Genel

Algılayıcı

ALGILAYICI sıf. Bir nesnenin, bir olayın varlığını ortaya çıkaran aygıtlar için kullanılır.

a. Gizli ya da hemen görülemeyen bir olayı yada bir maddeyi (radyoelektrik dalgaları, gazlar, mayınlar,vb.) saptamaya yarayan her tür aygıt. (Eşanl DETEKTÖR)

—Bilş. ve iletiş. Yanılgı algılayıcı kod, ÖZDOĞRULAYICI * KOD.

—Elektromanyet. Mayın algılayıcısı, toprağa gömülü, metalden yapılmış nesneleri algılamada kullanılan taşınır aygıt; metale rastladığında elektromanyetik alanda oluşan değişimlerden yararlanır. (Bu aygıt metalden yapılmış bir bölüm içeren, toprağa gömülü mayınları aramak için, ikinci Dünya savaşı’ndan bu yana kullanılır.) lEşanl. MAYIN DETEKTÛRÜ.l —Elektrotekn. Gerilim algılayıcısı, GERİLİM BULUCU*’nun eşanlamlısı.

—Petr. san. Bir petrol arama kuyusunun açımı sırasında çıkarılan çamur ya da toprak içinde hidrokarbon bulunup bulunmadığını saptamaya yarayan aygıt. —Radiletiş. Yüksek frekanslı elektrı

akımlarına duyarlı olan ve radyoelektrik dalgalarını ya da salınımlarını bulmaya yarayan düzenek; gereğinde yararlı bilgileri elde etmek için bunları kıpleyen özgün işareti ayırmaya olanak verir. (Eşanl. DETEkTÖR.) [Bk. ansikl. böl.] || Doğrusal algılayıcı, kendisine uygulanan sinüzoidal salınımın genliğiyle doğru orantılı ve sürekli bir bileşen sağlayan algılayıcı. || Ku-vadratik algılayıcı, kendisine uygulanan sinüzoidal salınımın genliğinin karesiyle doğru orantılı ve sürekli bir bileşen sağlayan algılayıcı.

—Siber. Basınç, debi, sıcaklık, hız, yer değiştirme vb. gibi fiziksel bir büyüklükten, çoğunlukla elektriksel nitelikte bir başka büyüklük hazırlayan organ; hazırlanan büyüklük, ölçme ya da kumanda etme amacıyla kullanılabilen belli bir özellikle, kaynak büyüklüğe bağlıdır. (Bk. ansikl. böl.)

—Tem. parç. ve Çekird. tiz. Bir parçacığın, seçilmiş bir gerecin et kalınlığından geçerken yitirdiği enerjiyi ortaya koymak ve ölçmek için bu geçişi saptamaya yarayan aygıt. (Eşanl. DETEkTÖR.) [Bk. ansikl. böl.]

—ANSiki Radiletiş. Kıvılcım sağlayan çok dar bir aralıkla kesilmiş, ayarlı bir halkadan oluşan Hertz rezonatörü, bulucusuna, elektromanyetik dalgalan ancak birkaç metre uzaklıktan bulma olanağı verdi. Buna karşılık Marconi, uygulamada kullanılan ilk radyoiletken Branly koherö-ründen yararlanarak 1899’da Manş üzerinden ilk telsiz telgraf bağlantısını gerçekleştirdi. Marconi ayrıca, çelik bir telden oluşan manyetik bir algılayıcı buldu; algılayıcının statik mıknatıslanma derecesi, yüksek frekanslı manyetik alanın etkisiyle değişiyordu. Gustave Ferrie ise çok ince gümüş telden ve bir elektrolitten oluşan algılayıcıyı yaptı; aygıtta bir cam tüpten çıkan uç, elektrolit görevi yapan asit katılmış suya daldırılmıştı; algılayıcıda, telin ucunda kutuplanma gerıliminin etkisiyle oluşan mikroskopik kabarcık, yüksek frekanslı bir gerilimce yok ediliyor ve böy-lece akımın geçmesi sağlanıyordu. Ne var ki, bütün bu düzenekler zayıf bir duyarlık göstermekteydi; dolayısıyla galen ve zinkit gibi kimi doğal kristallerin yarı-ıletkenlik özelliğine dayanan algılayıcılar bulununca gözden düştüler. Galenli algılayıcı bir kurşun sülfür kristalinden oluşur ve kristalin duyarlı bir noktasına (el yordamıyla bulunabilen) çok ince bir uç dayanır; bu aygıt Birinci Dünya savaşı’nın sonunda boşluklu (vakumlu) tüplerin yaygınlaşmasına değin, hemen hemen kullanılan tek algılayıcı türü oldu. Bu kuşak tüplerden Fleming diyodu (1904), algılayıcı olarak çok az kullanıldı; yalnızca De Forest diyodu (1906) audion adı altında hem algılama, hem yükseltme işlevini gerçekleştiren duyarli bir düzenek oluşturdu. 1948’de, Shockley’nin, yarıiletkenlerdeki elektronların enerji düzeyleri üzerine yapağı araştırmalar, algılayıcı kristallere, terk edilmelerinden otuz yıl sonra yeniden dönülmesini sağladı; çok arı ya da kesin dozlarda yabancı maddeler katılmış yapay germanyum ya da silisyum kristalle-■■ nden oluşan transistor ve yarıiletken di-yotlar da bu dönüş sonucunda gerçek-eşti. Elde edilen bu yeni yapay bileşikler, aeğişık oranlarda yabancı madde taşıyan aoğal bileşiklere oranla, yeniden üretilesi ien ya da yenilenebilen, çok daha ka-rarlı algılayıcılar, doğrultucular ve ,jkselteçler yapma olanağı verdi. Günümüzde, kipleme yoluyla birleştirilmiş kip-eyıcı işareti ve taşıyıcı salınımları ayırmaya yarayan bil’ düzenek sözkonusu ol-a-ğunda “algılayıcı” terimi yerine kipçö-za’ terimi kullanılır.

—Sıber. Algılayıcılar ölçübilimin temel eğeleri, otomatik makinelerin ve otoma-grupların “duyu organları”dır. Bu ayet ar pek çok fiziksel olaydan faydalanma olanağı verir. Nitekim sıcaklık deği-5 “i;eri, gaz, sıvı ve katiların genleşmesi, e ektrık dirençlerinin değişimi ve termoe-
lektrik etki (ısılçıftler) biçiminde ortaya çıkar; basınçlar, zar ve körüklerin biçim değiştirmesine ve piezoelektrik etkiye (kuvars kristalleri vb.) yoi açar; ışık yeğinliği, ışılelektrik olaylarının çeşitli türlerini oluşturur; akışkan debileri, bir türbine verdikleri hız ya da boğulma olayının iki yanında doğurdukları alçak basınç biçiminde belirir; hızlar ve açısal yer değiştirmeler, takimetreli üreteçlerde ve senkromakine-lerde oluşan elektromanyetik indüklemeyi sağlar; doğrusal hızlar, Doppler etkisine neden, olur; doğrusal yer değiştirmeler, ışık girişimleriyle açığa çıkar; uzaklıklar, elektromanyetik dalgaların (radar) yayılma süresiyle ölçülür. Öte yandan kimi algılayıcılar ikili dönüştürme olayına başvurur; örneğin bir akışkan debisinin bir türbine verdiği hız, takimetreli üreteçle elektrik gerilimine çevrilebilir; hatta bir kuvvet etkisindeki metal bir çubuğun ya da basınç altındaki bir zarın esnek biçim değişimi, telli uzamölçerle (gerilme ölçü aygıtı) elektrik gerilimi biçiminde ölçülebilir.

Bağlama ya da algılama sistemlerinde algılayıcılar, genellikle sapmayı algılama işlevi görür ve yükselteçle donatılsın ya da donatılmasın, sistem üstünde istenen etkileri doğurur.

Bir algılayıcıdan çıkan büyüklük, yavaş yavaş (örneksel algılayıcı) ya da basamaklı biçimde değişebilir. Sıra otomatizminin ve en basit regülatörlerin algılayıcıları ya hep ya hiç ilkesine göre çalışan (iki basamak) organlardır; örneğin otomatik takım tezgâhlarının kurs sonu kontakları. soğutucuların ya da konut ısıtma donatımlarının termostatlarında bulunan çift-aynalar bu tür algılayıcılardır. Öte yandan sayısal algılayıcılarda nicel belirleme çok duyarlıdır ve çıkış bilgisi, hesap biriminin doğrudan doğruya kullanılabileceği sayısal kod biçiminde ortaya çıkar. Sayısal bilgi, farklı üç yolla elde edilebilir: bir sayısal -örneksel dönüştürücü, mikroelektroniğin gelişimi sayesinde, örneksel algılayıcıya takılabilir; algılayıcı sayısal kumandalı makinelerde bulunan optik ya da manyetik okumalı kodlu diskte olduğu gibi sayısal bilgiyi doğrudan doğruya sağlayacak biçimde düzenlenebilir; nihayet sayısal bilgi, bir cetvelin çizgileri, bir girişim ya da harelenme saçakları gibi işaretleri sayarak elde edilebilir; bu yöntem sayısal kumandalı makinelerde kullanılır.

—Tem. parç. ve Çekırd. fiz. Algılayıcıların başlıca tipleri odalar, sayaçlar, emülsiyonlar, pırıldayıcılar ve ısıölçerlerdir Ya-rııletkenli algılayıcılarda, yarıiletkenden geçen yüklü bir parçacık elektron-delik çiftlerini doğurur. Elektronlar ya da delikler, bir elektrik alanın etkisiyle bir araya getirilerek bir işaret elde edilebilir. Silisyum tekkristalleri içinde oyulan duyarlı hacimler, günümüzde santimetreküpü pek geçmez. Öbür algılayıcılara göre, giriş penceresi olmayışı ve bir çift oluşturmak için gerekli enerji yitiminin düşük oluşu (3,5 eV), güçlü bir duyarlık elde etme ya da zayıf enerjili parçacıkları ölçme olanağı verir. Bu algılayıcıların kullanımı, nükleer tayfgözlemin gelişmesini sağlamıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir