Osmanlı Devletinde 4-7 yaş arasındaki çocuklara “elif-bâ” ve ahlâk bilgilerinin öğretildiği ilk mektebe başlatılırken yapılan merâsim. Bu merâsimin bir kandil günü olmasına bilhassa dikkat edilirdi. Bu mümkün olmazsa, pazartesi veya perşembe günleri yapılırdı. Merâsime bir gün önceden evin temizliğiyle başlanırdı. Ayrıca âilenin mensupları Kapalıçar- şı’ya giderek, okula başlayacak çocuğa ve mahalledeki fakirlerin çocuklarına gerekli eşyâları alırlardı. Bundan başka âile yâdigârı rahle de cilâya verilirdi. Âmin alayı yapılacağı gün, sabah namâzm- dan sonra çocuğa yeni elbiseleri giydirilir, hazır
Osmanlılar zamanında çocuklar âmin alayı adı verilen merâsimle mektebe başlarlardı.
lık tamamlanınca âilece Eyüb Sultan’a gidilir ve burada duâ edilirdi. Eve dönüldükten kısa bir süre sonra, okul çocukları ile ilâhiciler gelirdi. Her okulun ayrı bir ilâhicisi vardı. Semtte, âmin alayı bir seyir vesilesiydi. O gün sokaklarda bir bayram havası ve görülmedik bir kalabalık olurdu. Mektebe gidecek çocuk, evinin kapısında göründüğü anda ilâhiciler İlâhî okumaya başlarlar ve İlâhîlerin uygun yerlerinde alayda hazır bulunan Âminciler de “âmin! âmin!” diye nakarat yaparlardı. İlâhî sona erince mahallenin hocası duâya başlar, çevrede bulunanlar büyük bir huşû içinde, çömelerek duâyı sessizce dinlerdi. Hocanın duâsı sona erince, İlâhiler okunmaya başlanır, âmin ni- dâları göğe yükselirdi. Bu sırada mahallenin bekçisi, çocuğu hazırlanmış olan midilliye bindirir, yedeğine geçer, okulun kalfası ve müzâkerecisi de atın iki tarafına geçerek alay hareket ederdi. Âmin alayı belirli teşrifat kâidelerine bağlıydı. En önde giden, atlas yastık üzerindeki sırmalı kesesiyle elif-bâyı taşırdı. Onun arkasından, başının üzerinde rahle ve çocuğun okulda oturacağı minderi götüren uzun boylu birisi giderdi. Bunu okula gidecek çocuk tâkib ederdi. Çocuğun arkasında okulun hocasıyla ilâhiciler, âminciler bulunurdu. Âmincilerin arkasında da ikişer ikişer el ele tutuşan mekteb talebeleri gelirdi. Alayı çocuğun babası, dâvetliler, akrâbalar ve yakın dostlar tamamlardı. Yolda ilâhîciler okumaya devam eder, âminciler de münâsip yerlerde “âmin” derlerdi. Bu topluluk sonunda okul kapısına varır; çocuk hemen içeri girmez burada zamânın pâdişâhına duâ edilir ve gülbank okunurdu. Gülbank’ı müteâkip hoca tekrar duâ eder, nihâyet çocuğun bir elinden okul kalfası, diğer elinden de kapıcı tutar ve doğruca hocanın yanma çıkarlardı. Çocuk hocanın önüne geldiğinde elini öper, karşısında diz çökerdi. Bu arada, kalfa da elif-bâ cüzünü rahleye açardı. Daha sonra hoca Besmele- i şerîf ’ i tâkiben Elif harfini gösterir ve ilk dersini verirdi. Âmin alayları eski devirlerde kısaca böyle olur ve çocuk ilk dersi bu şekilde alırdı.
 M İN A L A Y I
31
Tem