Genel

Afrika’nın Öksüz Çocuğu Nıjer’e Bir Seyahat

Ekran AlıntısıAfrika’nın Öksüz Çocuğu Nıjer’e Bir Seyahat
ijer topraklarının % 5’in- den daha az bir bölümü tarıma elverişlidir. Bu sebeple de hayvancılık daha fazla ön plandadır. Kuru ve sıcak bir iklimin hüküm sürdüğü Nijer’de yıllık yağış mikta-

rı 500 mm’y؛ pek geçmez. Sıcaklık ve nem oranı yüzünden bazen yağışlar yere ulaşmadan buharlaşmaktadır.
Nijer toprakları zengin uranyum yataklarına ve madenlere sahiptir. Fakat Fransız sömürgesinin devam
EĞİTİM
Okuma yazma oram çok düşük fakat son yıllarda bu açığı gidermek için çalışmalar yapıyorlar. Çatısı olmayan, toprak ve kerpiçten yapılan dört duvardan ibaret okullarda tarih öncesi devirlerden kalma gibi gözüken ağaç tabletleri kimi zaman defter, kimi zaman da kitap olarak kullanan çocuklar, öğretmenlerinin söylediklerini tekrar ederek eğitim görmeye devam ediyor. Halkın resmî dili her ne kadar Fransızca olsa da kendi yerli dillerini daha sık kullanıyorlar.
Yük. Mim. Şimşek DENİZ
etmesinden ve gerekli teknolojinin Batı ülkelerinde olmasından dolayı bu kaynaklardan yararlanamamaktadır. Yüksek miktarda uranyum rezervine rağmen, Fransa tarafından çıkarılan uranyumdan sadece % 3’lük bir pay alabilmektedir. Son dönemde Çin hükümetinin % 8’lik teklifi söz konusu olsa da resmî bir gelişme olmamıştır. Bunun dışında maden kömürü, fosfat ve petrol diğer yer altı zenginliklerindendir.
15 Milyon Nüfusa 3 Göz Doktoru
15 milyonu bulan nüfusun büyük bir kısmı, ülkenin güney hattında iklim ve doğa şartlarının biraz daha iyi olduğu Nijerya sınırına yakın şehirlerde yaşamaktadır. Sosyal hayat şartlarının kötü olduğu ülkede 3 göz doktorunun ve 6 çocuk doktorunun olması da durumun vahametini yeterince ortaya koymaktadır.
İmkânların çok kısıtlı olduğu bu ülkede insanların % 90’ından fazlasının Müslüman olması nizam ve intizamı sağlayan en büyük unsur. Çünkü açlık sınırının yüksek olmasına rağmen, gaspın, cinayetin ve hırsızlığın olmadığı bir ülke Nijer. Öyle ki arabanızı çok rahatlıkla içi ihtiyaç malzemeleri ve gıda maddeleri olduğu halde bırakıp
GÜNLÜK HAYAT
Halk, basit tekstil atölyelerinde üretilen çok renkli kumaşlardan diktikleri kıyafetleri giyiyor. İnsanlar birbirlerine karşı çok saygılılar. Öyle ki yüksek sesle konuşan kimse göremezsiniz. Tabi İslâmî hayat tarzının yarımda kabile kültürünün getirmiş olduğu davranış biçimleri de bulunuyor.

gidebilirsiniz. Bunun sebebinin İslâmî hayat tarzı olduğu apaçık görülmektedir.
Modern şehir hayatından tamamıyla mahrum olan Nijer’de halk, başta göz ve kulak rahatsızlıkları, vücutlarda oluşan, kiminde 25 kilograma ulaşan yağ bezeleri ve kistlere rağmen mutlu bir hayat yaşıyor. Hayatı mevcut duruma göre algılayan halk, “Hayat bu işte, başka ne olacak” düşüncesiyle yaşıyor.
Nüfus yoğunluğu başkent Niamey ve çevresinde kalabalıklaşırken, bir milyon iki yüz bin kilometrekarelik Nijer topraklarının çoğu çöl ve çorak arazilerle doludur. Çamur ve kerpiç karışımından yapılan evler genel olarak ilginç mimariye sahiptir. Sade, düz çatılı, sağır cepheli, tek bir havalandırma penceresi olan kübik yapılardan oluşmaktadır. Bir de o bölgede yetişen sazlıklardan yapılan kulübeler var.
365 Gün Aynı Yemek “Müet”
Yoksulluğun ve açlığın hayatın bir parçası olduğu Nijer’de halk “Milet” adı verilen kuş yemine benzer bir hububatı çokça ekip 365 gün lapa yapıp yiyorlar. Miletin haricinde Kurbakurba dedikleri mısırın suyla lapa yapılmasından oluşan başka bir yemekleri bulunuyor. Et ürünlerinin çok az tüketildiği bu ülkede kilolu insan bulmak bu yüzden imkansız. Tropikal meyvelerin yetiştiği bölgeler olsa da beslenme ve gıdasızlığın getirdiği hastalıklar bu ülkenin en temel sıkıntısı.
Nijer’de belli bir zengin azınlığın hâkimiyeti belirgin. Bu da orta sınıfı yok etmiş ve ülke büyük oranda fakirlerden ve azınlık zenginlerden ibaret kalmış. Buna rağmen halk sempatik hareketleri ve güler yüzlü olmalarıyla dikkat çekiyor. Haftanın bütün günlerinde insanlar pazarlarda, kendilerine mahsus kebaplar yaparak satmaya, seyyar çamaşırhaneler kurarak çamaşırlar yıkamaya, kumaştan çevreledikleri ekmek fırınlarında ekmek pişirmeye, meyve ve sebze toplamaya çalışarak hayatlarına devam ediyorlar.
Konuştuğumuz insanların birçoğunun belirttiği bir şey var ki, o da artık bu göçebe ve ikinci sınıf hayat şartlarından kurtulmak ve şehirleşmek. Bunun sömürgecilikten kaynaklandığını bildiklerinden Fran- sızları pek sevdikleri söylenemez. Müslümanları, özellikle de Türkleri çok sevdiklerini hissetmek mümkün. Çocuklarına koydukları isimlerden bazıları şöyle: Haşana (Haşan), Ornar (Ömer), Mahmoud (Mahmut), Zaynab (Zeynep), Rou- kayya (Rukiye).
Dün Osmanlı’nın maddî ve manevî himayesinde bulunan bu topraklara yine aynı dedenin torunları hizmet götürmektedir. Kendisiyle görüştüğümüz ve Türkiye’de eğitim gören Nijerli Ab- dulkadir Bâlâ’nın ülkesi hakkında söyledikleri de oradaki durumu özetler niteliktedir:
“■Ben Türkiye’de eğitim görüyorum. Burada eğitim alan başka arkadaşlarım da var. Türkiye’de olmaktan çok mutluyuz. Nijer’de eğitim sistemi çok kötü seviyede. Misyonerlerin ülkemdeki Hristiyanlaştırma çalışmaları bütün hızıyla sürüyor. Para veriyorlar, ama Nijerliler çok gururlu olduklarından dolayı bu paralan kabul etmiyoriar. Asıl maksatlarının kötü olduklarını biliyorlar. Ama Türkiye’den gelen insanlara çok sıcak davranıyorlar. Çünkü onlar Müslüman…” ؛٤؛

Osmanlı padişahları, devlet idare etme konusunda benzeri görülmemiş bir ileri görüşlülüğe sahiptiler. Verdikleri kararlar, yaptıkları işler bugünün siyasetçilerine büyük dersler verecek tecrübelerle doludur.
P
adişahlar içinde çocuk denecek yaşta tahta ge- çenler <ااخاا1ااا gibi daha gençliğinin baharında saltanat gömleğini giyenler ا ل’ olmuştur. Bun- lardan birisi de Sultan ikinci Mahmud Han’dır. 1785 yılında doğmuş ve 1808 yılında padişah olmuştur. Yani 22-23 yaşlarında. Padişahlığının ilk günlerinde ye- niçerilerîn devleti bitirme noktasına getirdiği bilinen bir gerçektir. Hatta kendisi bile katledilmekten son anda kurtulmuştur. Buna rağmen kısa zamanda devletî topar- lamış ve idareye hâkim ()آااءأااآآآا.
Sultan Mahmud Han, 1809 yılında kaymakam paşa- ya, yani “başbakan” rütbesinde olan sadrazam vekiline, dünyanın o günkü durumu ve takip edilecek siyasetle alakalı olarak yazdığı hatt-1 hümayunda; İngiltere’nin, ‘ Avusturya’nın, Rusya’nın ve fı*aıı’ın duru-
mtı hakkında ikazlarda bulunmakta ve devletlerin nasıl hareket ettiklerini ortaya koyup, alınması gereken ted- birleri de söylemektedir.
Malumdur ki, İran, Osmanlı Devleti’ne hiçbir za- man rahat vermemiş, her fırsatta sınırlara tecavüz ede- rek karışıklık çıkarmıştır. Bilhassa Ermenilerden fesat çıkarmak isteyenlere gösterdiği yakınlık, Osmanlı Devleti’nin dikkatinden hiç kaçmamıştır.
İşte Sultan ikinci Mahmud Han’ın asırlara siyaset dersi veren kısa fakat çok manalı hatt-1 hümayunu – sadeleştirilmiş olarak- şöyledir:
“Kaymakam Paşa;
“İngiltere devletiyle alakalı üç adet yazının ve di- ğer elçimiz Sıdkı Efendi’y،; şifreli harflerle gönderil- mesi gereken maddelerin suretlerini gördüm. Söz
konusu suretler, yazıldığı ve tertip لخ؛ل1؛بم،مم üzere özel bir adamla gönderilsin. Ancak bu adamı gizli ” Yol masrafları konusunda işi
darphane hâzinesine veya doğrudan darphaneye atmamn ve ‘kalemlerden şenel olsun’ demenin büyük sıkıntı olacağı malumdur. Bu işe iyi bir şe- kil vermek lazım ve Sıdkı Efendi’nin ve tercüma- nının teslim edilenden başka, biriken maaşları münasip maldan ödensin ve bu defa poliçe ile düzenlenip tercümanın dönüşü yazılsın.
“Avusturya devletinin durumuyla ilgili ter- ciime edilen yazıyı gördüm.اا؛ا yazı, Rusya’nın Tuna’yı geçtiğini teyit ediyor. ٠٠٠
“Ve Fransa maslahatgüzarının şeyhülislâm ،;fendi- ye yazdığı mektubun özü, devlet adamlarınım arasını bozmaktan ibaret ()١٧١٦ yazıldığı üzere bir müzakere meelisi toplansın ve hikmetli cevaplar ile susturulma- ya çalışılsın.
“Avrupa’nın durumu fazlasıyla kötüleştiğinden son derecede ileri görüşlü hareket etmek gerekir.
“ingilizler, i canlıları bir yolla kendilerine çekipدسا- ğa düşürmek ve bir nevi hile ile yanıltmak istemekte olup bunun sonucu da bizim aleyhimize olur desem suizan etmemiş olurum. Bu defo gönderilecek adamımız olduk- ça ileri görüşlü olup İran elçisiyle yapacağı görüşmeler- de hiçbir konuvu atlamasın, ileri görüşlü tavsiyeler telkin edilsin.
“Kilise ve sinagoga ضل resmî yazılar için şeriata müra- caat edilsin. Ve şeriatın verdiği izin hususunda şeyhülislâmı efendiden fetva istensin ve ona göı^ düzenlensin.” ى
(H. 1224/M. 1809)
ه

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir