wiki

A L E M

Türk-İslâm sanatında câmi, medrese, türbe gibi kubbeli yapıların, minâre külahlarının, sancakların üzerine yerleştirilen tepelikler. Ayrıca bayrak, sancak, alâmet ve bir kavim veya topluluğun tanınmış ve şöhretli kişileri için kullanılan bir tâbirdir.
Araplarda sancak mânâsınadır. Umûmiyetle altında toplulukların birleştiği alâmet ve sancaklara, bu hususta kullanılan timsâli işâretlere denir. En eski zamanlardan beri ordu ve asker topluluklarının bir işâreti olmak üzere alemler kullanılmıştır. Türkler önceleri alem olarak at kuyruğundan tuğlar, boynuz, kurt sûreti ve hilâl şekillerini kullanmışlardır. OsmanlIlarda alem aynı zamanda silâh olarak kullanılan bir nevî balta (teber)dır. Muhtelif şe

Osmanlı devri alemlerinden çeşitli örnekler.
Yeni Rehber Ansiklopedisi 7
killeri olur. Uçlan dar yüzlü bir kama veya dört köşe bir süngü şeklinde mızrak gibi uzunca saplı bir silâh olup, mızrak vazifesini de görür. Bunlann bâ- zılarımn üzerinde altın kakmalı yazılar ve süslemelere rastlanır. Yeniçeri ordusunda “sancak alemi” olarak da kullanılırdı. OsmanlIlarda beyaz, kırmızı, yeşil ve sarı olmak üzere muhtelif renkte bayrak yapılmış ve kullanılmıştır. Sancak karşılığı olarak da alem tâbirini kullanmışlar ve sancağı taşıyanlara da alemdâr demişlerdir. İlk Osmanlı bayrağı, Selçuklu Sultânı Alâeddîn tarafından Osman Gâziye gönderilen alemin beyaz renkte olmasından dolayı beyaz idi. Bu beyaz sancak, Osman ve Orhan Gâzi zamanlarında kırmızı harb bayrağı kullanılmasına rağmen, Yavuz Sultan Selîm devrine kadar muhâfaza edilmiştir. Yeşil sancak ise, Fâtih devrinde pâdişâhın gemiye bindiği zaman geminin arkasına takılmak üzere kullanılırdı. Osmanlı bayraklarına hilâl konması Orhan Gâzi devrinde başlamıştır. Üç hilâl ise, Fâtih’in ilk sikkelerinde ve bundan sonraki yeşil sancaklarda kullanılmıştır. Ay yıldızın bayrağa konulması Sultan Üçüncü Selîm zamâ- nında olması kuvvetle muhtemeldir.
Bâzı tekke bayraklarının alemlerinde o tekkenin mensub olduğu tarîkat pîrinin ismi yazılıdır. Bu yazılar umûmiyetle bakır veya pirinçten kesme veya gümüş kakma usûlüyle yazılmış ve yaldızlanmıştır. Alem tâbiri daha ziyâde dînî, iç- timâî ve resmî mâhiyetli olan işâretler için kullanılır.
Alem, aynı zamanda câmi, türbe, medrese, çarşı, imâret ve bunlara benzer dînî ve içtimâî binâla- nn kubbeleri tepesine ve minâre külahlarıyla, minberler ve şadırvanlar gibi mîmârî kısımlarının ahşap çatılan üstüne bâzan süs bâzan da mîmârî bir eleman olarak konulan tepeliklerdir. Bunlar düşey bir eksene geçirilmiş boncuk gibi yuvarlak şekilde bir kaç parçadan ve onlann tepesine takılmış ay veya iki uçları dışanya doğru kıvnlmış bir boynuz ve bunlara benzer şekillerle son bulan elemanlardır. Eski Türkler umûmiyetle çadır ve binâların tepesine gerek süs olarak ve gerekse nazara karşı moncuk (veya boncuk) denen tepelikler koyarlardı. Öteden beri devâm eden bu geleneğe diğer inşâi ve bediî sebeplerin katılması, alemlerin bugüne kadar devâm etmesine sebeb olmuştur. Türkler İslâ- miyetle şereflendikten sonra, moncuk tâbiri yerine daha İslâmî buldukları alem sözünü almışlardır. Alemler güzel görünmenin yanısıra mîmârî bir mecbûriyetin neticesi olup, kurşun levhaların tepedeki birleşme noktasını örterler. Estetik açıdan da dikkati tepede toplayıp, sanki kubbe veya minâre semâya yükseliyormuş gibi bir his verirler. Kubbe ve minârelerin alemleri binânın büyüklüğüne uygun bir şekilde yapılır. Alemi meydana getiren parçalar aşağıdan yukarıya doğru küp, alt bilezik, armut, boyun, üst bilezik ve ay gibi isimler alırlar. Alemlerin en çok dikkat çeken yeri ay kısmıdır. Bunların boynuz, hilâl, nal, zombah, yaprak ve Mevlevî sarığı şeklinde olanları vardır. Gerek sancak, gerek kubbe ve gerekse minâre külâhlan tepelerine takılan alemler çeşitli zaman ve memleketlere göre çok çeşitli şekiller almıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir