Abdullâh b. Sürya’nın o zaman Yahudî âlimleri arasında Tevrat’ı en iyi bilen bir kimse olduğunu da, söylediler.

Abdullâh b. Sürya, onların en genci idi.

Peygamberimiz, onunla başbaşa kalınca, ona : «Ey îbn-i Surya! Allâh hakkı için, vaktiyle Allah’ın, Isrâil oğullarına olan nimetleri hakkı için, doğru söyle!

Evlendikten sonra zinâ eden kimseye Allah’ın Tevrat’ta recm cezâsı verdiğini bilmiyor musun?» diye sordu.

îbn-i Surya : «Allâh hakkı için, evet! Biliyorum! Vallâhi Yâ Ebel Kasım! Bunlar, Senin gönderilmiş bir Peygamber olduğunu bilirler.

Fakat, Seni kıskanıyorlar!» dedi.

Peygamberimiz, Yahudîlere : «Siz, recm hükmü hakkmda Tevrat’ta ne buluyorsunuz?» diye sordu.

Onlar : «Biz, zinâ edenleri teşhir ederiz ve onlar bir değnekle de, dövülürler!» dediler.

Abdullâh b. Selâm, onlan yalanladı. «Tevrat’ta recim âyeti vardır!» dedi.

Peygamberimiz, bir Tevrat getirtti. Açtılar. İçlerinden birisi, elini recm âyetinin üzerine koyup, onu atlayarak, ondan önceki ve sonraki âyetleri okumağa başladı. Abdullâh b. Selâm : «Kaldır elini!» diyerek onun eline vurunca, recm âyeti göründü.

«îşte, Yâ Nebiyyallâh! Recm âyeti!» dedi. O âyeti, okumaktan kaçındılar.

Peygamberimiz, onlara : «Yazıklar olsun size ey Yahudî cemâati! Siz, beni, Allâh’ın elinizde, önünüzde bulunan hükmünü terketmeye mi dâ-vet ediyorsunuz?!» buyurdu.

«Vallâhi bu hususta bizde yapılan şudur : Vaktiyle hükümdar mensuplarından ve Eşraftan bir adam zinâ etmişti. Hükümdar, onu reemden korudu. Recm edilmesine mani oldu.

Sonra, bir adam zinâ etti. Onu, recm etmek istedikleri zaman : (Olmaz vallâhi! Filân kimse de, recm olunmadıkça!) dedüer.

Bunun üzerine, toplanıp Tecbiye usûlünü ihdâs ettüer de, recmin adını ve onunla ameli yok ettiler!» dedüer. –

Peygamberimiz de : «Allâh’ın ve kitabının, tatbikim emrettiği şeyi, ilk ihyâ eden kişi ben olacağım!» buyurdu»

Zâmlerin, recm edilmelerini emretti ve Mescidin’ kapısı önünde recm edüdüer.

Bundan sonra, îbn-i Surya, kâfirlik yoluna saptı, öteki meslekdaşla-n gibi, Peygamberimizin, Peygamberliğini inkâra devâm etti

Yüce Allâh, indirdiği âyette söyle buyurdu :

«Ey Peygamber! Kalbleriyle İnanmadıkları hâlde, ağızlarıyla (inandık!) diyen münâfıklarla Yahudîlerden o kiifr İçinde alabildiğine koşuşanlar, Seni mahzûn etmesin.

Onlar, durmadan yalan dinleyen, Senin huzûruna gelmeyen bir kavim hesâbına casusluk eden kimselerdir.

Onlar, kelimeleri, Allâh tarafından yerine konulduktan sonra, tutup bir tarafa atarlar. (Size şöyle fetva verilirse tutunuz, verilmezse, kaçınınız!) derler.

Allâh, kimin sapıklığım dilerse, artık, Sen, Allah’ın ona âid irâdesini önlemeye aslâ muktedir olamazsın!

Onlar, öyle kimselerdir ki, Allâh, kalblerini temizlemek istememiştir.

Dünyâda hor ve hakir olmak, onlann hakkıdır. Ahirette de, pek büyük bir azâb var onlara! (Mâide: 41)» (18).

Kâtil bir Yahudi’nin Cezalandırılması :

Üzerinde, gümüşten ziyneti bulunan bir eâriyeyi (hizmetçi kadım), bir Yahudî yakalamış, başına taşla vurup üzerindeki gümüş ziynetini alarak kaçmıştı.

Câriye, iki taş arasında can çekiştiği sırada bulunup Peygamber Aley-hisselâmm yanma götürüldü. ‘

Peygamberimiz, ona bir adamın ismini anarak : «Seni, füân adam mı öldürdü?» diye sordu.

Câriye, başiyle işâret ederek (Hayır!) dedi.

Peygamberimiz başka birinin ismini anarak : «Seni, filân adam mı öldürdü?» diye tekrar sordu.

Câriye, yine baş işâretiyle (Hayır!) dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz, durumundan şüphelendiği bir Yahu dînin ismini anarak : «Seni, o mu öldürdü?» diye sordu, v

Câriye, baş işâretiyle (Evet!) dedi.

Yahudî, yakalandı.. Sorguya çekilince, suçunu itirâf etti.

Bunun üzerine, Peygamberimiz, onun iki taş arasında başına taş vurularak —Kısas sûretiyle— îdâm olunmasmı emretti (19).

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*