Genel

AFAR ÇUKURU’NDA BİR KRATER

150 km2 yüzölçümü olan A far Çukuru, deniz seviyesinden 120 m. daha aşağıdadır. Faylanmalar ve volkanizma faaliyetleri sonunda Kızıldenizden ayrılarak kuruyan çukurluğun tabanı, 1.000 m’ye yakın tuz tortulları ile kaplıdır. Çukurluğun tabanından, çeşitli zamanlarda ve yerlerden faylar boyunca lavlar çıkarak okyanusal kabuğu oluştururlar. Bazı kraterlerden de yukarıda olduğu gibi, bol sodalı ve kükürtlü sıcak su kaynaklan çıkar.

birbirlerinden ayrılan levhaların arasında oluşan boşluklar, derinden gelen magma ile doldurulur. Okyanusal ve kıtasal kabuklar böylece devamlı ; ‘imlenirler.

Dünyamızın yüzü, kabuğun bu şekilde de-amlı yenilenmesine karşın, genişleyemeyeceği-ne göre, kabuğun, başka yerlerde de ortadan kaybolması gerekir. Bu yerler, yine derin deniz grabenleridir ve bu grabenlerin altında, mağma-daki konveksiyon akımları yukarıya doğru değil r.şiğıya doğrudur.

Okyanusların tabanındaki Rift VValley’ler boyunca yenilenen okyanusal kabuk, yanlara doğru kayarak hareket eder, bu arada soğuyarak ağırlaşır. Okyanusal kabuğun özgül ağırlığı, kıtasal kabuğa göre daha ağır olduğu için bu iki kabuğun çarpıştığı doğrular boyunca okyanusal kabuk, kıtasal kabuğun altına doğru dalar. Derinlere dalan okyanusal kabuk, tekrar eriyerek magmaya karışır. Kıtasal kabuk hafif olduğu için bu hareketlere fazla katılmaz, bir köpük gibi yukarıda kalır.

70-100 milyon yıl önce, büyük Afrika-Güney Amerika Kıtası ortasından yarılıp, doğu ve batı doğrultusunda birbirlerinden uzaklaşmaya başladıklarında, bugünkü Atlas Okyanusu’nun doğuş sancıları başlamış oluyordu. Atlas Okyanusu’nu kuzey-güney doğrultusunda boydan boya kateden Orta Atlantik Sırtı (bir denizaltı Rift VValley’idir) günümüze kadar okyanusal kabuk oluştura gelmiştir.

Günümüzde de bir okyanus oluşumuna tanık oluyoruz. Doğu Afrika Yarığı (Rift VValley) boyunca, Afrika Kıtası ikiye ayrılıyor. Bu yarık, açılmakta olan bir fermuara benzetilirse, fermuarın açılmış olan kısmında bugün genç bir okyanus; yani Kızıldeniz uzanmaktadır. Diğer okyanus tabanı yarıklarında olduğu gibi, Kızılde-niz’in tabanında da derin bir yarık bulunmaktadır. Bu yarık boyunca Arap Plakası doğuya, Afrika Plakası ise batıya doğru kaymaktadır. Fermuarın henüz kapalı bulunduğu Doğu Afrika Gra-beni’nde ise okyanuslaşmanın sancılarının devam ettiği görülmektedir.

Haftalarca, önce uçaktan gözlediğim Natron Gölü’nün (Tanzanya) mavi suları, bu seferki uçuşumda adeta bir siyah ayna görünümünde ve ayrıca, içinde büyük beyaz renkli spiraller yer alıyor. Bunlar ilk uçuşumda, göl yüzünde küçük beyaz noktalar halinde dikkatimi çekmişlerdi. En büyüklerinin çapı 1-2 km’ye varan bu spiraller saf natrium karbonatlı gayzer kaynaklarıdır. Bu sıcak su kaynaklan, yerkabuğunu kateden faylar boyunca yerin derinliklerinden yüzeye çıkmaktadır.

Yarık omuzlarının birbirlerinden uzak-Itğ’ 350 km’ye ulaştığı Kızıldeniz’irı tabanında yeni okyanus kabuğu oluşmaktadır.
Afar Çukuru’nda da plakalar geniş ölçüde birbirlerinden ayrılmışlar. Grabenin tabanındaki plaka parçacıkları derinlere gömülmüş. Derinlerden gelen magma, gra-ben tabanına yayılmış. Kıtasal yarılma Kızıl deniz’de ve Aden Körfezi’rtde okyanusa! yarılmaya dönüşmüş.
Baringo Gölü güneyinde Kamasia Dağı, grabenin tabanında çarpılmış bir şekilde görülmektedir. Bu dağ, batıdaki Afrika Plakasından kopmuş ve fakat graben tabanı ile iyice derinlere gidememiş bir horst olarak ortada kalmış.
Levhaların kayarak birbirlerinden uzaklaşmaları sonucu, okyanuslaşma olayı çok yavaş olmaktadır. Doğu Afrika Yarığında ilk hanaketler, 20 milyon yıl önce başlamıştır. Bugün bu yarığın Kızı İdeniz kesiminde, levhaların birbirleri.v den uzaklaşmaları yılda 1-2 cm. iken, Doğu Afrika’da 1 mm. kadardır.

Kenya ve Tanzanya’da okyanuslaşmanın ilk doğuş sancıları başladığında, buradan 1.000 km. daha kuzeyde Etyopya’daki Afar Üçgeni’nde ok-/c’nuslaşma başlamıştı bile. Dünya’mn en sıcak ve yol vermez çöllerinden birisi olan Afar Çuku-ru’nda, Doğu Afrika Yarığı ile Hint Okyanusu Grabeni’nin batıdaki devamı olan Aden Körfezi Grr.beni birleşirler.

Yerbilimciler, Afar Çukuru’nda ayakkabıları dahi ıslanmadan, okyanusların binlerce metre derinliklerinde meydana gelen olayları gözleme ve inceleme olanağına sahiptirler: Okyanusal kabuğun oluşması. Afar Çukuru nun kuzey bölümü, bir zamanlar Kızıldenizlin suları ile kaplı idi. Paylanmalar ve volkanizmalar sonucu yörenin, Kızıldemz ile olan hidrolojik bağlantısı kesildi. Çukurluktaki deniz suyu, bir süre sonra tamamen buharlaştı ve geriye kalın bir tuz tabakası kaldı.

Afar Çukuru’nda levhalar birbirlerinden uzaklaştıkça ve graben tabanındaki levha parçacıkları derinlere gömüldükçe, Yerkürenin derinliklerinden çıkacak olan magmaya geniş yerler açılmaktadır. Yer’in 100-15Û km. derinliklerinden gelen kızgın ve akıcı lavlar, oluşan bu boşlukları sürekli doldurmaktadır. Yeryüzüne jpıkıp katılaşan bu lavlar, genç okyanusal kabuğu oluşturur.

Afar Çukuru’nda açıkça gözlenebilen bir diğer olgu, jeologların “rift içinde riftteşme” dedikleri olaydır. Levhaların kayarak birbirlerinden uzaklaşmalarına neden olan mağma mantosu içindeki konveksiyon akımları, doğal olarak rift tabanında yeni oluşan okyanusal kabuğu da yararak, yanlara kaymasını sürdürür. Bu rift içinde yeniden riftleşmeler ve okyanusal kabuk oluşumu olayları, gittikçe açılan ve hiçbir zaman da kapanmayacak bir yaraya benzetilebilir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir