmasına karşı çıkarak eğilimlerim önceden ortaya koymuştu. Antlaşma ABD’ye ticari ayrıcalıklar tanıyor ve Pearl Harbor limanını bu ülkeye bırakıyordu. Bu tavrı ile Liüuokalani, Hawaii’deki yabana işadamlarının (haole) düşmanlığım çekti.
Sanford Dole önderliğindeki Misyoner Partisi Haziran 1893’te Liliuokalani’den tahttan çekilmesini istedi ve tahttan azledil-diğini ilan ederek, ABD’ye ilhak gerçekleşinceye değin görev yapacak geçici bir hükümetin kurulduğunu açıkladı. Lıliuoka-lani, kan dökülmesini önlemek için teslim olduysa da, yeniden tahta çıkarılması için ABD Başkam Grover Cleveland’a başvurdu. Cleveland kraliçenin yeniden tahta çıkarılmasını emretti, ama Dole, Cleve-land’ın müdahale yetkisi olmadığını öne sürerek buna karşı çıktı. Kraliçe yanlısı Robert Wilcox önderüğinde 1895 te başlayan ayaklanma da Dole tarafından bastırıldıktan sonra, Liliuokalani vatana ihanetle suçlanarak evinde göz hapsine alındı’ Hapsedilen isyancıları kurtarmak için de tahttan çekildiğine dair resmi bir belge imzalamayı kabul etti (Ocak 1895). Daha sonra toplumsal yaşamdan çekildi ve 1898’de Hawaii’s Story by Hawaii’s Queen (Hawaii Kraliçesinin Ağandan Hawaii’nin Öyküsü) adıyla yayımlanan anılarını yazdı.
Lille, Fransa’nın kuzey kesiminde, Nord ilinin (département) ve Nord-Pas-de-Calais planlama bölgesinin (région de programme) merkezi kent. Deûle Irmağı kıyısında, Paris’in 219 km kuzeydoğusunda, Belçika sınırına karayoluyla 14,5 km uzaklıkta yer alır.
18. yüzyıla değin adı L’île (Fransızcada “ada ) biçiminde yazılan Lille önceleri küçük bir köydü. 11. yüzyılda Flandre kontu IV. Baudouin’in emri üzerine tahkim edildi. Ortaçağda birçok kez yıkıldı ve el değiştirdi. 1667 de XIV. Louis’nin birliklerince kuşatıldı. 1708’de Marlborough dükünün ele geçirdiği kent 1713’te Ut-recht Antlaşması’yla Fransa’ya bırakıldı. I. ve II. Dünya savaşları sırasında büyük hasar gördü ve Alman işgaline uğradı. .
Lille Tourcoing ve Roubaix’yle birlikte Fransa’nın en büyük bitişik kentler kümesinden birini oluşturur. Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun (AET) üyesi olan kuzey ülkelerine yakınlığı ve ulaşım açısından iyi bir konuma sahip oluşu kentin sanayisini ve ticari etkinliklerini olumlu yönde etkilemektedir. Önemli bir demiryolu kavşağı olan kent Belçika’dan Paris ve Akdeniz^ uzanan karayolunun üzerinde yer alır. Yakınlarında bir de havaalanı vardır. Ulaşımda kanal içine alınmış Defile Irmağından da yararlanılır, Lille Ticaret Odası 18. yüzyılda kurulmuştur. Bölgesel ekonomik gelişme komisyonunun etkinlik gösterdiği kentte Fransa Merkez Bankası’mn bir şubesi vardır. 1925’ten bu yana kentte her yıl uluslararası bir ticaret fuan açılmaktadır. Öğretim kıııumlan arasında kente 1885’te Douai’ den taşınan ve 1970’te yeniden örgütlenen devlet üniversitesi, Katolik üniversitesi ve meslek okulları sayılabilir; kentte ayrıca Pasteur Enstitüsü’ne bağlı bir araştırma kuruluşu etkinlik göstermektedir.
Lille, Fransa’nın geleneksel dokuma merkezidir. Öteki sanayi dallan arasında de-mir-çelik, makine ve kimyasal madde üretimi ile gıda işleme sayılabilir. Güneydoğu-kuzeybatı doğrultusunda uzanan Özgürlük Bulvan kuzeydeki eski kenti güneydeki yeni kentten ayırır. Caddenin kuzeybatı ucunda beşgen planlı bir kale (1667-70) yükselir. Kale, tasarımını Fransız mühendis Sébastien Le Prestre de Vauban’m (1633-1707) yaptığı askeri binaların en iyi korunmuş olanıdır. Eski kentin çevresindeki surlann büyük bölümü yıkılmış olmakla birlikte kemerli Paris Kapısı (1682) hâlâ ayaktadır. 1236’da kurulmuş olan Kontes Hastanesi 15. ve 17: yüzyıllarda yeniden inşa edilmiştir. Bir başka önemli tarihsel yap olan 17. yüzyıldan kalma Eski Borsa (Vieille Bourse); bu kentte doğmuş olan General de Gaulle’ün adını taşıyan meydanın kenarındadır. 15-20. yüzyıllar arası dönemden kalma resimlerin bulunduğu kent müzesi Fransa’nın en zengin sanat koleksiyonlarından birine sahiptir. Kentin merkezindeki eski evlerin hepsi yıkılmış ve yerlerine modern gökdelenler yapılmıştır. Bitişik kent kümesini oluşturan üç kentin arasına bölgesel yönetim merkezi olarak Villeneuve d’Ascq adlı yeni bir kasaba kurulmuştur. Nüfus (1982) 167.791.
Lök danteli, 16. yüzyıldan beri Lille kentinde (eskiden Flandre’da, bugün Fransa’da) üretilen iğ danteli. Aynca bak. dantel.
Lifle Üniversiteleri I, II ve m, Fransızca universités de ulle i, n, et m, Fransa’nın kuzeyindeki Lille kentinde, karma eğitim veren, özerk, devlet tarafından finanse edilen yükseköğretim kurumlan. Fransız yükseköğretiminde reform yapan 1968 tarihli yasa uyarınca 1970’te kuruldular.
423 Lillie, Frank Rattray
1560’ta Douai’de kurulan ve Fransız Devrimi sonrasında kapatılan Lille Üniversitesi, bu okulların çekirdeğini oluşturdu. Devrim döneminden sonra Lılle ve Douai’de fakülteler kurulmuş, bunlar 1887’de Lille’de birleştirilmiş, 1896’da da üniversite olarak yeniden örgütlenmişti.
1863’te üniversitenin fen fakültesi dekanlığına atanan Louis Pasteur, üniversiteler ile sanayi arasında ilişki kurulması gerektiğine inanıyordu. Bu amaçla deneysel dersler ve işçiler için akşam dersleri koydu. Ayrıca öğrencilere fabrikaların gezdirilmesi gibi programlar ve uygulamalı dersler başlattı, kendisi de mayalanma üzerine ilk deneylerini Lille’de gerçekleştirdi.
Günümüzde Lille I, bilim ve teknoloji konularında yoğunlaşmıştır; Lille H’de hukuk, öp, eczacılık, dişçilik, beden eğitimi, Lille IlI’te de beşeri bilimler, matematik, sosyal bilimler ve psikoloji öğrenimi verilir. Üniversiteler kendi içlerinde, her birinin akadftmik ve yönetsel özerkliği olan ayn öğretim ve araştırma birimlerine ayrılmıştır.
Lillie, Beatrice (Gladys), lakabı bea i,n,1.1F.. evlendikten sonra lady peel (d. 29 Mayıs 1898, Toronto, Kanada – ö. 20.Ocak 1989, Henley-on-Thames, Oxfordshire, İngiltere), İngiliz ve Amerikan revülerinde incelikli oyunuyla ün yapan komedi yıldızı.
İlk kez 1914’te Londra’da duygusal baladlar söyleyerek sahneye çıktı. I. Dünya Savaşı sırasında bir dizi revüde rol alarak komedi alanındaki üstün yeteneğini kanıtladı. 1920’de, Sir Robert Peel üe (1925’ten sonra Peel 5. baronu) evlendi. 1924’te New York’ta sahneye çıktı; ünü artık bütün dünyaya yayılmıştı. Exit Smiling (1926) adlı sessiz filmle sinema dünyasına girdi ve bundan sonra arada bir beyazperdede görünmeyi sürdürdü. George Roy Hill’in Thoroughly Modem Millie’ sı (1967; Tadı Ktzm Aşkı) rol aldığı son filmlerden biri oldu. Ullie inside U.S.A. (1948-50; ABD’nin İçinde), An Evening with Beatrice Lillie (Beatrice Lillie ile Bir Akşam), Auntie Mame (1958) gibi oyunlarda unutulmaz kompozisyonlar çizdi. Noël Coward’in Blithe Spirit (Ruhlar GelirselBen Çağırmadım) adlı oyununun 1964’te New York kentinde sahnelenen müzikal uyarlaması High Spi-rits’teki Madame Arcati rolüyle de önemli bir başan elde etti. 1973’te Every Other Inch A Lady adım taşıyan otobiyografisi yayımlandı.
Lillie, Frank Rattray (d. 27 Haziran 1870, Toronto, Kanada – ö. 5 Kasım 1947, Chicago, ABD), ABD’li zooloji ve embriyoloji bilgini. Yumurta hücresinin döllenmesine ve eşeyin belirlenmesinde hormonların rolüne ilişkin buluşlanyla tanınır. Meslek yaşamının büyük bölümünü (1900-47) embriyoloji profesörü, zooloji bölümü başkam ve biyoloji bilimleri bölümünün dekanı olarak görev yaptığı Chicago Üni-versitesi’nde geçirdi. Hayvanlarda yumurta hücresinin karbonhidrat ve proteinden oluşan ve fertilizin adım verdiği jelatinimsi bir maddeyle kaplı olduğunu buldu. Bu maddenin sperma hücrelerini çevreleyen ve anti-fertilızm denen maddeyle etkileşimi, spermanın yumurtaya yapışmasını ve içine girmesini sağlar. Bu sürecin aynı zamanda yumurtanın yalnız kendi türüne özgü sperma hücrelerince döllenmesini güvenceye aldığı düşünülmektedir. Lillie’nin bir başka buluşu sığırlarda hormonların etkisiyle oluşan araeşeylilikle ilgilidir. Sığırlarda ikiz gebeliklerde iki erkek, iki dişi dölüt olabile-
Lillo, George 424
ceği gibi, dölütlerin biri erkek, biri de erkek iç üreme organları taşıyan dişi olabilir. Sığırda ikiz dölütlerin eşey hormonlarının serbestçe birbirinin kan dolaşımına geçmesinden yola çıkan Lillie, erkekten gelen androjen hormonların etkisiyle dişi dölütün genetik yapısının erkekleştiği sonucuna vardı.
Uzun yıllar çalıştığı Woods Hole Deniz Biyolojisi Laboratuvan’nda (Massachusetts) başkanlık (1908-26) ve mütevelli heyeti üyeliği (1926^2) yaptı. Aynca Woods Hole Okyanusbilim Enstitüsü’nü kurarak ilk yöneticisi (1930-39) oldu. Başlıca yapıtları Development of the Chick (1908; Civcivlerin Gelişimi) ve Problems of Fertilization’ dır (1919; Döllenme Sorunları).
Lillo, George (d. 4 Şubat.1693, Londra – ö.
3 Eylül 1739, Londra, İngiltere), İngiliz tiyatrosunda öncü etkisi olan oyun yazan. Alışılagelmiş soylu kahramanların yerine orta sınıf üyelerini konu alan The London Merchant: or, the History of George Barnwell (1731; Londralı Tüccar ya da George BarawelTin Öyküsü) adlı oyunu İngiltere’de olduğu kadar Almanya ve Fransa’da da, buıjuva tiyatrosunun gelişmesini büyük ölçüde etkilemiştir, lillo, Felemenkli bir kuyumcunun oğluydu. Baladlı bir opera olan ilk yapıtı 1730’da sahnelendi. Elizabeth dönemi pasyon oyunlarından (örn. yazarı belirsiz A Yorkshire Tragedy’den [Bir Yorkshire Trajedisi]) esinlenerek kaleme aldığı The London Merchant’ta, ustasını üç kez soyan ve en sonunda amcasını öldüren Londralı bir çırağın öyküsünü anlatıyordu.
Lilongwe, Malavi’nin başkenti. İç kesimdeki ovalık bir alanda kuruludur. Lilongwe yönetim birimiyle Orta bölgesinin yönetim merkezi ve ülkenin ikinci büyük kentidir. Verimli Lilongwe Platosunun tarım merkezi olan Lilongwe, 1965’te Başkan Banda tarafından Kuzey ve Orta bölgelerini kapsayan kalkınma projesinin odak noktası seçildi. 1968’deyeni başkent yapılması kararlaştırıldı; 1975’te resmen bu konumu üstlendi.
Kent iki merkez arasına yayılmıştır. Bunlar Kuzey ve Orta bölgelerinin geleneksel hizmet ve dağıtım merkezi olan eski kent ile hükümet dairelerinin, elçiliklerin, polis müdürlüğünün, siyasal kuruluşların merkezlerinin, bankaların ve mahkemelerin yer aldığı, S km uzaktaki Capital HiU’dir. 1970’lerde ve 1980’lerde yürütülen kalkınma projeleri yeni bir uluslararası havalimanını, Salima’yı batıdaki Zambia sınırına bağlayan demiryolunu, kentin kuzeyindeki sanayi bölgelerini ve Lilongwe Platosunun verimli tütün tarlaları için hazırlanan çok amaçlı geliştirme programını kapsamaktadır. Nüfus (1987) kent, 223.318; yönetim birimi, 986.411.
Lilongwe Platosu, orta bölge platosu olarak da bilinir, Malavi’deki en geniş kesintisiz düzlük. Yüzölçümü 23.310 km2’dir. Kuzeyinde Chimaliro Tepeleri ve Viphya Dağlan, doğusunda Doğu Afrika Rift Vadisi, batısında Dwangwa Irmağı, güneyinde Kirk ve Dzalanyama sıradağlan yer alır. Platonun ortadoğu kesiminin, yüksekliği 760-1.400 m arasında değişen hafif dalgalı bir yapısı vardır. Ortabatı bölgesi ise aralarında fazla yükseklik farkı olmayan (1.430-1.500 m) tepelerle kaplıdır. Lilongwe, Bua ve Dwangwa ırmaklarının geniş vadileri doğu-kuzeydoğu doğrultusunda platoyu boydan boya geçer. Irmakların
kollan bataklıklara (nadambo) dağıldığından akış halindeki su azdır. Platonun büyük bölümü verimsiz, kumlu topraklarla kaplıdır; bu yüzden otlak olarak kullanılır ve tarımsal yerleşmeler seyrektir. Ama Lilongwe bölgesindeki verimli killer sayesinde bölge, Malavi’deki tütün üretimine önemli bir katkıda bulunur.
Lily, William, LiLYE olarak da yazılır (d. 1468?, Odiham, Hampshire – ö. 25 Şubat 1522, Londra, Ingiltere), Rönesans döneminde yetişmiş İngiliz bilgin ve klasik dilbilgisi uzmanı. Yunanca öğreniminin İngiltere’de yayılmasına öncülük etmiştir. Ayrıca, çeşitİı düzeltme ve değişikliklerle 19. yüzyıla değin yaygınlıkla kullanılan bir Latince dilbilgisi kitabının yazarlan arasındadır.
1486’da Oxford Üniversitesi’ne girdi. Edebiyat dalından mezun olduktan sonra Kudüs’e hacca gitti. Dönüşte Rodos’a uğradı. Orada, Osmanlılann İstanbul’u fethinden sonra adaya sığman çok sayıda Yunanlıyla tanıştı. Sonra İtalya’ya geçerek Roma ve Venedik’te derslere girdi. Dönüşünde Londra’ya yerleşerek özel dilbilgisi dersleri vermeye başladı (Londra’da Yunanca dersi veren ilk kişi olduğu sanılmaktadır). Yakın dost olduğu Thomas More’la da Londra’da tanıştı. 1510’da, St. Paul Katedrali’nin başrahibi ve St. Paul Okulu’nun kurucusu John Colet tarafından okulun ilk başöğretmenliğine getirildi.
Lily s Grammar (Lily’nin Dilbilgisi Kitabı) adlı yapıtı, okuldaki öğretmenlerden sert eleştiriler aldı ve kitapta birçok değişiklik yapıldı. Kitaba yöneltilen en önemli eleştiri, öğrencilere Latince sözdizim kurallarım öğretmeyi amaçlamasına karşın, bu kurallan Latince açıklıyor olmasıydı. Bu eleştiriler sonucunda, Latincenin sözdizim ve kuralla-nyla ilgili bölümler 17. yüzyıl dilbilgisi uzmanlarınca İngilizceye çevrilerek kitaba eklendi.
Lily’s Grammar’m kabul gören bazı düzeltmeler içeren yeni basımlan da Cambridge (1634 ve 1640) ve Oxford (1636 ve 1687) üniversiteleri tarafından yayımlandı. John Ward’un hazırladığı basım (1732) 18. yüzyılda İngiliz okullarında yaygın olarak kullanıldı. 1758’de gözden geçirilen kitap, Eton College tarafından The Eton Latin Grammar (Eton Latince Dilbilgisi Kitabı) adıyla yeniden düzenlendi. On yıl sonra yenni Public School Latin Grammar’a (Özel Okullar İçin Latince Dilbilgisi) bıraktı.
Lilybaeum bak. Marsala
Lim Fiyordu, Danca limfjorden, Danimarka’da, Jutland Yanmadasının kuzeyinde, Kuzey Denizini Kattegat’a bağlayan ve Vendsyssel’le Thy bölgelerini anakaradan
Lim Fiyordu
Erik Frite-Ptıoto Trends
ayıran boğaz. Uzunluğu 180 km’dir. Koytm ve adacıklarla dolu bir dizi fiyorttan oii|M boğaz, orta kesiminde 24 km gemşügjafe bir lagüne açıldıktan sonra Âlbofg ve Kattegat arasında daralır. En derin yen 15 n’<Sc. Bazı kesimleri oldukça sığ okluğunda gemilerin işleyebilmesi için derinleştirilmqlK. Boğazın Vikingler döneminde açık ola Thyborin’daki batı çıkışı ortaçağda bbBe kapanmış ve bunun sonucunda fazla sobnrt boğazın doğu ucundan Kattegat’a boşailaa tatlı su gölleri oluşmuştur. Kuzey Dobİb-deki gelgit sonucu, 1825’te boğazın batı mam yeniden denize bağlanmış ve çıkışı ajpk tutmak için 1875’te Thybor0n Kanalı aç£-mıştur.
İşlek bir denizyolu olan boğaz istiridye «t midyeleriyle de ünlüdür. Kıyılarda bolca rastlanan kül ve kil moler denen hafif tel tuğlaların yapımında kullanılır. Boğazdaki en büyük ada Mors, başlıca limanlar öe Âlborg, Nttrresundby, L0gst0r, Nyk«Mag Mors ve Thisted’dir.
Lima, Peru’nun orta kesiminde yönetiaı bölgesi. Ülkenin başkenti Lima’yı da içme alan bölgenin yüzölçümü 33.821 km^dir. Batıda Büyük Okyanus kıyılanndan doğada And Dağlarının en batıdaki sırası olan Bad Cordillera’ya kadar uzanır. İlin kıyı kesimi çok az yağış alır ve yalnızca And Dağlarından gelen ırmakların geçtiği yerlerde kanallarla sulama yapılabilir. Kıyı bölgesinde özellikle hazirandan ekime değin kalın bir bulut katmam görülür. Deniz düzeyinden 760-1.200 m yükseklikte bulunan, sürekli bulutlarla kaph dağ yamaçlarında loma denen mevsimlik, otsu bitkiler yetişir. Loma kuşağının daha yukarısındaki topraklar ekim-tıisan arasında yağış alır.
Lima, Peru’nun en yoğun nüfuslu yönetim bölgesidir. Lima kenti çevresinde ve Callao’ ya doğru uzanan kesimde, ülke nüfusunun dörtte birinden fazlası yaşar. 1972’de çıkarılan bir yasayla kurulan ve yönetim bölgesiyle aynı adı taşıyan metropoliten alan, iJma kentini, Lima yönetim bölgesindeki 25 kentsel ilçeyi ve Callao ilinin kentsel kesimlerim içine alır.
Lima-Callao metropoliten alanının dışında, halkın çoğu çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşır. Ovalarda sulamayla şekerkamışı, pamuk ve sebze yetiştirilir. Cafiao ve Hua-cho kıyılan açıklarında halikçılık yapılır. Huacho ve Chilca’da denizden buharlaştırma yoluyla tuz elde edilir. Casapalca’da bakır, Oyön’da da kömür madenleri vardır. Pan-Amerikan Karayolu kuzeybati-güney-doğu doğrultusunda uzanarak bölgeyi boydan boya geçer. Lima bölgesi ülkenin öteki kesimlerine hava, demir ve kara yollarıyla bağlanır. Nüfus (1991 tah.) 6.431.800.
Lima, Peru’nun başkenti ve Lima yönetim bölgesinin merkezi. Rlmac Irmağının güney kıyısında, Büyük Okyanus kıyılanndan yaklaşık 13 km içeride, deniz düzeyinden 156 m yüksekte yer alır. Çöl özellikleri gösteren layı düzlükleriyle çevrili olan kentin doğusunda And Dağlan yükselir. Lima metropoliten alanının yüzölçümü 3.900 km2’dir. Nüfus (1990) kent, 6.115.700; (1987 tah.) metropoliten alan, 5.875.900’dür.
Doğal yapı ve genel görünüm. Lima, çevresinde uzanan’gri-san, çıplak düzlüklerin ortasında bir vaha kenti görünümündedir. Tropik iklim kuşağında yer almasına karşın soğuk Peru (Humboldt) Akıntısının etkisiyle oldukça serin bir iklime sahip olan kentte, ortalama sıcaklık kış aylarında (ma-yıs-kasun) 17°C, yaz aylarında ise 24°C dolayındadır. Nem oram çok yüksek olmakla birlikte, ortalama yıllık yağış miktan 50 mm’yi aşmaz.
Bugünkü kentin çekirdeğim oluşturan “Eski Lima, 16. yüzyılda İspanyol koloniciler
H’ I tam lif t fiMtlîHi twmwn. ımrni. mmipwfw rnmrmmwm
tarafından kurulmuş, 17. yüzyılda da surlarla çevrilmiştir. 19. yüzyılda büyük bölümü yıkılan bu salamı bir bölümü hâlâ ayaktadır. Günümüzde kuzeyde Rimac Irmağı, güney, doğu ve batıda da modem, geniş caddelerle çevrili olan Eski Lima, birbirini dik açıyla kesen yollarıyla dama tahtası görünümünü bugün de korumaktadır. Ko-
loni döneminden kalına yapıların çoğu bü-yük depremlerde yıkıldığından, öteki Latin Amerika başkentlerinin tersine Lima’da pek az tarihsel yun vardır. Bunların en önemlisi Tagle Kulesi Sarayı, katedral ve Başpiskoposluk Satayı’dır. Başta Başpiskoposluk Sarayı olmak üzere kentteki tarihsel yapıların çoğunda ampir üslubunun etkisi
425 Lima
görülür. Kentin en önemli iki meydanı olan Armas Meydanı (naza de Armas) ve Bolívar Meydanı (Plaza Bolívar) koloni dönemine özgü, kapalı, ahşap balkonlu evleriyle dikkat çeker.
– Eski kent
sınırlan —Kent sınırtan
01 ■ önemli yerler
[i’.ij Parklar
1 Aliaga Evi
2 Lima Katedrali
3 Merkez Postanesi
4 Estación del Ferrocarril Central de Uma
5 Estación Desamparados
6 Lima Belediyesi
7 Hükümet Sarayı
Lima, Jorge de 426
Tramvayların sefere konduğu 19. yüzyılın ortalarına değin surların dışına temen hiç taşmayan kent, sonraki yıllarda, özellikle de 1930’larda hrela büyüdü. Kentin batıdaki Callao’ya doğru uzanan kesimi sanayi bölgesi, güneydeki Magdalena’ya doğra genişleyen kesimi ise sayfiye bölgesi olarak gelişti; doğudaki Vitarte’ye doğru da düşük gelir gruplarının yaşadığı banliyöler ve sanayi bölgeleri kuruldu. 1950’lerde göçlerin artmasıyla birlikte kentin çevresinde barriada (gecekondu kampı) ya da pueblo jóveno (yem kent) olarak adlandırılan gecekondu mahalleleri oluştu.
Nüfus. 1930’larda kentin görünümü ile birlikte nüfusu da büyük değişikliğe uğradı. Bu dönemde kent nüfusu bîr yandan hızla artarken bir yandan da son derece heterojen bir yapı kazandı. Göçlerle birlikte konut sorunu ortaya çıktı ve altyapı tesislerinin yetersizliği çeşitli sorunlara yol açtı. Günümüzde varlıklı kesimin yaşadığı semtler, göç sonucu ortaya çıkan gecekondu bölgeleriyle büyük karşıtlık gösterir. Nüfusun büyük bölümü Katoliktir.
Ekonomi. Ülke ekonomisinde önemli bir yere sahip olan Lima, Peru’nun toplam sanayi üretiminin beşte üçünü karşılar. Sanayi tesisleri Callao-Lima-Vitarte koridorunda yoğunlaşmıştır. Sanayi etkinlikleri gemi yapımından giysi üretimine kadar değişen bir çeşitlilik gösterir. Başlıca sanayi ürünleri tekstil, plastik ve kimyasal maddedir. Kentte ayrıca otomobil, çimento, ilaç ve mobilya fabrikaları ile gıda işleme tesisleri vardır. Ama ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sorunlar nedeniyle bu fabrikaların çoğu düşük kapasiteyle çalışmaktadır. Eski kentten başlayan karayolu ağı kuzeyde Pan-Amerikan Karayolu, güneyde de Merkezî Karayolu’yla birleşir. Lima’dan başlayıp Andlar’a tırmanarak kuzeydoğudaki La Oroya’ya ulaşan Merkezî Karayolu dünyanın en yüksek noktaya ulaşan standart ray açıklıklı demiryoludur. 1850’de tamamlanan Lima-Callao demiryolu Güney Amerika’daki en eski demiryolu hattıdır. Callao’da uluslararası bir havalimanı vardır.
Kent ip ulaşım yaklaşık 10 yok» alabilen taksiler ve yaklaşık 20 yolcu alabilen küçük otobüslerle sağlanır. Colectivo olarak adlandırılan bu ulaşım biçiminin yanı sıra, belediyeye ait»otobüsler de bulunmakla birlikte, bunların çoğu kullanılmaz durumdadır.
Yönetsel ve toplumsal koşullar. Lima metropoliten alanı Lima yönetim bölgesindeki 25 kentsel ilçeyi ve Callao ilinin kentsel kesimlerini içine alır; ilçelerin her bin yönetsel bakımdan özerk bir yapıya sahiptir. 1984’te çıkarılan bir yasayla Uma Metropoliten Alanı Konseyi nin oluşturulmasına karşın, bu özerk yapı ilçeler arasındaki eşgüdümü engellediğinden kentin gehşimı olumsuz yönde etkilenmektedir. Öte yandan 1983 ten bu yana her ilçe kendi kaynağını kendisi yaratmakla yükümlü olduğundan yoksul ve varlıklı ilçeler arasında mnnlan nimıd bakımından büyük farklılıklar vardır. İlçeler, çoğu yatırımlar için gerekli kaynağı bulabilmek için merkezî hükümete ve Dünya Bankası’na başvurmuşlardır. Kültürel yaşam. Lima içinde bulunduğu çeşitli sorunlara karşın ülkenin kültürel merkezi olma özelliğini bugün de korumaktadır. Başlıca yükseköğretim kurumlan ülkenin en eski üniversitesi olan San Marcos Ulusal Üniversitesi (kuruluşu 1551) _ ile 191Tde kurulmuş olan Peru Katolik Uni-versitesi’dir. Kentteki öteki önemli kültür kurulılşları Peru Kültür Evi, konservatuvar, güzel sanatlar okulu ve ulusal tiyatrodur.
Ulusal Kütüphane ile Peru Ulusal Arşivi filkMiin en zengin kitap koleksiyonuna sahiptir. Kentte ayrıca Lima’nın tarihsel zenginliklerini sergileyen çok sayıda müze vardır. Lima’nın güneyinde koloni dönemi öncesindeki en önemli kentlerden biri olan Pachacamac’ın kalıntıları bulunur.
Lima’da çok sayıda dergi ve gazete yayımlanır; hunlann en önemlileri 1839’da kurulmuş olan El Comercio adlı gazete ile Caretas adlı haftalık dergidir. Çeşitli radyo ve televizyon kuruluşlarının merkezlerinin bulunduğu kentte çeşitli spor dallarına ayrılmış acık alanlar yer alır. Geleneksel halk müziği günümüzde de büyük ilgi çekmekte ve peña denen halk dansları çok tutulmaktadır. Lima güzel yemeklerinin yanı sıra, özel birası, şarabı ve pisco adı verilen içkisiyle de tanınır.
Tarih. Lima’nın çevresi yaklaşık 1.000 yıl önce yerleşime açıldı ve İnka öncesi erken ara dönemde (tO y. 200 – IS 600) yörede pek çok yerleşme kuruldu. Bunların en önemlisi İnka döneminde de önemli bir din merkezi olan Pachacamac’tı.
Bugünkü Lima kentini 6 Ocak 1535’te İspanyol fatih (conquistador) Francisco Pizarra kurdu. Pizarro’nun kente verdiği Qu-dad de los Reyes (Kralların Kenti) adı, hiçbir saínan kullanılmadıysa da, Lima çok «twnfAai Peru genel valiliğinin yönetim merkezi oldu. 17. yüzyıldan 19. yüzyılın »rtalanna değin alan ve nüfus bakımından önemli bir gelişme göstermeyen kent 1746’daki depremden büyük zarar gördü. Lima’nın modern bir kent olarak gelişimi 1851’de Lima-Callao demiryolu hattının tamamlanmasıyla başladı. Sonraki 20 yıl içinde Miraflores, Ancón ve Chosıca’ya nTflnan demiryollarının tamamlanması kentin gelişimini daha da hızlandırdı. 1920’lerde ve 1930’larda Lima’yı ülkenin öteki kesimlerine bağlayan karayollarının yapılmasıyla kente ille göçmenler gelmeye başladı. 1940-80 arasında yaklaşık 2 milyon göçmenin yerleştiği Lima’da göç dalgasını başta konut yetersizliği olmak üzere çeşitli sorunlar izledi. Son yıllarda aşırı nüfus, yoksulluk ve altyapı yetersizliğinin yol açtığı sorunlar daha da derinleşmiş ve başkentin Lima’dan Cuzco’ya taşınması yolunda görüşler ortaya atılmıştır.
Lima, Jorge de (d. 23 Nisan 1895, Uniâo dos Palmares – ö. 15 Kasım 1953, Rio de Janeiro, Brezilya), Brezilyalı şair ve romancı. Brezilya’da 1920’lerde ortaya çıkan bölgesel şiir akımının önde gelen temsilcilerinden biridir.
Brezilya’nın kuzeydoğu kesimindeki bir şeker plantasyonunda yetişen Lima, hekim olarak çalışmaya başladı, ilk şiirlerinde Pamasçı Fransız şairlerinin etkisi belirgindi.
O Mundo do Menino Impossivel (1925; İnanılmaz Çocuğun Dünyası) adlı Vapıtı Avrupa geleneğinden koparak, modernismo akımına bağlandığını gösteriyordu. Gilberto Freyre ve öbür şairlerle birlikte, kuzeydoğunun bölgeci şiir hareketine etkin biçimde katıldı. 1930’larda bu hareket doğrultusunda “Afrika-Brezilya” tarzında pek çok şiir yazdı.
1935’te <tinp döndükten sonra metafizik ve dışavurumcu şiirlerin yanı sıra romanlar da yazdı. En ünlü şiirleri arasında A Túnica Inconsútil (1938; Dikişsiz Tunik), Poemas Negros (1947; Kara Şiirler)ve Invençâo de Orfeu (1952; Orpheus’un Buluşu) sayılabilir. Romanları arasında özellikle Calunga (1935) ve A MuUter Obscura (1939; Karan-hk Bur Kadın) ünlüdür.
Uma, Manuel dos Santos (d. 28 Ocak 1935, Silva Porto, Angola), Angolalı şair, oyun ve roman yazan. Yapıtlarında, Ango-
la’nın Portekiz sömürgeciliğinden kurtalaf mücadelesinden esinlenmiştir.
1956’da Paris’te toplanan Uluslararası Siyah Yazarlar ve Sanatçılar Kongresi’nde, 1962’de de Kahire’deki Afrikalı-Asyalı Yazarlar Kongresi’nde Angola’yı temsil etlL Angola Halk Kurtuluş Hareketi (MPLA) Örgütleme Komitesi’nin üyesiydi. Ayrıta Angola Halk Kurtuluş Ordusu’nun askeri önderleri arasındaydı. Yapıtlannda bu de- “| neyimlerden yararlandı. Daha sonra Moşt- < real’e yerleşerek Fransızca öğretmeni^ i yaptı. t
Lima’nın ilk romanı As Sementes da Liber- t dade (1965; Özgürlüğün Tohumlan) Rio de Janeiro’da, ülkesinin kurtuluş savaşını romanlaştıran As Lagrimas e o Vento (1975; ^ Gözyaşları ve Rüzgâr) ise Lizbon’da baai-dı. Aynca Kissange (1961) adlı bir şiir kitabı ve A Pele do Diabo (1977; Şeytanın Deria) adlı bir oyunu yayımlanmıştır.
Lima Barreto, Afonso Henriqoes de (d.
13 Mayıs 1881, Rio de Janeiro – ö. 1 Kasnı -1922, RİO de Janeiro, Brezilya), Brezilyalı : gazeteci, roman ve övkü yazan. Acımasız toplumsal eleştirileriyle de tanınır. Rio de Janeiro kentini ve halkını yüzyılm başındaki özellikleriyle karikatürleştirerek yansıtmıştır. Yaşamı boyunca Rio’da yaşayan Lima yapıtlarında Brezilya’daki yeni • cumhuriyet döneminin (özellikle 1890larla
20. yy’ın ilk 10 yılı) başlıca olaylan ile bunaltıcı yaşamım aktanr. Makineleşmiş kentsel toplum, militarizm ve devlet örgütü karşısında çaresiz kalan melankolik ye Doa Quijote’yi andıran kahramanlan Lima’ma alaycı mizahını belirginleştirir. J
T ima Barreto’nun en ünlü romanlan arasında Vida e Morte de M. J. Gonzaga de Sâ (1919; M. J. Gonzaga de Sâ’nın Yaşamı ve Ölümü), Recordaçöes do Escrivâo Isalas Caminha (1909; Noter Isaias Caminha’nın Anılan), O Triste Fim de PoUcarpo Quares-ma (1915; Polykarpos Perhizinin Acıklı Sonu), Numa e a Nirıfa (1915; Numa ile Su Perisi) ve 1904’te yazdığı ama ancak ölümünden sonra basılan Clara dos An/os sayılabilir.
Hman, kıyılarda gemilerin sığınarak demirleme, yük alıp boşaltma ya da yolcu indirip bindirme amacıyla yararlanabilecekten, rüzgâra, dalgalara ve akıntılara karşı korunaklı sığınak. Limanlar, kullanılış amaçlan-na ve işlevlerine göre çeşitli tesislerle donatılmıştır.
T imanların en önemli özelliği, teknelere açık deniz etkilerinden korunma olanağı sunmasıdır. New York ve San Francisco limanlan gibi bazı limanlar, dar boğazlar ve kıyı setlenyle açık denizin etkilerinden doğal bir biçimde korunur. Buna karşılık nrçok limanın rü^âr ve dalgalatın etkisine açık bir bölümü vardır. Bu etkiyi azaltmak amacıyla, açığa bakan tarafı büyük kayalardan, beton bloklardan ya da birbirine bağlanmış kalın metal levhalardan, kıyıya bakan tarafı ise moloz ya da küçük taşlardan yapılan dalgakıranlar(*) inşa edilir. Hindistan’daki Madras gibi açık kıyılarda yer alan bazı limanlar tümüyle dalgakıranlarla yapay olarak kurulmuştur.
T imanlarda aranan bir başka özellik de derinliktir. Modem büyük gemilerin yanaşabilmesi İçin limanlardaki SU derinliğinin kimi zaman en az 30 m olması gerekir. Doğal limanların çok azı bu derinlikle olduğundan, bunların periyodik olarak taranarak derinleştirilmesi gerekir. Tarama işleminde uzun süre kepçeli taraklarda* yararlanıldı. Bu araç, taranacak alana geçici olarak demirleyen bir tekneden ve teknema üzerinde, kepçelerin istenilen derinlikte sürekli hareket etmelerini sağlayan bir kayış
aracılığıyla tutturulduğu bir merdivenden oluşuyordu. Kepçeler tabandan topladıkları malzemeyi yukan çıkartıyor ve merdivenin tepesinde yer alan bir kanala boşaltıyordu. En yeni emmeli taraklarda ise, dipteki mil suyla birlikte çekilerek silolara doldurulur ve silodaki su boşaltılır. Siloda kalan mil ya açık denizlere dökülür ya da kıyılardaki çeşitli dolgu işlerinde kullanılır.
ı imanların çoğunun denetim derinliği dip haritası çıkarılmıştır; bu haritalarda, gemilerin karşılaşabileceği sığlıklar gösterilir. Gemiler limana girerken renkli şamandıralardan oluşan kanallarla yönlendirilir. Ayrıca bu şamandıralar gemileri sığlık, kayalık ve batık enkazı gibi engellere karşı uyanr. Getniler liman iğne çeşitli yöntemlerle yerleştirilir. Bazı limanlarda gemilerin liman tesislerinden (dok gibi) uzakta demir atabilecekleri bölgeler vardır. Ama bu bölgelerdeki deniz tabanı, geminin rüzgâr ve akıntılarla demir taramasına engel olabilecek bîr yapıda olmalıdır. Birçok liman tesisi yük taşımak amacıyla kullanılır ve çok çeşitli yöntemlerle inşa edilir. Beton ağırlık ^ıvarlanmn arkası ağırlığa bağlı olan dengeyi »ağlamak için toprakla doldurulur. Bu yapımn dayanıklılığı r tek parça beton bloklar ya da önceden hazırlanmış kesonlarla desteklenen daha derin temellerin kazılmasıyla artırılabilir. İskeleler, deniz tabanının derinliklerine gömülen çelik, betonarme ya da ağaç karıklarla yapılır. Kazıklı iskele olarak da bilinen bu yapılar oldukça dayanıklıdır. Son zamanlarda geliştirilen levha karıklı iskelelerde ise, dayanıklılığı daha da artıran ve birbirine bağlanmış derin olukları bulunan çelik levhalar kullanılır. Bu levhalar aynı zamanda deniz üzerinde bir tür duvar oluşturur.
Bfiyük limanlarda bir dizi yük iskelesi de yük boşaltma ve yükleme amacıyla kullanılan tesisler vardır. New York limanının kıyı uzunluğu 773 km’dir; ama buna yaklaşık 240 km uzunluğundaki yanaşma iskeleleri de eklenirse, limanın toplam uzunluğu
1.000 km’yi aşar. Bazı limanlarda geleneksel dokların yanı sıra dev tankerlerle büyük miktarlarda petrol taşınmasını sağlavan iskeleler de vardır. Tankerler büyük bir boş alana, derin sulara gerek duyar. Bu yüzden dolum tesisi Umandaki öteki hizmetlerin görüldüğü yerden açıkta, bir boru hattını bu tesise ulaştıran hafif bir iskelenin ucunda yer alır. Büyük limanlarda bulunan öteki tesisler arasında, gemi teknesinin onanlabil-mesi amacıyla içindeki suyun boşaltılabile-ceği kapalı kanal -havuzlardan oluşan kuru doklar^) da vardır.
limanlar, insanlar teknelerle denize açılmaya haşladıklarından bu yana uygarlığın gelişmesinde önemli bir rol oynadı. Tarihte rl^niT engelini aşabilen kentler giderek güçlendi. ÎO 13. yüzyılda Fenikeliler Sayda ye Sur kentlerine yapay limanlar yaptı. Antik İskenderiye kentinin girişinde bugüne değin kalan büyük bir liman yapıldı ve Ptolemai-os’un ünlü İskenderiye Feneri’yle kullanılır «fanıma getirildi. Eski Yunanlıların ve Romalıların Akdeniz’deki limanlan, imparatorluklarında çok önemli bir yer tutuyordu. f îmanların çoğu doğal olmakla birlikte, «»içmişi binlerce yıl öncesine uzanan yapay limanlar da vardır. Bu yapay limanların büyük bir çoğunluğunda 18. yüzyılın ortalatma değin herhangi bir değişiklik jra da ek tesis yapılmadı. İlk gemilerin küçük olması nedeniyle dünyadaki doğal limanlar dem? taşımacılığı için yeterliydı. Sanayi Devrimi ile birlikte ticaretin gelişmeye başlaması ve bunun sonucunda da daha büyük gemilerin ortaya çıkması, doğal limanlan yapay yollarla derinleştirme ve büyütme zorunluğunu doğurdu. Modem limanların büyüklükleri, ticari niteliği olmayan küçük gemilerin bağ-
landıgı küçük sığınaklardan, binlerce metrekarelik alanlan kaplayan ticari limanlara kadar değişiklik gösterir.
Türkiye’de limanlar Devlet Demiryollan İşletmesi (TCDD) ve Türkiye Denizcilik İşletmeleri tarafından işletilir. Başlıca büyük limanlar İstanbul, İzmir, Mersin, Bandırma, Tekirdağ, Antalya, İskenderun, Trabzon, Giresun, Derince ve Samsun’dadır. Bunların Avrupa çapında olan-lan arasında İstanbul, Trabzon, İzmir ve Mersin limanlan başta gelir.
Türkiye’nin ihracatında İzmir, İstanbul ve Mersin, ithalatında ise İstanbul, İzmir ve Mersin limanlan ilk sıralan alır. İstanbul limanının en önemli rıhtımı Haydarpaşa’dır. İstanbul limanı, toplam uzunluğu 4.244 m olan altı nhtım ve dört iskeleden oluşur. Limanda 434 ton kapasiteli 45 vinç çalışmaktadır.
Cumhuriyet döneminde Türkiye’nin Akdeniz’deki en büyük limanı olan Mersin limanı 1980’lerin başmda kapasite açısından Türkiye’nin ikinci, Avrupa’nın onuncu büyük limanı haline gelmiştir. Çok kısa sayılabilecek bir geçmişe sahip olan Mersin limanı 19. yüzyılın ikinci yansında Çukurova’nın pamuk üretimine açılmasıyla gelişmeye haşlamış ve 1954’te yapılan modem liman tesislerinden önce ve sonra yapılan eklemelerle günümüzdeki durumunu almıştır.
Türkiye’nin en eski limanı olan İzmir limanı 1876’da işletmeye açılmıştır. Limanın yetersiz kalması üzerine Alsancak’ta yeni limanın yapımına başlanmış ve 1972’de işletmeye açılmıştır. Ama bunun da yetersiz oluşu birçok yeni tesisin yapılmasını gerektirmiştir.
liman gölü, ırmak ağızlarında oluşan bir tür lagün(*). Yüksek olmayan bir kıyıda, haliç biçimindeki bir koyun ön bölümünün kapanmasıyla oluşur. Liman gölünün oluşması için, kıyıya kadar uzanan bir platonun kenarındaki akarsu ağızlarının deniz sulan altında kalması gerekir. Bu olay, ya deniz düzeyinin yükselmesi ya da karanın çökmesi sonucunda gerçekleşir. Sular alfanda kalarak halice dönüsen akarsu ağzı, kıyı oklan ya da kıyı setlenyle kapanarak liman adıyla anılan kıyı biçimi oluşur. Bu kıyılara limanlı kıyı denir. – ■
l imanlı kıyılann başlıca örneklerine Karadeniz’in kuzeyinde Azak Denizi ve Odessa Körfezi kıyılarında rastlanır. Bu bölgedeki koylar için kullanılan “liman” sözcüğü, dana sonra anlamını genişletmiş ve coğrafi bir terim olarak yaygınlaşmıştır.
Dinyeper, Dinyester ve Don vadilerinin aşağı kesimleri son deniz ilerlemesi (trans-gresyon), sırasında sular alfanda kalarak naliç biçimini almış, sonra da bunların önü kordonlarla tıkanarak limanlar oluşmuştur.
f imam von Sanders, Otto (d. 17 Şubat 1855, Stolp, Pomeranya – ö. 22 Ağustos 1929, Münih, Almanya), Alman asker. I. Dünya Savaşı sırasında Çanakkale, Filistin ve Suriye cephelerinde Osmanlı ordularına komuta etmiştir.
Askerlik mesleğine 1874’te Essen Muhafız Birliği’nde başladı; 1911’de tuğgeneralliğe yükseldi. 1913’te, Osmanlı ordusunu yeniden örgütlemekle görevlendirilen Alman askeri kurulunun başkam olarak İstanbul’a gitti ve 1. Kolordu komutam oldu. Rusya’ mn bu durumu resmen protesto etmesi üzerine görevinden alındı. 1914’e değin Osmanlı ordusunda bazı yeni düzenlemeler yaptı. Ağustos 1914’te 1. Ordu komutam, Mart 1915’te Çanakkale’deki 5. Ordu’nun komutam oldu. Çanakkale Boğazını ve Gelibolu Yarımadasını düşman saldırılarına karşı başanyla savundu. Mart 1918’de Suri-
427 Limasol
ye ve Filistin’de 4., 7. ve 8. ordulardan oluşan Yıldırım Ordulan Grubu’na komuta etti. Bir süre için İngiliz kuvvetlerinin ilerlemesini engellediyse de daha sonra Halep’e çekilmek zorunda kaldı. Mondros Mütarekesi’nden (30 Ekim 1918) sonra, savaş sırasında Osmanlı ordusunda çarpışan Alman askerlerinin ülkelerine dönmesiyle ilgili çahşmalan yönetti. Almanya’ya döndükten soma Fünf Jahre in der Türkeı (1920; Türkiye’de Beş Sene, 1921, yb 1968) adıyla anılannı yayımladı.
limanda, Pleuronectidae (pisibalıklan) familyasından. Atlas Okyanusu ve Büyük Okyanusun kuzey kesimlerinde yaşayan yassı gövdeli balık cinsi. Gözleri genellikle başlannın sağ yanında yer alan bu balıkların Avrupa kıyılannda-pldukça böl bulunan L. limanda türü değerli bir sofra balığıdır. Bu türün uzunluğu genellikle 25 cm’yi aşmaz. Açık kahvetengi olan vücudunda bazen koyu benekler bulunur.
Öbür türler arasında, Atlas Okyanusunun batısında yaşayan san kuyruklu, kahverengi üstüne pas renginde benekli L. ferrugjnea, Büyük Okyanusta yaşayan kahverengimsi renkte L aspera, gene Büyük Okyanusta yaşayan, kahverengi üstüne açık renk benekli ve vücudunun kenarlan san olan L. proboscidea sayılabilir.
T jmamwa) Filipinler’in Güney Leyte ilinde tarihsel bakımdan önem taşıyan küçük ada. Leyte Adasının güney ucundan yaklaşık 6 km uzaklıkta, Sogod Körfezinin tam ağzında yer alır. Deniz düzeyinden en yüksek noktası 200 m’dir. Feroâo Magalha-es (Macellan) Filipin Yerlileriyle ilk kez bu adada ilişki kurdu (28 Mart 1521). Fılipin-ler’deki ilk Katolik ayini de 31 Mart 1521’de bu adada yapıldı. Limasawa’da geçimlerini tanm ve balıkçılıkla sağlayan Visayalar yaşar.
Limasol, Yunanca lemesös. Kıbrıs Cumhu-riyeti’nde (Kıbrıs Rum Kesimi) il, il merkezi kent ve liman.
Adanın ikinci büyük kenti olan limasol, güneydeki Agratur Körfezinde, Lefkoşa’nın (Levkosia) güneybatısında yer alır. Antik Amathus ve Kurion (Curium) kentleri arasındaki küçük bir pazar kasabasından büyük bir liman kentine dönüşmesi Bizans Imparatorluğu’nun son dönemine rastlar. 1191’de burada adaya çıkan I. Richard (Aslan Yürekli), o dönemden kalma iki yapıdan biri olan ve günümüzde müze olarak kullanılan şatonun kilisesinde Navar-ralı Berengaria üe evlendi. Cenevizlerin 1372’de Magosa’yı (Famagusta) ele geçirmesinden sonra limanın önemi daha da arttı. Ama 1414-26 arasındaki yoğun saklınlar, 1571’de Ormanlılar tarafından fethi ve arkacından gelen feci deprem adanın gerilemesine ve 1815’te nüfusunun 150 kişiye kadar düşmesine yol açtı. Adanın Ingiliz yönetimine geçtiği 19. yüzyıl sonlarında yeniden canlanmaya başladı.
1960’larda liman tesislerinin genişletilmesinden sonra, 1974’te büyük tekneleri de barındıracak kapasitede yeni bir liman hizmete açıldı. Aynı yıl Türkiye’nin müdahalesiyle adanın en önemli limanı Magosa’nın kapanması, Iimasol’u Kıbrıs Cumnupyeti’ nin başlıca limanı durumuna getirdi. Önemli bir ticaret merkezi de olan Limasol’dan şarap, meşrubat, meyve ve sebze ihraç edilir Kentin önemli ekonomik etkinlikleri arasında tuğla, kiremit, ayakkabı, dokuma, mobilya, çimento, düğmej ve alkolsüz içki imalatıyla meyve konserveciliği, krom ve
asbest işlemeciliği saydabılir.
i
limbo 428
Yüzölçümü 1.393 km2 olan Limasol ili batıda Baf (Pâfos), kuzeyde Lefkoşa, doğuda Lamaka illeri, güneyde de Akdeniz le çevrilidir. Agratur Ingiliz Bağımsız Us Bol-eesi’nin bir parçası olan Agratur Yarımadasını da içine alan güneydeki kıyı ovalan dışında, ilin tamamım Troodos Dağlan (Karhdağ) kaplar. Jeolojik kıvrımlarla parçalanmış korkayaçlardan oluşan bu dağlarda bol miktarda çam, bodur meşe, servi ve sedir yetişir. Kayalık ve girintili çıkıntılı tayı şeridinde uzun kumsallar görülür. Troodos Dağlanndan doğan Kuris ve Yermasoya ırmakları güney yönünde akarak Akdeniz e dökülür. … ■
Halkın büyük çoğunluğu tanm ve bağcılıkla uğraşır. Başlıca ürünler baklagiller, sebze, portakal, limon, greyfurt, findik ye elmadır. Aynca keçi ve sığır beslenir, balıkçılık yapılır. Sanayi ürünlen arasında konservelenmiş meyve, et ve balık, den ürünleri, giyim eşyası ve plastik eşyalar sayılabilir. Tuz göllerinden elde edilen tuzun dışında demir, pirit, asbest ve batar çıkanlır. Limasol kenti karayoluyla Monı, Agratur ve Episkopi’ye bağlanır. Nüfus (1990) kent, 132.100; (1990 tah.) ıl, 166.900.
limbo, Katolik ilahiyatında Cennet ile Ohpnnpnn arasındaki sınır. Sonsuz cezaya çarptınlmamakla birlikte, Cennet’te Tann huzurunda sonsuza değin yaşama sevmem-den yoksun bırakılan ruhların burada yaşa-Hığına inanılır. Toton dilinden kaynaklanan sözcük “sınır” ya da “bitişik” anlamına gelir. Kavram büyük olasılıkla ortaçağda gelişmiştir. Bu inanışa göre iki tür limbo vardır: 1) Eski Ahit’te adı geçen kutlu kişiler Hz. İsa’nın “Cehennem’e ınişı”ne ye onlan kurtarmasına değin limbus patrum a (babalar limbosu) kapatılmışlardır, 2) günah işlemeden ölen, ama ilk günahlan( ) vaftiz yoluyla temizlenmemiş olan ruhlar ise ¡imbus infantum ya da puerorum^ (ç6cak-lar limbosu) inerler. Zihinsel özürlülerin ruhlan da “çocuklar limbosu”ndadır.
Vaftiz edilmeden ölen çocukların yazgısı Hıristiyan ilahiyatçılannm karşılaştığı ilk sorunlardan biriydi. Bu konuda Yunan Kilise Babalan genel olarak iyimser, Latin Kilise Babalan ise karamsar bir tutum talandılar. Bazı Yunan Kilise Babalan, Pelagiuşgu görüşe çok yatan bir biçimde, vaftiz edilmeden ölen çocukların, Tann’nm Krallığı’na gjremeseler bile sonsuz yaşama kavuşacaklarım savundular. Aziz Augusti-nus ise bu görüşleri tepkiyle karaladı, “kurtuluşa ermiş” ve “lanetlenmiş kullar arasında kesin bir ayrım gözetti. Sonraki ilahiyatçılar da Augustinus’u izleyerek Cennet ile Cehennem arasında bulunan kalıcı bir yer düşüncesini reddetmekle birlikte, günahtan sorumlu tutulamayacak durumda olanlarla vaftiz edilmeyenlerin ruhlarının yazgısı konusunda olabilecek en ılımlı tutumu talandılar.
Katolik Kilisesi 13. ve 15. yüzyıllarda limbo konusunda bir dizi bağlayıcı karar aldı. Buna göre, ilk günahtan aramaksızın ölenler (yani vaftiz edilmemiş çocuklar) Cehennem’e gidecek, ama günah işlemişlerden daha hafif cezalara çarptınlacaktı. Bu kararlarda çocukların Cehennem’deki yen ve çekecekleri cezalarla ilgili ayrıntılar ise belirsiz kalmıştı. Trento Konsili’nden (1545-63) sonra, çocuk ruhlarının çarptırılacağı cezalar konusunda büyük görüş ayrılıkları ortaya çıktı. Bazı ilahiyatçılar, limbodaki çocuk ruhlarının uğradıkları yoksunluğu hissederek üzüntü çekeceğim, bazıları ise çocukların, gerek şimdi tuhlanyla, gerekse
dirildikten sonra bedenleriyle her türlü doğal mutluluğu tadabileceğim öne sürdü-; ler. Limbo kavramı çağdaş Katolik öğretisi içinde de belirsizliğini korumaktadır.
Limbular, Nepal’in yerli halklanndan Ki-rantilerin ikinci en kalabalık kabilesi. Hima-layalar’m doğu ucunda, Anın Irmağı ile Hindistan’ın Sıktam eyaleti arasındaki bölgede yaşarlar. Nüfusu yaklaşık 200 bin olan Moğol kökenli bir halktır. Tibet-Birman dillerinden Kiran tinin Nepal’e özgü bir lehçesini konuşurlar. Denizden 800-1.200 m yükseklikte kurulmuş Iimbu köyleri, kuru tanm yapılan tarlalarla çevrilmiş 30-100 kadar taş evden oluşur. Babasoylu klanlara ayrılmış olan kabile subba adındaki önder-lerce yönetilir; subba’larm çoğu eski Gurk-ha askerleridir. Kendine yeterli bir ekonomileri «lan Limbular, sekili tarlalarda sulama ile pirinç, buğday ve mısır yetiştirir, yılda yalnız bir kez ekim yaparlar. Aynca manda yetiştirip eti için keçi, tavuk ve koyun beslerler. Tibet’e yakınlığı nedemyle Budacılıktan ve çevredeki lama manastırlarından etkilenmekle birlikte limbular, geleneksel inançlarım da sürdürmektedir; Nı-va Buma admda bir büyük tann ile. dağ ve mnak tanrılarına taparlar. Aynca her ailenin, kendi atası olarak kabul ettiği bir . tannsı ve aile içindeki ayinleri yöneten şamba ya da fedangba adlı bir dinsel önderi vardır.
Limburg, Fransızca limbourg, Belçika’nın kuzeydoğu kesiminde il. Kuzey ve doğuda Hollanda’yla olan sınırım Maaş (Meuse) Irmağı çizer. Yüzölçümü 2.422 km2’dir. Hasselt, Maaseik ve Tongeren adlı üç ilçeye (arrondissement) ayrılır. Eskiden Limburg Düklüğü’nün bir parçası olan ilin büyük bölümünde Flamanca konuşulur.
İlin kuzey kesiminde kumlu topraklar, ralılar ve yer yer bataklıklarla kaplı, kurak ve verimsiz bir plato bölgesi olan Kempen-land(*) yer alır. Kempenland’ın tarıma elverişli hale getirilmiş kesimlerinde çavdar, yulaf, patates, sebze ve hayvan yemi üretilir, çiftlik hayvanlan beslenir. Ülkenin toplam kömür üretiminin yaklaşık yansı Kem-penland’da bulunan ve I. Dünya Savaşı’n-Han bu yana gitgide önem kazanan kömür ocaklarından sağlanır. Bölgenin fundalık kesimlerinde çinko ve öteki demir dışı metallerin işlendiği tesislerle kimyasal madde ve cam fabrikalan vardır. II merkezi Hasselt’in(*) çevresinde çeşitü sanayi kuru-luşlan yer alır. Anvers ile Liège arasındaki. Albert Kanalının yapımı (1930-39), eskiden yoksul olan bölgenin ekonomik gelişimine hız kazandırmıştır.
Kempenland’m güney ucundaki Demer Vadisinin nemli alüvyonlu topraklannda mandıracılık, kenarlarında da bostancılık yapılır. Limburg’un güney kesimindeki Hesbaye Platosunun kumlu ve killi topraklan ise meyve, tahıl, şeker pancarı ve sebze üretimine elverişlidir. İlde gıda işleme ve şeker antma gibi tarıma dayalı sanayi Hallan gelişmiştir. İl merkezi Hasselt dışındaki önemli yarleşmeler Kempenland’data Genk, Maaseik ve Tessenderloo ile Hesbaye Platosundaki Sint-Truiden ve Tonge-ren’dir.
Ulaşım Albert ve Zuidwillems-vaart kanatlan ve birkaç demiryolu hattıyla sağlanır. Kempenland’da üç doğal yaşamı koruma alam vardır: Bir aak hava müzesine sahip »lan Bokrijk (1958), değişik bitki türleriyle tanınan Mechelse Heide (1967) ve Maaş Irmağı boyunca uzanan Rekem. Nüfus (1991) 750.435.
Limburg, Hollanda’nın güneydoğu kesiminde il (provincie). Kuzeybatıda Noordbra-bant belediyesi (gemeente), kuzeyde Gelder-
land ili, doğuda Almanya, güney ve güneybatıda ise Belçika’nın Limburg ve Lıege illeriyle çevrilidir. Yüzölçümü 2.170 km dir. Sulannı Geul, Gulp, Roer ve Maaş (Meuse) ırmaklan toplar. Maaş Irmağı, ilin güneybatı sınırının bir bölümünü oluşturur ve kuzey kesimini ikiye ayınr.
Eskiden Limburg Düklüğü’nün bir parçası olan Limburg, 1815’te Hollanda Krallığı na bağlandı. 1839’da Hollanda üe Belçika arasında imzalanan antlaşma uyannea bir bölümü Hollanda’nın, bir bölümü de Belçika nın parçası oldu.
Limburg’un Sittard’a kadar uzanan güney bölümü töslü topraklarla kaph kayalık bir platodur; platonun bazı kesimlerinde ko-mür yatakları vardır. Buğday, çavdar, Sjpker pancan ve meyve yetiştirilen bölgede küçük çapta mandıracılık da yapılır. Heerlen, Kerkrade ve Geleen çevresinde yapılan kömür madenciliği 1970’lerin başlanna değin önemini korumuştur. İldeki başlıca ırmak limanlan Bonn ve Stein’dir. İl merkezi Maastricht önemli bir sanayi kentidir. Ihn geri kalan kesimindeki kumlu topraklarda çoğunlukla karma tanm yapılır. Domuz ve kümes hayvanlan besiciliği de önemlidir. Venlo çevresinde bostancılık yapılır. Sanayi genellikle Roermond, Sittard, Venlo ve Weert gibi büyük yerleşmelerin çevresinde yoğunlaşmıştır; buralarda hafif metaller, giyim eşyası, çorap ve kimyasal maddeler üretilir. Maas’ın doğusunda, Venlo ile Roermond arasında kalan bölge önemli bir tuğla ve kiremit üretim merkezidir. Nüfus (1990 tah.) 1.103.960.
Limburg DüklSğS, bugün Benelüks ülkelerinin bulunduğu topraklarda kurulmuş eski düklük. 11. yüzyılın ikinci yansında, Aşağı Lorraine Düklüğü’nün parçalanmasıyla ortaya çıkan çok sayıdaki küçük devletten biridir.
Arlon 1. kontu Walram’in soyundan gelen Limburg ve Leuven hanedanlan arasında, 1155’te yapılan banştan sonra, düklüğe Limburg adı verildi. Bu tarihten sonra Maaş (Meuse) Irmağı kıyısındaki topraklar limburg, batıdaki daha geniş topraklar da, Brabant adıyla anılmaya başladı, limburg’u 1282’ye değin Arlon hanedanı yönetti. Ardından limburg’un veraset haklan evlilik yoluyla Guelders kontu Reinald’a geçti. Ama Kutsal Roma-Germen imparatoru, Bergli V. Adolf a aynı haklan tanıyınca iki hükümdar arasında savaş çıktı. Adolf haklarım silahla koruyacak kadar güçlü olmadığından, bunlan Brabanth I. Jean a sattı. Jean, Reinald ve müttefiklerine karşı beş yıl savaştıktan sonra zafere ulaştı. Limburg, Jean’ın yönetimi altında Brabant ile birleştirildi, ama kurum ve yasalan ayn tutuldu. Limburg Düklüğü, 1430’da Bur-gonya dükü III. Philippe’in yönetimi altında Felemenk’in geri kalan bölgeleriyle birleştirildi. 1482’de de Habsburg hanedanına geçti.
Vestfalya Barışı (1648) ile ikiye bölünen Limburg’un kuzeyi İspanya tarafından, Felemenk Cumhuriyeti’ne bırakıldı. 1714’te Rastatt Antlaşması yürürlüğe girince, Limburg’un güney kesimi Avusturya Habs-burglanmn eline geçti ve 1795’teki Fransız işgaline değin Avusturya Felemenki’üin bir parçası olarak kaldı. Limburg Fransız egemenliği sırasında, Ourthe ve Meuse-Infe-rieure illerinin (département) bir parçası oldu. 1815’te yeni kurulan Hollanda Kralhğı’na haglandı ve yeniden eski adım aldı. -Sonraki yıllarda Hollanda, Belçika ve Lüksemburg arasında birkaç kez el değiştirdikten sonra 1866’da Hollanda’ya bağlandı.
Limburg, Pol, Herman ve Jehanequin
de, limbourg olarak da yazılır (hepsinin
d. 1385’ten sonra, Nijmegen, Brabant – ö. 1416’dan önce), geç gotik dönemin en ünlü kitap bezeme ustaları sayılan üç Flaman kardeş. Aynı çağda yaşamış başka bezeme ustalarının üsluplarını başarılı bir biçimde birleştirerek oluşturdukları ortak üslup, ağırbaşlı çizgileri, özenli tekniği ve ayrıntı işçiliğiyle dikkat çeker. Heykelci Amold van Lımburg’un oğlu ve Burgonya rfıi kiim’in ressamı Jean Malouel’in yeğeni olan Limburg kardeşler bazen “Malouel”
Limburg kardeşlerin resimlediği Très riches heures du duc de Berry adlı kitaptan bir sayfa, 1416; Condé Müzesi, Chantilly Giraudon-Art Resource
adıyla da anılırlar. Birlikte çalıştıkları için üsluplarım birbirinden ayırmak zordur.
1400’lerde Paris’te bir kuyumcunun yanında çıraklık eden üç kardeşten Pol ile Jehanequin 1402-04 arasında gene Paris’te Burgonya dükü için çalıştflar. Bugün Paris’teki Ulusal Kütüphane’de bulunan Bible moralisée adlı kitabın bezemelerim bu sırada gerçekleştirdikleri sanılmaktadır. 1404’te Burgonya dükü ölünce, kardeşi Berry dükünün hizmetine girdiler ve en güzel dua kitabı bezemelerini onun için hazırladılar. Üç kardeşin en ünlü yapıtı kabul edilen ve bugün Condé Müzesi’nde (Chantilly) bulunan Très riches heures du duc de Berry (Berry Dükünün Dua Saatleri Kitabı), kitap bezeme sanatının en önemli aşamalarından biridir ve uluslararası gotik üslubun en üstün örnekleri arasında yer alır. Saray için hazırlanmış olan bu zarif ve incelikli yapıtın, ayrıntıları doğala bir biçimde ele alınmıştır; bütünü ise bezemesel bir etki uyandırır. Bu bezemelerde o döneme özgü İtalyan kaynaklı etkilerin varlığı, üç kardeşten en az birinin İtalya’da bulunduğunu akla getirmektedir. 1416’da yarım kalan Très riches heures’ü yaklaşık 1485’te Jean Colombe tamamlamıştır. Limburg kardeşler doğal görünümleri doğru ve gerçeğe uygun olarak betimleyen uk sanatçılardandır ve 15. yüzyılda erken Felemenk sanatının gelişmesine büyük katkıları olmuştur.
Limburger, inek sütünden dinlendirilerek yapılan, kabuğu keskin kokulu, çok belirgin bir tadı olan orta yumuşaklıkta sürülebilir peynir. Belçika’nın Liège iline özgü olan bu peynir türü ilk kez Limburg’da pazarlandığı için bu adla anılır. Günümüzde Limburger
üretiminin büyük bölümü Almanya ve ABD’de gerçekleştirilmektedir.
Limburger özgün olarak, kare ya da küp biçiminde küçük kalıplar halinde üretilir. İnce kırmızımsı kabuğunu oluşturan korine-bakteriumlar peynirin sürülebilir yumuşak bir doku kazanmasını sağlar. Limburger’in ünlü kokusu peynir dinlendikçe artar ve birkaç hafta içinde iyice keskinleşir. Lim-burger’in tadı da çok belirgin olmakla birlikte kokusu kadar güçlü değildir.
limbürjit, bazalta benzemekle birlikte normal olarak feldispat içermeyen koyu renkli volkanik kayaç. Temel olarak nefelinli ve lösitli bazaltlarla ilişkilidir; ayrıca monşikt ile birlikte bulunur ve bu mineralden ayırt edilmesi oldukça zordur. Sürüklenme molozu, mil ya da dayk biçiminde rastlanan limbürjit, kimi zaman boşluklar içerir.
Temel olarak olivin ile ojitten oluşan limbürjit, ikinci kuşak ojit kristallerinin gömülü olduğu, kahverengi, camsı bir hamur (matris) biçimindedir. Ender olarak hamurda olivin kristalleri de bulunur. Başlıca eklenti mineraller ise titanlı demir oksitler ile opatittir; bazı limbürjit örneklerinde, dağınık halde yayılmış iri homblend ve biyotit kristallerine, bazılarında ise sodalı ortoklaza ve anortoklaza rastlanır. Bu gruptan kayaçlara özellikle Almanya’daki Ren Bölgesinde, Çekoslovakya’daki Bohem-
rastlanır.
lime bak. misketlimonu
Limeira, Brezilya’da, Sâo Paulo eyaletinin ortadoğu kesiminde kent. Piracicaba Irmağının (rio) bir kolu olan Tatu Irmağının (ribeirâo) kaynağının yakutlarında yer alır. Eskiden Tatuibi, Rancho de Limeira ve Nossa Senhora das Dores de Tatuibi gibi adlarla anılan Limeira, 1863’te kent statüsü kazandı. Kentte şekerkamışı, pirinç, pamuk, kahve ve portakal gibi yerel ürünler işlenir, otomobil yedek parçalan, makine, şapka ve kibrit üretilir. Bu mallar kara, deniz ve hava yoluyla 130 km güneydoğudaki eyalet merkezi Sâo Paulo’ya ve komşu kent merkezlerine gönderilir. Nüfus (1980) 137.812.
Limerick, İrlanda dilinde luimneach (Çorak Ülke), İrlanda’nın güneybatısında Muns-ter bölgesinde il (county). Yüzölçümü 2.686 km2’dir. Kuzeyde Clare iliyle sınırını Shannon Irmağı ve halici oluşturur; ili ikiye ayıran Maigue Irmağı kuzey yönünde akarak Shan-non’la birleşir. Batıda Kerry ili sının 300-600 m yükseklikteki platolardan geçer. Doğuda Hpperary ili sının, Shannon’dan Slievefe-lim’e 465 m boyunca uzandıktan sonra

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir