Fransız Devrimi

Fransız Devrimi

Kral, toplumsal yapıyı altüst eden 4 Ağustos kararlan ile İnsan ve Yurttaş Hakİan Bildirisi’ni onaylamayı reddetti. Bunun üzerine Paris’te halk kitleleri yeniden ayaklanarak 5 Ekim’de Versailles’a yürüdü. Ertesi gün, kraliyet ailesi Paris’e getirilerek Tuileries Sarayı’nda oturmak zorunda bırakıldı. Kurucu Meclis de Paris’te yeni anayasa üzerinde çalışmalannı sürdürdü.
Yeni rejim. Kurucu Meclis, feodalizmin tasfiyesini sürdürerek eski zümreleri (ordre) kaldırdı, sömürgelerde köleliğe son vermemekle birlikte en azından Fransa’da yurttaşlar arasında eşitliği sağladı ve kamu görevlerine girişteki eşitsizliklere son verdi. Kamu borçlarının ödenmesi amacıyla kilise top-raklannın devletleştirilmesi kararını mülklerin yaygın bir biçimde yeniden dağıtılması izledi. Bundan en çok yararlanan, burjuvaziyle toprak sahibi köylüler oldu; ama bazı topraksız köylüler de arazi satın alabildi. Kiliseyi mal varlığından yoksun bırakan Kurucu Meclis, ardından yeni bir düzenlemeye girişerek Fransız Kilisesi Temel Yasa-sı’nı çıkardı. Yasa, papa ve Fransız ruhban sınıfının çoğunluğu tarafından reddedildi; ortaya çıkan aynlık, çekişmelerin şiddetini artırdı.
Kurucu Meclis, ancien régime’in karmaşık yönetsel sistemini yıkarak yerine seçilmiş meclislerce yönetilen il (département), ilçe (arrondissement), kanton (canton) ve bucak (commune) bölünmesine dayalı akılcı bir sistem geçirdi. Adalet mekanizmasının temelini oluşturan ilkeler de köklü bir biçimde değiştirildi ve sistem yeni yönetsel birimlere uyarlandı; yargıçların da seçilerek göreve gelmesi ilkesi kabul edildi.
Kurucu Meclis’in çerçevesini çizdiği yeni düzen, yasama ve yürütme güçlerinin kralla meclis arasında paylaşıldığı bir monarşiyi öngörüyordu. Ama bütünüyle aristokrat danışmanlarının etkisi altında olan XVI. Louis ülkeyi yeni güçlerle birlikte yönetme yolunu seçmedi. 20-21 Haziran 1791’de ülkesinden kaçma girişiminde bulunduysa da Varennes’de yakalanarak Paris’e geri getirildi.
Fransa ve Avrupa’da devrim ve karşıdevrim. Fransa’daki olaylar, birkaç yıl önce Felemenk Cumhuriyeti, Belçika ve İsviçre’ de yenilgiye uğratılmış olan devrimcilere yeni umutlar verdi. Bunun yanı sıra İngiltere, İrlanda, Almanya, Avusturya ve İtalya’ da değişiklik isteyen çevreler de devrimi sempatiyle karşıladı. Bu ülkelerin tümünde devrimci kulüpler oluşturuldu.
Çok sayıda Fransız karşıdevrimci ise (soylular, din adamlan ve bazı burjuvalar) ülke içinde mücadeleden vazgeçerek dışanya kaçtı. Fransa’nın kuzeydoğu sınırlarına yakın yerlerde silahlı gruplar oluşturan bu devrim göçmenleri (émigré’ 1er), Avrupalı yöneticilerden yardım sağlamaya çalıştılar. Önceleri devrime karşı kayıtsız kalan Av-rupalı yöneticiler, Kurucu Meclis’in her halkın kendi kaderini belirleme hakkına sahip olduğunu ilan etmesi üzerine, kaygı duymaya başladılar. Papalık egemenliğindeki Avignon, 13 Eylül 1791’de bu ilkeye dayanarak Fransa ile yeniden birleşti. Fransa ile Avrupa’nın geri kalan bölümü arasındaki uçurum genişlerken, Fransa dışında, topluca Jakobenler olarak adlandınlan devrim yanlılarına yapılan baskılar arttı. Sonunda Fransa, 20 Nisan 1792’de Avusturya ve Prusya’ya savaş ilan etti.
Savaş, kralın idamı ve Terör Dönemi. Savaşın ilk aşaması (Nisan-Eylül 1792) Fransa’ya bir dizi yenilgi getirdi; Avustur-
Fransız Doğu Hindistan 384
ya-Prusya orduları, sınırı geçerek hızla Paris’e doğru ilerledi. Kralın ve aristokratların kendilerine ihanet ettiğine inanan Fransız devrimcileri, 10 Ağustos 1792’de ayaklanarak, XVI. Louis’nin bulunduğu Tuileries Sarayı’nı işgal ettiler; kraliyet ailesi Le Temple’da hapsedildi. Parisli kitleler eylül başında hapishanelere girerek soylularla din adamlarını kıyımdan geçirdi. Bu arada uyanan milliyetçilik duygularının etkisiyle gönüllüler yığınlar halinde orduya yazılmaya başladı. 20 Eylül 1792’de Fransız kuvvetleri son bir çabayla Prusya ordusunu Valmy’de durdurdu. Aynı gün yeni bir meclis olan Konvansiyon toplandı. Konvansiyon 21 Ey-lül’de monarşiyi kaldırarak cumhuriyetin kurulduğunu ilan etti.
Savaşın ikinci aşaması (Eylül 1792-Nisan
1793), devrim hükümetinin başarılarına sahne oldu. Avusturya Felemenki (bugün Belçika), Ren bölgesi, Savoie ve Nice’i işgal eden Fransız orduları buralarda feodal düzene de son verdi. Fransa’da Konvansiyon, Jirondenler ile Montagnard’lar (Dağlılar) arasında ikiye bölündü. Jirondenler, Fransa’da bir burjuva cumhuriyeti kurmak ve devrimi bütün Avrupa’ya yaymak istiyorlardı; Montagnard’lar ile Robespierre ise alt sınıfları siyasal ve ekonomik açılardan daha da güçlendirmeyi, ayrıca devrim hareketini Fransa ile sınırlamayı savunuyordu. Jirondenlerin bütün çabalarına karşın, XVI. Louis Konvansiyon tarafından yargılanarak vatana ihanetten ölüme mahkûm oldu ve 21 Ocak 1793’te idam edildi.
1793 ilkbaharında savaşın üçüncü aşaması başladı ve Fransa yeni yenilgiler aldı. Avusturya, Prusya ve İngiltere, Avrupah yöneticilerden çoğunun da desteklediği bir koalisyon (sonradan Birinci Koalisyon olarak adlandırıldı) oluşturdu. Fransa, Belçika ile Ren bölgesini yitirdi; ilerleyen Koalisyon orduları Paris’i tehdit eder duruma geldi. Durumun Fransa aleyhine dönmesi, 1792’de olduğu gibi aşın uçların güçlenmesine neden oldu. Jirondenler Konvansiyon’ dan atıldı ve cumhuriyet yanlısı olan işçiler, zanaatçılar, küçük esnaf, küçük çiftçiler ve tanm işçilerinin desteğini elde eden Montagnard’lar, iktidan ele geçirerek 9 Thermidor II. Yıl’a (27 Temmuz 1794) değin yönetimde kaldı. Montagnard’lar da Jirondenler gibi burjuva liberalleriydi. Ama bir yandan cumhuriyetçilerin baskısı, öte yandan savunma gereksinimleri altında radikal ve ilerici bir ekonomik ve toplumsal politika benimsediler. Bu dönemde fiyatlara tavan getiren Maximum yasası çıkanldı, varhklılar vergilendirildi, yoksullarla sakatlara destek sağlandı. Eğitim ücretsiz ve zorunlu hale getirildi. Ocak 1792’ye değin ülkeye dönmeyen émigré’ler gıyaplannda idama mahkûm edilerek mülklerine el kondu. Bu olağanüstü önlemler, şiddetli tepkilere yol açtı. Vendée Savaşları (1793-96), Norman-diya ve Provence’ta “federalist” başkaldın-lar, Lyon ve Bordeaux ayaklanmalan ve Bretanya’da Chouans isyanı gibi bir dizi devrim karşıtı hareket, Terör Dönemi uygu-lamalanyla bastınldı. En az 300 bin şüpheli kişi tutuklandı; bunlardan 17 bini ölüme mahkûm edildi. Daha çok sayıda kişi ise cezaevlerinde öldü ya da hiçbir biçimde yargılanmaksızın öldürüldü. Aynı dönemde devrim hükümetinin topladığı asker sayısı 1 milyonu aştı.
1794 ilkbaharından başlayarak dördüncü aşamasına giren savaşta, Fleurus’de AvusturyalIlara karşı kazanılan parlak zaferle (26 Haziran 1794), Belçika yeniden Fransız kuvvetlerinin eline geçti. Zafer, Terör Dö-
nemi ile ekonomik ve toplumsal kısıtlama-lann varlık nedenini ortadan kaldırdı. Terör Dönemi’ne damgasını vuran Robespierre, 9 Thermidor II. Yıl’da (27 Temmuz 1794) iktidardan düşürüldü, ertesi gün de giyotine gönderildi. Kısa bir süre sonra da Maximum kaldırıldı, toplumsal içerikli yasaların uygulanmasına son verildi ve ekonomik eşitliğe yönelik çabalardan vazgeçildi.
Karşıdevrimci hareket yeniden güç kazanmaya başladı. Konvansiyon’un yeni bir anayasa üzerinde görüşmelere başladığı sırada, batı ve güneydoğuda kralcı “Beyaz Terör” patlak verdi. Kralcılar, Paris’te iktidan ele geçirmeye çalıştılarsa da, 13 Vendémiaire IV. Yıl’da (5 Ekim 1795) genç general Napoléon Bonaparte tarafından bozguna uğratıldılar. Bundan birkaç gün sonra Konvansiyon dağıldı.
Direktuvar ve devrimci yayılma. Konvansiyon’un onaylamış olduğu III. Yıl Anayasası, yürütme yetkisini beş üyeden oluşan Directeurs’e (Direktörler Meclisi), yasama yetkisini ise Conseil des Anciens (Yaşlılar Meclisi) ile Conseil de Cinq-Cents’Am (Beş Yüzler Konseyi) oluşan yasama organına (Corps Législatif) veriyordu. Avrupa genelinde devrimciler ile karşıdevrimciler arasında süren şiddetli mücadele, Direktörler Meclisi ile yasama organı arasındaki çelişkileri giderek artırdı. Bu anlaşmazlıklar, iki hükümet darbesine yol açtı. V. Yıl’da 18 Fructidor Darbesi’yle(*) (4 Eylül 1797) kralcılar Direktörler Meclisi ile yasama organından atıldı; III. Yıl’daki 18 Brumaire Darbesi’yle(*) (9 Kasım 1799) ise, Direktuvar rejimi son buldu.
Bu arada Fleurus zaferinden sonra Fransız ordulannın Avrupa’daki ilerlemesi sürdü. Ren bölgesi ve Felemenk topraklan işgal edildi. 1795’te Felemenk, Toscana, Prusya ve İspanya barış görüşmelerine oturdu. Bonaparte komutasındaki Fransız ordusu İtalya’ya girdiğinde (1796), Sardinya da boyun eğdi. Banşa yanaşan en son ülke Avusturya oldu (Campo Formio Antlaşması, 1797). Fransız ordularının işgal ettiği ülkelerin çoğu Fransa’yı örnek alan kuramlarla “kardeş cumhuriyetler” olarak örgütlendi. Avrupa kıtasında sağlanan barış, devrimci yayılmayı sona erdirmedi. Direktuvar içinde yer alanların çoğu,- devrimi bütün Avrupa’ya yayma konusunda Jirondenlerin geleneğini izleyerek Fransa dışındaki Jakobenlerin çağrılanna kayıtsız kalmadı. Fransız birlikleri 1798 ve 1799’da İsviçre, Papalık Devletleri ve Napoli’ye girerek İsviçre, Roma ve Parthenopea cumhuriyetlerini kurdu. Fransa ile savaş hali süren İngiltere’ye asker çıkarma düşüncesini uygulamaya koyamayan Direktuvar, Bo-naparte’ın talebi üzerine Mısır’ı işgal edip Hindistan kozunu kullanarak İngiltere’yi zorlamaya karar verdi. Bonaparte’ın komutasındaki Fransız ordusu, Malta ve Mısır’ı kolayca işgal etti; ama orduya destek olan küçük donanma, 1 Ağustos 1798’öe Horatio Nelson’ın filosu tarafından Ebu Kir Körfezindeki Nil Çarpışması’nda yok edildi. Bu çarpışma devrimin yayılmasından çekinen devletler arasında İkinci Koalisyon’un oluşturulmasına da zemin hazırladı. Avusturya, Rusya, Osmanlı Devleti ve İngiltere’den oluşan bu koalisyon, 1799 ilkbahar ve yazında büyük başanlar kazanarak, Fransız ordularını sınır bölgelerine geri sürdü. Bonaparte, askeri yenilgiler sonunda hükümetin zor duruma düşmesinden yararlanmak amacıyla Fransa’ya döndü. 18 Brumaire’de-ki hükümet darbesiyle Direktuvar rejimine son vererek konsüllük dönemini başlattı. Devrimin sona erdiğini ilan eden Bonaparte, daha sonra devrimi yeni biçimler altında bütün Avrupa’ya yaymayı sürdürdü.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*