wiki

AD KOYMA

Yeni doğan çocuğa veya sonradan
Müslüman olan kimseye isim koymak. Varlıkları
belirtmek, şahısları diğerlerinden ayırmak için
kullanılan kelimelere ad (isim) denmiştir.
Allahü teâlâ, yeryüzünde yarattığı ilk insan
ve ilk peygamber olan Âdem aleyhisselâma her şeyin
ismini ve faydasını bildirdiğini K ur’ân-ı kerîmde
haber verdi. Meâlen; “Allah, Âdem’e bütün
isimleri öğretti.” buyurdu (Bekara sûresi: 31).
Târihin her devrinde insanlar inanç ve âdetlerine
göre isimler kullandılar. Türklerin İslâmiyeti
kabûlünden önceki isimleri, çocukluk ve gençlik

dönemlerinde olmak üzere iki dönemde verilirdi.
Doğumun hemen ardından çocuğa ad verilmez,
bir yaşından sonra âdetlerine göre büyük şölenler
yapılır, oradaki en yaşlıları tarafından ad konurdu.
Esas isim, gençlik çağında gösterilen bir kahramanlıktan
sonra verilirdi.
İslâmiyetten önce Araplarda herkes için adından
başka bir de ilk erkek çocuğuna bağlı olarak
baba olduğunu belirten bir künye verilirdi. Daha
sonra kimin çocuğu olduğunu belirten neseb, doğum
yerini gösteren nisbet, bir de o şahsın daha iyi
tanınmasını sağlayan lakabı olurdu.
İslâm dîninde çocuğa, doğumu müteâkip yedinci
gün ad koymak müstehabtır. Doğduktan sonra
hemen ölen çocuk; yıkanır, cenâze namazı kılınır
ve ismi konur. Ad koymak, çocuğun babası üzerindeki
haklarından biri olarak kabûl edilmiştir. Çocuğa
ad seçme ve ad koyma hakkı babaya âittir. Babası
vefât etmiş ise bu hakkı anne kullanır. Peygamber
efendimizin “Muhammed” adını dedesi
Abdülmuttalib koydu.
Çocuğa ad koyarken yapılacak merâsimde çocuğun
babası, dedesi veya en yaşlı, ilmi en çok olan
çocuğu kucağına alır, abdestli olarak kıbleye döner
ve ayakta sağ kulağına ezân, sol kulağına kâmet
(ikâmet) okur. Üç kere kulaklarına seslenerek
koydukları adı söylerler ve böylece isim konmuş
olur. Ardından şerbetler ikrâm edilir, tatlılar yenilir
ve merâsim sona erer.
Ad seçme husûsunda İslâm âlimleri bâzı hükümler
koymuşlardır. Hem söylenişi, hem de mânâsı
güzel isimleri koymak müstehâbtır. Çocuğa
konulacak isimlerin en kıymetlileri olarak; Abdullah,
Abdurrahmân, Muhammed, Ahmed ve İbrâhim
isimleri bildirilmiştir. Bunlar, Allahü teâlânın
sevdiklerini hatırlatan isimlerdir.
Türkler, bilhassa Osmanlılar, Peygamber efendimize
karşı duydukları derin saygı ve hürmet sebebiyle
Muhammed ismini koymakla berâber bu
ism-i şerifi söylerken hürmetsizlik olabilir endîşesiyle
Mehmed şeklinde söylemeyi uygun görmüşlerdir.
İslâm âdâbına uymayan isimler kullanmak
mekruhtur. Zîrâ Peygamber efendimiz çirkin isimleri
değiştirirdi. İsyânkâr mânâsına gelen “Âsiye”
ismini Cemile olarak değiştirmiştir.
İsim koyma ile ilgili hadîs-i şeriflerde buyruldu ki:
Siz kıyâmet gününde hem kendi adınızla,
hem de babalarınızın adı ile çağrılırsınız. Bunun
için kendinize güzel adlar koyun.
Kötü isim alan bunu güzel isme çevirsin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir