İnsan, yaradılmışların ekmeli.
İnsan, yaradılmışların eşrefi.
Allah’ın yeryüzündaki halifesi34
İnsan, nebi ve veli.
İnsan, zübde-i kâinat
O, bütün bu üstün makam ve sıfatlara, eğer kâmil ise
sahip oluyor; şayet değil ise, zelil…
Allah’ın (c.c.) yeryüzünde yarattığı insandan istediği de
‘ekmel’ ve ‘eşref olmasıdır.
O, eşref-i mahluk olduğu için; Hak, ilk insanı peygamber
seçti, ekmel eyledi. İlk insan Âdem (a.s.), ilk peygamber
de Âdem’dir.
‘Âdem’ ismindeki nükte: Âdem, yokluk demektir. Yani
o, Hakk’a karşı yoktur. Peygamberlik için ilk şart, Hakk’a
karşı mahvolmaktır, benliği aradan çıkarmaktır.
İnsan olmak için de âdem olmak lazım. Yani, Hakk’m
karşısında benlikte bulunmamak gerek.
- 4 2 –
Âdem’in kalıbı topraktandır. O’nun bu kısmı çürümeğe,
yok olmağa mahkumdur. Henüz o çürümeden, insan yokluğa
mahkum olursa, onun adı ‘kul’ olur. Onun için benî
âdemden kul, kuldan da benî âdem olur, İnsan, kul âdem
olursa, Hak katında varlık iddia edemez.
Hak Teâlâ Kur’ân’da: “…. ona ruhumdan üflediğim
zaman hemen ona secdeye kapanın” 35 buyurdu.
Şimdi tezekkür et, tefekkür et. Sende hangi hazine var.
Sen, o yönünle ‘hazreti insan’sm.
Şimdi çamur kalıbından çık, yani, varlık elbisenden
soyun; sana üflenilen ruh ol, hazreti insan, insan-ı kâmil,
eşref-i mahluk… ol.
Eğer, o kalıbı terketmezsen, o seni mutlaka terkedecek:
“Her nefis ölümü tad acaktır”36 buyurdu Yüce
Subhân. O halde, bu terk (yani, beden kalıbının terki),
sünnetullahtır. O seni terketmeden onu sen terkedersen,
sen kârlı çıkarsın. Yani, ‘hazreti insan’ olursun: Başka bir
adı, insan-ı kâmil…
Hz. Âdem (a.s.) terk etti; peygamber oldu.
Hz. Muhammed (s.a.v.), en güzel terk ile, en mükemmel
peygamber ve insan oldu. Yalnız peygamberlerin beden
kalıbını terki, ihtiyarî olmaktan ziyade, Allah’ın (c.c.) lütfü,
keremi, ihsanı ve hidayeti sayesinde gerçekleşir.
Şimdi düşün! İyice düşün ve karar ver. Bak, o seni
terkederse, zararın çok olur; Âdem olamazsın, insan hiç…
Yunus bu vadide: “Bir ben vardır bende, benden içerû” ve
yine “Süleyman var, Süleyman’dan içerû” dedi.
Kalıbın içinde O var. Niyazi: “Çekilirsen aradan, geri
kalır Yaradan” der.
Kur’ân’da: “Meleklere: ‘Adem’e secde edin demiştik,
hemen secde ettiler; yalnız İblis diretti, böbürlendi, inkârcılardan
oldu” 37 buyurulmaktadır. - 4 3 –
Aslında secde edilen Âdem değil, Âdem’de zuhur eden
Hakk’m üflediği ruhtur. Ona secde edilmesi emrolundu.
İlk imtihan böyle oldu. Allah (c.c.), Âdem’in çamurdan
kalıbı ile Zâtı’mn tecellisini setrederek (gizleyerek) melekleri
denedi. Melekler, bu nükteyi kavradılar ve Âdem’e secde
ettiler. Yani Allah’a secde ettiler. İblis, Âdem’in kalıbına
takıldı; çamur kalıbına. Ondaki eli göremedi; o da benliğini
(kalıbını) ileri sürdü, “Beni ateşten yarattın” 38 dedi, üstünlüğünü
iddia etti.
Neticede İblis, secde etmedi. O’nun secde etmediği
Âdem değil, Hak Sübhânehu ve Teâlâ idi; yalnız emir ciheti
ile, ruh ciheti ile…
Meleklerin Âdem’e secdesi aslında Hakk’adır. Âdem’e
meleklerin secdesi “Ben ona kendi ruhumdan üfledim”
sırrına ermesidir* Şimdi, Âdemoğlundan her kim ki beden
çuvalını yırtar; yani, yokluk ülkesinde olur, ona da Âdem
gibi teveccüh edilir, ona rabıta edilir. Ona rabıta da Hakk-
’adır. Yani, “Ben ona kendi ruhumdan üfledim” gerçeğinedir.
Düşün ve idrak et…
Bu bir deneme idi. Hak olan ve Hak’tan olan bu denemeyi
kazandı. Her nebi de denendi. Meselâ: Hz. Musa’ya
(a.s.) Mukaddes vadide: “Ey Musa! pabuçlarını çıkar. Çünkü
sen, Mukaddes vadide Tuva’dasm” 39 denildi. Bu hitap,
bir ağaçtan geldi; Musa teslim oldu, emredilene uydu.
‘Kulun âdemiyeti’ ibadetle mümkündür. İbadet, kulu
varlıktan soyar, Hak varlığına iletir, hazırlar. O bakımdan,
ibadetsiz Hak bulunmaz ve ibadetsiz de kul olunmaz.
Kul için şart olan ibadet, âdem için farzdır. Düşün,
anla…
Sen, hem âdem hem de kulsun. Ama peygamber olan
Hz. Âdem değil, kendi varlığında yok olan âdem.
Şayet insan kendi varlığında yok olursa, -ibadetin direği
namazdır ve “Namaz dinin direğidir” mânâsiyle münase- - 4 4 –
bettar olarak- namazda kul, ‘âdem1 olur.
İnsan namazda âdem olur, yok olur; tecelliye erer.
Peygamber buyurdu: “Namaz, müzminin miracıdır”.
Namazda Beytuilah’a dönülür; çünkü, Subhân emretti:
“Yüzünü Mescid-i Haram’a çevir” 40.
Hz. Âdem’in kalıbı topraktan, Beytullah’mki de taştantopraktan…
Şimdi iyi düşün: “Adem’e secde et” emrine uymayan
İblis ile, “Yüzünü Mescid-i Haram’a çevir” emrine ters
düşen insanın ne farkı var?!..
İyi düşün! Beytullah’a yönelmek Tevhid içindir. Hâşâ,
ona tapmak söz konusu değildir. Şimdi Beytullah’ı yok
farzedersek o zaman insanlar birbirine secde etmiş olurlar.
Ama hakikatte insan, insana da secde etmiyor; ona tecelli
eden Allah’a… O halde hakiki Beytullah şendedir. Peygamber
buyurdu: “Allah (c.c.), sizlerin cisminize ve suretinize
bakmaz, bilâkis kalplerinize bakar” 41.#