Franks, Sir Augustus Wollaston

Franks, Sir Augustus Wollaston

(d.-20Mart 1826, Cenevre – ö. 21 Mayıs 1897, Londra), British Museum’daki ortaçağ ve İngiliz eski yapıtlan ile etnografya bölümlerinin ilk müdürü (1866-96). Çeşitli yapıtlan özenle toplayarak ve kendisine ait değerli koleksiyonlan bağışlayarak müzenin koleksi-yonlannı büyük ölçüde genişletmiştir.
Yaşamının ilk yılları daha çok,Roma ve Cenevre’de olmak üzere kara Avrupa’sında geçti. 1849’da Cambridge’den mezun oldu
Fransa 360
ve 1852’de aynı üniversitede lisansüstü öğrenimini tamamladı. Ardından Kraliyet Arkeoloji Enstitüsü’nde çalışmaya başladı. British Museum’da eski yapıtlar bölümü asistanıyken (1851-66) ortaçağ İngiliz yapıtları konusunda önde gelen uzmanlardan biri oldu ve Roma sonrası sanatı, çanak çömlek, cam, ilk insanların maddi kültürü gibi konularda uzmanlaştı. Ayrıca, Japon ve Çin porselenlerinden olabildiğince geniş bir koleksiyonu derlemek için de çaba harcadı. İçtenliği, pek çok koleksiyoncunun ona iyi niyetle ve yardımseverlikle davranmasını sağladı; örneğin, banker ve etnolog Henry Christy, kendisine ait büyük koleksiyonu 1883’te müzeye verdi. Müzenin koleksiyonlarının düzenlenmesi ve sınıflandırılması için çok uğraşan Franks ayrıca çeşitli kataloglar, rehberler ve makaleler yayımladı. 1894’te “sir” unvanı aldı.
Fransa, resmî adı fransa cumhuriyeti, Fransızca république française, Avrupa’ nın ikinci büyük ülkesi. Kıtanın batı ucunda, 42° ve 51° kuzey enlemleri arasında yer alır. Kabaca altıgeni andıran 543.965 km2’lik bir alanı kaplar. Kuzeyde Lüksemburg, Belçika ve Manş Denizi, batıda Atlas Okyanusu ve Biskay Körfezi, güneyde İspanya ve Akdeniz, doğuda da İtalya, İsviçre ve Almanya ile çevrilidir. Başkenti Paris, metropoliten alanıyla birlikte toplam nüfusun yaklaşık beşte birini barındırır. Köklü bir tarihe dayanan ve kültür dünyasında her zaman önemli bir yer tutan Fransa, günümüzde de uluslararası siyasette ağırlığı olan ve Avrupa birliğinde kilit rol oynayan bir ülkedir. 1991 tahmini nüfusu 56.942.000’dir.
DOĞAL YAPI
YÜZEY ŞEKİLLERİ. Fransa jeolojik bakımdan üç ana bölgeye ayrılır: Plato görünümlü masifleri oluşturan yaşlı dağ kalıntılan, kuzey ve batıdaki tortul ovalar, güney ve güneydoğudaki genç dağlar ile bunların arasında uzanan dar ovalar.
Yaşlı dağlar. Fransa’nın egemen yüzey şeklî olan yaşlı dağlar, Hersiniyen dağoluşu-mu (y. 345-225 milyon yıl önce) kıvrımını izleyen dev bir V biçimli iki kol üzerinde sıralanır. Doğu kolunun en kuzeyinde bulunan Ardennes’in yalnızca batı kesimi Fransa içinde kalır. Sambre ve Meuse (Maas) ırmaklarının dar vadileriyle yarılmış olan bu tortul kayaçlı platonun güneyinde, dik kayalıklarla Alsace Ovasına inen Vosges Dağ-İan uzanır. Güney kesimi daha yüksek olan bu aşınmış sıradağ, Guebwiller Doruğunda 1.424 m’ye ulaşır. Ülkenin ortagüney kesiminde her iki kol üzerinde yayılan Massif Central, yaklaşık 91.000 km2’lik bir alanı kaplar. Kuzeybatısındaki kristal kayaçlı ve basamaklı platolar, çok sayıda boğazla parçalanmıştır. Orta kesime doğru yükselen platoları, volkanik Massif Central ve Dore Dağlan izler. Massif Central’ın en yüksek noktası olan Sancy Dağı (1.886 m) buradadır. Daha güneyde kireçtaşı oluşumlu bir plato olan Causses uzanır. Kütlenin güneye doğru kıvnlarak ilerleyen doğu kenan Mor-van Dağlanndan başlar, Beaujolais, Lyonnais, Vivarais ve Cévennes gibi granit dağlan izleyerek, Massif Central ile Pirene-ler arasındaki Carcassone Geçidine egemen olan Kara Dağlara ulaşır. Bu geçit Akdeniz’e ve Atlas Okyanusuna açılan bir vadi yolu biçimindedir. Kristalli kayaçlardan oluşan Armorik masifi Bretanya’yı Nor-mandiya’yı ve Vendée Tepelerini kapsar. Masifin en yüksek noktası (417 m) Norman-diya’daki Perche Tepelerindedir.
Tortul ovalar. Massif Central’ın kuzey ve kuzeybatısında uzanan Paris Havzası, tortul yatakların birikmesiyle oluşmuştur. Alçak ve düz olan orta kesimi lös katmanlarıyla kaplı bir dizi platoyla çevrilidir. Kuzeyinde geniş tebeşir ovalar bulunur. Paris Havzasının güneybatısında Loire Vadisini izleyen
nus iklimi hüküm sürer. Bu bölgede ortalama sıcaklık ocakta 6°C, temmuzda 16°C’ dir. Nem oram çok yüksek, ortalama yağış miktarı ise 900 mm dolayındadır. Okyanus iklimi kuzeye doğru yerini kışların daha ılık geçtiği bir kuşağa bırakır. Güneydeki Aki-tanya Havzasında ise kışların daha soğuk,
Bretanya kıyılarından tipik bir görünüm, St. Mıchel yakınları, Fransa
Ersin Alok
ovalar başlar. Bu bölgenin platolan Loire ve kollannın açtığı geniş vadilerle parçalanmıştır. Güneyde Pireneler, kuzeyde de Massif Central’ın etekleriyle çevrili olan Akitanya Havzası, Dordogne ve Garonne ırmaklarının vadilerini kapsar. Kuzeyindeki kireçtaşı oluşumlar arasında verimli ovalar yer alır. Güneyinde Pireneler’den inen geniş bayırlar akarsularla parçalanarak bir yelpaze gibi açılır. Atlas Okyanusu kıyısında kumul ve bataklıklardan oluşan Landes uzanır.
Fransa’nın kuzey ve batı kıyıları büyük bir çeşitlilik gösterir. Kuzeyde Artois Tepelerinin oluşturduğu burnun batısındaki tebeşir yarlar Sen Irmağının ağzına kadar uzanır. Normandiya kumsallarından sonra Cotentin ve Bretanya yanmadalarının girintili çıkıntılı kıyıları başlar. Batı kıyıİanmn kuzeyinde derin Loire ve Gironde haliçlerinin yanı sıra sivri burunlar ve adalar bulunur. Landes kıyı şeridi dümdüz bir çizgi izleyerek güneye iner.
Genç dağlar ve komşu ovalar. Fransa ile İspanya arasında 450 km’lik doğal bir set oluşturan Pireneler’in daha yüksek olan orta kesimi paralel sıradağlar biçimindedir. Bu sıradağların sarp yamaçlan arasında az sayıda geçit vardır. İsviçre sınırındaki Jura Dağları kıvnlmış kireçtaşı katmanlarından oluşmuştur. En yüksek noktası Crêt-de-la-Neige’dir (Karlı Sırt) (1.723 m). Alpler’in Fransa’da kalan bölümünde Avrupa’nın sürekli kar ve buzulla kaplı iki büyük bölgesi yer alır. Bu bölgelerin birinde ülkenin en yüksek doruğu Mont Blanc (4.807 m) bulunur. Alpler’in dört paralel bölümden oluşan kuzey kesiminde buzul hareketleriyle oluşmuş büyük vadiler vardır. Yükseltilerin daha düzensiz olduğu güneyde vadiler dar ve dolambaçlı boğazlar biçimindedir.
Genç dağlar ile Massif Central arasında Saône ve Rhône gibi bir dizi ova uzanır. Bu ovalar Akdeniz’e doğru açılarak üçgen biçimli Rhône Deltası ve Languedoc Düzlüklerine dönüşür. Güneydoğuda Alp eteklerinden sonra yükselen masifler küçük koy ve burunların süslediği güzel bir kıyı şeridi oluşturur.
İKLİM, BİTKİ ÖRTÜSÜ VE HAYVAN VARLIĞI. Akdeniz, okyanus ve kara iklimi özelliklerinin buluştuğu Fransa’da genelde ılıman bir iklim görülür. Atlas Okyanusundan esen rüzgârlar ülkenin büyük bölümünü etkiler. Ülkenin kuzeybatısında okya-
yazların daha sıcak olduğu bir okyanus iklimi görülür.
Okyanus ve kara iklimleri arasında bir geçiş bölgesi olan Paris Havzasında yıllık sıcaklık ortalaması 12°C’dir; yaz aylarında: sıcaklık 33°C’ye kadar çıkar. Yıllık yağış miktarı (600 mm) ülke ortalamasının altındadır. Yaz aylarında fırtınanın eşlik ettiği yağışlar görülür. Benzer bir iklimin hüküm sürdüğü Pireneler’in batı kesimi ile Ardennes, Vosges ve Massif Central’ın batı yamaçlarında yaz-kış farklılığı daha belirgindir. Genelde 1.000 mm’yi geçen yıllık yağış, miktarı Pireneler’de 2.000 mm’ye ulaşır.
Kara iklimi özellikle doğudaki korunaklı ovalarda etkilidir. Sert geçen kış aylarında don görülen günlerin sayısı 80’i aşar; kar haftalarca yerde kalır. Yıllık sıcaklık farklı*, lığının en yüksek olduğu yer Alsace’tır.
Akdeniz ikliminin etkisi güneydoğu ve Aşağı Rhône Irmağı ovalarının yanı sıra: Alpler’in güney kesimi, Massif CentraFııı güneydoğu yamaçları ve Pireneler’in doğu kesimine kadar uzanır. Bu bölgede kış; aylarının sıcaklık ortalaması 6°-8°C arasında değişir. Sağanak biçimindeki yağışlar daha çok ilkbaharda ve sonbaharda düşer. Kuzeyden soğuk mistral rüzgârlan eser.
Fransa topraklarının dörtte birinden fazlası ormanlarla kaplıdır. Çayır ve otlakların: oranı dörtte bire yaklaşır; ekili ve dikili alanların oranı ise üçte biri geçer. Ülkenin kuzey kesiminde meşe ve kayın ormanları ağırlıktadır. İç bölgelerde daha çok huşağa-cı, çam ve kavak ağaçlarına rastlanır. Akdeniz ikliminin etkili olduğu bölgelerde dikenli bitkilerin yanı sıra yaygın zeytin ve incir ağaçlan bulunur.
Bütün dağlık bölgelerde kahverengi ayı yaşar. Ormanlık alanlar yaban domuzu, tilki ve kunduz gibi çeşitli küçük memeli hayvanları barındırır. Güneyde flamingo ve beyaz balıkçıllara rastlanır.
AKARSULAR VE GÖLLER. Bir bölümü Alsace sımnndan geçen Ren Irmağının iki: büyük kolu Moselle ve Meuse, P’aris Havzasının doğu kesiminin sulannı, Artois tepelerinden doğan suları ise Kuzey Denizine dökülen Escaut (Schelde) Irmağı toplar. Aube, Marne, Oise ve Yonne kollarıyla beslenen ve Paris Havzasındaki akarsu ağının eksenini oluşturan Sen Irmağı düzenli ve ağır akışıyla ulaşıma son derece elverişlidir; 780 km’lik bir çığırdan sonra Manş Denizine dökülür. Fransa’ ntn en uzun (1.020 km) akarsuyu olan Loire Irmağının su toplama alanı yaklaşık
117.000 km2’yi bulur. Irmak, Massif Cen-tral’dan doğduktan sonra dik yamaçlar ortasından geçerek çok sayıda kolla birleşir ve Armorik masifini parçalayarak Atlas Okyanusuna ulaşır. Taşıdığı su miktarı yıl içinde büyük değişiklikler gösterir. Yalnızca aşağı kesimi ve Maine kolu ulaşıma elverişlidir. Pireneler’den doğan Garonne, Akitanya Havzasından geçerken Massif Central’dan inen çeşitli kollann sularını alır. Daha sonra Dordogne ile birleşerek Gironde Halicini oluşturur. Cenevre Gölünden çıkan Rhöne Irmağı, Saone’un yanı sıra birçok kaynaktan beslenir. Su miktarı en yüksek ırmak olan Rhöne’dan sulama ve enerji üretiminde geniş bir biçimde yararlanılır.
Büyük ırmakların dışında kaynaklan denize yakın birçok küçük akarsu vardır. Buzul-lann oyduğu çöküntüler ve yapısal kırılmalarla oluşmuş göllerin yanı sıra volkanik kökenli göllere ve lagünlere de rastlanır.
NÜFUS
YAPISAL ÖZELLİKLER. Fransızlar güçlü bir ulus duygusu taşımakla birlikte, tek bir etnik kökenden gelmezler. Tarih boyunca birçok göç dalgası, istila ve savaşa sahne olan Fransa, Akdeniz yoluyla Ortadoğu ve Afrika’dan gelen göçmenlerle Asya ve Kuzey ülkelerinden gelip, Avrupa’yı geçerken kıtada sürekli olarak yerleşen değişik halklann üst üste yığılmasıyla çeşitli etnik özelliklerin iç içe geçtiği bir dizi bölgeyi kapsar. Bu kanşım, çelişik gibi görünse de, bütünsel bir yapıdan yoksun olan topluluk-lann kaynaşmasını kolaylaştırmıştır.
Ulusal dil olan Fransızca bütün ülkede konuşulur. Dil bütünlüğünü koruma devletin titizlikle izlediği bir politikadır. Bununla birlikte son yıllarda hâlâ canlı olan bölgesel lehçeleri de yaşatma yönünde bir tutum
Başkent Paris’in simgesi Eiffel Kulesi, 1889, Fransa
Oral Ulkumen
benimsenmiştir. Kuzey ve doğuda konuşulan Flaman ve Alsace dillerinin Germen dilleriyle yakınlığı vardır. Güneyde konuşulan Provans, Korsika ve Katalan dilleri Latincenin etkisini taşır. Breton ve Bask dilleri köken olarak Fransızcadan farklıdır. Bu dillerden bazıları güçlü bir edebi geleneğe dayanır.
Fransa halkının yaklaşık dörtte üçü Kato-liktir. Ama dinin etkili olduğu yerler belirli bölgelerle sınırlı kalır. Daha çok doğuda toplanmış olan Protestanlar çeşitli mezheplere ayrılmıştır. Kuzey Afrika’dan gelen göçmenler dolayısıyla Müslümanlar önemli bir azınlık oluşturur. Paris, Marsilya ve Alsace’ta küçük Yahudi topluluklar vardır.
1801’de Avrupa’nın en kalabalık ülkesi olarak Avrupa nüfusunun altıda birini ba-nndıran Fransa, 1936’ya gelindiğinde nüfus sıralamasında beşinci durumda bulunuyordu. Bu değişimin temelinde 18. yüzyıl sonlannda başlayan doğum kontrolü, Fransız Devrimi’nin aile kurumunda yarattığı köklü dönüşüm ve birbirini izleyen kanlı savaşlar gibi etkenler yatıyordu. II. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde uygulanan yeni aile politikası, savaş kayıplanna karşın nüfusun hızla artmasını sağladı. Savaş sonrasında bağımsızlaşan sömürgelerden bir milyonu aşkın Fransızın dönmesi, bu eğilimi daha da güçlendirdi. “Daha sonra nüfus artış hızında başlayan düşüş özellikle 1960’lann ortasında belirginleşti. Bununla birlikte doğum oranının ölüm oranından daha yüksek olması ve dışardan göçlerin yoğunlaşması nedeniyle nüfus mutlak olarak artmaya devam etti.
Savaş sonrasında ortalama binde 6 düzeyinde seyreden doğal nüfus artış hızı, 1990 verilerine göre binde 4,2’dir. Doğum ve ölüm oranlan sırasıyla binde 13,5 ve binde 9,3’tür. Kuzey ve doğu kesimlerinde doğum oranı orta ve güney kesimlere göre daha yüksektir. Ortalama ömür (1990) kadınlarda 80,9 yıl, erkeklerde 72,7 yıldır.
DEMOGRAFİK ÖZELLİKLER. Nüfusun yaş gruplarına göre dağılımında yaşlılann oranı oldukça yüksektir; 1990 verilerine göre 60 yaşın üzerindekilerin oranı yüzde 20’ye yaklaşır. Büyük bir oranı bulan genç nüfus eski kuşaklardan köklü bir kopuşun özelliklerini taşır. Kadm nüfusu erkek nüfusundan biraz daha fazladır.
Fransa’dan dışarıya göçler tarih boyunca sınırlı bir düzeyde kalmıştır. Sömürgecilik döneminden kalma başlıca Fransız yerleşme merkezleri Québec (Kanada), Louisiana (ABD) ve Latin Amerika’daki bağımlı adalardır. Afrika ve Asya’daki Fransız göçmenlerin çoğu dönmüştür. Günümüzde özellikle Bretanya ve Normandiya’dan Ka-nada’ya yönelik küçük çaplı göçler görülür. Basklar arasında da Arjantin, ABD ve Avustralya’ya göç eğilimi vardır.
Geleneksel olarak dışardan göçlere açık bir ülke olan Fransa’ya gelen göçmenlerin
İllere göre nüfus dağılımı
361 Fransa
sayısı 1850-1914 arasında 4,3 milyona, iki dünya savaşı arasında da 3 milyona ulaşmıştı. Bu göçmenler arasında Avrupa’nın çeşitli yerlerinden gelen işçilerin yanı sıra siyasal nedenlerle ülkelerinden kaçanlar da önemli bir yer tutuyordu. Genellikle özümlenen göçmenlerin bir bölümü küçük topluluklar biçiminde varlıklannı sürdürmüşlerdir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle eski sömürgelerden gelen yabancı işçilerin çoğu Fransız uyruğuna geçmiştir. Günümüzde Fransa’da yaşayan başlıca yabancı topluluklar Cezayirliler, Portekizliler, Faslılar, İs-panyollar ve İtalyanlardır.
Ülke içinde dağlık kesimlerden ovalara, kırsal alanlardan küçük kasabalara ve küçük kasabalardan büyük kentlere sürekli bir akın vardır. Bu göç dalgası en yoğun biçimde I. Dünya Savaşı sonrasında ve 1960’larda yaşanmıştır. Metropol alanlardaki nüfus hareketliliği çok çarpıcıdır. Örneğin Paris ve çevresinde yaşayanların hemen hemen yarısı başka yerlerde doğmuştur. Her gün çalışmak üzere çevredeki yerleşmelerden sanayi kentlerine gidenlerin sayısı da son derece yüksektir. Bu sayı Paris’te iki milyonu bulur. Sınır bölgelerinde frontaliers denen yabancı işçiler benzer bir grubu oluşturur. Tatil dönemlerinde de büyük bir nüfus hareketliliği görülür.
Nüfus yoğunluğu (1991) km2 başına 104,7 kişidir. Bu oran dünya ortalamasının üzerinde olmakla birlikte komşu ülkelere göre düşüktür. Genelde ülkenin doğusu, batısına oranla daha sık nüfusludur. Paris Havzası ile Massif Central arasındaki kuşakta, Fran-sa-İtalya ve Fransa-İspanya sınır bölgeleri ile güneydeki Atlas Okyanusu kıyılarında nüfus oldukça seyrektir. Nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu yerler büyük kentleri çevreleyen bölgeler ile kıyılar ve vadilerdir. Kentlerde oturanlann toplam nüfus içindeki oranı (1990) yüzde 74,3’tür.
EKONOMİ
Karma bir yapıya dayanan gelişmiş Fransız ekonomisinin en önemli özelliği, 1950’lerde koruyucu gümrük duvarları ve yüksek dev-
Fransa 364
let sübvansiyonları sayesinde öteki ileri sanayi ülkelerinin çoğunu geride bırakan bir büyüme hızı göstermiş olmasıdır. Bunu izleyen dönemde de sanayiye dünya piyasalarında rekabet gücü kazandırmak amacıyla, yeniden yapılanma yönünde önemli adımlar atılmıştır. Bununla birlikte sanayi sektörü, Almanya ve İngiltere gibi ülkelere oranla hâlâ dar bir temele dayanmaktadır. Tarım ekonomide önemli bir yer tutar. Fransa mandıracılık ürünleri, buğday ve şarap üretiminde dünyada ilk sıralarda yer alır. Ekonominin dış ticarete bağımlılığı öteki Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ülkelerine göre düşüktür. Son yıllarda ekonomide karşılaşılan başlıca sorunlar işsizlik ve enflasyon olmuş, ödemeler dengesinde de güçlükler yaşanmıştır. 1981 öncesindeki hükümetler bu sorunların üstesinden gelmek için ekonomiyi daraltma politikası izlerken, daha sonraki sosyalist yönetim ekonomiyi canlandırarak işsizliği azaltmayı temel almıştır. 1989 verilerine göre ülkenin gayri safi milli hasılası (GSMH)
1.000 milyar ABD Doları, kişi başına düşen milli gelir ise 17.830 ABD Doları’dır.
DOĞAL KAYNAKLAR. Fransa’nın verimli topraklan ve ılıman iklimi tanm için güçlü bir temel oluşturur. Su kaynaklan oldukça boldur. Başhca maden kaynaklan demir cevheri, boksit ve kömürdür. Aynca ülkenin çeşitli yerlerine dağılmış çinko, kurşun, bakır, altın, tungsten ve antimon yatakları vardır. Petrol ve doğal gaz rezervleri iç gereksinimi karşılamaktan uzaktır. Yüksek hidroelektrik enerji potansiyeli büyük ölçüde değerlendirilmektedir.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*