ALİ EMÎR;
son devir münekkitlerinden. 1857’de Diyarbakır’da doğdu. Seyyid Mehmed Şerif Efendinin oğludur. İlk tahsilini Diyarbakır’da Sülûkiy- ye Medresesinde yaptı. Amcası Fethullah Feyzi’den Fârisî öğrendi. Mardin’e dayılarının yanına giderek bâzı müderrislerden üç yıl ders aldı. Arabî ve Fâri- sîyi öğrendi. 1875’te telgrafçı oldu. Beşinci Mu- râd’ın pâdişâh olması üzerine bircülûsiyye kaleme aldı. 1878’de Diyarbakır’a gelen Âbidîn Paşanın yanma Müsavvid olarak girdi. Âbidîn Paşa ile birlikte Harput, Sivas ve Selânik’e gitti. Daha sonra Kozan sancağı âşâr müdürlüğü ile Adana âşâr nezâreti başkâtipliği yaptı. Elazığ ve Erzurum defterdâr- lığında, Yanya, İşkodra mâliye müfettişliklerinde, Halep defterdârlığı ile Yemen mâliye müfettişliğinde bulundu. 1908’de İkinci Meşrûtiyetin Hânından sonra emekliye ayrılıp Millî Tetebbûlar Encümeni, Tasnîf-i Vesâik-i Târihiyye Encümeni başkanlığı ile Târih-i Osmânî Encümeni üyeliği yaptı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Dâiresi Tasnîf Komisyonu başkanlığında iken “Ali Emîrî Tasnifi”ni meydana getirdi. 23 Ocak 1924’te öldü. Kabri, Fatih Câmii Hazîresindedir. Hayâtı boyunca gittiği her yerde kıymetli kitapları topladı ve 16.000 cildi ihtivâ eden kütüp- hânesini Fâtih’te Feyzullah Efendi Medresesinde kendi adına kurduğu Millet Kütüphânesine bağışladı. Ölünceye kadar da bu kütüphânenin müdürlüğünü yaptı. Yaptığı diğer bir hizmeti de, Kaşgarlı Mahmûd’un o zamâna kadar ele geçmeyen Dîvâ- nü Lügât-it-Türk adlı eserini bulması ve ilim âlemine sunmasıdır. Bâzı telif eserleri: Levâmiu’l Hamidiyye, Cevâhir-ül-Mülûk, Tezkire-i Şuarâ-yı Âmîd, Ezhâr-ı Hakikat, Lütfi Paşa’mn Âsafnâmesi.